![]() |
#1 |
![]() 28 Şubat (1997) dönemi başbakanı Prof. Necmettin Erbakan, siyasete ilk adımı attığı günlerde (1969), İzmir'de çıkan Tekyol dergisi adına yaptığım mülakatta kendisine yönelttiğim "Neden siyaset?" sorusuna -mealen- şu cevabı vermişti:
"Memlekette yapılacak çok şey var. Bilimadamı olarak zorladım, olmadı. Odalar Birliği'nde genel sekreter sonra başkan olarak zorladım, yine olmadı. Yapmak istediklerimi gerçekleştirmenin tek yolu siyaset görünüyor." Onca yıl unutmamışım o zaman dediğini... Şimdi hatırlamamın sebebi, 27 Mayıs (1960) darbesi sonrasında kurulan Bakanlar Kurulu'nun tutanaklarını gözden geçirirken karşıma çıkan gerçek: Necmettin Erbakan henüz gencecik bir doçent iken, ülkemizde otomotiv sanayii kurulması için çaba göstermiş; önce Odalar Birliği'ne rapor sunmuş, aynı raporu Planlama'ya iletmiş, ardından Bakanlar Kurulu toplantısına çağırmışlar, orada da savunmuş tezini... Sabancı Üniversitesi'nden Prof. Cemil Koçak'ın son hayırlı hizmeti, '27 Mayıs Bakanlar Kurulu Tutanakları' adlı eser... İki koca cilt halinde Yapı Kredi Yayınları (YKY) tarafından geçen hafta yayımlanan eserde, darbe sonrası oluşmuş Bakanlar Kurulu'nda (BK) konuşulanlar yer alıyor. Metni bulunamayan tutanaklar da olmuş, bazı görüşmeler tutanağa geçirilmemiş... Necmettin Erbakan 4 Mart 1961 tarihli BK toplantısına katılmış. Toplantı 9.45'te başlayıp 11.50'ye kadar sürmüş. Kendisine ayrılan zaman diliminde, Doç. Erbakan, ülke sanayiinin durumuna ve neler yapılması gerektiğine dair görüşlerini anlatmış, sonra da otomobil üretimi konusundaki düşüncelerini açıklamış (II. cilt, s. 949-969)... Türkiye'de o günlerde 84 bin motorlu araç var, bunlardan sadece 38 bini otomobil... Ülkeye ithali yasak otomobil, ancak bedelli ithalat yoluyla gelebiliyor. Buna rağmen bakanların bazısı otomobil çokluğundan ve lüks oluşundan şikayetçi. O günlerde Türk sanayiinin ne durumda olduğunu merak edenlerin öğreneceği çok şey var tutanaklarda. Erbakan 'araştırma-geliştirme' alanına önem verilmesini, sanayi için ithalattan fon ayrılmasını, yerli üretilebilen makinaların ithalatının kısıtlanmasını, üniversite-sanayi işbirliğini ve bunların çıkarılacak yasalarla takviye edilmesini savunuyor. Şu satırları okuyalım: "Bizim memleketimizde önce demir-çelik sanayii kurulmalı, ondan sonra makine tezgahları kurulmalı ve ondan sonra da imalat yapacak fabrikalar tesis edilmelidir." Toplantıya bakan olmayan iki asker de katılmış o gün: Sami Küçük ve Sıtkı Ulay... Toplantı bitip ayrılırken konunun önemine binaen kendisini 15 gün sonra yeniden çağıracaklarını söylemişler Erbakan'a; BK olarak aynı konuda başka toplantılar da yaptıkları ve o toplantılarda adı da geçtiği halde kendisini bir daha çağırmamışlar... Bakanlar önünde tezini savunurken Erbakan'ın ABD ve İsrail dahil başka ülkelerden örnekler verdiği görülüyor. O sırada Türkiye ile aynı milli gelire sahip Brezilya'nın kendi otomobilini üretmeye başladığını birkaç kez tekrarlıyor. (Brezilya bugün kendi uçağını da üretiyor.) Brezilya yılda 120 bin otomobil üretmektedir 1960'larda ve Cumhurbaşkanı Kubiçik bir mühendisi bu işle görevlendirmiş, o da daha ilk yıl 30 bin otomobil üretmeyi başarmıştır... "ABD'de kullanılan Volkswagen arabalarının yüzde 95'i Brezilya'da üretilmektedir" diyor Erbakan... "Otomobil üretiminde kullanılacak kaliteli işçimiz var" tespiti de Erbakan'ın... Sonra söyledikleri sorunlarımızın sürekliliğine işaret ediyor: "Bugün Türkiye'de 300 bin sanat okulu mezunu, mühendis, teknisyen ve sanatkar vardır; bunların yüzde 5'i sanayi sahasında, yüzde 95'i başka sahalarda çalışmakta, çeşitli yerlerde katiplik, biletçilik yapmaktadır." "İmalat nasıl olacak?" sorusuna cevabı da şu: "İlk senelerde otomobil imalatında kullanılacak malzemenin yarısını Türk malı olarak imal etmek mümkündür. Otomobil için yeni bir yatırım yapılmasına da lüzum yoktur; bu hususta lüzumlu fabrikalar mevcuttur. Bunlar bugün yüzde 10 kapasite ile çalışmaktadırlar. (..) Böyle bir imalat belki montaj fabrikalarından da istifade edildiği taktirde ufak yatırımlarla tahakkuk ettirilebilir." "Devletin önderliğinde yapılmalıdır otomobil imalatı" görüşünde olduğunu da belirtmiş Erbakan... Sunumun ardından başlayan soru-cevap ve tartışma bölümü ibretle okunuyor. Kimi (Kemal Kurdaş) doğrudan "Biz geri kalmış bir memleketiz, yapamayız" demekte, işi "Zaten Brezilya bir deli tarafından idare ediliyor" iddiasına kadar vardırmakta. Kimi (Mehmet Baydur) "Çimento ve şeker fabrikaları kurduk da ne oldu? Bunlar bugün yük, memlekete hayır değil, felaket getiriyor" diyor... Prof. Koçak, 'Devrim' adlı otomobille ilgili ilk toplantının Erbakan'ın BK'da konuşmasından sadece üç ay sonra yapıldığını da not düşmüş... Görüyorsunuz, hiçbir şey gizli kalmıyor şu dünyada. Taha Kıvanç/Yeni Şafak
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() himmm...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() çok güzel bir başlıkmış gerçekten...
|
|
![]() |
![]() |
#4 |
![]() buram buram kokular geliyor ama çözemedim....
|
|
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Ne koktu acaba...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Renonun onune oyaki koyduk diye mars yazmak lazim
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Gerici diye baktıkları Erbakan hoca bunlardan 50 yıl ilerideymiş.
Bakanlar Kuruluna askerlerin de katılması mevzuyu gayet iyi özetliyor. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|