07-20-2016, 18:40 | #1 |
Genelkurmay Başkanının Yaveri Levent Türkkan'dan İtiraf: DarbeGirişimini Cemaat Yaptı
Hulusi Akar'ın yaveri Türkkan'dan bomba cemaat itirafı!
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın yaveri Levent Türkkan, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili soruşturmada cemaat itirafında bulundu. Türkkan, "Paralel Yapı üyesiyim. Gülen cemaatindenim" dedi. Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınan Türkkan, savcılık ifadesinde, "Ben paralel yapı üyesiyim" diyerek Fethullah Gülen'e yıllarca gönüllü olarak hizmet ettiğini, bugüne kadar cemaatteki abilerine itaat ettiğini, onlar tarafından verilen emirlere bugüne kadar harfiyen riayet ettiğini itiraf etti. Türkkan'ın anlattığına göre 1990'dan sonra TSK'ya girenlerin yüzde 70'i Fethullah Gülenci... Cemaatte irtibat hâlinde olduğu kişilerin Murat, Selahattin ve Adil kod adlı şahıslar olduğunu aktaran Türkkan, şöyle devam etti: "Bunlardan Murat'ın evini biliyorum. Konya yolu civarındadır, gösterebilirim. Diğerlerinin ve tamamının ne iş yaptıklarını ayrıca adres ve açık kimlik bilgilerini bilmiyorum. Bu abilerle Murat'ın evinde ayda bir ya da iki ayda bir rutin görüşmelerimi yapıyordum. Ben bugüne kadar Fethullah Gülen cemaatinin vatan haini olduğuna hiçbir zaman inanmamıştım. Sadece onların Allah rızası için çalıştıklarını düşünüyordum. Ancak darbe teşebbüsü ve sonrasında ne olduklarını anladım. Bu yapı ve bu yapıya mensup olanlar için vatan haini tabiri az gelir. Artık biliyorum ki bu yapı mensupları cani ruhlu kişilerdir. Fethullah Gülen'i bizzat hiç görmedim ancak söylediklerim onun için de geçerlidir." "CEMAATİN EKMEĞİNE TUZ BİBER OLDU" Bursa Karacabey'den fakir bir çiftçi ailesinden geldiğini anlatan Türkkan, babasının yevmiye karşılığı çalıştığını, 5 kardeşin en küçüğü olduğunu söyledi. Fethullah Gülen cemaatiyle ilk defa ortaokul döneminde tanıştığını belirten Türkkan, şunları kaydetti: "O tarihlerde Bursa Cumhuriyet Lisesi Ortaokul kısmında okuyordum. İyi ve geleceği parlak bir öğrenciydim. Ortaokulda cemaatin abileriyle tanışmıştım. O tarihte Serdar, Musa kod adlı üniversite öğrencisi abiler vardı. Ben lisenin resmî pansiyonunda kalıyordum. Bu abiler pansiyona gidip geliyorlardı. Ben ve benim gibilere namaz kıldırıyorlardı. Sonra beni kendi cemaat evlerine götürmeye başladılar. Ben 5 yaşından beri subay olmayı hayal ediyordum. Ailem de beni bu şekilde kanalize ediyordu. Benim bu idealim cemaatin ekmeğine tuz biber oldu. Benim subay olmak istememe çok memnun oldular. 1989 yılında Işıklar Askerî Lisesi'nin sınavlarına girdim. Sınavı kendi bilgilerimle kazanacağımdan emindim, cemaatteki abilerim de emindi. Fakat yine de bana sınav olmadan önceki gece yarısı getirip soruları verdiler. Soruları Serdar abi getirmişti. Elinde bilgisayar çıktısı şeklinde sorular vardı. Şıkların üzerine cevaplar işaretlenmişti. Zaten bildiğim şeylerdi. Okudum, ezberledim. Bursa merkezde bir cemaat evinde bana bu soruları verdiler. Soruları benden başkalarına da verdiklerini değerlendiriyorum. Ancak kime verdiklerini isim isim bilmiyorum. Yıllar sonra Serdar ve Musa abilerle irtibatım kalmadı. Aradan zaman geçtiği için onların kimliklerinin tespitine ilişkin bilgi de veremem. Fakat fotoğraflarını görsem tanıyabilirim. Bu şekilde askerî lise sınavlarını kazandım. Hatırladığım kadarıyla yüz küsuruncu olmuştum. Dereceye giremedim. Çünkü hatırladığım kadarıyla kasıtlı olarak soruların tamamını bana göstermemişlerdi. Işıklar Askerî Lisesi'ndeyken Serdar ve Musa abilerle görüşmeye devam ettim. Ayda bir kez görüşüyorduk. Genelde hafta sonu geliyorduk, namaz kılıyorduk, sohbet ediyorduk, Fethullah Gülen'in kitaplarını okuyorduk. Abilerim bana deşifre olmamak için askerî lisede tuvalette abdest almayı ve ima ile namaz kılmayı öğretmişlerdi. İma ile namazı istediğimiz yerde kılıyorduk. Namazı zihnen düşünüp dualarını içimden okuyordum." Herhangi bir siyasi kanala yönlendirilmediğini, şu an itibarıyla da kemikleşmiş herhangi bir siyasi görüşünün bulunmadığını aktaran Türkkan, "Genelde AKP'ye oy verdim. Sandığın başına gittiğimde oyumu o dönemin koşullarına göre kullandım. Askerî lisedeyken önce iki yıl Serdar abi, sonrasında da Musa abi benimle ilgilenmişti. Askerî lise döneminde cemaatten abilerim bana herhangi bir görev vermediler. Ben de cemaat adına herhangi bir faaliyette bulunmadım. Tek göreviniz ifşa olmamak diye öğretiyorladı." ifadesini kullandı. CEMAATLE AYLIK GÖRÜŞMELER YAPTIM Türkkan, 1993 yılında askerî liseyi bitirince sınavsız doğrudan Kara Harp Okuluna kayıt yaptırdığını, bu şekilde Ankara'ya geldiğini, birinci sınıfta cemaatle arasında bir kopukluk olduğunu belirterek, "Açıkçası o tarihte bir müddet ben de kendimi sorguladım. O tarihte kız arkadaşlarım vardı. Bu duruma cemaatten abiler kızıyorlardı." diye konuştu. Kara Harp Okulunda cemaatle ilgili herhangi bir faaliyette bulunmadığını savunan Türkkan; İstanbul, Trabzon, Diyarbekir, Lefkoşa, Kızıltepe ve en son Ankara'da görev yaptığını, kıtalarda sürdürdüğü görevler sırasında cemaatle aylık görüşmeler yaptığını, bulunduğu yere göre cemaatte irtibatta olduğu ağabeylerinin sürekli değiştiğini anlattı. Bağlı bulunduğu ağabeylerinin asker olmadığını, hepsinin üniversite mezunu olduğunu ifade eden Türkkan, bu kişilerin mesleklerini hiçbir zaman sorgulamadıklarını belirterek, bu kişilerin, kendilerine "Bize sormayın, işinize bakın, dersinizi okuyun." dediklerini aktardı. Lise ve harp okulu dışında görev yaptığı yerlerdeki ağabeylerinin isimlerini hatırlamadığını, bu kişilerin kod adı kullandığını ancak gördüğünde bunları simalarından tanıyabileceğini dile getiren Türkkan, darbe girişi olayına kadar cemaati "Allah rızasını gözeten bir yapı" olarak gördüğünü, Fethullah Gülen'in de "ilahi bir kimliğinin bulunduğuna inandığını" ileri sürdü. GENELKURMAY BAŞKANI ÖZEL'İ SÜREKLİ DİNLİYORDUM Türkkan, 2011 yılında, şu anda emekli olan bir albayın, kendisini, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'e, emir subayı yardımcılığı için önerdiğini belirterek, 2011-2015'te Genelkurmay Başkanı Özel'in emir subayı yardımcısı olarak çalıştığını, emir subayı emekli olunca kendisinin emir subayı olduğunu kaydetti. Genelkurmay'da emir subayı olduktan sonra cemaat yapılanması adına kendisine verilen örgütsel görevleri de yerine getirmeye başladığını anlatan Türkkan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Genelkurmay Başkanı Necdet Özel paşayı dinleme cihazıyla sürekli dinliyordum. İki boğum parmak ucu kadar radyo diye tabir edilen dinleme cihazını her gün paşanın odasına herhangi bir yere koyup akşam da çıkarken alıyordum. Kendi hafızası vardı. 10-15 saat ses kaydı alabilecek kapasitesi vardı. Murat abiden önceki ismini hatırlamadığım Türk Telekom'da çalışan abi cihazı bana verdi. Cihazı evinde vermişti. Evi İncek'te Alacaatlı tarafındaydı. Gitsem evini bulabilirim. Bana dinleme cihazını verip paşanın sesini kaydetmem talimatını verdi. Bana 'Sadece bilgi amaçlı dinleyeceğiz, bir şey olmayacak' dedi. Ben de sorgulamadım, cihazı aldım. Paşanın sesini her gün kaydettim. İki, üç cihaz vardı. Haftada bir dolan cihazı cemaat abime götürüp veriyordum. Boş olanları alıyordum. Ben hiçbir zaman kaydettiğim sesleri dinlemedim. Nitekim benim o cihazları bağlayıp dinleyeceğim teçhizatım da yoktu. Arada sırada Genelkurmay Başkanının odasında dinleme cihazı araması yapılıyordu. Doğal olarak ben bu aramanın ne zaman yapılacağını bildiğim için cihazı koymuyordum. Dinleme cihazıyla ilgili herhangi bir olumsuzluk yaşamadım. Bana verilen görevi harfiyen yaptım." Türkkan, "Necdet Özel paşa döneminde iki yıl Hulusi Akar paşa, iki yıl da Yaşar Güler paşa Genelkurmay 2. Başkanlığı görevini yürütmüşlerdi. Her ikisinin de emir subayı arkadaşım olan Binbaşı Mehmet Akkurt'tu. Mehmet Akkurt da Fethullah Gülen cemaatinin bir mensubudur. Ses kayıtlarını onunla birlikte yaptık. O da isimlerini belirttiğim Genelkurmay 2. Başkanlarının odasına dinleme cihazı yerleştiriyordu. Onun cemaat abisinin kim olduğunu bilmiyordum. Şu anda Mehmet Akkurt'un nerede olduğunu, gözaltında olup olmadığını bilmiyorum. Darbeye teşebbüs günü onun görevi Genelkurmay 2. Başkanını etkisiz hâle getirmekti. Tahminen silahlı kuvvetlerde ne olup bittiğini bilmek için cemaat bu paşaları dinliyordu." dedi. "ORDUYA ALINAN SUBAYLARIN YÜZDE 60-70'İ CEMAATÇİDİR" Levent Türkkan, "Ben, Genelkurmay Başkanı değiştiğinde Hulusi Akar'ın emir subayı olduğumda ses kaydı işini bıraktım. Murat abi bana emir subayı olduktan sonra 'Dinleme cihazını sen bırakmayacaksın' dedi. Birkaç ay sonra öğrendim ki aynı işi Serhat ve soyadını bilmediğim Şener isimli başçavuşlara yaptırmışlar. Serhat ve Şener başçavuşların ikisi de Hulusi Akar paşanın emir astsubaylarıydı." ifadesini kullandı. Türkkan, şöyle devam etti: "Cemaatte kesin bir şekilde gizlilik ve ketumiyet vardır. Herkes kendi abisini bilir, gider dersini yapar, namazını kılar, sohbetini yapar, kendi işiyle ilgili verilen görevleri yapar, fazlasını bilmez ve sormaz. Benim şahsi kanaatim 1990'lı yıllardan bu yana sınavla okullardan gelen ve orduya alınan subayların yüzde 60-70'i cemaatçidir. Genelde cemaatçi olan subaylar kurmay subaylardır. Bu benim cemaatçi olarak tahminim. Somut bir delilim yoktur. Kesin cemaatçi olduklarını bildiğim Binbaşı Mehmet Akkurt, başçavuşlar Serhat ve Şener, Yüzbaşı Serdar Tekin, konut astsubayı başçavuş Veysel Tokmak, korumalardan Başçavuş Ömer Gürsel Çetin, Abdullah Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel, diğer özel kalem Hüseyin Hakan Öcal, Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan, Cumhurbaşkanı başyaveri Albay Ali Yazıcı, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Muhsin Kutsi Barış, Genelkurmay 2. Başkanı eski koruması yüzbaşı Abdurrahim Aksoy, 2. Başkan Özel Kalem Müdürü Yarbay Bünyamin Tuner, onun yardımcısı binbaşı Recep, Personel Başkanlığında Şube Müdürü Albay Cemil, Korgeneral Mustafa Özsoy, Korgeneral Salih Ulusoy, Albay Muharrem Köse, personel dairesinde görevli Tuğgeneral Mehmet Partigöç adlı kişilerdir. Bunlar benim tahminime göre yüzde 99 cemaatçidir. Askerin içinde birini, diğerine abi olarak görevlendirmiyorlardı. Abilik, bizim gözümüzde cemaate bir üst görev değil, daha bilgili, kitap okuyan, dinî bilgileri çok olan kişidir. Aynı zamanda görev verdiğini de gözardı etmemek gerekir. Örneğin ben, abilerin bana verdiği paşaları dinleme görevini yerine getirdim." DARBE YAPILACAĞINI PERŞEMBE ÖĞRENDİM Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine yönelik Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturma kapsamında gözaltına alınan Türkkan, savcılık ifadesinde, darbe yapılacağını 14 Temmuz 2016 Perşembe günü saat 10.00-11.00 gibi öğrendiğini, Genelkurmay Başkanı Danışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan'ın kendisine darbe plânlandığını söylediğini aktardı. Yıkılkan'ın, "Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve orgenerallerin tek tek alınacağını, sessiz sedasız işin biteceğini, işin 15 Temmuz'u 16 Temmuz'a bağlayan gece saat 03.00'te yapılacağını" belirttiğini anlatan Türkkan, ifadesinde şunları kaydetti: "Beni sigara içmek için dışarı çağırdı. İkimiz yalnızken bu bilgileri verdi. Ayrıca bana darbenin yapılacağı gün görevimin Hulusi Akar Paşa'yı etkisiz hâle getirip işi kolaylaştırmak olduğunu söyledi. Yine söylediğine göre, Hulusi Akar Paşa'yı etkisiz hâle getirdikten sonra özel kuvvetler gelip alacaktı. Orhan Yıkılkan'ın bana verdiği görevi sorgulamadan kabul ettim. O gece benden sorumlu olan Murat abimin Konya yolunda Opet'in arka tarafındaki evine gittim. Bu konuyu duyunca biraz da darbe haberini alınca neler olduğunu anlamak için merak üzerine gittim. Rutin görüşmemiz yoktu. Normal zamanda abinin evine haberleşerek gideriz, gitmemiz gerekir, ancak önemli bir durum olduğu için bu defa habersiz gittim. Orada daha önceden tanıdığım Adil ve Selahattin abiler vardı. Ev Murat abinin olmasına rağmen o yoktu. Selahattin abi Murat abinin bir üst sorumlusu, Adil abi ise Selahattin abinin bir üst birim sorumlusu olan kişilerdir. Bana niye geldiğimi sordular. Darbeyle ilgili herhangi bir bilgi vermediler. Ben onlara 'yarın akşam bir faaliyet olacak bilginiz var mı?' diye sordum. Sorunca bana kızdılar, 'sen nerden biliyorsun, bundan kime bahsettin, sana bunu kim söyledi' dediler. Ben de Albay Orhan Yıkılkan'ın söylediğini onlara bildirdim. Orhan Yıkılkan'ı tanıyorlardı. Nereden tanıdıklarını bilmiyorum. Bana sıkı sıkı tembih ettiler. 'Bu konuyla ilgili hiç kimseye, hiçbir yerde, hiçbir şey söylemeyeceksin, olay çok gizli şekilde devam edecek, deşifre olmayacak' dediler. Bana verilen görevle ilgili herhangi bir şey söylemediler. Bu şekilde oradan ayrıldım. Başka unuttuğum için ifade etmedim, Mehmet Akkurt da benimle Murat abinin evine gelmişti. Evde Adil abi, Selahattin abi ben ve Mehmet Akkurt olmak üzere 4 kişi vardık, başka kimse yoktu." Yaver Levent Türkkan, Orhan Yıkılkan'ın kendisine verdiği görev için ekibinde yer alan Serdar Tekin ve başçavuşlar Serhat Pahsa, Veysel Tokmak, Abdullah Erdoğan ve ismi Şener olan bir başka başçavuşun da cemaatçi olduğunu belirtti. Yıkılkan'ın kendisine tebliğ ettiği görevi ekibindeki bu kişilere perşembe günü peyderpey ve teker teker aktardığını, kimsenin itiraz etmediğini ifade eden Türkkan, Yıkılkan'ın ayrıca Genelkurmay Başkanı Akar'ın korumalarından Başçavuş Ömer Gürsel Çetin'in, Binbaşı Mehmet Akkurt'un emrinde olacağını söylediğini aktardı. MEHMET DİŞLİ CEMAATÇİDİR Türkkan, 15 Temmuz günü öğleden sonra Albay Yıkılkan'ın kendisini aldığını, birlikte Tümgeneral Mehmet Dişli'nin odasına gittiklerini belirterek şu ifadeleri kullandı: "O da cemaatçidir. Mehmet Dişli Genelkurmay Proje Yönetim Daire Başkanıdır. Odada sadece üçümüz vardık. Girer girmez darbeye ilişkin mevzuyu konuşmaya başladık. Mehmet Dişli darbe teşebbüsü başladığında ilk önce Hulusi Akar Paşa'nın odasına tek başına gideceğini, onun kabul etmesi hâlinde darbe faaliyetinin başına geçirileceğini bize söyledi. Bunu söylerken bize 'Genelkurmay Başkanına, (Sen Kenan Evren olacak mısın, olmayacak mısın) diye soracağım' şeklinde beyanda bulundu. Genelkurmay Başkanına darbeyi tebliğ ederken, kendisini sevdiğimizi, saydığımızı, kabul etmesi hâlinde darbeninin başına geçireceklerini söyleyeceğini bize bildirdi. Elinde bir not kâğıdı vardı. Oraya Genelkurmay Başkanına söyleyeceklerini tek tek yazmıştı. Söylediğine göre Hulusi Akar darbe faaliyetinin başına geçmeyi kabul ederse Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Akın Öztürk olacaktı. Gece yarısı 03.00'te faaliyet başlayacağı için saat 02.30'da Genelkurmay Başkanının konutunda buluşacağımızı kararlaştırdık. Aramızdaki konuşmalara göre Hulusi Akar Paşa teklifi kabul etmezse ben ve ekibim etkisiz hâle getirecektik. Bu konuda eski Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel ve yeni Özel Kalem Müdürü Yarbay Hakan Öcal'ın bana yardım edeceğini söylediler. Özel Kuvvetler'den gelen personel Hulusi Akar Paşa'yı alıp götürecekti." HULUSİ AKAR YAPILAN TEKLİFİ KABUL ETMEDİ Orhan Yıkılkan'ın konudan Dişli'den daha çok bilgi sahibi olduğunu anladığını bildiren Türkkan, Hulusi Akar Paşa'ya yapılan teklifin diğer kuvvet komutanları ve orgenerallere yapılmayacağını belirtti. Hulusi Akar'ın teklifi kabul edip kuvvet komutanları ve diğer orgeneralleri darbe faaliyetinin içine çekeceğinin düşünüldüğünü anlatan Türkkan, "Hulusi Akar kendisine yapılan teklifi kabul etmedi. O kabul etmeyince kuvvet komutanlarını da ikna edemediler. Bu durumdan hareketle bir noktada Hulusi Akar'ın kendisine yapılan teklifi kabul etmemekle darbe girişiminin başarısızlığının yolunu açtığını söyleyebiliriz." ifadesini kullandı. Darbenin gerçekleştirilmesi hâlinde kullanılması için hazırlanan listede Genelkurmay Başkanının isminin karşısının boş bırakılmasının nedeni de sorulan Türkkan, Akar'ın vereceği cevap belli olmadığı için bunun yapılmış olabileceğini kaydetti. "Bildiğim kadarıyla Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı cemaatçi değildir" diyen Türkkan, söz konusu listede Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın atandığı görev kısmının neden boş bırakıldığını, Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi'nin atandığı görev kısmına "devam" ibaresinin neden yazıldığını bilemediğini belirtti. Listede "darbeden sonra görevine devam" diye yazılanların güvendikleri kişiler olabileceğini ifade eden Türkkan, listeden haberi olmadığını savundu. OLAYLAR HIZLI GELİŞTİ Levent Türkkan, 15 Temmuz günü saat 20.00-21.00 arasında Genelkurmay Başkanı Akar'ın makamında olduğunu, kendisinin de orada bulunduğunu anlatarak şunları kaydetti: "Olaylar çok hızlı gelişti. Genelkurmay Başkanı Akar en son MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile 1 saatten fazla görüştü. Hakan bey zaten sürekli bize gelirdi, biz ona giderdik. Komutanla ikisi birbirlerini severlerdi. Bu görüşmede olağanüstü bir buluşma hissetmedim. Hakan Fidan makamdan ayrıldıktan çok kısa süre sonra özel kuvvetlerden 20 civarında tam teçhizatlı asker karargâha girdi. Orhan Yıkılkan da Mehmet Dişli de oradaydı. Mehmet Dişli, Komutanın kapısını çalıp içeri girdi. Dişli Paşa içeride 5 dakika civarında kaldı. Aralarında ne konuştuklarını duymadık. Dışarı çıktığında 'ortada, girin' dedi. İçeriye ben, Yüzbaşı Serdar Tekin, Başçavuş Abdullah, Özel Kalem Müdürü Albay Ramazan, Orhan Yıkılkan ile girdik. Dişli Paşa da oradaydı. Hulusi Akar Paşa, Dişli Paşa ve bizlere hitaben 'Yanlış yapıyorsunuz, bu böyle olmaz' dedi. Benim elimde tabanca vardı. Hulusi Paşa makamının yanındaki masada sandalyede oturuyordu. Tabanca elimdeyken Hulusi Paşa'ya 'Komutanım sizi koltuklara alalım' dedim. O da herkes içeri girince panik yaptı ve 'Bana su getirin' dedi. Serdar Yüzbaşı su getirdi. Alıp içti. Ben 'Abdest alıp namaz kılacağım, üzerimi değiştireceğim' dedi. Arka taraftaki dinlenme odasına Serdar yüzbaşı ve Abdullah başçavuşla birlikte girdiler. Orada üzerini değiştirdi, namazını kıldı. Kıldığı namaz vakit namazı mıydı ne namazıydı açıkcası bilemiyorum. Arada kendisi bizlere hitaben 'Yanlış yapıyorsunuz' diyordu. Ben, Hulusi Paşa'ya 'Komutanım, yıllardır yanınızdayım. Hiç sizi üzdüm mü, size hainlik yaptım mı? Lütfen dediklerimizi yapın. Hiçbir sorun çıkmayacak' dediğimi hatırlıyorum. Karşılığında ne cevap verdiğini hatırlamıyorum. Namazı bittikten sonra montunu giydi. Özel Kuvvetlerden gelen görevliler koluna girip alıp götürdüler." OLAYLARI TELEVİZYONDAN İZLEDİK Hulusi Akar'a çıkışa kadar koruma Abdullah Erdoğan'ın refakat etmiş olabileceğini belirten Türkkan, ifadesine şöyle devam etti: "Bindirildiği helikoptere o da binmiş olabilir. Bana 'sen gelmeyeceksin' dediler. Orada kaldım, makamı emniyete aldım. Komutanın şahsi malzemelerini topladık, çantasına yerleştirdik, çantasını oraya koyduk. Ben o gece hep makamdaydım. Herhangi bir gelen giden olmadı. Yanımda Serdar yüzbaşı ve başçavuşlar Serhat ve Şener vardı. Birlikte oturduk, olayları televizyondan izledik. Bir şey konuşmadık, öylece bekledik. Komutanı götürdükten sonra Dişli Paşa beni telefonla aradı. Komutanın eşini aramam konusunda isteği olduğunu söyledi. Bunun üzerine hanımefendiyi askerî hattan aradım. 'Komutanımız iyi, hiç problem yok' gibi rahatlatmak adına bir şeyler söyledim. Konuşurken ağlıyordu. Ben 'o gece makama kimse gelmedi' dedim ama Albay Yıkılkan özel kalem müdürü odasındaydı, onun yanına girip çıkanın haddi hesabı yoktu. Orada bir noktada darbe faaliyeti kısmen organize ediliyordu, ancak ilerleyen zamanlarda konuşulanlardan televizyondaki haberlerden esas faaliyetin Akıncılar Üssü'nde organize edildiğini anladım. Benim bulunduğum bölümde karargâhın içinde herhangi bir arbede, çatışma, yaralanma olmadı." Türkkan, Genelkurmay Başkanlığının etrafının "kıyamet günü gibi" olduğunu, vatandaşların toplandığını, polislerin geldiğini, zaman zaman silahların ateşlendiğini, F-16'ların alçak uçuş yaptığını anlattı. TBMM'nin bombalandığını televizyondan öğrendiğini belirten Türkkan şunları kaydetti: "Bombaların patladığını, sivil halkın zarar gördüğünü öğrendikçe pişman olmaya başladım. Yapılanlar katliam gibiydi. Benim Allah rızası için çalıştığını düşündüğüm cemaatin girişimiyle bunlar yapılıyordu. Sabah saat 09.00 sıralarında karargâhtaki koridor, darbeye iştirak edenlerle dolup taştı. Herkes aralarında 'başarısız olduk teslim oluyoruz' diye konuşuyordu. Tuğgeneral Mehmet Partigöç olayı yönlendiriyordu. Teslim olmak için askerî savcı ve merkez komutanlığından personel istedi. İstenen kişiler gelince personel teslim oldu. Serdar yüzbaşı ve ben o gruptan 10 dakika sonra teslim olduk. Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı Paşa'yı cep telefonumdan aradım. Makama gelip gittiği için tanıyordum. Komutanım 'gelin makamı size teslim edeyim' dedim. Kabul etmedi, 'Diğerleriyle teslim ol' dedi. Bunun üzerine Serdar yüzbaşı ile kapının önüne çıktık. Özel Kuvvetlere teslim olduk. Onlar da bizi polislere teslim ettiler. Bizi Başkent Spor Salonu'na götürdüler. Teslim olurken herhangi bir şekilde direnmedim. Samimi olarak pişmanım. Sadece darbeye iştirak etmekten değil, Fethullah Gülen cemaati mensubu olmaktan dolayı da çok pişmanım. Olayların içindeyim, bu yüzden sorumluluğum var, fakat ben vatan haini değilim. Polise, sivil vatandaşa kesinlikle silah sıkmam. Sıkmadım da. Darbe girişimi sırasında sivil vatandaşa, polise silah sıkılmasını, bomba atılmasını, tank sürülmesini kesinlikle tasvip etmem mümkün değil. Anlattıklarım, söylediklerim samimidir. Tüm bildiklerimi anlattım. Özellikle emniyetteki sorgu sırasında bu şeyleri söylemeye ikna edilmediğimi belirtmek istiyorum. Ben emniyette beklerken kâğıt kalem isteyip kendi ifademi yazdım. Bu şekilde ifade vermem yönünde bir telkinde bulunan olmadı. Bu anlamda yasal olarak mümkünse lehime etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istiyorum." Kaynak İnternet Haber 20.07.2016
Konu Cihannur tarafından (07-20-2016 Saat 18:45 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
07-21-2016, 05:42 | #2 |
Tutuklanan generalden FETÖ itirafı!
Darbe girişimi sonrası tutuklanan Tuğgeneral Uğur Şahin ifadesinde, "FETÖ'nün bu kadar güçlü olduğunu ben de bilmiyordum" dedi. Darbe girişimine yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınan Genelkurmay Başkanlığı Personel İşlem Daire Başkanı Tuğgeneral Uğur Şahin, "Bu darbe girişimini askeriyede olduklarını bildiğimiz FETÖ denilen grubun yaptığı kanaatindeyim. Bu kadar güçlü olduklarını ben de bilmiyordum" diye konuştu. Tutuklu generallerden Uğur Şahin ifadesinde, "Ben darbe teşebbüsü yapanların içinde yer almadım. Darbe girişiminde bulunanları engellemek, darbeyi bastırmak için çaba sarf etmediğim iddia ediliyor ise de silahım ve imkânım olsaydı çaba sarf ederdim. Türkiye'ye verilmiş en büyük zararlardan bir tanesi ile karşı karşıyayız." dedi. Darbe girişimine yönelik Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve ardından sevk edildiği Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'nce tutuklanan Şahin'in savcılık ifadesine ulaşıldı. Tuğgeneral Uğur Şahin, 15 temmuz darbe girişiminde gözaltına alınmıştı. Uğur Şahin 'cemaatçi' olmadığını öne sürdüğü ifadesinde 'Bu kadar güçlü olduklarını ben de bilmiyordum' dedi. Darbe girişimi içinde yer almadığını belirten Şahin, haricen öğrendiğine göre darbenin şûra üyesi Orgeneral Akın Öztürk başkanlığında yapıldığının söylendiğini aktardı. Gözaltında iken Akın Öztürk'ün de yanında olduğunu anlatan Şahin, Öztürk'ün, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar tarafından olayları yatıştırmak için görevlendirildiğini söylediğini ifade etti. BU KADAR GÜÇLÜ OLDUKLARINI BEN DE BİLMİYORDUM Şahin, "Bu darbe girişimini askeriyede olduklarını bildiğimiz FETÖ denilen grubun yaptığı kanaatindeyim. Bu kadar güçlü olduklarını ben de bilmiyordum." diye konuştu. Uğur Şahin ifadesinde, darbe yapıldığını öğrendiği andan itibaren neden darbeyi bastırmak için herhangi bir vatani ve şahsi çaba sarf etmediğine ilişkin ise şunları söyledi: EMİR ASTSUBAY SABAH ODAMA GELDİ "Bu çabayı gösterebilmem için elimde silah, imkân olması gerekirdi. Karargâhın dış kapıları kilitliydi. Bu nedenle bu çabayı gösteremedim. Emir astsubayı Mehmet Adıgüzel sabah 06.00 sıralarında tabancasıyla odama kadar geldi. 'Silahla nasıl geldin buraya kadar' dedim. Kapıda beni tanıyan bir emir astsubayına rastladım. Sivil olduğu için o bana refakat etti. Geçmemi sağladı. Emir astsubayım benim odama geçtikten sonra bir ihtiyacım olup olmadığını sordu. 'Karargâhta sıkıntı görülüyor bir saate kadar netleşir' dedi ve odasına geçti." WHATSAPP GRUBUNDAN MESAJLAŞTIK Odada bulunduğu süre zarfında yakınlarından telefonlar geldiğini ve onlara iyi olduğunu bildirdiğini anlatan Şahin, sözlerine şöyle devam etti: "Askerî lisemizin ve harp okulumuzun Whatsapp grubu vardı, orada mesajlaştık. Whatsapp gruplarında ben herhangi bir şey yazmadım. Yazanları takip ettim. Sadece olaylara müdahale etmek için giden bir devre arkadaşım için başsağlığı diledim. Whatsapp gruplarında 'olayları bilen var mı' diye yazılar vardı. ATAMA LİSTELERİ PAYLAŞILDI Whatsapp gruplarında atama listeleri paylaşıldı. Darbecilerin hazırladığı bu listelerden birinde benim atama ismim vardı. Benim görevim Genelkurmay Başkanlığı Personel İşleri Daire Başkanı idi. Darbecilerin listesinde benim görevim devam şeklinde, yani aynı göreve devam şeklindeydi. Sıkıyönetim komutanlarının olduğu listede yoktu. Genelkurmay Personel Daire Başkanlığı'nın görevi disiplin genel kurallarını belirlemek, aksaklıklar ile ilgili metinler hazırlamak, törenlerle ilgili genel kurallar ve Ankara'daki büyük törenlerin işlerini yapmak, şehid ve gazilerin haklarının takibini yapmak. Ben darbe teşebbüsü yapanların içinde yer almadım. Darbe girişiminde bulunanları engellemek, darbeyi bastırmak için çaba sarf etmediğim iddia ediliyor ise de ben belirttiğim gibi silahım ve imkânım olsaydı çaba sarf ederdim. Türkiye'ye verilmiş en büyük zararlardan bir tanesi ile karşı karşıyayız." Kaynak İnternet Haber 20.07.2016 Konu Cihannur tarafından (07-21-2016 Saat 07:46 ) değiştirilmiştir.. |
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|