Hayata Dair Anketler (Ak Parti Forum) Siyasi anketler dışında üyelerin serbetsçe anket açacakları bölüm. |
Anketimiz: Gayrimüslim arkadaşınız oldu mu? | |||
Evet |
![]() ![]() ![]() ![]() |
34 | 50.00% |
Olmadı ama olabilir.. |
![]() ![]() ![]() ![]() |
25 | 36.76% |
Hayır. Hatta asla olamaz! |
![]() ![]() ![]() ![]() |
9 | 13.24% |
Katılımcı sayısı: 68. Sizin bu Ankette oy kullanma yetkiniz bulunmuyor |
![]() |
|
![]() |
#1 |
![]() İmam Rabbanî Hz.: Mektubat (163. mektubunda) ,diyalog konusunda şunlar yer alıyor:
“Allah’u Tealâ’nın dînine saldıranlar ile arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, insanı Allahü Teâlâ’ya ve O’nun Peygamberin’e (a.s) düşman olmaya kadar sürükler. Bir kimse, kendini Müslüman sanır, Kelimei tevhîdi okur, inanıyorum der ve Müslüman olduğunu söyler. Hâlbuki kâfirlerle, münâfıklarla görüşerek, konuşarak onun Müslümanlığı, îmânı saf ve temiz kalmaz. Hattâ, büsbütün gider de, farkında bile olmaz. Allahü teâlâ, hepimizi, nefislerimizin kötülüğünden ve amellerimizin bozuk olmasından korusun! Böyle kâfirlerle meşveret etmek, işleri onlara danışıp onların sözü ile hareket etmek, bu din düşmânlarına kıymet vermek olur. Hem de, onları çok yükseltmek olur. Onlardan yardım, şifâ beklemek ve hele onlar vâsıtası ile duâ ve ibâdet etmek boşuna uğraşmaktır. Mümin sûresinin 50 ayeti kerimesinde ve Rad sûresinin 14. ayeti kerimseinde meâlen, (Kâfirlerin duâları ancak dalalettir) buyuruldu. Yanî, İslâm düşmânlarının duâları kabûl olmaz, hiç fâide vermez. Kâfirler, papazlar vâsıtası ile yapılan duâları Allahü teâlâ hiçbir zamân kabûl etmez. Böyle duâların Müslümanlara fâidesi olmaz. Yalnız bu sûretle o dinsizlere bir kıymet verilmiş olur. Onlar, duâ ederken, putlarını, Allah’ın düşmânlarını araya korlar. Onlardan düâ beklemenin kötülüğünün çirkinliğinin nereye kadar uzandığını, Müslümanlığın temelinden yıkılıp, kokusunun bile kalmayacağını buradan anlamalıdır.” Şimdi büyük velinin sözlerine bakıyorum ve düşünüyorum , İftarda papazlara dua yaptırmak ve “ortak inanışımız Allah olsun” deyip de Hz. Muhammed’i (as) çevrim dışı gayretlerine şahit olsaydı ne derdi ne düşünürdü acaba ? Ya Rabbi sabır..
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 | |
![]() Alıntı:
İmam-ı Rabbani Diyaloğa karşımıydı ? (163.Mektubun tahlili) ![]() ![]() El-CEVAB : İmam-ı Rabbani Hazretleri , Hicri bininci yılın Müceddidi Bir Kutubtur. Kendisinin bu yöndeki tesbitleri elhak doğrudur , bizim gibi “küçük” insanların bu konuda İmam-ı Rabbani gibi büyük insanlardan öğrenecekleri çok şeyler vardır , yeter ki bu Büyük Zatları doğru anlıyalım: Bahse konu 163.Mektub’un Ana Başlığı :” İslâm ile küfrün birbirinin zıddı, tersi olduğunu, İslâm düşmânlarını sevmemeği bildirmekdedir” şeklinde başlamaktadır. Dolaysıyla mektubun içeriğini birazdan tahlil edeceğimiz üzere , Kafirler’in tümü değil , onlar içinde İslama açıktan saldıran ve düşmanlık izhar eden , İslamı alay konusu yapan, Müslümanlara zulmeden Kafirlerin kast edildiğini rahatlıkla anlıyabiliriz : İzninizle 163.Mektubtan bazı paragrafları birlikte inceliyelim : 1-) “Kur’ân-ı kerîmde, Tevbe sûresinin yetmişüçüncü âyetinde meâlen, (Ey yüce Peygamber! Kâfirlere ve münâfıklara karşı cihâd et! Onlara sert davran!) buyuruldu. Hulk-i azîm sâhibi olan, çok merhametli olan Peygamberine, [İslâm dînine ve müslimânlara saldıran] kâfirlerle cihâd etmeği, onlara karşı sert davranmağı emr ediyor. Bundan anlaşılıyor ki, islâma saldıranlara sert davranmak da, hulk-ı azîmdir….....“İslâma izzet vermek, kıymetini artdırmak için, küfrü ve kâfirleri ya’nî İslâm dînine ve müslimânlara saldıranları kötülemek, onları aşağı tutmak lâzımdır…. onlarla birlikde bulunmak, konuşmak, görüşmek de, onlara kıymet vermek olur…… Allahü teâlânın dînine saldıranlar ile arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine “aleyhissalâtü vesselâm” düşman olmağa kadar sürükler. Bir kimse, kendini müslimân sanır. Kelime-i tevhîd okur. İnanıyorum der. Müslimân olduğunu söyler. Hâlbuki kâfirlerle, münâfıklarla görüşerek, konuşarak onun müslimânlığı, îmânı saf ve temiz kalmaz.” Dikkat edilirse , İslama saldıran Kafirlere karşı sert davranmaktan bahsediyor ki , elhak Ayet bunu emrediyor. Yoksa , “Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara (kafirlere) iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı yasaklamaz.” (Mümtehine, 8) Ayetinin belirttiği üzere , Müslümanlara saldırmayan ve savaşmayan kafirlere karşı iyilik yapmak emredilmektedir. İmam-ı Rabbani gibi bir Zat’ın Bu Ayetin ihtiva ettiği mananın aksini iddia etmesi beklenemez. 2-) “Hindistândaki islâm düşmânlarının azgınlarını görüyoruz. Müslimânlarla alay ediyorlar. Müslimânları kötülüyorlar. Ellerine fırsat geçerse, güçleri yeterse, müslimânlara her işkenceyi yaparlar. Hattâ hepsini öldürürler. Yâhud onları dinden, îmândan ayırırlar. İslâm terbiyesini, ahlâkını, hayâsını, şerefini yok ederler. O hâlde, müslimânların bu azgın kâfirlere uymamaları, bunlardan sakınmaları, bunlara aldanmamaları, bunun için Allahü teâlâdan hayâ etmeleri lâzımdır……… İslâm düşmânlarını, Allahın emrleri ile alay edenleri, halâle, harâma aldırış etmiyenleri zararlı bilmelidir. Bunları aşağı tutmalıdır. Bunlara yardımı dokunan her hareketden sakınmalıdır……………… Hindistândaki müslimânların islâm dînini ve müslimânları yok etmeğe çalışan kâfirlerle sevişmeleri olmuşdur…. Bir kimsenin müslimân olmasına alâmet, İslâm düşmânlarını tanıması, onlara aldanmaması, sözlerini dinlememesidir…….. müslimânların kendileri ile alay eden kâfirleri pis ve zararlı bilmeleri lâzımdır. Böyle bilince, onlarla arkadaşlık yapmazlar, sevişmezler, onlardan sakınırlar. Onlarla birlikde bulunmakdan nefret ederler.” Bu paragraftada görüleceği üzere , Müslümanlara Zulmeden , alay eden , işkence yapmaya eğilimli ve İslam’ı yok etmeye çalışan kafirlere vurgu yapılmıştır ki ; buda bir nevi Ankebut Suresi 46.Ayet-i Kerimesine bir vurgu yapmaktadır . “İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak, en güzel yoldan mücadele edin…...” Evet zulmedenler bu Kategoriden istisna edilmekle , zulmetmeyen ve bir arayış içinde olan Kafirlerin aynı Statüde değerlendirilmemeleri istenmektedir. Çünkü , umulurki , iman ile müşerref olurlar ! 3-) “Mü’min sûresinin ellinci âyetinde ve Ra’d sûresinin ondördüncü âyetinde meâlen, (Kâfirlerin düâları ancak dalâletdir) buyuruldu. Ya’nî, İslâm düşmânlarının düâları kabûl olmaz, hiç fâide vermez. Kâfirler, papazlar vâsıtası ile yapılan düâları Allahü teâlâ hiçbir zemân kabûl etmez. Böyle düâların müslimânlara fâidesi olmaz. Yalnız bu sûretle o dinsizlere bir kıymet verilmiş olur. Onlar, düâ ederken, putlarını, Allahın düşmânlarını araya korlar”İfadelerde görüleceği üzere , İslama düşmanlık besleyen papazlara vurgu yapılarak , 163.Mektubun Genelinde anlatılmak istenen Kafirler içinde İslama düşmanlık besleyen sıradan insanda tutun , Papaz veya Rahiblere kadar herkesim kastedilmiştir. Çünkü , “De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: 'Şahit olun biz müslümanlarız'. (Ali İmran,64) “ Ayet-i Kerimesinin manasına ters olmuş olur .Burada şöyle bir soru akla gelebilir “ İslam’a düşmanlık beslemeyen Papazlarda mı var ve madem beslemiyorlar neden Müslüman olmuyorlar ?” Bugün Hırsitiyan Alemi içinde , kendisini Hırsitiyan olarak tamamlamasına karşın , Hz.Muhammed (SAV) ‘e iman eden ve tüm Hıristiyanları Kur’anın Tevhid inancına davet eden Katolik Profesör (1) ve Kardinaller (2) vardır. Şimdi bunları aynı Statüde değerlendirmek bu insanları Küfür cephesine dahada yaklaştırmak olur! Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri , Aynı tasnifi Avrupa’lı Kafirler için yaparken sert bir dil ile hitab ettiği ikinci Avrupa’dan bahsediyor : “Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir. Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum. Belki, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitap ediyorum. Bil, ey ikinci Avrupa! Sen sağ elinle sakîm ve dalâletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dâvâ edersin ki, beşerin saadeti bu ikisiyledir , senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin ve yiyecek!" (3) diyerek , hakiki Hıristiyanlıktan feyizlenen ve toplumsal Hayata gerek San’at gerek adalet ve gerekse Hakkaniyeti uygulayan , ve bu doğrultudaki Din ile birlikte Fen İlimlerini kendine Rehber edinen Avrupaya bu sert mülahazalarının dışında tutmuştur ! Yine ikinci Avrupa’ya seslendiği bir başka yerde : “Ey sefahet ve dalâletle bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış Avrupa! Deccal gibi birtek gözü taşıyan kör dehân ile ruh-u beşere bu cehennemî hâleti hediye ettin. “ şeklinde hitab etmiştir.(4) Kafirleri bir tutmamasının sebebini ise şu veciz ifadelerle anlatıyor : “Nasıl ki her Müslümanın her sıfatı müslüman olmadığı gibi , her bir kafirinde her Sıfatı ve San’atı kafir olması gerekmez “(4) Yani , bir Kafirin Müslüman bir sıfatına veya bir San’atına karşı muhabbet beslenmesinde bir sakınca olmadığını belirtmiştir. Netice olarak diyebiliriz ki ; İmamı Rabbani Hazretleri , bu Mektubunda İslamı tebliğ noktasında kafirlerle veya Ehl-i Kitab papaz -hahamlarla görüşülmesine karşı değildir ! Tebliğe karşı olmasını beklemek zaten mümkün değildir ! Onun karşı çıktığı husus , İslamiyet ile alay eden , Müslümanlara düşmalık eden ve saldıran, islam’a hayat hakkı vermeyen kafirlere sert davranmak , onlarla hatta görüşmemektir , çünkü onların iman etme ihtimalleri yok denecek kadar zayıftır ! Diğer yandan İmam-ı Rabbani Hazretlerinin , Papaz veya Hahamlara İslamı Tebliğ etmeyin şeklinde Mektubatında veya diğer eserlerinde bir yaklaşımda yoktur ! Dolaysıyla , 163.Mektubun Dinlerarası Diyaloğa muhalif bir yanı yoktur ! -------------------------------- (1) http://www.gencadam.net/content/view/187/57/ (2) http://www.gencadam.net/content/view/150/39/ (3) Lem'alar, Sayfa 119 (4) Lem'alar, Sayfa 120 (5) Münazarat, Sayfa 71 |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | |
![]() Alıntı:
Mektubun ilk satırı bile her şeyi ortaya koyuyor "İslam ile küfür birbirinin zıttıdır onun için İslam düşmanları sevilmemelidir"diyor.. Zaten kimse bu mektubun İslamı tebliğ etmeye aykırı olduğunu söylemiyor kafirleri sevmemeyi,dost edinmemeyi,onların yok hükmünde ki Dinlerini sanki hakmış gibi önemsememeyi bildirdiğini söylüyor... Bakın burda İmamı Rabbani hazretleri onları sevmeyin,dost edinmeyin diyor siz tersini söylüyorsunuz buna ne buyurulur..? Hezeyan dolu bir yazı yazının başında İmamı Rabbani (r.h) diyaloğa karşımıydı diye sorulmuş... Yazıda'da İslamı tebliğ etmeye karşı değildi diyerek bir takım deliller getirilmiş... Yazının en sonunda'da İmamı Rabbani (r.h) Dinler arası diyaloğa karşı değildi denmiş (!?) Evvela İslamı tebliğ etmeye bu güne kadar gelmiş,geçmiş hiç bir Alim karşı değildir zaten böyle bir şey mümkün olamaz İslamı onlara tebliğ etmek her Müslümanın görevidir.. Ve bunun Dinler arası diyalogla uzaktan yakından hiç bir ilgisi olamaz..! İslamı tebliğ etmekle Dinler arası diyalog bir kefeye konulmuş yazı'da çok yanlış bir benzetme... Bir defa İmamı Rabbani (r.h)'ha iftira olur bu çünkü İmamı Rabbani (r.h) Dinler (!) diye bir kavramı kabul etmez... Onun için'de olmayan bir Dinle kendi Dini arasında diyalog kuracağını düşünmek bir hayli akla zıt düşmektedir... Bakalım İmamı Rabbani Hazretleri bu mektupta başka nelerden bahsetmiş; "Allahü teâlânın ve Onun Resulünün düşmanları ile düşüp kalkmak, o alçaklarla arkadaşlık etmek büyük cinayet, çok çirkin bir suç olur." Bakın burda İslama saldıran kafirlerden bahsetmiyor işi hemen savaşa getirmişsiniz... Bakın o alçaklarla arkadaşlık etmek büyük cinayettir diyor,insan kendi ülkesine saldıran ya da kendisine saldıran bir kafirle arkadaşlık nasıl yapacak onunla nasıl düşüp kalkacak he..?? Demek ki neymiş burda savaş açan,saldıran kafirler değil bütün kafirlerden bahsediliyormuş bunu görmek istemeyenler işte böyle hezeyan içinde geziyor... Alın işte konu onlarla arkadaş oldunuzmuydu...buyrun; " o alçaklarla arkadaşlık etmek büyük cinayet, çok çirkin bir suç olur." "Bu kimselerle görüşmek, arkadaşlık etmek, çeşitli zararlara sebep olur. Bu zararların en küçüğü, insan onların arasında Allahın emirlerini yapamaz. Küfre sebep olan şeylerden kaçınamaz. Bu vazifeleri yapmağa sıkılır. Arkadaşlarından utanır, çok küçük görünen bu zarar, dikkat edilirse, pek büyüktür." "Bir kimse, kendini Müslüman sanır. Kelime-i tevhit okur. İnanıyorum der. Müslüman olduğunu söyler. Hâlbuki kâfirlerle, münafıklarla görüşerek, konuşarak onun Müslümanlığı, imanı saf ve temiz kalmaz. Hatta büsbütün gider de, farkında bile olmaz. Allahü teâlâ, hepimizi, nefislerimizin kötülüğünden ve amellerimizin bozuk olmasından korusun!"" İmamı Rabbani hazretleri bu sözlerinin başında "Allahü tealanın ve Resulünün düşmanları ile İslama saldıranlar ile" diye başlamış sonrada bu yukardakilerini söylemiş el insaf,el vicdan siz bu ülkeye savaş açan birisinle konuşur,arkadaşlık edip,onunla düşüp kalakarmısınız..? Böyle bir şey mümkünmü..? Kafir zaten her haliyle İslam ve Resülullahın düşmanıdır burda ki sözlerden de bunun kastedildiğini anlamak bu kadar zormu...? Yahu 5 yaşında ki çocuk bile bu yaptığınız çarpıtmayı idrak eder... Burda kastedilen onlarla sadecene İslamı tebliğ etmek için bir araya gelinebilir onun dışında uzak durmak gerektiğidir... |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Sizlere 1949′larda Necip Fazıl’ın dönemin diyalogcularına yazdığı bir makaleyi aktaracağım. Dinler arası diyalogun mazisinin bayağı bir eski olduğunu, her dönem kendine bir taşeron seçtiğini, ama diyalogun misyonundan ve manasından asla taviz vermediğini görmek şahsen bizi hiç şaşırtmadı.
Kovadis? Türk Ocağı merkezine Patrik Athenagoras’ı davet eden Hamdullah Suphi Tanrıöver… Başlığının altında “doğruya doğru, eğriye eğri” ölçüsünü taşıyan, fakat hakikatte doğruya eğri, eğriye doğru demekten başka bir şiar taşımayan (Vatan) gazetesinin geçen Pazar günkü sayısında, baş sahifenin baş köşesini süslettiği şekilde, sözde memleket münevverlerini Patrik cenaplarının mihveri etrafında halkalandıktan sonra, aynı (Vatan) gazetesine göre aynen şöyle hareket buyurmuşlardır: “Hamdullah Suphi Tanrıöver, bundan sonra, Patrik Athenagoras’ın gösterdiği yakınlıktan bahisle, Türk milletinin dinler ve milletler arasında yakınlık istediğini, Patrikhanenin Osmanlı İmparatorluğundan da eski bulunduğunu, Bizansın bir yadigarı olduğunu ve aramızda konuşulan eğlencenin yabancı gelmediğini, tek emelin Türkiye topraklarında müşterek bir kültür kurulması olduğunu, her iki milletin tarih bakımından çok eski olduklarını belirtmiş ve büyük mazinin mahfuz kalacağını söylerek şöyle devam etmiştir: - Kendilerinin işgal ettikleri makam çok büyüktür. İnandıkları ve inandığımız yolda bütün Ortodoks aleminin faaliyette bulunması için, manevi nüfusları en büyük amil olacaktır!“ Heeeeey, heeeeey, heeeeey, müslüman Türk topluluğu!!! “Türk Ocağı” gibi bir yaftanın altında veya maskenin arkasında, bu sözler senin yüzüne nasıl söylenebiliyor? Cedlerinin raşedar şehadet parmakları halinde göklere uzattığı minarelerle çevrili, İslamın Bizansa karşı tarihi zafer beldesinde, bir Hamdullah Suphi Tanrıövmez, resmen ve alenen, Patriğin manevi sahabetine nasıl sığınır, Patrikhanenin Osmanlı İmparatorloğu’ndan eski olduğunu niçin söyler, Bizansın bir yadigarı olduğunu ne yüzle telaffuz eder, aramızda konuşulan Eğlencenin yabancı olmadığını, yani ana dilimiz gibi bizden olduğunu ne cesaretle iddia eder ve tek emelinin Türkiye topraklarında müşterek bir kültür kurulması olduğu lafile acaba neyi kasdeder? Patriklik makamını “çok büyük” sözüyle tazim eden Tanrıövmez, farkında mıdır ki, bu sözleri o da harp ve düşmanlık mevsiminde bulunmak şartı ile, ancak Türk düşmanı bir Yunanlı söyleyebilir? Amerika’daki dinler arası kongreye iştirak vesilesi ile Patriği tanıyan Hamdullah Suphi, yoksa Patriğin maiyetinde, Peygamber ve Şeriat farkı ihtilafını kaldırıp, sadece Allah’ın varlığı ve birliği üzerine müesses yeni bir din sevdasında mıdır ve bunun için mi eski ve malum Türk Ocakları Reisi cübbesine bürünmeye lüzum görmüştür? Bütün maskeleri, bütün nesepleri ve iç yüzleri ile beraber çekip göstermek için, taraflardan tek bir karşılık bekliyoruz! Tanrıövmezin evinde, böyle bir beynelmilelcilik cereyanının ilk kadrosunu çizen toplantının (Vatan) sütunlarında gördüğümüz fotoğrafında, meşhur avdeti Ahmet Emin Yalman’ın da manevi Bizans İmparatoru Haşmetlü 1. Athenagorasın solunda yer aldığını kaydetmek, davanın renk tonunu belirtmek bakımından faydalıdır! Kovadis Tanrıövmez? Hiç olmazsa “Türk milleti dinler arası yakınlık istiyor!” tarzında bir iftira selahahiyetinden ve (Türk Ocağı) oyunundan vazgeç de, git dilersen kendine “Tanrıöver” in Eğlence karşılığını ruhanilik ismi olarak seç ve Türklük, Türkçülük iddiasını başkalarına bırak! Yunanlılar, asılları kendilerinden olduğu halde, başımızda tuttuğumuz ve temsilciliğine göz yumduğumuz sizin gibi insanlar yüzünden mi yoksa, Türk çocuklarını hor ve hakir görmeye yeltendiler? Necip Fazıl Kısakürek 27 Mayıs 1949 Hücum ve Polemik (Büyük Doğu Yayınları, Eylül 1992 baskısı, sf:115-117) Dikkat edelim, o zamanda bu diyalog hareketi vardı, ve Üstad cevabı veriyor. Amerika’daki dinler arası kongreye iştirak vesilesi ile Patriği tanıyan Hamdullah Suphi, yoksa Patriğin maiyetinde, Peygamber ve Şeriat farkı ihtilafını kaldırıp, sadece Allah’ın varlığı ve birliği üzerine müesses yeni bir din sevdasında mıdır ve bunun için mi eski ve malum Türk Ocakları Reisi cübbesine bürünmeye lüzum görmüştür? |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Şimdi yazdıklarımı,iktibas ettiğim önemli şahsiyetlerin sözlerini şöyle bir tartın, sonra kanaat getirin lütfen... diyalog neymiş ne değilmiş, İslam dininde diyalog var mıdır, varsa ne boyuttadır ? vesselam.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Ellerine sağlık Zeynebim olay budur (:
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Olmadı. Olsa da fazla samimi olmam. Gayrimüslimse dostluğa sınır koymak en hayırlısıdır. Bu demek değildir ki tamamen ilişkimizi keselim.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() tamam mı zeynep şimdi iddalarına verdiğim ilmi cevapları tek tek üşenmeden oku
sana forumlarınızda başı sonu kesilerek verilen cümlelerin ne kadar çarpıtma olduğunu gör Allaha çok şükür veremeyecek hiçbir cevabım yoktur buyrun başka iddalarınız varsa onlarıda beklerim |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Montenegro kardeşim, yazdıklarını üşenmeden okumaya, satır aralarına bakınmaya gayret ettim.
Dinler arası diyalog ne vakit ,kimler tarafından başlatıldı bunu öğrenebilir miyim ? Dinler arası diyalog denilen şeyin, İkinci Vatikan konsiliyle başlamış bir süreç olduğunu biliyoruz biz. Bu Asya ve Afrika ülkelerindeki müslümanlara hiristiyan tebliği yapabilmek adına bir misyoner faliyetidir bizzat kilise tarafından yönetilir ve bu çok kapsamlı planlı bir çalışmadır bu çalışama ile hedeflenen bir kaç husustan biride müslümanları pasifize etmektir.. Lakin, pasifize ve ılımlı islamın en çarpıcı örneğini ,Hz.Peygamberimiz s.a.v'e hakaret etme cüreti gösteren Papa'ya bir tepki kelam dahi yapmayanlarda gördük, en bariz örneğidir bu. Peygamber Efendimiz(s.a.v),en güzel tebliğ örneğini gösteren şahsiyettir. Peygamberimizin, tebliğinde, ilettiği mesaj kelimeyi şehadetin ilk kısmı değil ikinci kısmı idi, yani İslamiyet asıl olarak kelimeyi şehadetin ikinci ksımını getirmiştir... O vakit diyalogtaki 2. kısım es geçilirken, tebliğ noktasında bir muvazaadan söz ediilebilir mi edilemez mi ? MaşAllah, suallere cevap vermeye odaklanmışsınız, ama suallerimin cevapları malesef bunlar değil; diyalogu kabul etmiyorum. Benim düşüncem budur, ve bu bir inatlaşma gibi görülmesin , doğru bildiğimi inandığımı ifade etmekte ısrar ediyorum, anlayana anlatana kadar. Ayrıca, Hayrettin Karaman noktasındada şunu belirtmeme gerekiyor, kendisi İbn-i Teymiyye'yi âlim ve hatta müçtehit ve müceddid kabul eden sapık görüşlü birisidir. Sadece bu yönü bile, onun sapıklığını görmeye kâfidir. Lakin İbni Teymiye ve Abduh gibi kuru akıl şahsiyetlerin görüşleri, Ehli Sünnetin önde gelen alimleri tarafından kabul görmemektedir. O nedenle Cübbeli Ahmet Hoca gibi Ehli Sünnet çizgisindeki bir alimi, Hayrettin Karaman gibi sapık görüşlü bir kişinin yanında ismini görmek bile tamtakır bir hatadır. O nedenle bana Hayrettin Karaman'ın ictihadlarından misaller vermeyin lütfen. Geçersizdir tarafımdan. vesselam. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 | |
![]() Alıntı:
bismillah kardeşim tüm iddalarına cevap verdim ama tatmin olmadın bu senin bileceğin iştir bir şeyin doğru olup olmadığını zaman gösterecek zaman en iyi müfessirdir bir kişiyle diyalog kurmadan tebliğ yapamassın efendimizin tebliğ ve diyalog örnekleri buyur http://www.aleminsultani.com/efendimizin-hosgorusu.html sana son olarak tavsiyem insanların sözlerini eleştirirken fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi ol iyi araştır incele hemen bir yerde okuduğunu olduğu gibi alma yoksa hakkında sui-zan yürüttüğün insanların hakkına girersin yukarıda olduğu gibi |
||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|