AK Gençliğin Buluşma Noktası
Forum Köşe Yazarlığı Ak Parti Forum Köşe Yazarları buraya.



 
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 02-25-2009, 09:52   #1
Kullanıcı Adı
alperen
Standart GENÇLİK ATEŞİ

GENÇLİK ATEŞİ
ALPEREN GÜRBÜZER



Her geçen gün ahlaki değerler ve milli bağlarımız erozyona uğruyor adeta. Zira ahlaki çöküntüyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla yeterli dini eğitiminin verilmemesi kayıp nesil doğuruyor.
Bir genç çocuk yaşta ebeveyninden ya da mübarek günler veya kandil geceleri camiide büyüklerinden ne gördüyse ancak o zaman dinini yaşama şansı yakalayabiliyor. Bu yüzden görmek deyip geçmemeli. Çünkü her şey görmekle başlar. Çocuk ibadetleri taklit ederek ilerler. Çocukluğunda taklidi yaşama şansı bulamayan, gençliğinde tahkike ulaşması çok zor olabilir. Bir genç çok küçük yaşta aile ortamında ne aldıysa onu kazanç kabul etmeli, okul çağına geldiğinde artık o çocuk kontrolümüzden çıktığını anlarız, hatta bu safhadan sonra söylenenler dayatma olarak algılanır genç nezdinde. Akıl-baliğ olmuş bir genç, ebeveynin sorumluluğundan çıkmış sayılır. Nitekim buluğa ermesiyle birlikte yapacağı ibadetler kendisi içindir, yapmazsa da sorumluluk kendisine aittir. Onun sevabını da, cezasını da Allah verir, biz veremeyiz. Biz ancak teşvik eder, motive etmeye çabalarız.
Eğitim önce aile ortamında taklitle başlar, okul evresi ve toplum yönlendirmesi derken bu süreç devam eder.
Unutmayalım ki Allah Rasulü ‘El Emin’ unvanının genç yaşta kazandı. El Emin güvenilir, itimad edilen demek. Nübüvvet öncesi bile El Emin sıfatıyla Hılfül fudul denilen faziletlerin korunması cemiyetinin(derneğinin) en genç üyesi olarak gençlere hayırlı amaçlar etrafında bir araya nasıl gelinebileceğini ve nasıl sivil inisiyatif sahibi olabileceklerinin örneğini kendi yaşantısında bizatihi sergilemişlerdir.
Peygamberimizin Nübüvvet yıllarında ise Mescid-i Nebevi’nin hemen yanı başında yüce dinimizin yayılması için Ehl-i Suffe diye adlandırılan gençlere eğitim için özel bir yer ayırması da manidardır. Asr-ı saadet devrinde cami ve cemaat anlayışı Ehl-i Suffe’den ayrı düşünülmezdi zaten. Onlar mescitlerin ışık yayan kandilleriydi çünkü.
Bugüne geldiğimizde camilerimizde bir gencin kusurundan dolayı yetişkinlerimiz adeta ateş püskürüp ön saflarda aralarına almamaktalar. Oysaki sürekli gençleri kınayarak bir yere varamayız, onları eleştirmekle kendimizden kopardığımızın farkındamıyız acaba? Doğru olana, güzel olana yönlendirmek varken gençlere bunca eleştiri niye?
Allah Rasulü’nün hayatında çocuklara selam vermekten tutunda onlarla hemhal olmanın yanı sıra onlarla oynamak bile var. Dahası var, bakın Habib-i Kibriya Efendimiz(s.a.v) namazda iken omuzuna çıkan çocuğun yere düşmesin diye secdeyi uzattığı da apayrı bir gerçek. Bugün bırakın çocuğun omuzumuza çıkmasını, secde önünden geçmesine bile tahammülümüz yok.
Asrı Saadette gençler baş tacı idi. Usame b. Zeyd (r.anh) on sekiz yaşında ordunun genç komutanıydı. Müslümanlar Mekke’den Medine’ye Hicret ettiklerinde müşrikler Allah Resulünü öldürmeye karar vermişlerdi, ama Hz. Ali o gün için yatağında yatacak kadar cesaret örneği sergilemesi planlarını bozmaya yetmişti. Hatta O bütün gazalarda özellikle Hayber’in fethinde kılıcın hakkını vererek Allah’ın arslanı övgüsüne mazhar olup hakiki bir gencin ne demek olduğunu ispatlamışta. Hakeza Kral Dukyanus’un sarayında iman mücadelesi verip de her türlü zevkü sefayı ellerinin tersiyle itip, mağaraya sığınan yedi genç diye tabir edilen Ashab-ı Kehf de öyledir. Yine kendisi bir köle iken göğsüne taş konularak ‘Ehad’ diye haykıran Bilal-i Habeşi de bir genç yürekti. Uhud’da Rasulüllah’ı korumak adına; anam babam sana feda olsun diyerek şehit olan Musab bin Umeyr (r.anh)’da gözü kara delikanlı bir gençti. Zira Habib-i Kibriya’nın ta önceden; İstanbul’u fetheden ne büyük asker, ne büyük kumandan dediği 21 yaşında ki Fatih Sultan Mehmet’de muzaffer bir genç padişahtı.
Allah-ü Teala akil baliğ olan 12–15 yaşlarındaki genci kul olma noktasında sorumlu kılarak muhatap kabül ederken, günümüzün sözde büyükleri 17–18 yaşlarındaki gençleri göz ardı edip muhatap bile almıyorlar. Oysa akıl yaşta değil baştadır. Üstelik Rasulü Kibriya Efendimiz üstünlüğün takvada olduğunu bildirmiş.
Numune-i imtisal genç yetiştirmek derdimiz davamız olmalıydı. Her örnek gencin özünde mutlaka bir Allah dostunun mayası vardır elbet. Ashab-ı Kiram Peygamberimizin nazarlarıyla sahabe şerefine erişti ve her biri yıldız hükmüne geçti. Yine gözlerden kaçmayacak bir nokta; her Padişahın arkasında bir manevi Sultanın varlığının inkâr edilemez gerçeğidir. Âlem boşluk kabul etmez, görünür görünmez kuvvetler genç ihtiyar demeden el ele, gönül gönüle vererek devletler kurmuşlar ve akabinde medeniyetler inşa etmişlerdir. İşte bu birliktelik taze ve genç bir nesil doğurmuştu. Sonradan ne olduysa o gençliği arar olduk hep.
Yasaklarla genç yönlendirilemez, istediğiniz kadar okulları meyhane ve birahanelerden uzak yerlere inşa ediniz, istediğiniz kadar televizyon proğramlarına; ‘16 yaşından küçüklerin izlemesi sakıncalıdır’ uyarılarını iliştiriniz, bu yöntemle sonuç alamazsınız. Bilakis meraklarını celp etmiş olursunuz. Bu anlayışla kızlı erkekli gruplar halinde dolaşan, yaşadığı anın zevkini çıkaran genç manzaraları hiç hayatamızda eksik olmaz. Peki, çözüm ne? Öncelikle sözüm ona kerameti kendinden menkul büyüklerin gençlere ön yargılı, baskıcı, dayatmacı vs. gibi yanlış tutumları terk etmelerini veya tüketim çılgınlığına kendini kaptırmış gençleri kültürel kuşatmaya karşı öz kaynaklarımızı su yüzüne çıkartmakla işe koyulmalıdır. Böylece tüm problemleri gerek dergi, gerek gazete, gerekse televizyon gibi kitle iletişim faaliyetlerini müspet manada kullanarak başarabiliriz.
Genç kuşaklarla aramızda mevcut olan derin ve onarılmaz kronik uçurumu; ‘ahir zamandır, eh ne yapalım’ demekle geçiştiremeyiz. Problemlerin kaynağında önce büyüklerin kendilerini bu konuda sorgulamamaları söz konusudur. Derler ya, her türlü problemin çaresi var, bir ölüme çare yoktur diye. O halde suçu ne ortama, ne gencin kendisine, ne de zamana bağlayamayız. Bu saydıklarımıza isnad ettiğimizde anlık düşünüyor, kılıf uydurmuş oluyoruz demektir.
Her nedense gençlere karşı davranışlarında zorlaştırmayın, kolaylaştırın ölçüsünü hep unutur olduk. Gençlere karşı nasıl bir tavır takınacağımızı, dalga dalga gençliği tehdit eden kültürel yozlaşmaya karşı her hangi bir alternatif metot ve araçları geliştireceğimizi bilemedik, hatta üretemedik. Allah-ü Teala’nın vaadi var; bu dini kıyamete kadar koruyacağına dair. Madem din her an, her dem var olacak, o halde şartlar ne olursa olsun ideallerimizi yaşatmalı, ötelere kanatlandırabilmeli. Tufan her dem varsa, kurtuluş gemisi de her an, her daim var. Yeter ki arayalım, gayret edelim. Gayret olan yerde şeytan kaçar da.
Gençlere evvela güvenmeliyiz, gereksiz kaygılara kapılarak kendimizi heder ediyor, onlarla didişmeyi tercih ediyoruz. İslam’ı sevdirmek varken, Allah belanı versin demek doğru mu? Bir gencin başına gelebilecek felaketi; ‘Sen buna müstehaksın, sen bunu hak ettin, bu bir Allahın uyarısıydı’ söylemekle nereye varabiliriz ki?
Babası veya annesi amansız bir hastalığın pençesine düşüp öldüğünde, ölümün nedenini yetim kalan sekiz yaşında kalan bir çocuğun işlemiş olduğu suçun sonucu olarak yorumlayabilir miyiz? Bu durumda ebeveynsiz kalma cezasını çekmek bir çocukmu üstlenmiş oluyor? Ceza ve mükâfat Allahtan, teşvik ve takdir bizden olmalı. Bir genç namaz kılarken bizden çekindiği için kılıyorsa bir yerde hata var demektir. Rıza-i Bari esas olmalı çünkü.






Olaylara tek pencereden bakamayız, değişik boyutlarında olabileceğini fark etmeli, hayata gri tonlarla bakmayı öğrenebilmeli. Nitekim dinimizde helal ve haramın yanında mubah ve mekruhda vs. var. Her şeyden öte kurtuluşa çağrı tevbemiz var. İstersen tevbeni bin defa da bozsan yine gel diyen Mevlana’mız var. O zaman tüm bu gerçeklere rağmen genci hor görme yaklaşımı niye? İyi ile kötüyü ayırd etmeyi öğretmek varken, bu öfke bu şiddet neyin nesi?
Baskıya dayalı aile ortamları çocuğu ileride her şeye karışan bir yapıya büründürür. Böylece kâmil yaşta eleştirel birey olarak topluma karışır ve hayatı anlayamaz da. Zavallı genç delikanlı bu durumda ne yapsın, zamanında kendisi gibi kalabilmesine izin verilmemiş ki. Oysa İslamiyet her doğan çocuğun müslümanlık fıtratı üzerine doğduğunu beyan ediyor. Fıtratımız madem böyle, peki bu kültürel erozyon nerden çıkıverdi karışımıza. Tabiî ki ebeveynler, çevre ve okul derken yanlış öğretiler genç bireyin kendisi gibi kalmayı ve eşyanın tabiatını muhasebe edebilecek olgunluk sergileyememe durumuna neden oluyor. Bu yüzden atalarımız kulağımıza küpe olsun diye ‘ağaç yaş iken eğilir’ sözünü söylemişler.
Nasıl ki, defineciler maden ararken kılı kırk yarıp hedefine ulaşmak için gayret gösteriyorsa, insan eğitimi de aynen öyledir. Dolayısıyla hassas olmak zorundayız
Önce örnek olacağız, sonra da; sana gelen sende dirilecek. İşte ölçü bu.
Eğer bugün geçmişte olduğu gibi 7–8 yaşlarında Kur’anı ezberlemiş, 10–15 yaşlarında ilmihal bilgisini halledip yirmi yaşında kitap yazacak düzeye gelmiş genç göremiyorsak, belki de çocuk daha doğar doğmaz sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okunmadığı veya dualar ve ilahilerle beslenilmediği, hatta âlimler meclisinden bulunmayışı ya da helal süt emmeyişi gibi bir dizi genel hasletlerden uzak kalışında aramalı...
İslam âlimlerinin gençliğe yönelik risale yazmamaları canlı bir medeniyetin yaşanmasıyla ilgili olsa gerektir. Niye yazsınlar ki, o devirlerde çocuk doğar doğmaz sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunarak eğitime adım atıyordu. Şimdilerde uygarlık adı altında gençlik makyajlanıp, işte eğitim bu diye yutturuluyor. Fakat gel gör ki içi boş modernlik sunulduğundan itibaren gençlik sorunları gündemden hiç düşmedi, düşmez de. Yinede ümit varız, mayamızda mevcut olan ruh köküne sadık o gençlik ateşi her an filizlenip dal budak salabilir de. Neden olmasın ki?
Vesselam.

 

alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi