AK Gençliğin Buluşma Noktası
Önden Giden Atlılar Önlerinde okyanus, Kızgın bir çöl arkada, Asıl içlerindedir, Zaptedilmez bir deniz, Önden giden atlılar...



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-18-2009, 20:16   #11
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Hoşgörü, Diyalog ve Uzlaşma Faaliyetleri Çerçevesinde Devlet ve Siyaset Adamlarıyla Yapılan Görüşmeler, İddialar ve Yargı Kararları

Hoşgörüye Düşmanlık
Hoşgörü ve ulusal uzlaşma etkinlikleri konusunda kamuoyunun değişik kesimlerince seslendirilen bu olumlu eleştirilere karşılık, bazı radikal olarak bilinen bazı basın organları ve kişilerce bu vesileyle çeşitli iddialar ileri sürmüşlerdir.
Görüşmelerin Mahiyeti
Fethullah Gülen bu görüşmelerin özel bir politik amaç taşımadığını, kendisinin siyasi bir beklenti veya talep içinde bulunmadığını söylerken; sade bir vatandaş olarak da, görüşlerini açıklamanın doğal karşılanması gerektiğini ifade etmekte ve vatandaşlık görevlerini eksiksiz yerine getirmeye çalışan bir insan olarak, bazı idareciler veya siyasilerle yaptığı görüşmelerin yadırganacak bir yanı olmadığını, açıklamıştır. [1]
Anlayışı gereği belli bir partiyi destekleme veya karşı olmasının mümkün olmadığını, politik bir faaliyet içinde hiçbir zaman bulunmadığını ve bulunmayacağını söyleyen Gülen [2]
"Hem sosyal demokrat, hem merkez sağ parti liderleriyle görüşmektesiniz. Bu nereden kaynaklanıyor?" [3] sorusuna şu cevabı vermiştir:
"Onların beni aradığı da olmuştur, belki defaatla olmuştur. Bugün hoşgörü ve diyalog söz konusu. Bu benim bizzat ruh haletimde vardır. Herkesle çok iyi geçinmek, herkesi kardeşim gibi bağrıma basmak istemişimdir. Hatta bu ruh haletimi, liyakatim olmadığı ve seviyemi aştığı halde, herkesi bağrıma basma isteğimi, yakınımda bulunan arkadaşlarım bilirler. Ruh haletimin aksidir bu. Hemen herkesle görüşmeyi arzu ederim. İkincisi, siyasi liderler Türkiye'yi idare eden insanlar. Edenler ediyorlar, etmeyenler de yarın idare edebilirler. Türkiye'nin geleceği ve Türkiye'nin büyümesi adına şu eğitim faaliyetlerinin büyüyeceğine inanıyorum. O eğitim faaliyetleri adına açılan ilim irfan müesseselerini Türkiye'nin büyümesi adına bir köprü ayağı kabul ediyorum. Türkiye'nin lobilerinin oluştuğunu kastediyorum. Şimdi bu hususlarla alakalı düşüncelerimi, mütalaalarımı başa gelen herkese arz etmeyi düşünmüşümdür. Tansu Hanım'la görüşmemiz üçü, bilemeyeceğim dördü geçmez. Mesut Bey'le de o kadar. Ecevit Bey'le de iki üç defa görüştük. Baykal Bey'le de bir veya iki defa. Birisi her halde Kasım Gülek merhumun cenazesinde olmuştu. İnönü Bey'le de orada görüşmek nasip olmuştu."
Söz konusu görüşmelerde bulunan politikacılar ise Fethullah Gülen ile yapılan görüşmelerin amacı ve içeriği konusunda şu açıklamalarda bulunmuşlardır.
Fethullah Gülen ile Görüşmelerde Bulunan Politikacıların Beyanları
Bülent Ecevit: (Başbakan Yrd., DSP Genel Bşk.)
"Görüşmede siyasete dolaylı yoldan bile hiç girmedik. Samimi ve olgun düşünceleri olan bir kişi. Politika değil, din bilim ve felsefe konularında sohbet ettik." [4]
"Fethullah Gülen'le üç kez görüştük. Hiçbirinde siyasete değinmedik. Türk-İslâm tasavvufundan konuştuk halk erenlerinin yaşattığı Ortaasya'da Hoca Ahmet Yesevi'den kaynaklanıp halk erenlerinin anadoluya getirdiği bu topraklarda, Mevlana, Yunus Emre ve aşık paşaların şiirleriyle gelişen hoş görülü, Allah korkusundan çok Allah sevgisine dayanan, o sevgiyi insana da yansıtan tasavvufu görüştük. Gördüm ki bu tasavvuf kültürünü özümsemiş. Felsefe din ilişkilerini konuştuk. Bu konularda çok açık düşünceli olduğunu gördüm İran'daki kökten dinci akıma kesinlikle karşı. Vahhabiliğe yani Suudi Arabistan anlayışına soğuk bakıyor. Ben bugünkü gözlemlerim içinde Fethullah Gülen'i ve çevresindekileri rejim için kaygı verici bir durumda görmüyorum Laiklik açısından bir tehdit oluşturdukları izlenimini almıyorum Bilimin de izah edemediği konular var. Din, çok hassas bir konudur." [5]
Hikmet Çetin: (CHP Genel Başkanı)
"Fethullah Gülen ile görüşmede ters olan nedir anlamıyorum. Kendisi benden hiçbir istekte bulunmadı. Eleştirmek için bahane arıyorlar. Kendisi ile yine görüşürüm" [6]
Tansu Çiller: (DYP Genel Başkanı)
"Özel Yamanlar Lisesinin kuruluşunda çabası ve emeği olanlara teşekkür ederim. Cami kurmanın yanında okul kurmanın sevabını anlamış kişileri kutluyorum. Gülen'le görüşme, bir iade-i ziyarettir" [7]
Mesut Yılmaz: (Başbakan ve ANAP Genel Bak.)
Sayın Gülen beni kongreden sonra kutlamak için aradı. Herhangi bir talep söz konusu olmamıştır. Gazetedeki haberler abartmadır." [8]
Görüşmeler Hakkında Kamuoyunda Yapılan Değerlendirmeler
Fethullah Gülen ve onunla görüşmelerde bulunan politikacılar yapılan görüşmelerin herhangi bir özel siyasi talep ve amaç taşımadığını açıklarlarken, kamuoyunda da bu konuda değişik değerlendirmeler yapılmıştır. Bunlardan bazıları özet olarak şöyledir:
Ertuğrul Özkök: (Gazeteci-Yazar)
"Fethullah Gülen geçen bayramda (Mayıs 1995 Kurban Bayramı) teşekkür için Çetin'le görüşüyor. Türkiye'de sosyal demokratlar zihnen bu tür ilişkilere hazırlıklı değiller. Oysa dünyanın en tanınmış sosyalist liderlerinden biri olan Mitterand son zamanlarında Katolik dünyasının önde gelen din adamlarından biriyle uzun uzun görüşmeler yaptı. Fransa'da kimse çıkıp da, "Niye görüşüyorsun" demedi. Bir başka örnek daha vereyim. Amerika Birleşik Devletlerinde Billy Graham adlı çok tanınmış bir din adamı vardır. Bu adam bütün dünyayı dolaşıp dini konferanslar, vaazlar verir. Aynı Billy Graham, ABD'nin hemen bütün başkanlarının arkadaşıdır. Bizim klasik laik anlayışımız, siyaset ile dini çevrelerin birbirinden tamamen izole edilmesi anlayışına dayanıyor. Kuşkusuz dinin siyasete veya siyasetin dine bulaşması arzu edilecek bir şey değildir. Ama bunu tamamen steril bir ilişki olarak algılamamak gerekir. Türkiye geniş ve yapıcı bir diyalogla bu zemini ortadan kaldırmalıdır.' [9]
Sakıp Sabancı: (İşadamı)
"Fethullah Gülen'in siyasilerle diyalog kurmasına karşı çıkılması Türkiye'yi geliştirmeyecektir. Türkiye'de birbirinden farklı görüş ve düşünceler var. Bu düşünceler birbirinden kaçmayarak, tartışarak Türkiye'yi daha ileriye taşımaya çalışmalılar." [10]
Cengiz Kaptanoğlu: (Deniz Tic. Odası Gnl. Sekr.)
"Türkiye'nin birlik ve beraberliği yönünde bu türden görüşmeleri fevkalade olumlu ve yararlı buluyorum. CHP'li bazı milletvekillerinin bu konuya tepkilerini de anlayamadım. Fethullah Güleni sadece bir din alimi olarak görmüyorum. Bana göre o her konuda meselelere makro düzeyde bakabilen, çağdaş ve son derece bilgili bir kişi. O'nda vatan ve memleket yararına şeyler dışında başka şey çıkmaz." [11]
Özdemir Erdoğan: (Sanatçı-Bestekar)
"Türkiye'de yasal olan ve yasaklı olmayan her insanla politikacıların görüşmesi tabiidir. Bu türlü görüşmeler görüşlerin ufkunu genişletir. Türkiye'de bir takım insanlar bazı dindar kuruluş ve kişilere cephe almayı marifet sayıyorlar. Bunu ben hayatımda çok yaşadım. Dindar TV ve gazetelere verdiğim demeçlerden dolayı kınayanlar oldu. Bu türlü görüşmeleri kınayanlar benim kanaatıma göre yobazlık ediyorlar." [12]
Orhan Pamuk: (Yazar)
Bütün politikacılar herkesle görüşebilir. Benim kafamda politikacı şununla bununla görüşsün diye bir sınırlama yok. Önemli olan politikacıların izlediği siyasettir. Bence politikacılar demokrasi, insan hakları, hukuka bağlı olma ve eşitlikçi olma gibi ilkeleri gerçekleştirmeliler. Bu da ancak görüşme yoluyla olur. Ben görüşmeden ve diyalogdan yanayım." [13]
Orhan Keçeli: (İşadamı)
Siyasilerle konuşmasını bilen birinin konuşması her zaman Türkiye lehinedir. Siyasilerin onunla görüşmesi değil, asıl onun siyasilerle görüşmesi önemlidir." [14]
Görüşmeler Hakkında İddialar ve Yargı Kararları
Buna karşılık yapılan bu görüşmelerin belirli siyasi, ekonomik talepleri içeren bir amaç taşıdığı iddia edilmiştir. Bu konudaki iddia ve bunlarla ilgili yargı kararları şöyledir:
İddia: "Fethullah Gülen Anavatan Partisi vasıtasıyla menfaat sağlamakta ve bu partiden beslenmektedir'' [15]
Mahkeme Kararı: İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesi [16] iddianın kişinin şeref ve haysiyetine dokunması ve haberin gerçek dışı olması sebebi ile yazının tekzip edilmesine karar vermiştir. Nokta dergisinin karara itirazı ile bu kez İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi de [17] aynı gerekçe ile itirazın reddine karar vermiş ve böylece karar kesinleşmiştir.
İddia: Fethullah Gülen iktidar tarafından dağıtılan gizli pastadan önemli bir pay almaktadır [18].
Mahkeme Kararı: İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesi [19] "yazının davacıyı umumi efkar karşısında küçük düşürücü ve rencide edici mahiyette olduğu ve davaya konu olan yazının aynı zamanda gerçek bir maddî olguya bağlı olarak olağan eleştiri sınırları içinde kalmadığı, yazının bütünüyle değerlendirilmesi halinde kişilik haklarına açık bir tecavüzün varlığının anlaşıldığı" gerekçesiyle davalıları tazminat ödemeye mahkum etmiş ve karar Yargıtay'ca onanarak kesinleşmiştir. [20] Ayrıca bu yazı ile ilgili olarak İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesi [21] yazıda eleştiri hakkının objektif ve subjektif sınırları dışına çıkıldığı gerekçesiyle tekzip kararı vermiştir.
İddia: Fethullah Gülen DYP'yi desteklemekte, bu partiden milletvekili seçimleri için taleplerde bulunmaktadır. [22]
Mahkeme Kararı: Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi [23], iddianın gerçek dışı olması ve cevap ve düzeltme isteyenin iddialarının haklı görülmesi sebebiyle tekzip talebinin kabulüne karar vermiştir.
İddia: SHP'nin parti raporuna göre nurcu grubun lideri Gülen ANAP'ı desteklemektedir. [24]
Mahkeme Kararı: Bu iddiayla ilgili olarak önce İzmir 5. Sulh Ceza Mahkemesi Tekzip kararı vermiş ancak iddia sahipleri bu karara itiraz etmişlerdir. İtirazı inceleyen İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi [25] de iddianın kanıtlanamaması nedeniyle, iddianın yer aldığı yayının, Fethullah Gülen'in şeref ve haysiyetine dokunur nitelikte olduğuna hükmetmiştir.
İddia: Fethullah Gülen seçimlerde DYP'ye destek verecektir, buna karşılık Özer Çiller rüşvet olarak KİT'lerden birini Fethullah Gülen'e verecektir [26].
Mahkeme Kararı: İddianın kişinin haysiyetini rencide edici ve gerçek dışı olması sebebi ile Bakırköy 3. Sulh Ceza Mahkemesi [27] yazının tekzibine karar vermiştir.
İddia: Fethullah Gülen siyasi bağlantılar kurmak suretiyle devlet kadrolarında, Bakanlıklarda kadrolaşmaktadır. [28]
Mahkeme Kararı: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi [29] iddianın gerçeklere aykırı olması sebebiyle yazı hakkında tekzip kararına hükmetmiştir. Aynı iddiaların Cumhuriyet Gazetesi'nde [16] ileri sürülmüş olması sebebiyle yapılan bir başka müracaat sonucunda, İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi [30] gerçeklere aykırı olduğu gerekçesiyle yazının tekzibine karar vermiştir. İstanbul 2. Asliye Mahkemesi de tekzip kararını yerine getirmemek suçundan gazetenin yazı işleri müdürü hakkında ceza kararı vermiştir. [31]
İddia: "Fethullah Gülen, partilerle seçim flörtü yapmakta, bakanlık ve milletvekillikleri için pazarlıklar yapmaktadır. Tansu Çiller'le görüşmesinin amacı da bakanlık ve milletvekilliği pazarlığı yapmaktır. [32]
Mahkeme Kararı: İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi [20] söz konusu iddianın gerçek dışı ve haysiyet kırıcı olması sebebiyle tekzip kararına hükmetmiştir. Mahkeme kararı uyarınca yayınlanması gereken tekzip metninde özetle şu görüşlere yer verilmiştir: "Müvekkilimiz milletimizin birlik ve kardeşlik içinde yaşaması asgari müşterekini benimseyen bütün siyasi partilere eşit yakınlık ve uzaklıktadır. Gerçek durum böyle iken Fethullah Gülen'i seçimlerle ilgili bazı pazarlıklar içinde gösterme yönündeki yayınınız dürüst ve ciddi gazetecilikle bağdaşmamaktadır. Nitekim bütün kamuoyunun da bildiği gibi sayın Başbakan ile yapılan görüşmede ele alınan konu, ülkemizin birinci meselesi olan terördü. Yine aynı görüşmede Terör ile Mücadele kanununda yapılması düşünülen bazı değişikliklerin yanlış uygulamalara yol açabileceği dile getirilmiştir. Böylece her vatandaşın sahip olduğu bir hak kullanılarak toplumdaki haklı endişeler en yetkili mercie iletilmiştir. Buna karşılık söz konusu görüşmenin gazetenizde seçim pazarlıklarının bir parçası olduğu iddia edilmiştir. Böyle hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan, objektif bir araştırmadan uzak, masa başı haber imajı veren gerçek dışı iddiaların yayınlanmasının ise basın ahlak ve ilkeleri ile uyuşmadığı aşikardır. Bir kez daha vurgulamak isteriz ki; Fethullah Gülen'in 13.12.1994 tarihinde basında yer alan bizzat kendi açıklamasında da belirtildiği üzere Sayın Başbakan'ın davetiyle yapılan görüşmede terörü önleme adına meclise sevk edilen tasarıda yer alan Müslüman halk çoğunluğu aleyhine maddeler hususundaki endişeleri dile getirilmiş olup medyada bu konuda ileri sürülen iddialar asılsızdır. Yine söz konusu açıklamada Fethullah Gülenin ''ülkesine hizmet adına herkese açık olduğunu, doğru bildiği yolda hak ve hakikate, milletine bir Müslüman ve bir vatandaş olarak hizmet etmeye çalıştığını, hiçbir grubun içinde veya başında bulunmadığını, hele şucu-bucu gibi ayırım ortaya koyan ifadelerden hep nefret ettiğini, hayırsever, idealist kişilerin açmış bulunduğu okullarla iddia edildiği gibi hiçbir bağlantısı bulunmadığını, bu hususların çeşitli vesilelerle defalarca hatırlatılmış, bazı gazetelerde yayınlanan tekziplerde de ısrarla belirtilmiş olduğunu, bu iddiaları ileri süren basın organlarından düzeltmelerini beklemenin kanuni ve tabii hakkı bulunduğunu'' ifade etmiştir Açıklanan nedenlerle Fethullah Gülen'in bakanlık ve milletvekilliği gibi makamların pazarlığını kesinlikle düşünülemeyeceğinden, bu tür iddiaları ortaya atanların bu iddialarını ispat edemedikleri takdirde kamuoyu vicdanında mahkum olacakları aşikardır.'' [33]
İddia: "Özer Çiller ile Fethullah Gülen'in görüşmelerinin arkasındaki sebep ortaklaşa kara para aklamalarıdır." [34]
Mahkeme Kararı: Küçükçekmece Sulh Ceza Mahkemesi [35] "söz konusu edilen yazıda tekzip isteyenin ismi açıkça zikredilerek kişilik haklarına tecavüz niteliğinde sayılabilecek sözlere ve ilişkilere yer verilmiş olmasına göre talebin haklı olduğu sonucuna varılmış olmakla" yazının tekzip edilmesine hükmetmiştir.
İddia: Fethullah Gülen'in Erbakan'la arasında buzlar vardır. Ancak bu buzlar erimektedir ve Gülen RP-DYP hükümetinin kurulması ve BBP'nin de bu hükümeti desteklemesi için siyasilerle görüşmeler yapmaktadır. [36]
Mahkeme Kararı: Küçükçekmece Sulh Ceza Mahkemesi [37] yazıda gerçeğe aykırı düşüncelere yer verildiğinden yazının tekzibine hükmetmiştir.
[1] Hürriyet 22 Haziran 1995
[2] Oral Çalışlar: Fethullah Gülen'in Serüveni 23 Ağustos 1995, Cumhuriyet
[3] 16.4.1997 tarihli Yalçın Doğan'la Güncel Programı'nda sorulmuştur.
[4] Meriç Köyatası 22.4.1997 Akşam Gazetesi
[5] Fikret Bila 30.3.1998 Milliyet.
[6] Kudret Yaşar:25.6.1995, Milliyet.
[7] Sabah,11.6.1995
[8] Yeni Şafak,25.9.1996.
[8] Yeni Şafak,25.9.1996
[9] Hürriyet,2.6.1995.
[10] Zaman Gazetesi 23.6.1995
[11] Zaman Gazetesi 23.6.1995
[12] Zaman Gazetesi 23.6.1995
[13] Zaman Gazetesi 23.6.1995
[14] Zaman Gazetesi 23.6.1995.
[15] 31.3.1991 tarihli Nokta dergisi.
[16] Mahkemenin 1991/61, 24.4.1991 tarihli kararı.
[17] Mahkemenin 1991/80, 14.5.1991 tarihli kararı. Tekzip kararı 9 haziran 1991 tarihli Nokta dergisinde yayınlandı
[18] 3.1.1990 tarihli Cumhuriyet gazetesi
[19] Mahkemenin 1990/103 E, 1991/875 K, 5.12.1991 tarihli kararı.
[20] Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 1992/2275 E, 1993/6436 K sayılı ve 11.5.1993 tarihli kararı.
[21] Mahkemenin 1990/57, 19.2.1990 tarihli kararı.
[22] Interstar TV, 16.11.1995, Engin Ardıç, Günün yorumu.
[23] Mahkemenin 1995/254, 30.11.1995 tarihli kararı. Tekzip Inter Star'da okunmuştur.
[24] Cumhuriyet Gazetesinin 21.4.1991 tarihli nüshasında yer almıştır.
[25] Mahkemenin 1991/86 sayı ve 31.5.1991 tarihli kararı.
[26] 21.6.1995 tarihli Posta Gazetesi.
[27] Mahkemenin 1995/225, 11.9.1995 tarihli kararı.
[28] 18 Eylül 1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
[29] İst. 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 1997/86, 26.11.1997 tarihli kararı
[30] 29.5.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Hikmet Çetinkaya.
[31] Mahkemenin 1994/203, 19.8.1994 tarihli kararı.
[32] Mahkemenin 1996/375 E. - 697 K., 25.12.1996 tarihli kararı.
[33] 25.4.1995 tarihli Yeni Şafak gazetesi
[34] Mahkemenin 1995/187, 22.5.1995 tarihli kararı.
[35] 10.11.1996 tarihli Yeni Yüzyıl gazetesi.
[36] Mahkemenin 1997/18, 5.2.1997 tarihli kararı
[37] 20.9.1996 tarihli Yeni Yüzyıl gazetesi
[38] Mahkemenin 1996/230, 4.11.1996 tarihli kararı
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:18   #12
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Hoşgörü ve Diyalog

Fethullah Gülen'den Reçete
'Bütün bir millet olarak istikbale yürürken, her köşe başında önümüzü kesmesi muhtemel ayrılık, farklılık ve mutabakat zorluklarından kaynaklanan handikaplara karşı en tesirli silahımız, en sağlam sığınak ve tabyamız da hoşgörü olsa gerek'
Yaralarımızı Sevgi ve Hoşgörü İle Sarmalıyız
1980 yılındaki bir yazısında 'hoşgörünün yaralarımızın büyük kısmını saracağına inanıyoruz.' [1] diyen Gülen, 'Farklı düşünceye sahip olmanın olgun insanın işi olduğunu ve kişinin kendisine ters gelen farklı görüşlerden istifade etmesi yollarını araştırarak mutlaka diyaloga gidilmesini' [2] önermektedir.
Sevginin önemini 'Ne mutlu sevgiyi kendine rehber yapıp yürüyenlere' [3] biçiminde vurgulayan Gülen, Yine hoşgörü konusunda 'Bütün bir millet olarak istikbale yürürken, her köşe başında önümüzü kesmesi muhtemel ayrılık, farklılık ve mutabakat zorluklarından kaynaklanan handikaplara karşı en tesirli silahımız, en sağlam sığınak ve tabyamız da hoşgörü olsa gerek' diyerek ulusal uzlaşmanın önündeki engellerin hoşgörü yoluyla aşılacağına işaret etmektedir.
Farklı Düşüncelere Saygı
Herkesin birbiriyle diyalog kurmasını öneren Fethullah Gülen bunun için karşıt düşüncelere saygılı olunması gerektiğini şöyle ifade etmektedir: 'Kusurlara göz yummak, farklı düşüncelere saygı göstermek, affedebileceğimiz her şeyi affetmek; hatta kendi söz götürmez haklarımızın ihlali karşısında bile, üstün insani değerlere saygılı kalarak 'ihkak-ı hak' etmeye çalışmamak; iştirak edilmesi mümkün olmayan en kaba fikirler, en hoyrat düşünceler karşısında dahi, peygamberane bir temkinle feverana kapılmadan yumuşaklıkla mukabelede bulunmak; hatta bir kısım muhalif düşünceler ki, -bize doğrudan doğruya veya tedaileriyle bir şeyler anlatmasa bile-, sırf kalbi, ruhi ve vicdani hayatımızı sık sık tamir ve restorasyona zorlaması itibariyle yararlı bulmak düşünce enginliğinde bir hoşgörü..' [4]
Hoşgörü, Düşünce Hürriyetinin Güvencesidir
Bilimsel düşüncenin ve kültürel faaliyetlerin hoşgörü ortamında daha iyi gelişeceğini söyleyen Gülen konunun düşünce özgürlüğü ve hukuk devletiyle olan ilgisini şu şekilde izah etmektedir:
'Zaman zaman saygı, merhamet, alicenaplık ve bazen de müsamaha yerinde kullandığımız hoşgörü, ahlaki sistemlerin en ehemmiyetli esası, semavi buudlu insan-ı kamil ahlakı ve diğer bütün prensiplere de kaynaklık edebilecek önemli bir ruh disiplinidir.
Fertleri birbirine hoşgörüyle bakmayan milletlerde ve müsamaha ruhunun tam yerleşmediği ülkelerde müşterek düşünceden ve kollektif şuurdan bahsetmek mümkün değildir.
Böyle bir ülkede, büyük küçük her düşünce, tearuzların, tesakutların ağında birbirini yer bitirir. Düşünürler de hep havanda su döverler ve yine böyle bir ülkede kat'iyen sağlam bir düşünce ve inanç hürriyeti' teessüs ettirilemez, ettirilse de yaşatılamaz.
Hatta böyle bir ülkede hukuk devletinden de söz edilemez; sureta var görülse de bir aldatmacadan başka bir şey değildir'.[5]

[1] Sızıntı Sy.: 14 Yıl 2 Sf.: 4
[2] Ölçü ve Yoldaki Işıklar -3- Sf.: 39-40
[3] Çağ ve Nesil - 1- Sf.: 30-31
[4] Yeşeren Düşünceler, sf 19.
[5] Yeşeren Düşünceler Sf.22.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:19   #13
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Ulusal Uzlaşma Faaliyetlerine Dair Görüşler

Geniş Yankı Buldu
Fethullah Gülen'in hoşgörü ve uzlaşma yönündeki düşüncelerinin, çok sayıda yayınlanmış eseri bulunan bir yazar olarak onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının çeşitli etkinlikleri vasıtasıyla da, kamuoyunda geniş bir yankı bulduğuna şahit olunmaktadır.
Görüşler
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel
'Bir buçuk saat içinde anlamlı anlar yaşadık, ibretli, ders dolu bir geceydi. Tarihimizin derinliklerinden gelen direktifleri hatırladık. Hoca Ahmet Yeseviler'i, Hacı Bektaş-ı Velileri hatırladık. Bunlar bizim büyük medeniyetimizin mimarlarıdır. Hep barış içinde yaşamayı, birlikte, beraberlikte olmayı bize tavsiye etmişlerdir.
Büyük Atatürk'ün yurtta barış cihanda barış vecizesiyle geçen 74 senede içte dışta, barışta yaşamayı başardık. Bu ülkenin insanları hangi kökenden gelirse gelsin bin sene içinde bu toprakları vatan yapmışlardır. Ona sahip oldukları sürece mutlu olmuşlardır.
Dünyanın çalkantılardan geçtiği bir dönemde birlik, beraberlik, kardeşlik, dirlik, düzenlik bizim vatandaşımızın sahip çıktığı en önemli kavramdır. Sözde değil hayata geçirmiştir bunu. Aramıza tefrika sokmayın sizi birbirimize düşürmek isteyenler olursa karşı çıkın. Hangi inançta, hangi etnik kökenden gelirseniz gelin hepiniz bu yüce milletin ferdisiniz. Devlet sizindir. Bedeli ecdadımız tarafından ödenmiştir. İçten birbirimize sarılalım. Bu istikametteki gayretleri takdirle karşıladım. Bu türden çok öğretici olmuştur. Gönül isterdi ki bu töreni Türkiye'den herkes izleyebilsin.
Bu ülke bize emanettir. Biz bu emaneti bizden sonra gelecek nesillere götüreceğiz. Vatandaşlarım bunu idrak edeceklerdir. Dost arıyorsak, bize dost kendimiziz. Kendi kendimizi yıpratmazsak bizim bileğimizi kimse bükemez. Bizim milletimiz barışsever, huzursever iyiliksever yüce bir millettir. Yüzde 99.9'unun Müslüman olduğu milletimizin her ferdi hep barış ister. Çünkü Müslümanlık, barış dinidir ve barış tavsiye eder. Barış içinde yaşamayı başarmak bizim nesillerimizin görevidir. Bu plaketi Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüne, Türk milletinin mutluluğuna, barış içinde yaşamasına verilmiş sayıyorum. Çünkü ben Türk devletini, milletin birliğini bütünlüğünü temsil ediyorum. Türk milletinin birliğini, dirliğini güçlendirecek bu akşamki gibi hareketlerin hepsinin de yanındayım.
Meclis bana Cumhurbaşkanlığı görevini tevdi ettikten sonra ülkenin her köşesinin ve her kişisinin devlet başkanıyım. Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.'
Bülent Ecevit (Dönemin Başbakan Yrd.)
'Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, benim bildiğim, laik-demokratik rejime ve hukuk devletine bağlı olarak, uzlaşmacı bir anlayışla faaliyet gösteren bir etkinlikler grubunun önemli bir parçası. Benim o konuda hiçbir kuşkum yok.' [1]
Fener Rum Patriği Bartholomeos
'Sizinle beraber Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın 3. Yıldönümünü kutlamanın sevincini paylaşmaktan kendimi son derece mutlu addediyorum.
Müsaade ederseniz yurtdışında yaptığım seyahatlerimden bir anımı arz etmek istiyorum. Bir buçuk sene önce Kudüs Ortodoks Patrikhanesi'ni ziyaret ettiğim zaman İsrail Devlet başkanı Sayın Weizman'a da nezaket ziyaretinde bulundum. Weizman ile konuşurken bana dediler ki 'Sayın patrik biliyorsunuz ben bir subayım. Bir subay olarak hayatımda ya savaş ya da barış yaptım. Size kendi tecrübemle söyleyebilirim ki barış yapmak savaş yapmaktan daha zordur.'
Weizman'ın söylediğinin doğruluğunu bir kere daha anlamış oluyorum. Bütün engellere rağmen, barışa karşılıklı saygıya ve bütün bunların sonucu olarak bütün insanlığın huzur ve refahına doğru gitmeliyiz. Bu istikamette yani barış huzur sevgi istikametinde ciddi adımlar atan vakfın kurucularını ve üyelerini huzurunuzda tebrik ederim.
Kürsüden inmeden önce Sayın Fethullah Gülen Hocamızdan bahsetmek istiyorum. Ve şunu söylemek istiyorum Sayın Hocamızla birbirimizi çok seviyoruz. Eminim ki, burada hazır bulunanlardan kimse bunu kıskanmıyor.
Sayın Fethullah Gülen hakikaten hepimiz için barışın, hoşgörünün; bütün ülke liderlerinin ve insanlık için muteber olan değerlerin bir timsalidir. Hepimiz onu hem seviyoruz hem sayıyoruz. Rahatsızlığından dolayı kendilerine geçmiş olsun diyorum. [2]
Ahmet Şafak Demirci
Mevlânâların, Yunus Emrelerin ve Ahmet Yesevilerin katkıladığı bir sevgi medeniyetinin çocukları olarak zorunlu itidallerin geçiciliğine kapılanamayız. Zira yaradılanı hoş görmemizin sebebi Yaradanın varlığı ile bağlantılıdır. Yaratılanı sevmemenin bedeli Allah'ın hidayetinden uzaklaşmaktır. Böyle bir ezaya, cefaya ve bedele kim rıza gösterebilir.
Hoşgörü üzerine muazzam referansları olan bir milletiz. Bizim ülkemizde böylesine referans bolluğu var iken kavgaların, öfkelerin ve kırışların vücut bulması toplumsal paradoksun işareti olarak değil aydınların çelişkisi ve gafleti olarak kabul edilmelidir.
Gerçekleri toplumun bir adım önünde yakalamakla mükellef olan aydınlar referans kaynaklarını başka kültür ikilemlerinde aradıkları için yeni nesillere altın tepsi içinde kavga ve öfke sunulmaktadır. Buna rağmen mühim ve umut verici gelişmeler de vuku bulmuyor değil. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın 95 Hoşgörü Ödülü altında bazı gazeteci ve bilim adamını taltif etmesi bu örneklerden biridir. [3]
Prof. Dr. Hayrettin Karaca (TEMA Vakfı Başkanı)
Bizim burada toplanmamıza vesile olanlara teşekkür ediyorum. Geleceğe umutla bakmamız için elimizde toprak gibi kutsal bir değer var. Bunu muhafaza ettiğimiz takdirde geleceğin güzel olacağını söyleyebiliriz. [4]
Hasan Korkmazcan (Milletvekili)
Bu vakıf geçen sene dikkatleri hoşgörüye çekmişti, bu yıl ise 'Mutlu yarınlara' çekmektedir. Her kavram, her inanç, her bilgi yarınları inşa etmek için bir vasıtadır. Dikkatleri yarınlara çekebilirsek hoşgörüyle yaşama şansına sahip oluruz.
Eğer her birimiz içinde yaşadığımız toplumun ferdi olarak bütün dikkatimizi geçmiş veya bugüne yöneltirsek, ne hoşgörüyü yaşamak mümkün olur ne mutlu olabiliriz. [5]
Halit Refiğ (Yazar-Yönetmen)
İslâm'da barış esastır. Bayramlar bizim İslâm'ın esasına döndüğümüz günlerdir. Bu açıdan, insanın gönlü bayramları yılın sadece birkaç gününe değil 365 gününe yayılmasını arzular. Bu günlerde ülkemizin ve bölgemizin üstünde savaş rüzgarları esiyor. Fakat biz bu akşam bambaşka bir atmosfer içindeyiz. Sanki böyle bir şey yokmuş gibi. Bu, birliğimizi muhafaza ettiğimiz takdirde esen savaş rüzgarlarının bizi kolay kolay etkileyemeyeceğini gösteriyor. [6]
Prof. Dr. İzzettin Doğan (Öğretim Üyesi)
Aslında bu vakıf, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yapması gereken ama yapmadığı bir işi burada yerine getiriyor. Demokratik ve laik bir cumhuriyette devletin, herkesin devleti olduğunu hissettirmesi gerekir. Eğer bunu yapmıyorlarsa bu bir kusurdur, yapanları da alkışlamamak da büyük bir haksızlık olur. Gönül istiyor ki, Ramazan ayı gibi insanların kendi içlerine dönük olarak ve diğer insanlarla ilişkilerinde gönül muhasebesini daha çok yapmaları gereken bir ayda, Müslümanlar da kendi inançlarını farklı yorumlarla da olsa yaşayan insanları bir araya toparlayabilirizin biraz muhasebesini yapsak. Farlılıklardan da hiçbir şekilde korkmamak gerekir. [7]
Jak Kamhi (İş Adamı)
Esasen ben Fethullah Hoca'dan başka bir şey beklemezdim. O ecdatlarına yakışır güzel bir şekilde, onların yolunda. Türkler asırlar boyunca bütün insanlara sevgi ve saygı göstermişlerdir. Ne din savaşı, ne baskı, gittikleri yerlerde, tersine, insanları hürriyetlerine kavuşturmuşlar.
Geçenlerde Macaristan'a gittim. Hep Türkleri methediyorlar. Romanya'ya gittim, yine aynı sevgiyle karşılıyorlar. Fethullah Gülen Hoca'nın 'hoşgörü' girişimini epey zamandır izliyorum ve bunu alkışlıyorum. Bugün, toplumumuzun bu güzel değerlerini, dünyaya layık olduğu gibi tanıtabiliyoruz. Başka yerlerde yaşanmış büyük felaketler Almanya'da olmuş olaylar, binlerce sene silinmeyecek. İkide bir gündeme geliyor. Tarihte hiçbir şey silinmez. Fethullah Gülen'in hareketleri alkışlanabilecek bir girişimdir.
İlave edeyim ki, eğer o hoşgörüyü ecdatlarım Osmanlı'dan ve Türkiye'den görmeseydi hayatta olmazdım. Başka zaman da söylediğim gibi Gülen'in yaklaşımları çok güzel. Mesela, Harran'da okul konusu hem o yörenin hakkı, hem de bunu yapmak gerekiyor. Çok güzel bir şey olur. Bu bir nevi, Vatikan'ın, Kudüs'ün ve Mekke'nin bir yere toplanmasına benzer. Çünkü, Hz. İbrahim (as), bütün bunların hepsinin üstünde idi ve orada idi. Bu konuda başarılı olabilmesi için sonuna kadar yanındayız. Her yönüyle faydalı öneriler. Bölgenin istikrara, bir barışa kavuşması gerekiyor. Maalesef, barışı istemeyen bazı kuvvetler var. Bir yanda barış masasına oturuluyor, Bir yandan insanlar öldürülüyor.
Türkiyemiz'e de bölgede önemli roller düşüyor. Türkiye, gerçekten bundan dolayı da eleştiriliyor. Türkiye bugün laik ve demokratik bir cumhuriyet olmakla, bu sistemin en müspet bir sistem olduğunu ispatlıyor. Başta Türki ülkeler tarafından anlaşılmıştır ki, onları başarıya götürecek sistem budur. En mükemmel sistem Türkiye'de demokrasi, serbest ekonomi, açıklık, şeffaflık sistemimizdedir. Diğer bölge ülkeleri de Türkiye'nin örnek teşkil etmesiyle daha açık olurlar ise istikrar gelecektir. [8]
Prof. Dr. Nur Vergin (Sosyolog-Siyaset Bilimci)
Buradaki tablo gösteriyor ki biz el ele vermeye başlamışız. 3 yıl önce yine böyle bir araya gelmiştik. Kat edilen yollar gösteriyor ki yarınlar da mutlu olacak. Hoşgörü adına önemli adımlar attık. Ancak hoşgörü bireye özgü bir şey. Sosyal barışı sağlamak için başka mekanizmalar geliştirmek, el ele vermek gerekiyor. [9]
Orhan Gencebay (Ses Sanatçısı)
Son kasetimdeki yeni bestemi, müsaadenizle okumak istiyorum:
Gelin birlik olalım, yarın çok geç olmadan
Gelin birlik bulalım vazgeçin öç almadan Nefreti yok edelim, gel sen de katıl bize
İntikam eşkıyası sevgiyle gelir dize
Yedi düvel önünden kim kurtardı bu yurdu
Mehmetçik değil miydi Lazı, Çerkezi, Kürdü/ Hangimizin ecdadı feda olmadı yurda
hangi bahçede bir gül solmadı bu uğurda
Asırlardır dinmedi bir bölücülüğün ninnisi
Aynı dinden değil mi alevîsi, Sünnisi
Bin kere lanet olsun Yezid denen deliye
Muhabbet ile bağlıyız Muhammed'e, Ali'ye
Geçin o sınıfları geçin
Barışta buluşalım mutlu Türkiye için
Düşmanı sevindirmenin ne alemi var şimdi
Milletçe kenetlenip, sarılmamız kâr şimdi. [10]
Rıza Zelyut (Gazeteci-Yazar)
Bir gazeteci kardeşim, eskiden kalma ve yurtdışından ithal edilmiş olan 'Sağ-sol kutuplaşmasına esir olmuş önyargılarıyla bir ara bana çıkışmak istedi: 'Senin ne işin var burada?'Bu soruya verdiğim cevap çok boyutluydu.
Bir: Benim yerim, uzlaşma neredeyse orasıdır. İki: Önyargılı olmak insanı köreltir. Üç: Hele ön yargılar zıtlaşma içeriyorsa, bu insanın kalbini karartır. Dört: Eskiden olmuş olayları bugün de deşelemek kimseye yarar sağlamaz. Beş: Dün böyle düşünen bir insan bugün böyle düşünebilir. İnsan 7'sinde ne ise 70'inde de odur, sözü, toplumsal psikolojiye göre yanlıştır. Bu söz eğitimin insana hiçbir şey vermediğini kabul etmek anlamına gelir. Bu yüzden de, eskiden o şöyle diyordu, bu yüzden kötüdür, gibi basmakalıp düşüncelerle insanların bugününü mahkum etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Altı: Eskiden kalma, bize dışarıdan şırınga edilen ayrıştırıcı, kışkırtıcı, zıtlaştırıcı kavramlara artık güle güle demenin zamanıdır. Sağ-sol gibi ölmüş kavramlarla bugüne yargılamak, gelişmeyi, değişmeyi göremeyen insanların kurtuluş reçetesidir. Yedi: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, geçmişteki siyasal yaşamında ne yapmış, ne söylemiş, olursa olsun, bugün benim gönlümdeki devlet adamıdır. Onun izinde olmak, iyidir. Sekiz: Fethullah Gülen'in dini duyarlığı yüksek bir kesime manevi kılavuzluk etiği doğrudur. Ama bu kılavuzluk eğer hoşgörüye, diyaloga aşıksa ve ulusal uzlaşma yaratmaya yönelikse neden ben onun uzattığı eli sıkmayayım?
Nereye kadar eski düşmanlıkları kalbimizde besleyip büyüteceğiz? Ne kazandırdı şimdiye kadar bize bu zıtlaşma bu rakip yaratma yarışı da bundan sonra ne kazındıracak?
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, gerçekten de diğer kuruluşlara örnek olacak çalışmalarıyla önderliği üstleniyor. Bu insanların arkasında Fethullah Gülen var diye işkillenip, zehir hafiye pozlarında suç unsuru arayacağımıza, onlardan ders almaya bakalım. Ulusal uzlaşma gibi bir büyük davayı eğer onlar gündeme getirmişse, önüne kuyu kazmak yerine biz de destek olalım. İslâm dinini, Refah Partisi ile özdeş sananlar, Fethullah Hoca'yı ve o insanların dünya ve din anlayışlarını da Refah'la özdeşleştiriyorlar. Bu yanlış değerlendirme yüzünden dini duyarlığı yüksek her insan Refah damgası ile damgalayıp bir kenara itmeye kalkışıyorlar. Gerçeğin böyle olmadığını ancak, kendi korkularının esiri olmaktan kurtulanlar, anlıyorlar.
Türkiye'de Fethullah Gülen Hocaefendi'nin adıyla somutlaşan bu ödül, ülkedeki siyasal havanın yumuşatılmasında, gruplar ve cemaatler arasında diyalogun başlatılmasında çok önemli bir rol oynadı. [11]
Şükrü Kanber (Gazeeci-Yazar)
Diyalog, kendini anlatma, ortak noktaları önce çıkarma bizim de sürekli savunduğumuz ilkeler arasında. Türkiye bugün diyalogsuzluğun kör kuyusunda uzun süreler yaşadığı için çeşitli sıkıntılar içinde. Birbirini anlayamayan, birbirini sevemeyen insanların oluşturduğu bir toplumun, sağlıklı yapıya kavuşması düşünülemez. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın bu girişimlerini, yukarıdaki gerekçeler ile destekliyorum.' [12]
[1] Sabah Gazetesi 3 Şubat 1998
[2] Zaman Gazetesi 1 Ekim 1996
[3] Yeni Sayfa Gazetesi 8 Ocak 1996
[4] Zaman Gazetesi 29 Ocak 1997
[5] Zaman Gazetesi 2 Ekim 1996
[6] Zaman Gazetesi 1 Şubat 1998
[7] Zaman Gazetesi 29 Ocak 1997
[8] Zaman Gazetesi 11 Mart 1998.
[9] Zaman Gazetesi 2 Ekim 1996
[10] Zaman Gazetesi 2 Ekim 1996
[11] Akşam Gazetesi 25, 26 Aralık 1997
[12] Milli Gazete, 8 Ocak 1996
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:20   #14
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Fethullah Gülen'in Din Müntesipleriyle Yaptığı Görüşmelerin Amacı

Diyalog Herkesle
Fethullah Gülen'in eğitim-öğretim ve ekonomik kalkınma konularında,çeşitli önerilerde bulunmasının yanı sıra, farklı din mensupları arasında hoşgörüye dayalı bir diyalog kurulması çabalarına da düşünsel olarak bazı görüşmelerde bulunma yoluyla destek verdiği gözlemlenmektedir.
Sevgi Dolu Bir Dünyaya Özlem
Papa II. John Paul, Ortodoks Patriği Bartholomeos, Hahambaşı Bakshi Doron gibi din temsilcileriyle yapılan görüşmelerin ana fikrini 'insanların birbirini sevdiği kardeşçe bir arada yaşadığı, farklı inanç mensuplarının kendi konumunda kabul edip uzlaşarak, anlaşarak yaşadığı bir dünya özlüyorum' [1] şeklinde ifade eden Fethullah Gülen, papa ile gerçekleşen buluşma hakkında özetle şu görüşleri ortaya koymuştur:
'Kamuoyunun yakından bildiği ve takip ettiği üzere din ve kültür temelli medeniyetler çatışmasından bahsedildiği ve bu çatışmanın merkez üslerinden biri olarak ülkemizin zikredildiği bir dönemde, 3-4 yıldır Türkiye içinde ve dışında başka dinlerin temsilcileriyle, bazılarının ağır suçlamalarına maruz kalmayı da göze alarak, diyalog görüşmeleri yapmaktayım. İslam'ın çatışmacı, kavgacı, şiddete ve teröre taraftar bir din olmadığını, tam aksine, sevgi, merhamet, af, müsamaha gibi esaslar üzerine oturduğunu anlatmaya, her dinin temelinde aynı esasların yattığını ve dolayısıyla dinler arasında tarihi kavgaların bırakılıp, sıcak bir diyalogun başlamasıyla, savaşlardan ve çatışmalardan bıkmış dünyamızın daha iyi, barışçı ve huzurlu yarınlara çıkmasında önemli katkıların yapılabileceğini göstermeye çalışıyorum. [2]

[1] 9 Şubat 1998 tarihli Akşam Gazetesi
[2] Fethullah Gülen'in bu konudaki ayrıntılı görüşleri için bkz.: 14-20 Şubat 1998 tarihli Aksiyon Dergisi, Sf.: 26-28
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:20   #15
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Fethullah Gülen'in Din Müntesipleriyle Yaptığı Görüşmeler Hakkında Kamuoyu Tepkisi

Aydınların Görüşleri
Ortaya konan bu fikir ve faaliyetler ise, bilim adamları, sanatçılar, politikacılar, yazarlar ve din adamları gibi kamuoyunun değişik kesimleri tarafından müspet karşılanmıştır. Prof.Dr. Nur Vergin, Papa ve Patrik ile yapılan görüşmeleri n Huntington'ın medeniyetlerin çatışacağı yolundaki kehanetine set çekmeyi amaçladığını ifade etmiştir. [1]
Prof. Dr. Mehmet Aydın, Papa ile yapılan görüşmenin, Batı'nın bugüne kadar tanımadığı ya da tanımak istemediği Türklerin evrensel hoşgörüsünün anlaşılması bakımından önemli olduğunu ve evrensel barışa çok önemli katkılar sağlayacağını söylerken [2], Prof. Dr. Toktamış Ateş Papa ile Fethullah Gülen'in buluşmasını 21. yüzyılın eşiğine geldiğimiz bir dönemde son derece anlamlı ve önemli bulduğunu; politikacılardan Mehmet Dülger görüşmelerin dinler arası çatışmaları engelleme yolunda önemli bir adım olduğunu söylemişler; Musevi Şalom Gazetesi yazarı Yusuf Altuntaş ise Fethullah Gülen'in yönlendirdiği doğruyu arama eylemi bir tohum olarak toprağa atılmıştır.' [3] Diyerek konuya olumlu bakmıştır.
Gazeteci Ertuğrul Özkök savaş ve çatışmalara neden olan dinler arası hoşgörüsüzlüğün aşılması yolunda Fethullah Gülen ile Vatikan arasındaki yapıcı diyalogu umut verici bir gelişme gördüğünü söylemiştir. [4]
Hadi Uluengin ise aynı konuyu tarihi bir buluşma olarak nitelendirmiştir. [5]
Prof. Dr. Niyazi Öktem farklı din mensupları arasında diyalog kurulmasının dünya barışına katkıda bulunacağını yazar.
Etyen Mahçupyan gerçekleşen buluşmaların sivil toplum ve toplumsal barışı arzulayanlar için önemli bir gelişme olduğunu; sanatçı Metin Akpınar Fethullah Gülen'in görüşmelerinin, demokrasi kültürüne ciddi anlamda katkıda bulunduğunu ifade ederken; Süryani Kilisesi Metropolü Yusuf Çetin de bu tür görüşmelerin dünya huzur ve kardeşliğine vesile olacağını söylerken, diyalogun ülkemiz açısından da faydalı olduğunu vurgulamıştır. [6]
Yukarıda bazı örneklerini verdiğimiz görüşlerden, din mensupları arasındaki diyalogun kamuoyunun geniş kesimince çatışmaları engelleyici ve barışa hizmet eden bir gelişme olarak görüldüğü sonucu çıkmaktadır. Buna karşılık söz konusu diyalog çabalarının bazı ithamlara konu edildiği görülmektedir.

[1] 15 şubat 1998 tarihli Yeni Yüzyıl Gazetesi
[2] 12 şubat 1998 tarihli Yeni Yüzyıl
[3] 12 şubat 1998 tarihli Zaman Gazetesi
[4] 7 şubat 1998 tarihli Hürriyet Gazetesi
[5] 11 şubat 1998 tarihli Hürriyet Gazetesi
[6] 13-19 nisan 1998 tarihli Aksiyon Dergisi
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:21   #16
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Fethullah Gülen'in Din Müntesipleriyle Yaptığı Görüşmelerle İlgili İddialar ve Mahkeme Kararları

Yine Mahkûmiyet
Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi söz konusu iddialarla ilgili yapılan Radyo D'deki yayının 'kişiyi eleştiri sınırları ötesinde, küçük düşürücü, aşağılayıcı, iftira niteliği taşıyan ve gerçeğe aykırı' olduğu gerekçesiyle tekzip edilmesine karar vermiştir.
İddialar ve Mahkeme Kararları
İddia: Papa ll John Paul CIA ajanıdır. Fethullah Gülen ABD'nin bölgede ılımlı İslam projesini uygulamak ve Vatikan'ın himayesinde olan bankalarla kara para aklamak için Papa ile görüşmüştür. Fethullah Gülen Papalığın gizli Kardinalidir. [1]
Söz konusu iddialarla ilgili olarak yapılan yasal başvurular sonucunda açılan davalar halen devam ettiğinden biz burada sadece kesinleşmiş olan bir yargı kararını nakledeceğiz.
Mahkeme Kararı: Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi söz konusu iddialarla ilgili yapılan Radyo D'deki yayının 'kişiyi eleştiri sınırları ötesinde, küçük düşürücü, aşağılayıcı, iftira niteliği taşıyan ve gerçeğe aykırı' olduğu gerekçesiyle tekzip edilmesine karar vermiştir. [2]
Bu karar gereği yayınlanan tekzip metninde özetle şu görüşlere yer verilmiştir:'Türk ve dünya kamuoyunda, farklı inanışların ülkemizin ve insanlığın barış içinde yaşamasına önemli bir engel olduğu iddiasının tartışma konusu olduğu bir ortamda, mütefekkir bir şahsiyet olması sıfatıyla bir milyarlık katolik camiasının ruhani lideriyle görüşen Fethullah Gülen, böylece farklılıkların bir arada yaşayabileceği esasına dayalı hoşgörü ve uzlaşma düşüncesine, dünya çapında müsbet yankı bulan bir katkıda bulunmuştur.
Nitekim gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında değişik dünya görüşlerini temsil eden kişi ve kuruluşlar, söz konusu görüşmeyi dinler arası diyalog ve barış için ciddi ve samimi bir girişim olarak nitelendirmişlerdir.Böylesine halisane gayelere hizmet eden bir görüşmenin bu radyo programında olduğu gibi çarpıtılarak, bazı asılsız suçlamaların vesilesi yapılması ise birtakım kişilerin gerçek amaçlarının habercilik değil Fethullah Gülen'in ilmi ve fikri faaliyetini karalamak olduğunu ortaya koymaktadır.'
Mahkeme Kararı: Şişli Asliye Hukuk Hakimliği Fethullah Gülen hakkında çeşitli iddialarn yanında bu iddianın da yer aldığı 'Strateji' dergisine, aynı tür yazı ve resimlerin yayınlanmaması bakımından ihtiyati tedbir konulmasına karar vermiştir. [3]
İddia: Fethullah Gülen Fener Ortodoks Patriği ile görüşerek, İslâm düşmanlarıyla işbirliği yapmış ve küfre girmiştir. [4]
Mahkeme Kararı: İstanbul 4. Sulh Ceza Mahkemesi söz konusu iddianın gerçek dışı ve kişiyi rencide edici olması sebebiyle tekzip edilmesine hükmetmiştir. Bu hüküm gereği yayınlanan tekzip metninde özetle şu görüşlere yer verilmiştir [5] : 'Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren ve özellikle Fatih Sultan Mehmet Han'ın İstanbul'u fethinden itibaren varlıklarının devam ettirilmesine izin verilen diğer dinler ve bunlara ait müesseseler, bugün de mevcudiyetlerini andlaşmalar ve kanunlar çerçevesinde devam ettirmektedirler. Nitekim Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi de Osmanlı İmparatorluğu zamanından bugüne değin, devletimizin bütün insanlığa örnek olan ve bütün milletlerin gıpta ettiği hoşgörüsünün bir neticesi olarak ayakta kalmıştır. Ecdadımızın bu müsaadesinin bir neticesi olarak günümüzde de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşayan Fener Rum Patriği ile müvekkilimizin karşılıklı nezaket ölçüleri içinde yaptıkları görüşmenin 'Hakikat' dergisi tarafından 'İslâm düşmanlığı', 'küfre girmek' gibi ağır isnatlarla nitelendirilmesi ise en azından bilgisizliğe dayalı bir gaflet olarak değerlendirilebilir.'
İddia: Fethullah Gülen'in 'Ortodoks papazlarla' münasebet kurması Müslümanlara zarar veren bir davranış ve düşman odaklarla iş birliğidir. [6]
Mahkeme Kararı: Üsküdar 3. Sulh Ceza Mahkemesi söz konusu yayının 3984 sayılı kanunun 4/ı, 4/j ve 28. Maddelerine göre gerçek dışı, kişiyi küçük düşürücü ve toplumda nefret duyguları oluşturan iddiaları içermesi sebebiyle tekzip edilmesine karar vermiştir. [7]
Tekzip metninde konuya ilişkin açıklama şöyledir:
'Fethullah Gülen'in gerek İslâm'ın gerekse tarih mirasımızın ortaya koyduğu hoşgörü ilkesinin bir gereği olarak, farklı dinlerin ve görüşlerin mensuplarıyla yaptığı görüşmelerin inanan insanlara karşı bir davranışmış gibi gösterilmesi ise, ya bilgisizliğin ya da kötü niyetin bir sonucu olabilir. Çünkü farklılıklarından dolayı kimseyi hor görmeden ve herhangi bir zora başvurmadan, insanlara, dinimizin doğru mesajını iletmeye gayret etmek; kavga ve kargaşayı önlemek için, 'yozlaşmadan uzlaşmak' şiarı çerçevesinde herkesle diyalog içinde olmak, herhalde en çok 'inançlı kesimlerin' yararına bir faaliyettir.'

[1] Radyo D'nin 9 Şubat 1998 tarihli ana haber bülteni, 12 şubat 1998 tarihli Hergün Gazetesi, 19 ve 20 Mart 1998 tarihli Cumhuriyet gazeteleri, 22 Mart 1998 tarihli Aydınlık Dergisi, 9 Nisan 1998 tarihli Strateji Dergisi
[2] Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi'nin, 1998/19, 26.2.1998 tarihli kararı
[3] Mahkemenin 1998/343 esas No'lu ve 5.5.1998 tarihli kararı
[4] Hakikat isimli derginin Kasım 1996 sayısında yer almıştır
[5] Mahkemenin 14.2.1997 tarih ve 1997/32 nolu kararı
[6] Refah Partisi MKYK üyesi Ali Güneri'nin KON TV'nin 19.4.1997 tarihli Ana haber bültenindeki açıklamaları ve Milli Gazete'nin Elazığ ilavesi olarak yayınlanan Ocak 1998 tarihli nüshasında yer almıştır
[7] Üsküdar 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 1.5.1997 tarih ve 1997/20 nolu kararı
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:22   #17
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Fethullah Gülen'in Sosyo-Ekonomik Kalkınma Hakkındaki Görüşleriyle İlgili İddialar ve Mahkeme Kararları

İddia: 'Fethullah Gülen televizyon,radyo,dersane ve şirketleri olan,devletten kredi alan, çıkarcı din bezirganı ve demokrasi düşmanı bir karayobazdır.' [1]
Mahkeme Kararı: İddialar Basın Kanunun 19 maddesine göre gerçek dışı ve kişiyi rencide edici nitelikte olduğundan,tekzip talebi haklı görülmüştür. [2] Ancak Mahkemenin hükmettiği tekzip metninin, yayınlanmasına ilişkin kararı adı geçen gazete tarafından yerine getirilmemesi nedeniyle açılan ceza davasında sanıklar,mahkeme kararına rağmen tekzip yayınlamamak suçundan dolayı mahkum olmuşlardır. [3]
İddia: Asya Finansın sahibi olan Fethullah Gülen Orta Asya ülkelerinde şubeler açarak kara para aklamaktadır. [4]
Mahkeme Kararı: Mahkeme Gülen'in 'Asya Finans'ın Orta Asyada şubeler açacağından ve Çiller ekibinin de paraları bu kanalla aklayacağından söz edilerek, davacıya 4208 sayılı kanunda müeyyide altına alınan kara para aklama suçuna iştirak etmek suçunun isnat edildiği,böylece haber verme, eleştiri, yorum ve uyarı sınırlarının aşıldığı,davalı gazetede doğruluk derecesi araştırılmadan yayın yapılmak suretiyle davacı Gülen'in kişilik haklarına ağır ve haksız saldırı yapıldığından' davalıları 400.000.000 TL manevî tazminat ödemeye ve ayrıca hüküm özetini gazetelerinde bir kez yayınlamaya mahkum etmiştir. [5]
Asya Finans'ın Açıklaması: Yukarıdaki iddialar karşısında söz konusu kuruluş 'Asya Finans dürüst kazançların değerlendirildiği bir kuruluştur' başlığı altında kamuoyuna şu basın açıklamasını yapmıştır: 'Bütün kamuoyunun da çok iyi bildiği gibi Asya Finans, kısa bir süre önce başladığı faaliyeti ile, Türk ekonomisinin güçlenmesine destek olma gayesinin gerçekleşmesi için ilk adımını atmıştır. Asya Finans tasarruf sahiplerinin birikimlerini belli ilkelere uygun olarak ekonomi için faydalı hale getirme çabası içindedir. Böylece ülkemizde bazı çekinceleri nedeniyle klasik banka sistemine uzak duran kişilere, değişik alternatifler sunularak, inançlarına ters düşmeden tasarruflarını değerlendirebilmeleri için bir imkân tanınmaktadır.
İşte bu amaçlarla kurulan Asya Finans'ın kurucu ortakları ise iş dünyamızın en güvenilir isimleridir. Gerçek durum böyle olmasına rağmen, Aydınlık Gazetesi'nin 12 Ocak 1997 tarihli nüshasında, Asya Finans 'para aklama istasyonu' gibi ağır bir biçimde suçlanmıştır. Bilindiği gibi kara para aklamak kanunlarımızın suç saydığı bir eylemdir. Böyle bir suç işlendiğinde ise resmi makamlar hemen harekete geçip gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdürler. Eğer Aydınlık Gazetesi'ndeki bu iddia ile ilgili en küçük şüphe doğurucu bir fiil olsaydı, o zaman resmi makamların çoktan kovuşturmaya başlamaları gerekirdi. Ancak Asya Finans gibi dürüstlüğü ile ön plana çıkmış ve bütünüyle kanunlar çerçevesinde faaliyet gösteren bir kuruluş hakkında böylesine kovuşturmaların düşünülmesi dahi mümkün değildir.
İşte toplumda her yönüyle temiz olan bu tür kuruluşlardan rahatsız olanlar, ellerinde hiçbir belge ya da bilgi olmadan, basın özgürlüğünü kötüye kullanarak gerçek dışı isnatlarla bir karmaşa ortamı yaratmak istemektedirler. Ancak bu çabalar akamete uğrayacak ve Asya Finans dürüst ve ilkeli faaliyetlerine aynen devam edecektir. Son olarak belirtmek istiyoruz ki, Gülen'in kuruluşumuz ile herhangi bir ortaklığı veya organik bağı mevcut değildir. Kendisi ancak, başlangıçta değindiğimiz amaçlara uygun bir Finans kuruluşunun nasıl olması gerektiği hakkında fikri ve manevî yol gösterici olmuştur. Dünyevi hiçbir beklenti içinde olmayan, toplumun her kesimine aydınlatıcı tekliflerde bulunan Gülen gibi mümtaz bir şahsiyetin ilmi gayretlerinden yararlanmak ise son derece tabiidir. Arzumuz bu tür şahsiyetlerin böylesine manevî yol göstericilerin toplumumuzda hiç eksik olmamasıdır. 17.1.1997 Asya Finans A.Ş'
İddia: Fethullah Gülen yasadışı faaliyetler içinde bulunan , kara para aklayan, halkı kışkırtıp sinema bastıran, polis ve interpol tarafından aranan kişilerlerle görüşüp onlara yardım eden , laik cumhuriyet düşmanı, Anayasa'nın demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti niteliklerini değiştirerek şeriat düzeni getirmeyi amaçlayan yasadışı örgütlenmeyi yapan kişidir. [6]
Mahkeme Kararı: Mahkeme kararında 'Bütün bu deliller değerlendirildiğinde; davacının yasadışı faaliyetlerde bulunduğu, yine davacının kara para aklamak için düzen kurduğu, halkı suç işlemeye kışkırttığı, yasadışı faaliyetler gösterenleri, kanun kaçaklarını sakladığı, davacının cumhuriyet düşmanı olduğu şeklinde haber verme, eleştiri, yorum ve uyarı sınırlarını aşan şekilde davalı tarafın maliki bulunduğu ve sorumlu müdürlüğünü yaptığı Aydınlık Gazetesi'nin 12 ocak 1997 tarihli nüshasında yayın yapmak suretiyle MK'nun 24. Maddesinde belirtildiği şekilde Hukuka aykırı olarak davacının şahsiyet hakkına tecavüz edildiği anlaşıldığından' denilmek suretiyle davalıları 200.000.000 TL tazminat ödemeye mahkum etmiştir. [7]
İddia: Asya Finans Kurumu Çiller ve Erbakan'la birlikte ortak kara para işleri yapmaktadır. [8]
Mahkeme Kararı: Mahkeme'ce 'Tekzip talebinin kabulüne, tekzip metninin Yasanın öngördüğü şekilde söz konusu haberin yer aldığı Aydınlık Dergisi'nin yayınlandığı yerlerdeki baskıların tüm nüshalarında metne hiçbir müdahale ve mütalaa beyan etmeksizin aynen ve tamamen yayınlanmasına' karar verilmiştir. [9]
İddia: Asya Finans Kurumu, Özer Çiller ile Erbakan'ın kara para işlerini birlikte yürütmeleri ve bu iş için en uygun yer olan Çeçenistan'ı finans merkezi yapma projelerinden dolayı Çeçenistan'da şube açmıştır ve bu kişilerle birlikte bu şube yoluyla kara para aklamaktadır. [10]
Mahkeme Kararı: Mahkemece 'Bütün deliller değerlendirildiğinde, mahkemece yapılan araştırma sonucunda, davacı kurumun bir finans kurumu olup Çeçenistan da şubesinin dahi bulunmadığının bildirildiği, haberin yalan haber olup Basın Kanunu ile düzenlenmiş olan kamunun özgür haber alma, Anayasa'nın 24-26. Maddesindeki basın özgürlüğünün sınırlarının aşılarak, davalıların yayın yolu ile yapmış oldukları gerçeğe aykırı haber ile davacı kurumu kamuoyunda küçük düşürdükleri tüm dosya kapsamı ile sübuta erdiğinden' denilmek suretiyle davalılar 300.000.000 TL tazminata mahkum edilmiştir. [11]
İddia: 105 Okulun sahibi olan Gülen demokrasi düşmanıdır. [12]
Mahkeme Kararı: 'İncelenen dosya içeriğine göre bahse konu yazıda' Gülen hakkında, gerçek dışı 'ağır iddia ve isnatlarda bulunulduğundan, tekzip metninin Basın kanununun 19. Maddesindeki şekil ve şartlara uygun olarak neşrine' karar verilmiştir. [13]

[1] Hikmet Çetinkaya'nın 10.7.1994, Cumhuriyet Gazetesi
[2] İst. 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 10.10.1994 tarihli, 1994/68 sayılı kararı
[3] İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 1996/193 sayılı kararı.
[4] 10.11.1996 Tarihli Yeni Yüzyıl Gazetesi'nin 3. sayfasında yayınlanmıştır.
[5] Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk mahkemesi 1996/1368 E, 1998/6 K, 21.1.1998 tarihli karar.
[6] 12 Ocak 1997 tarihli Aydınlık Dergisi'nin 1,4,5,6. Sayfalarında yayınlanmıştır.
[7] Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/118 E, 1997/1182 K., 11.11.1997 tarihli kararı.
[8] 15 haziran 1997 tarihli Aydınlık Dergisi'nde 4. sayfada yayınlanmıştır.
[9] Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 1997/73, 11.8.1997 tarihli kararı.
[10] 15 haziran 1997 tarihli Aydınlık Dergisi'nin 4. sayfasında yayınlanmıştır.
[11] Şişli 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1997/763 E, 1998/257 K, 17.3.1998 tarihli kararı.
[12] Hikmet Çetinkaya, 16 haziran 1996 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yazısından.
[13] İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 1994/59, 13.9.1994 tarihli kararı. Tekzip metni 01.10.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlandı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:25   #18
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Fethullah Gülen'in Sosyo-Ekonomik Kalkınma Hakkındaki Görüşleri

Gülen'in Görüşleri İncelenecek
İncelememizin bu bölümünde bir yandan Fethullah Gülen'in ekonomik sorunlar hakkındaki görüşlerine yer verirken, diğer yandan toplumun değişik kesimlerine mensup vatandaşlar tarafından oluşturulan ticari müesseselere ilişkin olarak ortaya atılan iddialara ve bu iddiaların doğru olup-olmadığı ile ilgili yapılan yargılamalar sonucunda ulaşılan kararlara değineceğiz.
Böylece çalışmamızın başından beri takip ettiğimiz, itham edilen isnatlar konusundaki kendi görüş ve faaliyetleriyle; iddialarla ilgili mahkeme kararlarının yorumsuz bir biçimde ortaya konarak, değerlendirmenin okuyucuya bırakılması şeklindeki objektif metodolojiye de sadık kalacağımızı zannediyoruz.
Teklifler Bütün Topluma Yönelik
Bu açıklamalarda dikkat çeken ilk husus, Türkiye'nin ekonomik alanda kalkınması ile ilgili bu düşünceler belirli bir kesime ya da dünya görüşüne mensup kişileri muhatap alarak değil, genel olarak bütün kamuoyuna yönelik biçimde açıklanmaktadır. Bu nedenle bütün toplumu kapsayıcı biçimde ifade edilen herhangi bir ayırım gözetilmeden ileri sürülen ve esas itibarıyla ülke insanını doğruluk, dürüstlük gibi ahlâki normlara bağlı kalarak ve meşru zeminlerde ekonomik faaliyetler göstermesini tavsiye eden bu düşünceler, özel olarak belirli kişilerin belirli siyasi, ideolojik amaçlar güderek bir ekonomik yapılanmaya gidilmesi gibi bir hususu içermemektedir.
Finans ve Medya Kuruluşlarıyla Olan Münasebetin Niteliği
Basın mensuplarınca ise Fethullah Gülen'e bir medya grubuna finans, sigorta vs. gibi ticari şirketlere sahip olduğu yönünde sorulan sorulara karşı, kendisinin herhangi bir malvarlığı olmadığı, sadece ülkenin kalkınması için çeşitli tavsiyelerde bulunduğu yolunda cevaplamıştır. Örneğin; Asya Finans isimli kuruluşla ilgili verdiği cevapların özü şöyledir:
'Asya'ya eğitim yatırımı yapın derken bu mülahazamı şu düşüncelerle besledim; Türkiye'nin nefes boruları olacaktır. Orta Asya ekonomi adına çok rahat soluk alacaktır. Dünya ile rekabet edebiliriz, mülahazalarıyla da, gidin yatırım yapın diyerek, hep teşvik ettim. Türkiye'de finans konularını tesis eden banka türünde şeyler yapın. Bunu değişik yerlerde söylemişim ve birileri kalkmış bir finans kurumu kurmuş. Aslında Türkiye'de zaten bir finans kurumu süreci yaşanıyor. Demek ki ülkemizde buna ihtiyaç var. Müteşebbislerimiz de bu ihtiyaca cevap vermek için düşünürler bunu.
Bu tür kurumları kuranlardan bazıları ara sıra sohbetlerimde bulunmuş kişilerdir. Asya Finans'a himmetlerini yatıran, imkânlarından bir kısmını oraya kanalize eden birkaç yüz insandan ben ancak birkaç tanesini tanırım. Ancak, orada ne tür personel çalışır kimler vardır, kaç yerde şube açmışlardır, işleyişi nasıldır? Bunları bilmem.
Yukarıda belirttiğim genel fikri teşvik dışında, benimle uzaktan yakından alakası yoktur. Meseleyi bana atfedeceklerine oranın bir başkanı vardır. Yüksek İdare Heyeti vardır, çalışanları vardır. Gitsinler onlarla röportaj yapsınlar. Bu işin ne olduğunu görsünler. Amma bana gelince ben ister eğitim seferberliği adına, ister finans kurumu açma adına, ticaret merkezi açma adına, ağzıma fermuar vurulmazsa her platformda bunu dile getirmeye, teşvik etmeye çalışacağım.' [1]
'Zaman, Samanyolu, Aksiyon gibi basın kuruluşları sizi mi temsil ediyor?' şeklindeki sorulara karşı ise, şu cevap verilmiştir: 'Beni temsil etmeleri gibi bir durum yok. Ama herhangi bir vatandaş gibi bu müesseselerin teşkilinde düşüncelerimi ortaya koyma şeklinde bir iştirakim olduğu söylenebilir. Daha ötesinde bir şey söylenemez. Fakat bu müesseselere fikren iştirak etmekle şeref duyduğumu söyleyebilirim' [2]
Fethullah Gülen'in yayınlanmış eserlerinde ve kamuoyuna yaptığı açıklamalarda, finans, medya vs. gibi kuruluşlarla olan ilgisini bu şekilde izah etmesine karşılık, birtakım basın organlarında onun çok sayıda kuruluşun sahibi olduğu ve bunlar vasıtasıyla Demokrasi ve Cumhuriyet'e karşıt, yasa dışı eylemler gösterdiği iddia edilmiştir.
Orta Asya'ya Açılma
Ticaretin ruhu, doğruluk, güvenlik ve yaşanan çağı idrak etmek olduğunu belirten Gülen [3] ,1995 yılındaki bir toplantıda 'Ticari ve sınai sahada Orta Asya'ya açılma' konusundaki görüşlerini ise şöyle ifade etmiştir:
'Orta Asya'ya açılmada çok geç kaldık. Bunda devlet ve millet olarak hazırlıksız yakalanmamızın payı oldukça büyük. Hele ticari ve sınai yatırım sahalarında, eğitim alanında olduğu kadar bile başarılı olamadık. Hadiseler beklenildiğinin aksine tabii seyri içinde gelişti ve milletçe gereken performansı gösteremedik. Halbuki çeşitli kurullar teşkil edip, Orta Asya'nın ticari ve sınai sahalarla alakalı ihtiyaç haritasını çıkartarak iş adamlarımızı oralara hem de bilinçli olarak teşvik edebilirdik. Yani bir anlamda rehberlik hizmeti verip neticeyi değiştirebilirdik. Gerçi bu mevzuu daha köklü bir şekilde devlet ele almalıydı. Yani enformasyon büroları kurarak, kanuni düzenlemelerde bulunarak, oralara gidip yatırım yapacak iş adamlarımıza kolaylıklar göstermeli, ülkeler arası düzeyde anlaşmalar yapılmalıydı. Ne var ki, bütün bunların yapıldığını söylemek oldukça zor. O halde madem ki devlet çapında bu mes'ele ele alınmıyor, -hepsi elde edilemeyen bir şey bütün bütün terk edilmemeli- düsturunca millet olarak, halk olarak biz bize düşeni yapmalıydık, veya halen daha yapabiliriz. Bu uğurda boşa geçen her saniye, bizim dünyamız adına büyük bir kayıptır' [4]
Yine bir televizyon konuşmasında Gülen dünyanın 'Ticari, siyasi, kültürel vb. alanlarda süratle işlerin büyük ölçülü olmasının geçerli olduğu bir döneme doğru' girdiğine işaret ederken şu önerilerde bulunmuştur: 'Evet, günümüzde ticari hayatla iştigal eden her müteşebbisin, küçük küçük, köşe başlarında yer alan bakkal dükkanlarıyla yarınlara yürünemeyeceğini bilmesi gerekir. Öyleyse, güvenilir ve piyasayı bilen, kabiliyetli, kapasiteli insanların önderliğinde büyük ortaklıkların tesis edilmesi mutlaka gereklidir. Gümrük Birliği'ne girme Orta Asya ülkelerine açılma gibi gelişmelerle Türkiye'nin ufku açılmakta ve ticari hayatta yeni bir dönem başlamaktadır. Bu gelişmelerin ülke ve insanımız adına geniş imkânlar sağlayacağı kanaatindeyim.
Bütün bu fırsatların yerinde ve zamanında değerlendirilmesi için de büyük sermaye ortaklıklarının kurulması, yerinde bazı banka ve finans kurumlarının garantörlüğünde dış dünyaya açılmanın vaktinin gelip geçtiği düşüncesindeyim'. [5]
Ülkenin İmarı ve Ekonomik Kalkınma
Fethullah Gülen'in yalnız eğitim-öğretim konularında değil, aynı zamanda Türkiye'nin ekonomik alandaki kalkınmasına ilişkin olarak da uzunca bir süreden beri çeşitli görüş ve önerilerde bulunmuş olduğu gözlenmektedir.
Örneğin; Sızıntı Dergisi'nin Mart - 1998 tarihli 110. sayısında 'Erozyonlar ve Millet Ruhu' isimli başyazıda Türkiye'nin 'En büyük şehirlerinden, en küçük kasabalara, en küçük kasabalardan da en ücra köylere kadar imar' edilerek, asırların birikimi sosyo-ekonomik meselelere, gelişen dünya koşulları dikkate alınarak ve çağın şartlarının düşünce hayatımıza yeni boyutlar kazandırılması yoluyla çözümler bulunması gereği vurgulanmakta ve aynen şu düşünceler serdedilmektedir:
'Evet, bütün ruh-u canımızla, ülkenin, en münbit ovaları, en bereketli yaylaları ve en feyizli ırmaklarıyla cennetlere çevrilmesini istiyor ve diliyoruz. Modern teknikle ziraata, yeni buudlar kazandırılmalı; yıllardan beri emekleyip duran sanayi inkişaf ettirilip, gelişmiş ülkelerle rekabet edecek seviyeye ulaştırılmalı; el değmemiş yeraltı, yerüstü zenginliklerimiz değerlendirilerek, insanımızın istifadesine sunulmalı; hudut kapılarından dünyanın dört bir yanına ihracat konvoyları akıp gitmeli; ne pahasına olursa olsun, Türk parası dünya borsalarında, bu şanlı milletin şerefine uygun, o mutena yerini almalı ve yıllardan beri sözü edile gelen 'Milletin güçlendirilmesi' ve 'halkın refah seviyesinin yükseltilmesi' gibi vaadler bir an evvel mutlaka gerçekleştirilmelidir.
Ancak, bütün bunlar yapılırken de, millet ruhu kulak ardı edilmemeli; nesillerin kalb ve kafalarını hedef alan bilumum talim ve terbiye müesseselerinin yabancılaşmasına meydan verilmemelidir. Batının ilim ve irfanı, san'at ve tekniği alınıp değerlendirilmeli; ama, millî ruh ve millî düşünce çiğnenmemeli, tarihi seciyemiz yıpratılmamalıdır.' [6]
[1] Osman Özsoy: Fethullah Gülen İle Canlı Yayında Gündem, Sf. 59-61; Ayrıca bkz: PARA Dergisi'nin 15-22.9.1996 tarihli sayısında Fethullah Gülen ile yapılan söyleşi, sf. 21-23
[2] Eyüp Can: Ufuk Turu, sf.141-142; Özcan Ercan:Fethullah Gülen'le Söyleşi, Milliyet sf.17
[3] Ölçü veya Yoldaki Işıklar -2- Sf.: 57
[4] Fasıldan Fasıla -2- Sf.: 259 - 260
[5] Fethullah Gülen ile Canlı Yayında Gündem, Sf.: 112 - 113
[6] Ayrıca bkz.: Yitirilmiş Cennete Doğru, sayfa 130 - 132
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:27   #19
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Hoca'nın Okulları İsimli Kitap Gerçekte Kim Tarafından ve Nasıl Meydana Getirildi?

Toplantıda Ne Oldu?
11/02/1998 tarihinde İstanbul Teknik Üniversitesinde kendilerini bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri olarak adlandıran bir grup düzenledikleri basın toplantısında, isim ve kimliklerini güvenlik nedeniyle açıklamadıklarını söyledikleri iki kişinin anlatımlarını bir kitap haline getirdiklerini ifade ederler.
Söz konusu Basın toplantısındaki sözcüler olan Bülent Berkarda (bir dönem İstanbul Üniversitesi Rektörü ve Dayanışma Derneği Başkanı), Gülseven Yaşer (İstanbul Üniversitesinde Öğretim Görevlisi ve Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı) ve Haşmet Atahan (Altmışsekizliler Vakfı Başkanı) 'Fethullah Gülen'in çok sayıda okulu olduğu, buralarda Laik Cumhuriyet karşıtı bir eğitimin verildiği ve Atatürk'e hakaret edildiği' yolundaki iddiaları tekrarlarlar.
Bu iddiaların ortaya atılmasının akabinde Fethullah Gülen'in Avukatları bir basın açıklaması yaptılar.
İTÜ'deki Basın Toplantısına Cevap
Gerçek Dışı İddialar: Anadolu Ajansı tarafından medya kuruluşlarına geçilen 11/02/1998 tarihli haberde bazı dernek temsilcilerinin bir kitabı tanıtmak için gerçekleştirdikleri bir basın toplantısından bahisle, Sayın Fethullah Gülen hakkında gerçek dışı ve kişilik haklarını ihlal edici iddialar ileri sürülmüştür.
Cevap Metni: Söz konusu bu basın toplantısında, ismi-kimliği belirsiz iki kişinin anlatımlarının kitap haline getirildiği ve bunlara dayanılarak özetle, Fethullah Gülen'in okullarının olduğu ve bu okullarda cumhuriyet rejimiyle Atatürk düşmanlığının propagandasının yapıldığı iddia edilmiş; bu hayali suçlamalarda bulunan kişilerin kimliklerinin ise 'güvenlik' gerekçesiyle saklı tutulduğu söylenmiştir.
Öncelikle belirtmek istiyoruz ki, bugüne değin bazı kişiler müvekkilimizle ilgili aynı hakaretamiz iddiaları gündeme getirmişler ve bunlara karşı sadece hukuk çerçevesinde gerekli olan kanuni müracaatlar yapılmıştır. Diğer bir deyişle hayatı boyunca hukuka, kanunlara saygılı olarak, meşru zeminlerde ilmi ve fikri bir faaliyet içinde olan Fethullah Gülen hakkında gerçek dışı iddialarda bulunanlar, yalnızca mahkemeler nezdinde hukuki işlemlere maruz kalmış olup, bu hukuki çerçeve dışında kimseye karşı herhangi bir tepkide bulunulması söz konusu dahi olmamıştır. Bu nedenle habere konu olan basın toplantısını yapanların 'güvenlik' gerekçesini ileri sürmeleri için ortada hiçbir sebep yoktur.
Diğer yandan, farklı görüşlerin ve inançların varlığının bir düşmanlık, çatışma değil, bir zenginlik vesilesi sayılması gerektiğini her vesileyle söyleyen; ülkemizde insan haklarına dayalı, demokratik hukuk devletinin bütün gerekleriyle pekişmesi için bir hoşgörü, diyalog ve uzlaşma zemini oluşturması gayretinde olan Fethullah Gülen'in bu görüşleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet devamının bir teminatı olup, kendisi devletimizin bekası ile milletimizin birlik ve beraberliğinin en samimi ve yılmaz savunucusudur. Yine vurgulamak gerekir ki bütün eserlerinde sevgi, birlik ve kardeşliğin vazgeçilmez değerini anlatan; Türk milletine hizmet etmiş tarihi şahsiyetlere gösterilmesi gereken saygının önemine her zaman işaret eden müvekkilimizin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve millî kahraman Mustafa Kemal Atatürk'e karşı düşmanlık gösterilmesini ya da tahkir edilmesini hiçbir biçimde onaylamayacağı aşikardır. Gerçek durum böyle olmasına rağmen bazı kişiler ısrarla, Fethullah Gülen'in Cumhuriyeti ve demokrasiyi yıkmak için uğraş verdiğini iddia etmektedirler. Bunlara karşı açılan davalarda, iddia sahipleri ispata davet edilmiş ancak bugüne değin, bu haksız iddiaları herhangi bir biçimde doğrulayabilecek hiçbir kanıt ortaya konmamıştır. Bundan dolayıdır ki, böyle asılsız suçlamalarda bulunanlar, çeşitli tazminat ve cezalara mahkum edilmiş ve çok sayıda tekzip mahkeme kararlarıyla yayınlatılmıştır. Bu nedenle öncelikle aşağıdaki soruların cevaplandırılmasını bekliyoruz.
1. İddialarda bulunan kişiler kimlerdir?
2. Ne zaman, nerede, hangi okulda eğitim-öğretim görmüşlerdir?
3. Bu okul ile müvekkilimiz arasında nasıl bir bağlantı kurulmaktadır, bu konudaki deliller nelerdir?
4. Fethullah Gülen'in bütün eserleri kamuoyuna açıktır. hangi eserinde, hangi konuşmasında, nerede, ne zaman, ne şekilde kitapta iddia edilen türden cumhuriyet düşmanı, yıkıcı fikirler ileri sürmüştür ya da bu yöndeki faaliyetlere onay ya da destek vermiştir? İşte kimliği belirsiz kişilerin asılsız iddialarını kitap olarak yayınlamaları ve söz konusu basın toplantısını düzenleyenlerin de, gerçek dışılıkları mahkeme kararlarıyla tespit edilmiş bulunmasına rağmen aynı iddiaları gündeme getirdikleri içindir ki, Sayın Fethullah Gülen'le ilgili hakikatleri bir kez daha kamuoyuna duyurmak istiyoruz.
  • Fethullah Gülen herhangi bir eğitim-öğretim kuruluşunun sahibi ya da yöneticisi değildir. Hangi okulun kime ait olduğu resmi makamlardaki kayıtlarda ve ticaret sicillerinde açıkça bellidir. Dileyen herkes bu hususu basit bir araştırmayla kolayca öğrenebilir.
  • Müvekkilimiz sadece, bütün kamuoyuna açık olarak yaptığı konuşmalarda, memleketimizin eğitim-öğretim meselesinin önemine değinerek imkân sahibi vatandaşların bu alanda yatırım yapmaları tavsiyesinde bulunmuştur. Kendisinin bu manevî katkı ve vesile oluş dışında hiçbir okul ya da kuruluşla sahiplik vesaire gibi bir münasebeti yoktur. Ülkemizin ciddi sorunları hakkında çözüm önerilerinde bulunması ise her vatandaşın olduğu gibi onun da hem en tabii hakkı hem de görevidir.
  • Kaldı ki eğitim-öğretim sahasında bizzat devletin en üst makamları, hükümetler ve parlamento vatandaşların bu konuda faaliyet göstermelerini teşvik edici tedbirler almakta, kanunlar çıkarmaktadırlar.
  • İşte toplumun değişik kesimlerine mensup vatandaşlarımız da, Fethullah Gülen'in tavsiyeleri ile resmi makamların teşvik edici tutum ve tedbirlerini vesile sayarak çeşitli okullar kurmuşlardır. Bu kuruluşlar tabiidir ki yetkili makamların izniyle ve onların sürekli denetiminde faaliyet göstermektedirler. Bundan dolayıdır ki, söz konusu okullarda tamamiyle Millî Eğitim Bakanlığı'nın müfredatı uygulanmakta olup bu husus kanuni zorunluluktur. Bu nedenlerle, söz konusu okullarda siyasi-ideolojik bir propagandanın veya dini eğitim verildiği doğru değildir. Nitekim bizim edindiğimiz bilgilere göre bugüne kadar yapılan resmi denetimlerde bunun aksini gösterir hiçbir vaka tespit edilmemiştir.
  • Sadece ilmi ve fikri bir faaliyet gösteren Sayın Fethullah Gülen, bütün gençlerimizin vatan, millet ve insan sevgisiyle dolu, tarih ve sorumluluk bilincine sahip, bilimsel bilgiyle donatılmış, sağlam karakterli dürüst kişiler olarak yetiştirilmesi arzusundadır. Bu nedenle hangi eğitim kurumunda ve kime ait olursa olsun, bu düşüncelere aykırı, demokratik cumhuriyet rejimine ve tarihi şahsiyetlere düşmanlık edici söz ya da davranışların, Sayın müvekkilimizce tasvip edilmesi bir yana, onu kınadığı tutumları olduğu şüphe götürmez bir hakikattir. Açıkladığımız bu gerçeklerin aksine olarak, söz konusu basın toplantısında olduğu gibi Sayın Fethullah Gülen'i Cumhuriyet ve demokrasi karşıtı olarak karalamak isteyenleri, iddiaları ispata davet ediyor, saygılar sunuyoruz.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:36   #20
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
İddialar ve Yargı Kararları

Okullarla İlgili İddialar
Ancak, her yönüyle devletin denetimine açık, sahipleri belli, resmi makamların izniyle kurulan ve onların gözetiminde, sadece Millî Eğitim Bakanlığı müfredatının uygulandığı bazı özel okulların sahibinin, Fethullah Gülen olduğu ve buralarda 'rejim karşıtı' bir öğretimin yapıldığı iddiaları, yine belli kişilerce ısrarla tekrar edilmiştir. Bu iddiaların gerçek olmadığı yine ancak yargı kararıyla tespit edilebilirdi.
İddia ve Yargı Kararları
İddia: Fethullah Gülen özel okullar yoluyla cumhuriyet karşıtı bir örgütlenmeye gitmiştir. [1]
Mahkeme Kararı: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesince [2] bu iddiaların kanıtlanamaması ve yazıda ağır iddia ve isnatlarda bulunulduğu gerekçesiyle tekzip metninin yayınlanmasına karar verilmiştir. Bu tekzip metninde ise özetle şu görüşlere yer verilmiştir: Bir kez daha kamuoyuna duyurmak istiyoruz ki, Fethullah Gülen ülkemiz ve milletimizin hayrına olan her girişim ve her kuruluş hakkındaki müspet görüş ile manevî desteğini, bir fikir adamı olarak ortaya koymaktadır. Her Türk vatandaşının en tabii hakkı olan böyle bir manevî desteğin işareti sayılabilecek, bir mezuniyet gecesi ziyaretini çarpıtıp, kişi ve kuruluşları 'demokrasi düşmanı' ilan etmek acaba demokrasi düşüncesi ile ne ölçüde bağdaşır bir tutumdur? Ayrıca yazıda iddia edildiği gibi Fethullah Gülen'in 105 okulu olduğu tamamen asılsızdır. Ancak, gerek Türkiye gerekse uluslararası ölçüde bilimsel başarıları herkesçe kabul edilen okulların, müvekkilimce de tasvip edildiğinin söylenmesini; bu okulların ona ait olduğu biçiminde yorumlamak ise yazarın olayları saptırmasının tipik bir örneğini teşkil etmektedir. Söz konusu yazıda Hikmet Çetinkaya'nın demokrasi düşmanı ilan ettiği mümtaz şahsiyet Fethullah Gülen'e karşı 'üstüne yürüyün, milyonların öfkesini yüzüne karşı haykırın' biçimindeki ifadesi ise, bu kişinin kendisi gibi düşünmeyenlere karşı nasıl bir antidemokratik, hukuka aykırı tavır sergilediğini göstermektedir. Fethullah Gülen'in çağrısı ise bellidir; Milletimizin birliği, devletimizin dirliği, kendi öz değerlerini yaşayan demokratik bir hukuk toplumu. Milyonların bu çağrıya olan cevabı herhalde yazarın iddia ettiği gibi öfke olmamaktadır, olmayacaktır'. Verilen bu yargı kararlarına rağmen, söz konusu özel okullarda eğitim gören öğrencilerin dünya fizik, kimya ve matematik olimpiyatlarında birincilik ödülleri alması üzerine yine bazı basın organlarında yukarıda değinilen iddialar tekrar gündeme getirilerek, bu okullarda 'bilim dışı, dini ve Atatürk düşmanı' bir öğretim yapıldığı ileri sürülmeye devam edilmiştir. Yargı kararlarında ise, bu isnatların kanıtlanması talebi üzerine, iddia sahiplerinin, ithamlarına doğruluk kazandırabilecek herhangi bir bilgi ya da belge ortaya koyamadıkları, vurgulanmaktadır.
İddia: Fethullah Gülen yönetimi ele geçirmek amacıyla gençlere yönelik çalışma yapmakta, gençleri zehirlemekte, bunun için de yurtdışında okullar açmaktadır. [3]
Mahkeme Kararı: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi [4], söz konusu yazının Basın Kanunu'nun 19. Maddesine göre 'gerçeğe aykırı ve haysiyet kırıcı' olduğuna hükmetmiş ve şu tekzip metninin yayınlanmasına karar vermiştir: 'Ülkemiz müteşebbisleri özellikle son on beş yıldır yurtdışında önemli yatırımları gerçekleştirmiş ve bir çok alanda başka ülkelerin yatırımcılarıyla rekabet edecek duruma gelmişlerdir. Benzeri gelişme eğitim-öğretim alanında en modern ve ilmi teknolojinin kullanıldığı, yurtiçinde ve dışında kurulan okullarda da müşahede edilmektedir. Bütün kamuoyunun takdir ve desteğini kazanan bu hayırlı gelişmelere Fethullah Gülen'in de destek vermesi son derece tabiidir. Çeşitli kişi ve kuruluşların açtığı bu okullardan yetişen öğrencilerin dünya fizik, kimya, matematik yarışmalarında birincilik ödülleri almasının, milletimizin uzun yıllardır ilmi alanda hissettiği başarısızlık fobisini izale edeceği ise herkesin malumudur. Böyle ilmi bir zihniyete sahip, bir sevgi ve hoşgörü neslinin yetişmesini her Türk vatandaşı gibi müvekkilimizin de arzu etmesinden daha tabii ne olabilir. Gerçek durum böyle iken, bazı kişilerin bu tür hayırlı gelişmelere eleştiri boyutunu aşan suçlamalar yöneltmelerinin ardında ya özel bir maksat ya da bilgisizlik vardır. Biz de bu açıklamayı, iyi niyetli olup da bu tür hayırlı faaliyetler hakkında yanlış bilgilendirildiğine inandığımız kişileri aydınlatmak ve onların bu konuda, iftihar vesilemiz olan okulları bizzat görerek eğitim-öğretim sistemlerini inceleyerek bilgi sahibi olmaları çağrısında bulunmak için yapıyoruz. Bunun da doğrudan muhatabı müvekkilimiz değil, söz konusu okulların kurucusu çeşitli kişi ve kuruluşlardır. Çünkü Fethullah Gülen'in bu okullarla iddia edildiği türden bir bağı olmayıp, kendisinin ülkemiz için hayırlı olan her işte ayırım yapmaksızın manevî destek gösterdiği bütün kamuoyunun malumudur. Bu itibarla 3 Nisan 1996 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nin 12. sayfasında emekli bir Orgenerale atfen ortaya atılan iddiaların gerçek olmadığını, müvekkilimizin hoşgörü ve Hukuk Devletinin gerçekleşmesine katkıda bulunmak isteyen her kişi ve kuruluşla fikir alış verişine hazır olduğunu sayın kamuoyuna bir kez daha duyururuz'. Böylece kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla, bu özel okullarda, bütünüyle bilimsel esaslara göre ve Millî Eğitim Bakanlığı müfredatının uygulanması suretiyle, bir eğitimin yapıldığı; resmi makamların gerçekleştirdikleri denetimlerde ise basında ortaya atılan iddiaların vuku bulduğuna dair herhangi bir olay tespit edilmemesine karşılık özellikle 'Fatih Kolejiyle ve FEM dershaneleriyle' ilgili ithamlar yayın organlarında yer almaya devam etmiştir. Bu iddialar ve iddiaları inceleyen mahkemelerin kararları şöyledir:
İddia: Fatih Koleji, yasa dışı örgütlerle ilişkilidir, laik cumhuriyeti orta çağ karanlığına götürmek isteyen bir kuşak yetiştirmekte ve öğrencilerin beyinlerine ve Türkiye'yi çağdışı düşünceler işlemektedir. [5]
Mahkeme Kararı: İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi [6] '16.6.1994 tarihli yazıda davacının maliki bulunduğu Fatih Koleji'nde öğrencilere çağdışı düşünceler aşılandığı, Atatürk'ün hafife alındığı ve laik cumhuriyete karşı bir kuşak yetiştirildiği haber olarak verilmek suretiyle Hukuk Genel Kurulunun ilamında belirtilen gerçeğe uygunluk ilkesi zedelenmiş ve bununla asıl amacın Fatih Kolejinin halkın husumetine maruz bırakılması olduğundan, kişilik haklarına hukuka aykırı şekilde tecavüz gerçekleşmiş bulunduğundan davacı lehine manevî tazminata hükmo-lunmuştur' gerekçesiyle, gerçek dışı bu isnatlar sebebiyle iddia sahibini tazminata mahkum etmiş ve davalıların itirazı üzerine Yargıtay'da [7] yapılan temyiz incelemesinde karar oybirliği ile onanarak kesinleşmiştir.
İddia: Fatih Koleji tarikatçı okuldur, Fethullahçıdır. Milli Eğitim Bakanlığı bu okula savaş açmıştır. [8]
Mahkeme Kararı: Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesi [9] bu iddialarla ilgili olarak, yapılan ithamların doğru olmaması sebebiyle tekzip taleplerinin kabulü ile zikredilen gazetelerde, cevap metinlerinin aynen yayınlanmalarına hükmetmiştir.
İddia: Fırat Eğitim Merkezi (FEM Dersaneleri) dinci dersanedir, derslerde dini propaganda yapılmaktadır ve Fethullahçılar tarafından örgütlenme amacıyla kullanılmaktadır. [10]
Mahkeme Kararı: İzmir 5. Sulh Ceza Mahkemesi [11] iddianın gerçek dışı olması sebebi ile yazının tekzip edilmesine karar vermiş iddia sahipleri karara itiraz etmiş ancak iddialarını ispat edemediklerinden ve bu nedenle tekzip hakkı doğduğundan İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi [12] itiraz talebini reddetmiş ve böylece karar da kesinleşmiştir.
İddia: FEM dersanelerinin test kitaplarında Atatürk aleyhtarlığı yapılmıştır. [13]
Mahkeme Kararı: Bu iddianın ispatlanması talep edilerek yargı yoluna başvurulmuş, Mahkeme [14] yaptığı inceleme sonucunda söz konusu test kitapçığında 'Atatürk aleyhtarlığı' yapıldığına ilişkin bir husus tespit edilememesi nedeniyle tekzip talebinin kabulüne karar vermiştir.
İddia: FEM Dershanesinde Fethullahçı tarikat örgütlenmesi yapılmakta, öğrencilere namaz kıldırılmakta, dersanede kanun dışı faaliyetler yapılmaktadır. Ayrıca Bakırköy şubesine ait dersanenin kirasını öğrenci ücretleri ile ödemek mümkün olmayıp bu değirmenin suyu nerden gelmektedir. [15]
Mahkeme Kararı: İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin [16] kararı ise şöyledir: 'davalılardan Martı Ltd. Şti.'ne ait Aydınlık Gazetesi'nin 21/5/1993 tarihli nüshasında 8. sahifede davacı şirkete yapılan bu ithamlarla davacı şirketin manevî kişiliğine saldırılmıştır. Bu iddiaların doğruluğu davalı tarafça kanıtlanamamış ve konu ile ilgili herhangi bir delil de ibraz edilmemiştir. Böylece bu yayın nedeni ile zarara uğradığı kabul edilen davacı şirketin yararına manevî tazminata hükmedilmesine karar verilmelidir.
Bir Çarpıtma Örneği
Ancak aynı gazetenin, aleyhindeki yargı kararlarına rağmen, ithamların devam ettiğine şahit olunmaktadır. Nitekim 7 Eylül 1997 tarihli Aydınlık Gazetesi'nde 'Fethullah'ın okullarında CIA ajanı öğretmenler' başlıklı yazı ile yukarıdaki iddialar tekrarlanmıştır. Söz konusu yazıdaki iddialar aynen şöyledir: 'Bakanlık toplantısında kendi temsilcisi itiraf etti. Fethullah Hoca'nın Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde okullarında diplomatik pasaportlu CIA ajanı Amerikalılar öğretmenlik yapıyor. Millî Eğitim Bakanlığı Yurtdışı Eğitim-Öğretim Genel Müdürlüğü'nün düzenlediği yurtdışında açılan Türk okullarının sorunları ile ilgili toplantıda Özbekistan'daki okulların sahibi Silm A.Ş. yetkilisi Mehmet Mesut Ata Özbekistan'da diplomatik pasaportla bulunan ABD'li öğretmenlerin çoğunun kendi okullarında İngilizce dil öğretmeni olarak çalıştığını söyledi.'
Buna karşılık, Millî Eğitim Bakanlığı ile ilgili devlet kuruluşları temsilcileri nezdinde yapılan 'Yurtdışında Açılan Özel Eğitim Kurumları İkinci Toplantısı' adı altında gerçekleşen toplantıda ilgili tutanak kitapçığında [17] Silm A.Ş.'nin temsilcisi Mehmet Mesut Ata'nın iddiaya konu olan önerisi aynen şöyledir:
'Benim, Yüce Heyete birkaç teklifim olacak, müsaade ederseniz onları arz etmek istiyorum.Birincisi, eğitim faaliyetlerinin uzun ömürlü ve semereli olması için, üst düzey yöneticilerin, özellikle, Millî Eğitim Bakanlığı temsilcilerinin sıkça ziyaretlerde bulunmaları, çok büyük faydalara vesile olacaktır kanaatindeyiz. İkincisi, Amerika Birleşik Devletleri, dostluk köprüsü adı altında getirdikleri 70 öğretmene diplomatik statü kazandırmışlardır. Biz de, eğer devletimiz, büyükelçiliğimiz, bu konuda diplomatik statü konusunda bize yardımcı olursa Türk öğretmenlerinin, Türk eğitim elemanlarının itibarlarının biraz daha artacağını zannediyoruz.' [18]
Fethullah Gülen'in avukatları ise Aydınlık Gazetesi'ndeki yukarıdaki iddiaları, müvekkillerinin herhangi bir okulun sahibi olmadığı ve bu nedenle böyle resmi toplantılarda bir sözcü ya da temsilcisinin bulunmasının söz konusu olamayacağı gerekçesiyle tekzip etmişlerdir.
İddialar Soyut Nitelikte
Mahkeme kararlarına konu olan yayınlarda dikkati çeken diğer bir husus ise, ileri sürülen iddiaların 'Cumhuriyet karşıtlığı' , 'Laiklik düşmanlığı' gibi genellikle soyut bir nitelik göstermeleridir. Diğer bir deyişle iddia sahipleri, hangi okulda, ne zaman, ne biçimde ve kim tarafından 'rejim karşıtlığı, veya Atatürk düşmanlığı' yapıldığına dair somut bir olayın gerçekleştiğine ilişkin bir hususu ortaya koyamamaktadırlar. Eğer iddialar böyle belirli vakalara dayandırılmış olsa idi, o zaman söz konusu okulları denetlemekle yetkili ve görevli resmi makamlar gerekli soruşturmayı yaparak, yasalara aykırı bir durumun gerçekleşip gerçekleşmediğini, ve bunun da Fethullah Gülen'le bir irtibatının olup olmadığını tespit edebilirlerdi. Bu nedenledir ki, bizim resmi makamlarla yaptığımız görüşmelerde, yetkili mercilere bu yayınlarla ilgili ne yaptıkları sorusunu yönelttiğimizde şu cevabı vermektedirler. 'Türkiye'deki bütün resmi okulların kime ait olduğu bizim kayıtlarımızda mevcuttur. Bu resmi kayıtlarda ise Fethullah Gülen'in okul sahibi olduğuna dair bir bilgi yoktur. Basında ortaya atılan iddialarda ise hangi okulda, ne gibi bir yasa dışı olayın cereyan ettiğine ilişkin bir şey söylenmemektedir. Bundan dolayıdır ki soyut nitelikteki iddiaların incelenmesi mümkün olmamaktadır. Ancak Türkiye'deki bütün özel okullar bizim sürekli denetimimizde olup, buralar sürekli denetlenmektedir. Bu güne değin yaptığımız bütün inceleme, araştırma ve denetimlerimizde ise bazı basında ortaya atılan iddiaları doğrulayabilecek bir olay belirlenememiştir.'
Soyut İddialara Bir Örnek
Burada değinilen soyut iddialara ilişkin örneklerden biri olarak 13/8/1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde Deniz Som tarafından yazılan yazıyı verebiliriz. Bu yazıda, Fethullah Gülen'in 'yobaz sürülerinden olduğu, eğitim-öğretim kuruluşlarına yönelik rejim karşıtı faaliyetler gösterdiği' isnadında bulunulmuştur. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere Fethullah Gülen'in hangi söz ve davranışının 'yobazlık' teşkil ettiği, hangi okulda, nasıl, ne biçimde ve ne zaman 'rejim karşıtı' faaliyetler gösterildiği açıklanmamaktadır. Buna karşılık Fethullah Gülen'in eserlerinde bilime önem verilmesi, 'taassubun ve fanatizmin' bilim zihniyetiyle önlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Durum böyle olunca ortaya çıkan bu çelişik halin giderilmesi ve gerçeğin ne olduğunun tesbiti yine ancak yargı yoluyla mümkün olabilmektedir.
Okullarla İlgili İddialar ve Yargı Kararları
İddia: Fethullah Gülen yobaz sürüsündendir. Devletin eğitim ve öğretim kuruluşlarına yönelik siyasi maksatlı faaliyetleri vardır. [19]
Mahkeme Kararı: Bu yayınla ilgili, İstanbul 2.Asliye Ceza Mahkemesi [20], iddiaların gerçek dışı ve küçük düşürücü olması nedeni ile aşağıdaki tekzip metninin yayınlanmasına hükmetmiştir: '13.08.1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde Deniz Som tarafından, Güven Erkaya'ya atfen yazılan yazıda, Fethullah Gülen hakkında gerçek dışı ve tahkir edici beyanlarda bulunulmuştur. Bu tür gerçek dışı iddialar mahkeme kararlarıyla defaatle tekzip edilmesine rağmen bazı kişiler, Müvekkilimizin, ülkemizin birlik içinde ve her alanda kalkınması için eğitim-öğretim konusuna önem verilmesine dair açıkladığı fikirleri çarpıtarak, kamuoyunu yanıltmaya çalışmaktadırlar. Bir kez daha vurgulamak istiyoruz ki, Sayın Gülen bütün topluma açık olarak yaptığı konuşmalarda, eğitim-öğretim sorununun çözümü için, imkân sahibi vatandaşlarımızın bu alanda devlete yardımcı olmalarını tavsiye etmektedir. İşte bu tavsiyeleri benimseyen ve toplumun değişik kesimlerine mensup kişiler, çeşitli eğitim-öğretim kuruluşları kurmuşlardır. Bu kuruluşlar ise tamamiyle, devletin resmi makamlarının izniyle ve onların gözetim ve denetiminde hizmet vermektedirler. Tamamen modern ve bilimsel eğitim metotlarının uygulandığı bu okullarda, Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası'na ve Kanunları'na aykırı herhangi bir görüş ya da uygulamanın varlığı mevcut değildir. Nitekim, bugüne değin resmi makamlarca yapılan bütün denetimlerde, söz konusu okullarda herhangi bir hukuka aykırılığın tespit edilmemiş olması da, bu durumu açıkça göstermektedir. Müvekkilimizin bu okullarla münasebeti ise, yukarıda değinildiği üzere sadece fikri bir vesile oluşudur. Kendisi herhangi bir okul ya da kuruluş sahibi ya da yöneticisi değildir, olmamıştır. Belirttiğimiz bu nedenlerle, Fethullah Gülen'in yazıda iddia edildiği türden, devletin eğitim-öğretim ya da başka kuruluşlarına yönelik siyasi veya başka maksatlı herhangi bir faaliyeti söz konusu değildir. O sadece, sahibi ister devlet ister özel kişiler olsun, bütün eğitim-öğretim kuruluşlarımızın bilgi çağının ihtiyaçlarına cevap verecek bir nitelik ve kalitede olmasını arzu etmekte ve bunu da kamuoyuna her zaman ve her yerde açıkça ifade etmektedir. Her vatandaşın en tabii hakkı olan böyle halisane bir arzunun bazı kişilerce ısrarlı bir biçimde çarpıtılarak irticai tehlike olarak gösterilmek istenmesi gayretlerinin takdirini ise, milletimizin engin sağduyusunun değerlendirmesine bırakıyoruz'.
İddia: Özel Yamanlar Lisesi İzmir'de mürit yetiştirmekte, öğrencilere din ağırlıklı eğitim vermekte olup, bu eğitim dini grupların bir faaliyetidir. [21]
Mahkeme Kararı: İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi [22] 'Yazı bütünüyle incelendiğinde ve özellikle yazının başında İzmir'de mürit eğitimi şeklinde bir ibarenin yer alması karşısında yazının içinde sözü edilen Özel Yamanlar Lisesi'nin haysiyet ve itibarının zedelendiği görülmektedir. Yazının başlığında sözü edilen lisenin devlet tarafından varlığı tanınmış olmasına rağmen sanki mürit yetiştiren bir okul imiş gibi bir intiba yaratılmaktadır. Mürit bir tarikat şeyhine bağlı olarak ondan tasavvufun yollarını öğrenen, onun doğrultusunda ilerleyen kimse anlamına gelmektedir. Basın haber toplamak, bunları yorumlamak, açıklamak, eleştirmek ve yaymak hakkına sahiptir. Bu görevlerini özgürce yerine getirir. Ancak bir gazeteci bunları yaparken haberin doğruluğunu özenle araştırarak sonuçta yayınladığı zaman ilgililere zarar getirebilecek bir sonucun ortaya çıkmasını önlemek mükellefiyetindedir. Gerçeğin olduğundan daha fazla gösterilmesi şeklinde yayınlanan haber ilgilinin haysiyet ve itibarı üzerinde zarar meydana getirir. Başka bir ifadeyle haberin kamuoyuna olduğundan başka gösterilerek yansıtılması haksız bir eylem niteliği taşır. Her ne kadar haber tekzip edilmiş ve bu tekzip yazısı yayınlanmış ise de bu yazının yayınlanmış olması gazetecinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Yazıda sözü edilen İzmir Özel Yamanlar Lisesi İzmir'de faaliyet göstermekte olup gene tekzip dosyasında bulunan belgelerle Üniversite yerleştirme sınavlarında Ege bölgesi birincisi olduğu, fizik ve matematik olimpiyatlarında Türkiye'yi temsil eden öğrencilerin bu okulda bulunduğu, TÜBİTAK tarafından düzenlenen yarışmalarda da bir çok başarılar elde ettiği anlaşılmaktadır. Yani okulun mürit yetiştiren bir okul olduğu hususu ispatlanamadığı gibi aksine bir plan ve program çerçevesinde eğitim yapan bir kurum olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacı şirketin İzmir'de mürit eğitimi başlıklı yazının yayınlanmasından dolayı haysiyet ve itibarı üzerinde bir zarar meydana gelmiştir.' gerekçesiyle davalı gazeteyi tazminata mahkum etmiş ve karar Yargıtay tarafından da oybirliği ile onanarak kesinleşmiştir.
İddia: İzmir Özel Yamanlar Lisesi'nde okuyan çocuklar şeriat düzenine göre yetişmektedir. Bu çocuklara bir gün mutlaka şeriat düzeninin kurulacağı anlatılıyor. [23]
Mahkeme Kararı: İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi [24] 'bu yerlerin şeriat yuvası olarak belirtildiği, bu durumun ispat edilemediği böylece davacının manevî şahsiyetine tecavüz edilmiş olduğu anlaşılmış olduğundan' demek suretiyle davalıları tazminata mahkum etmiş, karar Yargıtay tarafından oybirliği ile onanarak kesinleşmiştir. [25]

İddia: Yamanlar Lisesi Azerbaycan ve Nahçıvan'dan getirdiği çocuklara dini eğitim vermektedir. [26]
Mahkeme Kararı: İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesi [27] haberin gerçek dışı olması ve tekzip talebinin kanuni şartları taşıması sebebiyle haberin tekzip edilmesine karar vermiştir. Cumhuriyet gazetesi haberin gerçek olduğunu ileri sürerek karara bir üst mahkemede itiraz etmişler, ancak İzmir 2. Asliye ceza Mahkemesi [28] ibraz edilen belge ve dayanaklara göre itiraz yerinde bulunmadığından, yani iddia ispat edilemediğinden itirazı reddetmiş ve karar kesinleşmiştir.
İddia: Fethullah Gülen'in görüşlerini benimseyen insanlar Fethullahçı'dır, bu kişilerin kurmuş bulunduğu liseler tarikat liseleri olup bu liselerde şeriatçılığı getirmeye çalışan görüşler yayılmaktadır. [29]
Mahkeme Kararı: İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesi [30] tarikat liseleri başlıklı haberin gerçeklere aykırı bulunması sebebi ile tekzip edilmesine karar vermiştir. Cumhuriyet gazetesinin bu karara itiraz ederek haberin gerçek olduğunu ileri sürmesi üzerine İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi [31] yazının tekzip isteyenin kişiliğini zedelediği ve gerçeklere uygun olmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Cumhuriyet gazetesi kararı bozdurmak için Yazılı Emir yoluna müracaatla itirazını Yargıtay'a götürmüş ancak Yargıtay 7. Ceza Dairesi [32] talebi yerinde görmeyerek oybirliği ile talebin reddine karar vermiştir. Ancak Cumhuriyet gazetesi kesinleşmiş yargı kararına rağmen tekzibi yayınlamadığından dolayı İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi [33] tarafından cezalandırılmıştır.
İddia: Körfez dersaneleri ve Yamanlar Kolejine devlet giremiyor, bu okullar gerici yuvalanmalardır, gerici eğitim yapmaktadırlar. [34]
Mahkeme Kararı: İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi [35] 'dava dilekçesine ekli delillerden Yamanlar Koleji ve Körfez dersanelerinde çağdaş eğitim araç ve gereçleri ile eğitim yapılıp üstün başarılar elde edildiği anlaşıldığından, gerici eğitim ve okul nitelemesi davacıları kamuoyunda küçük düşürücü mahiyette asılsız isnatlar olarak kabul edilmiş' demek suretiyle iddia sahibini tazminata mahkum etmiş, karar Yargıtay'ca onanarak kesinleşmiştir. [36] Mahkeme kararlarından da anlaşılacağı gibi sadece belirli kişilerce tekrarlanan iddiaların, gerçek dışı ve kişilik haklarını ihlal edici niteliklerinin tespit edilmesi ve soyut iddialarla istenilen sonuca varılamayacağı anlaşılınca, bu kez somut olaylara dayalı isnatlarda bulunabilmek amacıyla, değişik girişimlerde bulunulmuştur. İşte bu girişimlerin sonucu olarak 'HOCANI'IN OKULLARI' isimli kitap ortaya çıkarılmıştır. Kamuoyunda hazırlanışı, içeriği ve yayınlanışı itibarıyla çeşitli tartışmalara yol açan kitabın bu nedenle ayrıca ele alınarak incelenmesi gerekmektedir.
[1] 16.6.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde Hikmet Çetinkaya'nın yazısı
[2] İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkeme'sinin 1994/59 sayı ve 13/9/1994 tarihli kararı Tekzip metni 01.10.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlandı
[3] 3 nisan 1996 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
[4] Mahkemenin 1996/52 sayı ve 21.6.1996 tarihli kararı
[5] 16.6.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde Hikmet Çetinkaya'nın yazısı
[6] Mahkemenin 1994/643 esas, 1995/371 nolu ve 18/7/1995 tarihli kararı
[7] 4. Hukuk Dairesinin 1995/7938 E-8366 K, 9.11.1995 tarihli ilamı
[8] 26/12/1994 tarihli 'Gün', 20/12/1994 tarihli 'Meydan'; 26/12/1994 tarihli 'Akşam', 20/12/1994 tarihli 'Sabah', 27/12/1994 tarihli 'Hürriyet' gazeteleri
[9] Mahkemenin 7/4/1995 tarih ve 1995/39, 1995/40, 1995/41, 1995/42, 1995/43 sayılı kararları Ek 26, 27, 28, 29, 30
[10] 21.5.1993 tarihli Aydınlık Gazetesi
[11] Mahkemenin 1993/64, 17.6.1993 tarihli kararı
[12] Mahkemenin 1993/119, 16.7.1993 tarihli kararı
[13] 8.4.1995 tarihli Aydınlık Gazetesi
[14] Şişli 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 1995/56 sayılı ve 14/6/1995 tarihli kararı
[15] 21.5.1993 tarihli Aydınlık Gazetesi
[16] Mahkemenin 1994/3 esas, 1994/251 karar no'lu ve 8/6/1994 tarihli kararı
[17] Bkz. T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Yurtdışı Eğitim Öğretim Genel Müdürlüğü, Yurtdışında Açılan Özel Öğretim Kurumları Temsilcileri İkinci Toplantısı 3-5 Sf.: 63-64 Mart 1997
[18] Mehmet Mesut Ata'nın bu toplantıda yaptığı konuşmanın tam metni
[19] 13.8.1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
[20] Mahkemenin 1997/87 sayılı ve 26/11/1997 tarihli kararı
[21] 3.12.1991 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
[22] İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, 1992/297 E, 1993/736 K, 2710.1993 tarihli kararı
[23] 8.8.1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde Hikmet Çetinkaya'nın yazısı
[24] İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1993/758 E, 1994/470 K, 4.7.1994 tarihli kararı. Ek 39
[25] Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 1994/6071 E-9606 K, 10.11.1994 tarihli ilamı
[26] 3.12.1991 tarihli Cumhuriyet Gazetesi [27] Mahkemenin 1991/329, 23.12.1991 tarihli kararı
[28] Mahkemenin 1992/27, 2.3.1992 tarihli kararı. Ek 42. Tekzip metni 12.3.1992 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştır
[29] 5.8.1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
[30] Mahkemenin 1993/78, 26.8.1993 tarihli kararı
[31] Mahkemenin 1993/172, 22.9.1993 tarihli kararı
[32] Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 1993/9211 E, 1994/604 K, 27.1.1994 tarihli ilamı
[33] Mahkemenin 1993/1472 E, 1994/251 K, 9.6.1994 tarihli kararı
[34] 22.6.1996 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
[35] Mahkemenin 1996/649 esas, 1997/670 karar sayılı ve 8.9.1997 tarihli kararı
[36] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 1997/10359 E, 1998/2458 K, 2.4.1998 tarihli ilamı
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi