![]() |
#1 |
![]() ![]() Sunuş : Geçenlerde Fransız Dış işleri Afrika’nın genç elitlerini Paris’te topladı. Bakanların, valilerin, iş adamlarının çocukları. Fransa’nın asırlardır yaptığı propagandanın önemli bir parçası bu operasyon. Paris’in ışıklarıyla gözleri kamaştırmak, etnik bölünmeye maruz kalmış kara kıtanın gençlerini Fransızcanın şemsiyesi altında birleştirmek. Gelin görün ki bu sefer işler biraz ters gitti. Afrikalı gençler aralarında Türkçe konuşmaya başladılar. O da yetmedi, Fransa’nın “arka bahçesinden” gelen bu çocuklar kendilerine ayrılan lüks otellere gitmek yerine Paris’teki Türk arkadaşlarının evlerine gittiler kalmaya. Fethullah Gülen kimilerinin çok sevdiği, kimilerinin ise korktuğu hatta nefret ettiği bir insan. İster sevin ister korkun, hakkını teslim edin derim: Gülen “küreselleşme” kelimesinin anlamını bilen ve bu anlamı kullanabilen az sayıdaki insandan biri. Diğer yandan Gülen hareketine dahil olan sıradan insanlar Türkiye’nin müzmin bir hastalığına hedef oluyorlar sürekli: Niyet okuma. Türk Milliyetçiliği yaptığını söyleyenlerin yanı sıra kimileri yeterince Türkçü olmadıklarını, ümmetçilik hatta bazen de Kürtçülük yaptıklarını söylüyor. Bu kadar büyük sayıda insanı bu kadar geniş bir suç listesiyle itham etmek kanaatimce gerçekçi değil. Gülen cemaati hakkında bilgi sahibi olmak istediğimde paranoyak kitaplar ve makaleler okumak yerine çok daha basit bir şey yapıyorum, cemaatten tanıdıklara açıp soruyorum. Mertçe. Dobra dobra. Son zamanlarda arkadaşları milliyetçilik ve militarizm konusunda o kadar çok sorguladım ki bana bu videoyu gönderdiler. Tartışmayı kolaylaştırmak için konuşma metnini de ekliyorum. Konuşmanın tamamında ilginç tespitler var milliyetçilik ile ilgili. Okumaya/seyretmeye başlamadan önce bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum: 1940′ların Türkiye’sinde yani ikinci dünya savaşı sırasında doğan insanların fikrî şekillenmeleri savaş, açlık, doğudan gelebilecek bir Rus işgali, “içeride” komünizmle mücadele, Kemalist ulus-devlet inşası gibi şiddetli olguların, korkuların ve baskıların gölgesinde oldu. Kendi babamın da dahil olduğu bu kuşağın insanları her gün yemek yiyebileceklerinden emin olmayarak büyüdüler. Babamın eski nüfus kağıdında “ekmek aldı, çivi aldı, ip aldı…” gibi ifadeler vardı. Açlık ve sefalet hemen her yerde hakimdi. Buğday için, un için, şeker için kavga edilen yıllardı. Fethullah Gülen de 1941′de doğmuş ve bu sancıları çekmiş bir insan. Bu bağlamda eski konuşmalarına göre farklılaşmış, gelişen dünyaya ayak uydurmuş birini buldum. 70 yaşına yaklaşmış olmasına rağmen pek çok gençten daha fazla özeleştiri yapabilen, kendi kuşağının saplantılarını eleştirebilen bir duruş. Dünyayı, “ötekini” anlamaya ve “ötekiyle” birlikte yaşamaya dönük bir çaba. Dikkatimi özellikle çeken noktalar
alıntıdır.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|