01-20-2009, 02:30 | #1 |
Gazze'de direnen bir avuç kahraman için.. || İbrahim Karagül -- Yeni Şafak
Size de sürpriz gelmiyor mu? İkinci Dünya Savaşı'nda Dresden'e yapılan bombardımanla ölçülebilecek bir yıkıma Gazze'de yaşayanlar üç hafta nasıl direndi? Mahalleleri yok edecek ölçüde yıkıcı bombaların kullanıldığı, mezarlıkların-camilerin-okulların-hastanelerin vurulduğu, karadan-havadan-denizden ateş yağmuruna tutulduğu, kendilerine ölümden başka seçenek bırakılmadığı, simsiyah dumanların ve alevlerin arasında bu insanlar nasıl ayakta durabiliyor?
24 saat kesintisiz bombalanan, yaralılarının tedavisine izin verilmeyen, elektrik-su ve gıda bulamayan, gözlerimizin önünde imkansızı başaran bu insanları hangi cümlelerle anlatabiliriz?… Ölümleriyle yeniden dirilen, şehidleriyle güç kazanan, yoklukla yaşamasını öğrenen, insanlığın bütün utanmazlığına ibretlik dersler veren, ihanetleri ayakları altında çiğneyen insanlar bize ne öğretir?... Size de sürpriz geliyor mu? Hamas gibi bir "örgüt"; silahlanmasına izin bile verilmeyen bir örgüt, hafif silahlarla İsrail kara birliklerine karşı böyle destansı bir mücadeleyi nasıl verebiliyor! İsrail kara birliklerini oldukları yere çivileyebiliyor? Hava saldırılarının ve tanklarının arkasına sığınsalar bile o "havalı" İsrail askerlerini haftalardır yerinden kımıldayamaz hale getiriyor? Dahası, İsrail birliklerini arkadan çevreleyip şaşkınlığı uğratıyor, çatışmaları İsrail sınırlarına doğru genişletebiliyor. Haftalardır, gece gündüz İsrail birlikleriyle çatışabiliyor? Yıkım başka, sivil katliam başka, askeri başarı bambaşka! İsrail sadece ikisinde kazandı. O da İsrail'in başka bir hezimeti. Yaktı, yok etti, çocukları öldürdü. Ama İsrail askerleri feci bir başarısızlık yaşadı, yaşıyor. Artık bu saatten sonra Gazze'ye girseler ne olur, girmeseler ne olur! Üç haftadır giremediler, üç haftadır direnişçileri aşamadılar, üç haftadır sivil kıyımlarla direnişçileri pes ettirmeye çalışıyorlar. Daha Gazzeliler'in füze saldırılarını bile durduramadılar. Füze rampalarını bile vuramadılar. Sadece dün Gazze'den İsrail'e otuz füze fırlatıldı. Sınırdan Gazze'ye üç kilometre olmasına rağmen dün İsrail sınırın altı yüz metre yakınında şiddetli çatışmalar yaşanıyordu. Nasıl oluyor bu! Bu saldırı 2006'da Lübnan'a yönelik saldırıdan daha ağır. Bu direniş de Güney Lübnan direnişinden daha şiddetli. Hizbullah'ın silahları vardı, bağlantıları vardı, yardım koridorları vardı, güçlü askeri birimleri vardı. Gazze'de bunların hiç biri yok. "Bir kaç gün" diyorlardı. "Ancak birkaç gün direnebilirler" diyorlardı. Ama üç haftadır direniyorlar. Hatta, "bekleyin, sürprizlerimiz var" bile diyebiliyorlar. Ey Arap halkları, Arap sokakları ders alın! Liderlerinizin yapamadığını, koca ülkelerinizin yapamadığını, petrodolarlarınızın yapamadığını, onlarca yıldır bölge ülkelerinin hep birlikte bile yapamadığını avuç içi kadar toprak parçasının, küçücük bir kentin insanları nasıl da yapabiliyor! Ders alın, kendinize gelin.. "İsrail'in yenilmezliği" büyüsü yok oldu, bunu anlayın. Rejimlerinizin, liderlerinizin korkusunu, korkuyu da aşan ihanetini paylaşmayın. Onlar bugün hiç olmadığı kadar İsrail'e teslim olmuş durumda. Onlar İsrail eliyle, İsrail silahlarıyla vücudunuzun bir parçasını kesip atmaya, yok etmeye çalışıyor. Tarihin en utanılası, en acı tablolarından biri duruyor karşınızda. İsrail'in bu kaybıyla onlar da kaybetti. Masum insanların üzerinden, o kara gözlü çocukların kanları üzerinden bir kumar oynadılar. En azılı düşmanlarıyla ortak bir kumar. Kime karşı? Hayır, Filistinlilere karşı değil. Filistin bu kumarı biliyordu. Size karşı oynadılar. Sizin onurlarınızı ayaklar altına aldılar bir kez daha. Uyanın! Ey Arap liderleri. Bugün sokakları dolduran insanların İsrail'e karşı yürüdüğünü sanmayın. Size karşı yürüyorlar, sizin baskıcı ve utanç verici yönetim anlayışınıza karşı yürüyorlar, anlayabiliyor musunuz! Yeni bir kuşak geliyor, bir nesil yetişiyor. Babaları gibi sizi dinlemeyecek bir kuşak. Bu dalgayı arkasına alan siyasi liderlerin, aydınların belirleyeceği, yöneteceği bir gelecek şekilleniyor, anlayabiliyor musunuz! Bugün İsrail'den korktuğunuz gibi bu nesilden de korkarsanız kaybedeceksiniz. Çünkü korku sizi acımasızlığa sürükleyecek, yok oluşa sürükleyecek… "İsrail'in hiçbir yerden yeşil ışık almaması gerekiyor. Bütün ışıkların kırmızı olması gerekiyor" diyor Dışişleri Bakanı Ali Babacan. Maalesef bölge ülkeleri İsrail'e yeşil ışık yaktı. Yaktı ve bu inanılmaz dehşeti yaşattı hepimize. Bunca çığlığa, acımasızlığa, dehşete rağmen İsrail'le ortaklıklarına devam ediyor. Arap inisiyatifi çöktü. Arap Birliği ne diye toplansın artık! Mısır ne yüzle ateşkesten, barıştan söz edebilir? 27 Aralık'tan bu yana destansı bir direniş izliyoruz. Bir şehir direniyor. Bir avuç silahlı adam direniyor. Koca bir orduya, ABD'den uçaklar dolusu gelmeye devam eden füzelere, uranyumlu bombalara, toplu imhaya direniyor. O genç insanlar, Ortadoğu tarihinde az görülür bir kahramanlıkla direniyor. Bir yürek devrimi yapıyor. Daha şimdiden kazandı onlar. Yüz milyonlarca insanın gönlünde kazandı. İsrail kara birlikleri karşısında kazandı. Bugünden sonra hepsi şehid olsa ne olur! İsrail saldırıları artırarak kendi istediği ateşkes şartlarını oluşturmaya çalışıyor. Başarısızlığın üstünü örtmeye çalışıyor. Ama anlayan anladı, kimin neler yapabildiğini. Bu aşamadan sonra Gazze'yi haritadan silseniz ne yazar!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|