![]() |
#1 |
![]() ![]() Ali Ünal Yıllar önce Galatasaray'ın veya Türk Millî Takımı'nın Avrupa'daki bir galibiyetinden dolayı mıydı tam hatırlamıyorum, gece yarısı arabalarla sokaklara dökülüp kutlamalar yapan gençleri görünce ağlamıştım. Bir zamanlar, O. Yüksel Serdengeçti'nin İmparatorluğa Mersiye'sinde ifade ettiği gibi, "Hakan emir verince orduları dualar eşliğinde yürüyen" ve gittiği her yere gerçek medeniyet götüren bir milletin evlâtları artık, oyun ve eğlenceden ibaret olan topu üç direk arasından geçirme yarışındaki başarılar üzerine şarkılar söylüyor, kutlamalar yapıyorlardı. Bir zaman, Çengelköy-Talimhane'de otururken, pazar sabahı çok erken saatlerde gençlerin maça gitmek üzere yığın yığın yollara döküldüğüne şahit olurdum. Anadolu'dan gelmiş ve belki her ferdinin çalışmasıyla ayakta kalabilen ailelere ait bu gençler, bir haftalık kazançlarının önemli bir bölümünü pazar günü maçta harcarlardı. Bu durumun, günümüzde çok daha öte boyutlarda aynen devam ettiği malûm. Evet, günümüzde, taşıdıkları kısmî sanat olma özellikleri bir yana, modern müzik, sinema ve spor dalları içinde bilhassa futbol, özellikle gençlerdeki dönüştürücü enerjiyi boşaltma, onların kıt kazançlarını bile tamamen tüketime çekme gayesi, fonksiyonu güden birer endüstri dalı, milyonlarca insanın alın terinin çok az sayıda insanın aşırı refahına hizmet ettiği birer sömürü sektörüdür. Ne var ki, hem müzik, hem sinema, hem de futbol, bir "seyl-i huruşan" gibi akıp giden ve insanları birer çöp gibi sürükleyen modern hayatın en azından şimdilik önünde durulması zor en güçlü birer akıntısı konumundadır. Dolayısıyla, insanın varlık gayesine, insanlığa, ülkeye hizmet etmek isteyen kim olursa olsun, bu akıntılara bigâne kalamaz; onları, onların sürüklediği insanları ihmal edemez. Bu akıntıları tamamen kendine hizmet yolunda kullanmaya çalışan modern anlamda putperest modern sistem, bu alanlarda parlayan her insanı kitlelerin karşısına bütün ahlâkî değerlerden sıyrılmış birer "idol (put)" olarak çıkarmaya çalışmakta, hattâ onlara, tarihteki bütün şirk sistemlerinin yaptığı gibi, kendi çıkarları istikametinde kullanmak üzere "ilâhlık, ilâhelik" atfetmektedir - bu kavramların özellikle Türkiye spor basınının belli kesiminde nasıl sıklıkla kullanıldığına şahit olmaktayız. Bundandır ki, "idol, ilâh, ilâhe" olarak istismar edilen insanlar içinde böyle olmayı reddeden, gerçek İslâmî-ahlâkî değerleri şu veya bu ölçüde sahiplenenleri ise affetmemektedir. Neredeyse 40 yıldır spor basınını da belli ölçülerde takip eden bir insan olarak bende oluşan kanaat şudur: Modern sistemin Türkiye uzantısı ve onu medyada temsil eden kesim için, herhangi bir takım, hattâ Türk millî takımları, eğer kendilerine yüklenen "idol, ilâh, ilâhe" rolü oynamayı reddeden insanlarla başarıya ulaşacaksa, böyle başarıdansa sürekli başarısızlık daha iyidir. Son 15-20 yıl içinde özellikle futbolda "idol, ilâh" rolü oynamayı reddeden çok sayıda futbolcu yetişti. Kimse inkâr edemez ki, Galatasaray'ın yurtiçi-yurtdışı başarıları, büyük ölçüde bu futbolcularla gerçekleşti. Evet, her başarıda insan irade ve gayretine düşen çok önemli bir pay vardır ama, bu payı gerçek sonuca ulaştıran İlâhî İrade'dir. İşte, Galatasaray'ı, son şampiyonluğa taşıyan en önemli faktör, Galatasaray'ın söz konusu başarılarının sembol ismi haline gelen Hakan Şükür'ün Peygamber Efendimiz'in doğum günü münasebetiyle O'nun için sarf ettiği samimi saygı sözlerindeki mânâ olmuştur. Bu şampiyonluk, iflâh olmaz Kutlu Doğum düşmanlarına yeni bir cevaptır. Çünkü Hakan, mesleğinin hakkını verdiği gibi, inancında samimi, onu dile getirmede ve bağlandığı değerleri ifade etmede komplekssizdir; özellikle "önde görünen" pek çok Müslüman'ın genel hastalığı olan özür dileyici tavırdan uzaktır. Bu samimiyeti, komplekssizliği ve özür dileyici tavırdan uzaklığından dolayı da Cenab-ı Allah, onu mahcup etmemekte ve kendisi gibi onunla gönül birliği yapanları başarıya taşımaktadır. Zaman
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() hakan şükür gitmesin.. seneye de belki şampiyonlar ligi şampiyonu oluruz..
şaka bir yana çok güzel bir yazı olmuş..bencede zaten o kutlu doğum haftası sözünden itibaren galatasaray şampiyon olmuştur. örnek mesela fenerbahçenin kadrosu şuan galatasaraydan daha kaliteli çünük galatasarayda gençler çok fazla daha tecrübe ister..bunu biliyoruz.. Allah her yerdedir bu söz bu olayın kanıtıdır.. Allah yardım etmedi biz kendimiz şampiyon olduk diyen galatasaraylılar çok var bu konulara hiç girmyelim... kendi elimizle değilde allahın yardımıyla şampiyon olmak benim için daha gurur verici.. örnek . fazla geriye gitmiyorum daha geçen sene haziran ayıydı fenerbahçeli kardeşlerimiz tabiki en doğal hakkıyla 100.yılını kutluyorlardı lakin ne kadar geripki 100.yıl kutlamaları kandil gününe denk geliyordu. unutmamışsınızdır şampanyalarla camide kandil kutlanırken kuranlar okunurken son ses müzikler ile dinimize uygun düşmeyen sambacı kadınlar ile hemde caminin yanında yapılan bu kutlama annemi ve kuzenimi fenerbahçeden döndürtü bir fenerbahçe nefreti haline getirdi. şuan ikiside fenerbahçeden nefret ediyorlar. fenerbahçeli bir akrabamızada bunu söyleyince amaaan kandili ileri veya geri alsınlar deyince benim fenerbahçe nefretim büyüdü.. altını çiziyorum fenerbahçelilerden değil fenerbahçe kulübünden.. işte ben bu olayları gördükten sonra galatasarayın şampiyonluğundan emindim birde hakan şükürün bu sözü beni iyice emin hale getirdi ve yanılmadım GALATASARAY ŞAMPİYON OLDU... saygılarımla... (alıntı değildir tamamiyle kendi yazım..) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() 1- Sezon ortasında Divan Kurulu’nda “Futbol şubesi için özür dileyen” Özhan Canaydın “başkan kalsa idi”, Galatasaray şampiyon olamazdı!..
2- “Kör bir disiplin kompleksi içinde” takımın ağabeylerini ve yıldızlarını yok etmeye gayret eden ve gençleri de “piyon gibi” kullanan Feldkamp “teknik direktör kalsa idi”; Galatasaray şampiyon olamazdı!.. 3- Özhan Canaydın’sız ve Feldkamp’sız Galatasaray, ligin finişi olan son 6 maçta, aralarında şampiyonluk yarışı yaptıkları Fenerbahçe ve Sivasspor galibiyetleri de olmak üzere “hiç kayıpsız 18 puan aldı” ve Feldkamp gittiği zaman “2 puan önde olan” Fenerbahçe’yi, puan puana olduğu Sivasspor’u “6 puan geçerek” birinci oldu!.. 4- Sarı-kırmızılılar “6 maçta 8 puan fark attılar”, sarı-lacivertlilere; bilmem ki, “son yıllarda” iki takım arasında “böyle” bir tablo daha var mı?.. 5- Avrupa liglerine bir bakalım, “son 6 maçını, üstelik kendisi gibi şampiyonluk adayı olan iki takımı da bu süreç içinde yenerek kazanan” bir başka şampiyon var mı?.. 6- Ben, “hocasızlığı, parasızlığı, cezaları, sakatlıkları, uzun süre seyircisizliği, takımın ve kulübün bu sezon yaşadığı olumsuzlukları sıra sıra yazarak”, bu şampiyonluğun “ne kadar önemli ve inanılmaz olduğunu” anlatmayacağım, onu birçok arkadaşım yazdı; ben “çoğunluğun yazmadığı” şeyleri yazacağım ki, “gerçekler” daha iyi anlaşılsın!.. 7- Ne demişti, sezonun ortasında Fenerbahçeli Gökhan Gönül; “Türkiye’de bence 3 büyük yok, 2 büyük var. Fenerbahçe, bunların da üzerinde bir yerde duruyor!..” Ne dedi, sezonun sonunda Galatasaraylı Aykut Erçetin; “Bugün bir tek G.Saray şampiyon olmadı, Türkiye de şampiyon oldu. Türkiye’de Türk futbolcuların da olduğunu gösterdi!..” Öcal Uluç... İşte galatasaray'ı şampiyon yapan "gerçekler"ve fenerbahçe ile aramızada ki "farklar".. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|