|
01-21-2013, 11:43 | #1 |
Geçmiş zaman olur ki! / Abdurrahman Dilipak - Yeni Akit
Neydi o günler.. Benim 1970’lerden başlayan bir diyalog sürecim var. Özellikle 1978’den sonra Devgenç, daha sonra Devyol ve Devsol çevresi ile yakın temasım oldu. Maksadım, Müslümanlarla sosyalistlert arasındaki çatışmayı önlemek.. Sağ-Sol, Alevi-Sünni kavgasını durdurmak.. O dönemde tanıştık Doğu Perinçek ve TKP’lilerle. 1978-80 arasında sağ-sol çatışmasında Müslüman guruplarla sol grublar arasında din temelli bir çatışma olmadı.. Atilla Coşkun ve Nuri Çolakoğlu ile o günlerden tanışırız.. Ecevit çevresi ile Murtaza Çelikel üzerinden görüşüyorduk. Daha sonra Murat Belge, Asaf Savaş’la yakın temasımız oldu. İdris Küçükömer’le bir dönem sürekli görüşüyorduk. O kadar farklı çevrelerle diyalog içinde oldum ki.. O günlerde Sol-Maoist çevrelerde olan Lutfi Oflazoğlu ile zaman zaman o günleri yadediyoruz.. Şanar Yurdatapan’la Almanya’dan tanışıyoruz.. Almanya’da, Fransa’da da soldan bir çok kişi ile temas halindeydim.. Bir dönem Köymen’le beraber çıktık halkın önüne.. Şanar Türkiye’ye dönünce, Toktamış hoca ile bizi bir araya getirdi.. Takvimler 3 Mart 1995’i gösteriyordu.. Üniversitelerde giderek yükselen bir çatışma riski vardı.. Toktamış Ateş’le Üniversite önünde bir araya gelerek, farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama idealini yüceltme adına, Şanar’ın çağrısı ile “Düşünce suçuna karşı girişim” hareketinin ilk eylemini gerçekleştirdik.. Bu hareket 28 Şubat sürecinin en etkin ve aktif, sivil barış girişimi ve darbe karşıtı hareketi oldu.. Belki bu anlamda ilk tanıma tam uyan “sivil itaatsizlik eylemi” oldu! “Toplumsal barışın gönüllü savaşlıları” olarak selamlarken toplumun büyük bir kesimi bizi, birileri bunu istemedi.. Nasıl olur da bir Vakit yazarı ile bir Cumhuriyet yazarı elele tutuşabilirdi.. Birileri bu aynı ülkenin çocuklarının kanlar ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmek istiyordu.. Solda ayrıca başka bir derin tartışma vardı: Anti emperyalist mücadelede İslamcılarla işbirliği yapılabilir mi? Neydi o günler, Doğu Perinçek, Murat Belge, Hasan Yalçın, Uğur Mumcu, Taha Akyol, Asaf Savaş Akat’ın katıldığı tartışma programları. Ercan Karakaş, Vedat Türkali, Ataol Behramoğlu, hangisini sayayım ki! Hrant Dink’le de o günlerden gelen bir arkadaşlığımız vardı mesela! İlk tanışmamız HBB kanaldaki bir tartışma programı idi Toktamış Ateş’le bu ortak çıkışımız toplumda olumlu yankı bulunca kanal 6’da ortak bir televizyon programı yapmaya başladık.. Bu program çok kısa sürdü. Üç ay içinde bitti. Ama bilinçlerde bıraktığı tortu, hiç bir tv programına nasib olmayacak kadar büyüktü. Birileri bu diyaloğu “olmayacak bir iş” gibi görüyordu. Bir Kemalist ve bir Şeriatçı, bunlar nasıl bir arada bulunabilir. Bu ateşle barutun bir arada bulunması gibi bir şeydi birilerine göre. Ama bekledikleri olmayınca saldırılar başladı. Onlar sanıyorlardı ki, Toktamış Ateş bana ağzımın payını verecekti. Ben zaten kara derili idim. Benim kendi tezimi savunmak, mayınlı tarlada top oynamak gibi idi.. Ama biz birbirimize kırıcı bir şey söylemedik ve kimse fikrini savunmaktan da geri durmadı. Bu birileri için kötü örnekti. Onun için bitirilmesi gerekti. Toktamış Hoca’ya demediklerini bırakmadılar, ama o da daha fazla dayanamadı.. Tv programı bitse de daha bir süre panellerde, farklı kitlelerin bir arada dinlediği tartışma programlarına birlikte çıktık. Halk bu ikiliyi sevdi.. Sempatik geldi halka bu birliktelik.. Ardından Birand, Kırca ve Ufuk Güldemir’in tartışma programlarında farklı kişilerle tartışmalara katıldım.. Sonradan öğreniyorum bu tartışmaların bazıları derin güçlerce kurgulanmıştı. Benim susturulmam, alaya alınmam, küçük düşürülmem gerekiyordu.. Ama her seferinde bunun tersi oldu. Çevik Bir ya karşı güçlü isimlerin çıkartılması ya da ekranlara çıkartılmamam konusunda yapımcılar uyarıldı.. Andıçlandık resmen.. Keşke Çevik Bir o günleri anlatsa, ne iyi eder. Olan oldu! Yanlışın neresinden dönülürse kardır.. Hakkımda arkası arkasına davalar açılmaya başlandı.. Birand’ın “yatacak yerimiz yok” dediği kurgular bunlar.. Doğrusu ben Birand’ın kendinden doğrudan bir haksızlık görmedim.. Bana karşı yürütülen kampanyaya engel olmasa da onların elini güçlendirmek için ayrıca bir çaba göstermedi.. Ama birileri karşıma hep “özel seçilmiş adamlar”ı koydular. Emekli generaller, kurt politikacılar falan. Ama değişen olmadı. Bunun üzerine de ekran yasağı geldi bana. Program yapmam engellendi.. Birand’la vefatından önce o günleri konuşmak istiyordum ama, hasta halinde onu yormak da istemedim. İyileşse arayacaktım.. Zaten kendisi de o günlere ilişkin ciddi bir özeleştiri sürecine girmişti. Ali Kırca o günlerde olup bitenleri anlatır mı aceba! Evet, Çevik Bir mesela! Toktamış Ateş’le başlayan yolculuğumuz taaa bu günlere kadar geldi ve bu gün hala, farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama idealini konuşuyoruz.. Ve bu gün bu hedefe daha yakınız. Bu süreçte birlikte mücadele ettiğim, sayıları yüzleri bulan arkadaşlarıma bu vesile ile teşekkür ediyorum.. Gök kubbede hoş bir seda bıraktık.. Barış ektik özgürlük biçecek çocuklarımız. Selam ve dua ile..
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|