![]() |
#31 |
![]() Demokratik-Lâik Hukuk Devletine Karşı Olunduğu İddialarına İlişkin Yargı Kararları
Yine İddia Ancak her zeminde ve herkese açık olarak uzun bir süreden beri açıklanan bu görüşlerine rağmen Fethullah Gülen'in demokrasi ve Hukuk Devleti karşıtı olduğu iddia edilmiştir. Buna karşılık mahkemeler söz konusu iddiaların gerçek olmadığı yönünde kararlar vermişlerdir. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi Kararı 1. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi [1] Cumhuriyet Gazetesi'nin 10/4/1994 günlü nüshasında Hikmet Çetinkaya tarafından yazılan yazıda Fethullah Gülen'i 'Laik demokratik Cumhuriyet düzenine karşı şeriatçı kadrolar yetiştirdiği, laik devleti temelinden yıkmak amacıyla yasa dışı işler yaptırmakla' suçlamasıyla ilgili olarak şu hükme varmıştır: Hikmet Çetinkaya'nın kaleme aldığı 'yazının orta seviyedeki bir okuyucunun üzerinde kimin hedef alındığı ve yazıdaki amacın ne olduğu konularında doğuracağı kanı; yazının bütünlüğü, yazılarla elde etmeyi düşündüğü sonuç, genel amaçları bir bütün olarak ele alınıp, değerlendirildiğinde; yazarın davacının kişilik haklarına açıkça saldırıda bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü davalı yazar, Devleti yıkmak için yasa dışı örgüt kuran, laik Devlet düzenini yıkıp, şeriat düzenine göre yönetilecek bir devlet düzeni kurmak isteyen ve bu amaçla devlet kadrolarına yetiştirdiği mensuplarını yerleştiren ve bunun için yasa dışı her iş ve işlemi yapabilen ve bu amaçla yasa dışı yollardan para toplayan bir kişi olarak nitelendirmekte ve kamuoyuna duyurmaktadır. Oysa yasal anlamda dahi gerçeklik unsurunun gerçekleştiği davalı tarafça yasal anlamda dahi kanıtlanamadığı gibi, özle biçim arasında da denge kurulmamıştır. Bilindiği gibi kişinin onuru, şerefi ve saygınlığı toplum içindeki tüm manevî değerlerden oluşur. Herkesin, içinde yaşadığı toplumda ve ilişkiler kurduğu çevrelerde kişisel bir onuru ve saygınlığı mevcuttur. Kişiyi küçük düşürmek, yanlış tanıtmak gülünç ya da zor duruma sokmak, kişiye düşmanca bir ortam hazırlayacak bir toplumun bir kesiminde ya da, özellikle yalın okuyucuda husumet yaratmak kişinin, kişilik haklarına saldırı teşkil eder. Açıklanan bu nedenlerle, yayınlanan yazıda hukuka uygunluk sınırlarının aşılmış bulunduğu ve borçlar yasasının 49. Maddesinde öngörülen ve sorumluluğu gerektiren yasal koşulların gerçekleştiği sonucuna varılmıştır. Bu karar ise davalıların başvurusu üzerine Yargıtay'ın [2] yapmış olduğu temyiz incelemesinde oybirliği ile onaylanarak kesinleşmiştir. 2. Yine İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi [3] 17,3,1994 günlü Cumhuriyet Gazetesi'nde Fethullah Gülen'in 'gayri kanuni deri toplayarak milyarları cebine indirdiğinden, din bezirganlığı yapan örgüt lideri, demokrasi düşmanı, sahte Müslüman' olarak itham edilmesiyle ilgili olarak, davalı Hikmet Çetinkaya'nın bu iddialarının gerçek dışı olduğuna ve yapılan yayınların 'kişilik haklarına tecavüz' niteliği taşıyan 'haksız İddialar' olduğuna hükmetmiştir. Davalıların yapmış olduğu temyiz başvurusu üzerine Yargıtay'ca yapılan temyiz incelemesinde iddialar ispat edilemediğinden ve delillerin değerlendirilmesinde isabetsizlik görülmediğinden karar oybirliği ile onanmıştır. [4] Yukarıda özet olarak verilen kesinleşmiş yargı kararlarına göre, Fethullah Gülen hakkında söz konusu iddiaları ortaya atanların haber vermek, toplumu aydınlatmak gibi bir gayeleri olmayıp esas amaçları onunla ilgili 'düşmanca bir ortam hazırlayarak toplumun bir kesiminde, özellikle gazete okuyucusunda husumet yaratmaktır.' [5] [1] Mahkemenin 1994/457 Esas 1995/90 karar no'lu ve 9/3/1995 tarihli kararı. [2] Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 1995/4255 Esas 4910 Karar ve 8.6.1995 tarihli ilamı. [3] Mahkemenin 1994/1031 Esas, 1996/363 no'lu karar ve 9.5.1996 tarihli kararı. [4] 4. Hukuk Dairesinin 1996/11582 E-12666 K, 26.12.1996 tarihli ilamı. [5] Bkz. İst. 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1994/457 Esas 1995/99 no'lu kararı. |
|
![]() |
![]() |
#32 |
![]() İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsan Hakları İle İlgili Görüşleri
Hukuk Devleti ve Gülen İncelememizin bu bölümünde yine önce mevcut hukuki durum açısından demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarına değinerek, Fethullah Gülen'in bu konudaki düşüncelerini sergileyecek ve ona yöneltilen ithamlar hakkındaki mahkeme kararlarından örnekler vereceğiz. Demokratik Hukuk Devletinin Tanımı 1982 Anayasasının 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin insan haklarına dayalı demokratik bir hukuk devleti olduğu öngörülmektedir. Halkın kendi kendini yönetmesi olarak tarif edilen demokrasi ilkesi hakimiyetin bir şahıs, zümre veya grup tarafından kullanılmadığını ve kullanılamayacağını, iktidarın serbest seçimler sonunda oluşan çoğunluğa verilmesi olarak izah edilmekte; Hukuk Devleti ilkesi ise devletin bütün faaliyetlerinde hukuka tabi olmasını ifade etmektedir. [1] Gerçekten toplumun örgütlenmiş şekli olan devlet, Kamu kudretinin ancak meşru zeminde kullanılması halinde Hukuk Devleti niteliğine sahip olacaktır. Hukuk Devletinde, devlete ait kurumların işleyişi ve fonksiyonları itibarıyla hukuka bağlı olması gerekir. Diğer bir deyişle kamu kudretinin kullanımında insanın esas alındığı, insanın insan olması itibarıyla sahip olduğu haklara ve değerlere riayet edildiği bir devlet, Hukuk Devletidir. Hürriyet İnsan Olmanın Temel Vasfıdır Fethullah Gülen de çeşitli eserlerinde Hukuk Devleti ve demokrasinin, insan hak ve hürriyetlerine, insan haysiyetine dayalı olduğunu söyleyerek şu görüşleri serdetmektedir: 'İnsanı hayvanî mevcudiyetin fevkine çıkaran, onu illi kanunlara göre cereyan eden tabiat karşısında otonom yapan, sonrada onu mutlak, hür ve muhtar olan bir mevcuda bağlayan ayırıcı özellik, onun akli bir varlık olmasında, irade ve iç müşahedeye malik bulunmasında aranmalıdır'. 'İnsanı insan yapan hususlardan biri de onun hürriyetidir: Yani, kendi hareketlerini kendi tayin etmesi, faal bir akla, -otonomiye- malik olmasıdır. Bu sayede insan, canlı-cansız bütün tabiatın fevkine çıkar, hareketlerini kontrol etme, ve hesabını verme kabiliyetini kazanır, hürriyet ve insan iradesi hesaba katılmadan, ne ahlâkiliği ne de gayri ahlâkiliği izah etmek mümkündür.' [2] Hür Düşüncenin Yanındayım 'İnsan hak ve özgürlüklerinde daraltmanın tasvip' edilemeyeceğini ancak bu hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılarak başkalarının haklarına tecavüz edilmemesi gereğine de işaret eden Fethullah Gülen, böylece gerek insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmelerde gerekse Anayasamızda bu konuyla ilgili normlar paralelinde, bir hürriyet anlayışını ortaya koyarken; [3] 'Ben hür düşüncenin, hür teşebbüsün, ferdi kazancı belli bir ölçüde liberalizmin yanındayım. Ama liberalizmin aşırıya kaçan yönlerini tenkit etmekteyim' [4] demektedir. [1] Prof.Dr. Orhan Aldıkaçtı: Anayasa Hukukunun Gelişmesi, İstanbul 1978, Sf.: 188-189, 3. Baskı [2] Çağ ve Nesil-1, 13. Baskı, Sf.: 36-38 İzmir 1997 [3] Nevval Sevindi, Fethullah Gülen ile New York Sohbeti, 4. Baskı, Sabah Yay., İst. 1997, Sf.: 33; Yeşeren Düşünceler;Sf.: 96 [4] Yasemin Çongar: Fethullah Gülen'le Güncel Siyaset,2.9.1997 Milliyet |
|
![]() |
![]() |
#33 |
![]() İrtica, Lâiklik Karşıtlığı ve Atatürk Düşmanlığı İddiasına İlişkin Yargı Kararları
Eserleri Ortada Eserlerinde ve kamuoyuna yaptığı açıklamalarda yukarıdaki düşünceleri ortaya koymasına rağmen Fethullah Gülen hakkında 'irtica, Laik Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı' isnatlarında, bulunulmuştur. Mahkûmiyet İddiaları inceleyen mahkemeler ise bu iddiaların asılsız olmaları nedeniyle iddia sahiplerini mahkum etmiştir. Kararlar 1. İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi [1] Günaydın Gazetesi'nin 3. Kasım 1990 tarihli nüshasında yer alan 'Atatürk düşmanlığı, İslâm devleti kurmak için örgütlenme' gibi iddiaların gerçek olmaması nedeniyle şu hükme varmıştır. 'Haberin yayınlandığı Günaydın Gazetesi'nin 3.Kasım 1990 tarihli nüshasında (Nurcular 51 ilde örgütlü) başlığı altında yayınlanan haberde davacının nurculuğun Sızıntı grubuna dahil olup Suudi Arabistan'dan yardım aldıkları yaptıkları propaganda ile memleketin bütünlüğünü bozmak amacıyla teşvik ve tahriklerde bulunduğu, Kürt Milliyetçiliğini benimsedikleri, ve daha buna benzer küçük düşürücü ve rencide edici ithamlarda bulunduğu bunun davacının kişisel haklarına tecavüz olduğu sonucuna varılmış ve davacıya takdir edilen manevî tazminatın tahsiline karar verilmiştir.' 2. Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi de [2] Fethullah Gülen'e yönelik olarak 'irticai faaliyette bulunulması isnadının kişilik haklarına saldırı teşkil edeceğinin doğal bulunduğu, ayrıca yalnızca Askeri Liseye öğrenci sokmak için gizli dersane açmasında suç isnadı ve dolayısıyla kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı' hükmüne varmış ve böylece Inter Star televizyonun 25 Ekim 1996 tarihli yayınında ileri sürülen 'Askeri okullara öğrenci sokarak irticai faaliyette bulunulduğu' yolundaki iddiaların hukuka aykırı ve gerçek dışı olduğu tespit edilmiştir. 3. Hikmet Çetinkaya tarafından Cumhuriyet Gazetesi'nin 2.10.1994 ve 6.12.1994 tarihli nüshalarında yayınlanan yazılarında Fethullah Gülen hakkında 'Laiklik ve Atatürk düşmanlığı' iddiaları ortaya atılmıştır. Bu iddiaların Basın Kanunun 19. maddesi uyarınca haysiyet kırıcı ve gerçek dışı olması nedeniyle mahkemelere başvurulmuş ve iddia sahipleri ispata davet edilmiştir. Ancak söz konusu iddiaların doğruluğuna ilişkin herhangi bir somut kanıtın mahkemeye sunulamaması dolayısıyla, İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi [3] söz konusu yazıların 'gerçek dışı ve hukuki menfaatleri zedeler' nitelikte olduğu gerekçesiyle tekzip talebinin kabulüne karar vermiştir. 4. Ancak yine aynı kişinin ve yine aynı iddiaları bu kez ATV televizyonunun 16.11.1995 tarihli A-Takımı isimli programda tekrarlaması üzerine, bu kez Ankara 12.Sulh Ceza Mahkemesi [4] yayınla ilgili tekzip kararı vermiş ve böylece 3984 sayılı Radyo Televizyon Kanunun 28. maddesi gereğince, söz konusu isnadların doğru olmadığı ve kişiyi rencide edici nitelikte olduğu bir kez daha tespit edilmiştir. 5. İstanbul 7. Asliye Hukuk Hakimliği, Fethullah Gülen'in din ve inanç sömürüsü yapan sahte bir Müslüman olduğunun iddia edildiği yazıda [5] haber verme görevinin dışına çıkıldığı gerekçesiyle Gülenin kişilik haklarına tecavüz edildiğine karar vermiş ve iddia sahibi Hikmet Çetinkaya'yı tazminat ödemeye mahkum etmiştir. [6] [1] Mahkemenin 1990/810 Esas 1991/234 karar no'lu ve 8.4.1991 tarihli kararı [2] Mahkemenin 1997/4 ve 2.1.1997 tarihli kararı [3] Mahkemenin 1994/292 no'lu 5.12.1994 tarihli ve 1995/83 no'lu, 27.2.1995 tarihli kararları Tekzip metinleri 30.12.1994 ve 16.3.1995 tarihli Cumhuriyet gazetelerinde yayınlandı [4] Mahkemenin 1995/255 müt. sayılı ve 30.11.1995 tarihli kararı [5] Cumhuriyet Gazetesinin 27.8.1994 tarihli nüshasında yayınlanmıştır [6] Mahkemenin 1994/74 Esas,1994/52 Karar No'lu ve 27.2.1996 tarihli kararı |
|
![]() |
![]() |
#34 |
![]() Fethullah Gülen'in Lâiklik ve Din Hürriyeti İle İlgili Görüşleri
Din ve Vicdan Hürriyeti Anayasa Teminatında 1982 Anayasasının 2. maddesinde laikliğin Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerinden olduğu belirtilirken, 24. maddede ise herkesin 'vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğu ve dinin istismar edilemeyeceği' öngörülmüştür. Karar Laiklik Anayasamızda ve diğer kanuni metinlerde tarif edilmemekle birlikte, 2. maddenin gerekçesinde laikliğin 'hiç bir zaman dinsizlik anlamına gelmeyeceği' açıklanmış ve laikliğin 'her ferdin istediği inanca sahip olabilmesi ve dini inançlarından dolayı farklı bir muameleye tabi kılınmaması' anlamına geldiği ifade edilmiştir. Din hürriyeti ise kişilerin diledikleri dine inanmaları ve taciz edilme korkusu olmaksızın serbestçe seçtiği dinin gereklerini yerine getirmesi olarak tarif edilmektedir [1] Din Konusundaki Tercihler Serbest İradeye Dayanmalıdır Fethullah Gülen yürürlükteki hukuk bakımından laisizmi 'diyanetin dünya hayatına karışmaması, idarenin de dini hayata karışmaması herkesi kendi dünyasında dini rahat yaşar olarak bırakması' şeklinde tarif ederken, insanların bir dine mensup olup olmaması konusunda kendi serbest iradeleriyle karar vereceklerini, kişilerin bir dine inanma veya bir dinin gereklerini yerine getirmeleri bakımından herhangi bir zorlamaya tabi tutulamayacaklarını söylemekte ve İslâm dini açısından şu görüşleri açıklamaktadır: 'Dinin ruhunda ve özünde zorlama yoktur. Çünkü zorlama dinin ruhuna zıttır. İslâm irade ve ihtiyarı esas alır ve bütün muamelelerini bu esas üzerinde kurar. İkrah (zorlama)ile yapılan bütün amel ve fiiller ister inanç, ister ibadet ve isterse muamele açısından katiyyen muteber kabul edilemez. Zaten böyle bir durum -ameller niyetlere göredir- prensibine de uygun düşmez' [2] Din Siyasete Alet Edilemez Dinin istismar edilmesi ve İslâm'ın siyasallaştırılması konularında Fethullah Gülen, fikirlerini şöyle ifade etmiştir: 'Din ne kadar mukaddes olursa olsun mukaddesiyet ifadesinin kabulü, ona bu şekilde yaklaşmanın bir diğer yanı da dini, dünyevi hiçbir şeye alet etmemektir. Maddî manevî şeylere alet etmemektir. Hatta din insanın manevî füyüzat hislerine de alet edilmemelidir., şahsın şahsi cennete girişine bile alet edilmemelidir. Dinin politize edilmesi, imanın kutsi bir mehaz olarak bir kısım siyasi mülahazalara esas alınması meselelere o mercekle bakılarak, kendi yorumlarımız, kendi idare anlayışlarımıza kudsiyet kazandırmak, onları kutsamak, dini tahkir edecek bir durum olabilir. Saniyen, siyasi düşüncelerimizi, mülahazamızı, parti anlayışımızı dine bina ettiğimiz zaman, dine bir yönüyle bizim eksikliklerimiz, bizim arızalarımız, bizim kusurlarımız da akseder, bize tepki, dolayısıyla, ona da tepki salar. Diğer bir yaklaşımla bize nefret duyan insanların nefretinden din de nasibini alır. Din hakikati öyle temsil edilmeli ki bütün siyasi mülahazaların üzerinde olsun. Halbuki din politize edildiği, onu biz temsil ediyoruz denildiği zaman başkalarını adeta işin dışında görmüş oluruz. Burada herhangi bir kimseyi, ya da siyasi bir yapıyı hedeflemiyorum. Dinin politize edilmesinin, din adına nasıl bir tepki oluşturabileceğine dikkat çekmekteyiz. Dine sahip çıkma gibi görülse bile, fakat tavırlarımızla dine gölge ettiğimizden, onu kararttığımızdan ve bize karşı duyulan nefretten dinde nasibini aldığından dolayı, zannediyorum dini politize edenler dine büyük kötülük etmiş olurlar.' [3] Müslümanlığı Politize Etmek İslâm'ın Ruhuna Aykırıdır Türkiye'de herkesin Müslümanlığı yaşadığını ve siyasi Müslümanlığın yanlış ve gereksiz olduğunun çeşitli vesilelerle ifade edildiği açıklamalara göre [4], 'Din Allah'la insan arasında temeli samimiyete, ihlâsa, Allah'ın rızasını kazanmaya,elden geldiğince insanın dışa bakan yanından daha ziyade kalbi derinliklerine dayanan bir husustur. İnsanın hayatını kalbin zümrüt tepelerinde geçirmesidir. Dinin bu yanını bütün bütün ihmal ederek, onu merasim gibi ve herkese gösterme adına şov yaparcasına uygulamak yanlıştır.' [5] Laik bir devlet olan Türkiye'de Müslümanlığı politize etmek İslâm'ın ruhuna büyük ihanettir ve dinin siyasete alet edilmemesi gerekir. [6] [1] Anayasanın 24.maddesinin gerekçesi, ayrıca Bihterin Vural Dinçkol: 1982 Anayasası çerçevesinde ve Anayasa Mahkemesi kararlarında Laiklik, Sf.: 67, İstanbul 1992 [2] Osman Özsoy: Fethullah Gülen ile canlı yayında Gündem, 2.Baskı, Sf.: 26, İstanbul 1998 [3] Fethullah Gülen ile canlı yayında Gündem, Sf.: 30-32; Aynı görüşler değişik platformlarda ifade edilmiştir. Örneğin Kanal D Televizyonunun 16.4 1997 tarihli Yalçın Doğanla Güncel Programı [4] Bkz:27 Aralık 1997 tarihli Akşam ve Yeni Yüzyıl gazeteleri [5] 16.4.1997 Yalçın Doğan'la Güncel [6] Hulusi Turgut, 25.1.1997 Sabah Gazetesi'nde Fethullah Gülen'le yapılan söyleşi |
|
![]() |
![]() |
#35 |
![]() Bilirkişi Raporları
Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer'in Raporundan Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer, kendisine savcılığın başvuruda bulunup, iddiaların hakaret teşkil edip etmediğinin talep edilmesi üzerine hazırladığı bilirkişi raporlarında şu görüşlere yer vermiştir: Başvuruların Sonucu 1. 'Fethullah hocanın Laik Cumhuriyeti yıkmak isteyen şeriatçı güçler içinde bulunduğu, Maltepe Askeri Lisesi'ne sahte sağlık raporuyla öğrenci sokanlar arasında olduğu, İmam Hatip liselerini irtica yuvasına dönüştürenler arasında keza bulunduğu, bu bakımdan kendisine dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden beyanlar hakaret teşkil edici niteliktedir. Laik Cumhuriyeti yıkmak için çalışmak kanunlarımıza göre suçtur. Keza sahte sağlık raporları düzenleyip bunları kullanmak dinin en saf şekli üzerinden eğitim yapması gereken İmam Hatip liselerini irtica yuvası haline getirmek bunların hepsi ceza kanunlarının müeyyidelediği suçlardır. 'Bir kimseye suç isnadı ise hakaret teşkil eder.' 2. 'Yazıda şikayetçiye ilişkin kısım, adı geçenin diğerleriyle birlikte bir takım marifetler çevirdikleri, naneler yedikleri ve Türkiye'yi orta çağın karanlığına götürmek isteyen şeriatçı güçlerden oldukları ifadelerinden ibarettir. Böylece şikayetçiye usulsüz olarak yararlar sağlama amacıyla marifetler çevirmek, naneler yemek ve Türkiye'yi orta çağın karanlığına götürmek isteyen şeriatçı güçlerden olmak isnadı yapılmaktadır. İsnatlar kişinin haysiyet ve şerefini ihlal edici, onu halkın husûmetine maruz kılıcı niteliktedir. Bu itibarla hakaret teşkil etmektedir.' [1] [1] İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde bu iddialarla ilgili olarak sanık Hikmet Çetinkaya'nın, Fethullah Gülen'e 'eleştiri, kamuoyunu bilgilendirme, basın özgürlüğünü kullanma ve gazetecilik görevini yerine getirme sınırlarının aşılarak, küçük düşürücü, kişiliğine saldırı mahiyetinde yazılar yazdığı ve hakaret ettiği' gerekçesiyle açılan dokuz ayrı dava birleştirilmiş olup, bu davalar dört yıldan beri devam etmektedir. Bu dosyalar henüz Yargıtay aşamasındadır |
|
![]() |
![]() |
#36 |
![]() Yargı Kararları
İsnatlar Gerçek Dışı 'Cumhuriyet düşmanlığı' ve benzeri iddiaları inceleyen mahkemeler de,yapılan isnatların gerçek dışı ve kişilik haklarını zedeleyici olduğuna karar vermiştir. Bu kararlarla ilgili bazı örnekler şöyledir: Karar 1. İzmir 8 Asliye Hukuk Hakimliği kararında [1], Fethullah Gülen hakkında ileriye sürülen iddialarla ilgili 'kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadığı halde' onu cumhuriyet düşmanı ' olarak gazetede böyle bir yazı ile cezalandırmak kimsenin hakkı olmaması gerekir' denerek; 16.3.1994 günü Cumhuriyet Gazetesi'nde Hikmet Çetinkaya tarafından yayınlanan yazının 'Her yönüyle davacının onurunu rencide eder şekilde haksız' olduğuna ve bu gerçek dışı yayından dolayı davalıların tazminat ödemesine hükmedilmiştir. 2. İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi, [2] 'Fethullah Gülen, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olup, demokrasi maskesi takan kara yobaz çetesindendir' [3] şeklindeki iddianın yer aldığı 'yazının Fethullah Gülen'in onur ve haysiyetini kırıcı ve gerçek dışı olduğu' gerekçesiyle tekzibine karar vermiştir. Cumhuriyet Gazetesi'nin itirazını İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi [4] reddetmiş ve karar kesinleşmiştir. Ancak mahkemelerin vardığı bu hükümlere rağmen aynı kişiler aynı iddialarını tekrarlamışlardır. Mahkeme kararlarında bu hususun üzerinde özellikle durulduğu gözlemlenmektedir: 3. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi [5] 15.12.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nin 5. sayfalarında Hikmet Çetinkaya tarafından kaleme alınan yazı ile ilgili olarak şu hükmü vermiştir. 'incelenen dosya içeriğine göre, bahse konu yazıyı yazanın aynı sütunda tekzip isteğini kabul etmediği, aynı iddia ve isnatları, tekrar tekrar yayınladığı daha önceden de müteaddit defalar tekrar edilen bu isnatlar için mahkememizce verilmiş tekzip kararlarına rağmen, yeniden isnatları tekrarlamasının tekzip isteyeni halkın hakaret ve husumetine maruz bıraktığı anlaşılmaktadır ' 4. İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi [6]' ise 26.6.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde Hikmet Çetinkaya tarafından Fethullah Gülen hakkında 'Laik Cumhuriyet, Atatürk düşmanı isnatları ile Askeri Liseler ve Polis Kolejlerinde örgütlendiği' iddialarının tekrarlanması nedeniyle davalıları şu gerekçe ile tazminat ödemeye mahkum etmekte idi. 'Cumhuriyet Gazetesi'nin 26.6.1994 tarihli nüshasında davalı Hikmet Çetinkaya tarafından Politika Günlüğü başlığı altındaki makalesinde 'Hedef Adam' ibaresiyle başlayan yazı hakkında İst. 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1994/490 esasına kayıtlı olarak görülen davada verilen 1.3.1995 tarihli karar Yargıtay'dan geçmek suretiyle kesinleşmiş bulunmaktadır. Mahkememizde açılan davanın konusu aynı gazetenin 2 Ekim 1994 tarihli nüshasında yine davalı Hikmet Çetinkaya tarafından 'Fethullah' başlığı ile yayınlanan makaledir. Bu makalede de (Biz bugün 26.6.1994 tarihli 'Hedef Adam' başlıklı yazımızı bir kez daha yayınlıyoruz, Türkiye'nin nereden nereye getirildiğini gözler önüne seriyoruz) ibaresi kullanılarak, aynı makale tekrar yayınlanmıştır. Bu itibarla bahsi geçen yazı içerisinde kullanılan ibarelerin davacın şahsiyet hakkına saldırı niteliğinde bulunduğu kesinleşmiş Yargıtay ilanında sabit olduğundan aynı yazıyı tekrar yayınlamak suretiyle yine davacının TMK 24, Bk 49. maddesi gereğince korunması gereken şahsiyet haklarına saldırıda bulunmuş olduğu kanaatine varılmıştır.' Mahkemenin bu kararı Yargıtay [7] tarafından oybirliği ile onanarak kesinleşmiştir. Diğer bütün temel hak ve hürriyetlerde olduğu gibi basın hürriyetinden de Anayasada öngörülen değerler çerçevesinde istifade edilmelidir.Nitekim 1982 Anayasasının 26 ve 28 maddelerine göre basın hürriyeti 'başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının korunması amaçlarıyla' sınırlanabilecektir. Yukarıda örneklerini verdiğimiz mahkeme kararlarına göre de bazı basın mensupları, basın hürriyetini kötüye kullanarak, gerçek dışı iddialarla Fethullah Gülen'in kişilik haklarını ihlal etmişler ve bu ihlali de tekrarlamışlardır. Anayasa'nın kesinleşmiş yargı kararlarının bağlayıcılığına dair açık hükmüne ve aynı iddiaların tekrar yayınlanmasının hukuka aykırı olduğunu belirleyen yargı kararlarına rağmen bu kez, mahkemelerce hakaretamiz ve gerçek dışı olarak nitelendirilen yazılar bir kitapta toplanarak yayınlanmıştır. 5. Bu kitapla ilgili olarak İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin kararı [8] aynen şöyledir: 'İstanbul C. Başsavcılığını basın bürosunun 19.11.1996 tarih ve 1996/899 sayılı iddianamesiyle sanık Raif Ertem'in yetkilisi olduğu Çağ Pazarlama, Gazete, Dergi, Kitap, Basın ve Yayın A.Ş. tarafından yayınlanan diğer sanık Hikmet Aslan Çetinkaya'nın kaleme aldığı - Din Baronunun Kazları - başlıklı kitapta sanıkların Müdahile (Fethullah Gülen'e) yayın yoluyla hakaret ettiklerinden bahisle 5680 sayılı kanunun 16/4 maddesi aracılığıyla TCK'nun 480/ son maddesi gereğince cezalandırılmaları talep edilmiştir. Dosyanın tetkikinde sanık Hikmet Aslan Çetinkaya tarafından kaleme alındığı anlaşılan, genellikle bu sanığın Cumhuriyet Gazetesi'nde neşredilen yazılarından oluşan ve kitaplarında genel olarak müdahilin Cumhuriyet, Atatürk ve Laiklik karşıtı olarak gösterilerek, Cumhuriyeti yıkmak için örgütlenmeye gittiğini iddia edip, Din Baronun Kazları isimli kitabın çeşitli sayfalarında - Din Baronu - Fetuş Hoca Tarikat Şeyhinin maskesi düşüyor, kirli işleri Arap saçı gibi ortaya dökülüyor, binlerce müslümanı kendi amaçları için örgütlediği, bu insanların ellerindeki tapulu arsalarını, konutlarını, fabrikalarını ele geçirdiği, gömlek değiştirir gibi parti değiştiriyor gibi sözlere yer verildiği böylece sanıkların madde tayini suretiyle gerçek olmayan isnatlarda bulunarak müdahile hakarette bulundukları dosya kapsamından anlaşılmış ve sanıkların cezalandırılmalarına hükmedilmiştir. [1] Mahkemenin 1994/346 esas, 1995/720 karar nolu ve 14.7.1995 tarihli kararı [2] Mahkemenin 1994/231, 5.9.1994 tarihli kararı [3] 26.6.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Hikmet Çetinkaya [4] Mahkemenin 1994/58, 13.9.1994 tarihli kararı [5] Mahkemenin 1995/49 sayılı ve 4.4.1995 tarihli kararı. Tekzip 15.4.1995 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayınlandı [6] Mahkemenin 1995/521 esas 1995/440 nolu ve 12.10.1995 tarihli kararı [7] Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 1995/9641 esas, 1995/9943 karar sayılı ve 21.12.1995 tarihli ilamı [8] Mahkemenin 1996/843 esas 1997/1329 karar no'lu ve 30.9.1997 tarihli kararı |
|
![]() |
![]() |
#37 |
![]() Fethullah Gülen'in Teokrasi Yanlısı Cumhuriyet Düşmanı Olduğu İddiası
Gülen Teokrasi Yanlısı Değil Fethullah Gülen'in cumhuriyet rejimi konusunda böylesine açık düşünceler ileri sürmesine ve teokratik düzene karşıt bir tavır almasına rağmen, onun bazı kişilerce ısrarlı biçimde 'Cumhuriyet düşmanı' olarak ilan edilmesi karşısında, yasal yollara başvurulmuştur. Başvuruların Sonucu Bu başvurularda ise Türkiye Cumhuriyeti'nin, insan haklarına dayalı demokratik bir hukuk devleti sistemi içerisinde her alanda kalkınmasını savunan bir ilim ve fikir adamının, bu yöndeki görüş ve davranışlarının tam aksine olarak, 'Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak için örgütlenmekle' suçlandığı ifade edilerek; bu tür suçlamaların gerçek dışı ve tahkir edici nitelikte olduğunun çok sayıdaki yargı kararı ile tespit edildiği söylenmiştir. Bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, ileri sürülen iddiaların tahkir edici nitelikte olup olmadığının tespiti için bilirkişiye müracaat etmiştir. Bilirkişiler ise söz konusu iddiaların kanıtlanamaması halinde, suç teşkil edeceklerini açık bir biçimde ifade etmişlerdir. |
|
![]() |
![]() |
#38 |
![]() Fethullah Gülen'in Cumhuriyetçilikle İlgili Düşünceleri
Cumhuriyet İnsan Şerefine Uygun İdare Şeklidir Doğrudan doğruya veya seçilen temsilciler vasıtasıyla egemenliğin halk tarafından kullanıldığı devlet şekli olarak tarif edilen Cumhuriyet [1], 1982 Anayasasının 1. maddesinde de devletin temel niteliklerinden biri olarak ifade edilmiştir. Fethullah Gülen, 'Cumhuriyetin hakiki hürriyet ve adalet anlayışına dayanan yüksek emniyetli ve insan şerefine uygun olan yükselmiş ruhların idare şekli' olduğunu söylerken; Hürriyetin anası olarak nitelediği bu rejimin 'İnsanı yükselten değerlerle onun yükselmesine zemin hazırladığını' vurgulamakta ve cumhuriyetin dinimizle hiçbir biçimde çelişki içinde olmadığının özellikle altını çizmektedir.[2] İslam Adına Teokrasiye Sahip Çıkılamaz Yukarıda değinilen görüşlerle, bir yandan halkın inançları ve Cumhuriyet rejimi arasında bir mutabakat ve uyum ortaya konulurken diğer yandan, teokratik düzenin İslâmi olmadığı 'kurumlaşmış dini bir sınıfın kendi görüşleriyle sistemleştirdikleri' bu idare tarzına 'İslâm adına sahip çıkmanın veya teokrasi deyip İslâm'a saldırmanın' çok hatalı ve yanlış olduğu kesin bir biçimde dile getirilmektedir. [4] [1] Büyük Larousse C.5, sf. 2505 [2] Ölçü veya Yoldaki Işıklar, 7. Baskı, İzmir, 1997 [3] Prof. Dr. Yıldızhan Yayla, Anayasa Hukuku, 2. Baskı, sf. 57-58, İstanbul, 1996 [4] Fethullah Gülen: Fasıldan Fasıla 1. İzmir 1997 Sf. 223 |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|