![]() |
#51 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#52 | |
![]() Alıntı:
![]() mgfden googleden belge toplamak için zamana ihtiyacın var bunu anlayışla karşılıyorum ama bunun için 1 dk bekle diyebilirsin bu tür şeylere gerek yok ![]() ![]() |
||
![]() |
![]() |
#53 |
![]() Bu bir yana,kandilde bombalamadıkları yer kalmadı,TV'ler pkknın uçaksavar mevzileri bombalandı diyor,kaç mevzisi var ki bombalanıyor bunların ? Sanki örgüt değil,karşımızdaki devlet ordusu.
Örgüt değil de devlet ordusu kadar mevzileri var ise,açıklasınlar ki pkknın gücünü bilelim ona göre yorum yapalım.Ama çıkıp bbg evi dersen,sürekli bombalanmasına rağmen -ki bombalar boşa atılmakta-hala uçaklar kalkıp 'bombalanıyor' diyorsan çıkıp ''güçleri azaldı'' deme hakkın yoksenin. Hemen şehit haberleri ardından ''bombaladık operasyon yaptık şu kadar öldürüldü'' deniyor.Neden görüntüleri yayınlanmıyor peki ? Yayınlansında ''doğruymuş'' diyelim,aksi halde yalan attıklarını düşünmemek elde değil,bu yalanda TSK ya yönelik eleştirileri kesmek için yapılır anca. Peki siyasetçilere ne demeli ? Kalleşşşşşş bahçeli erken seçim demiş.Ulen erken seçim olsa ne olcak tek başına iktidar olsun,TSK başkanı dahi olsan 'nah' kesersin terörü neye güveniyor bunlar ? Terörün önünü açarak mı kesmeyi düşünüyorlar ? Terör neden coştu ? İstekleri olmadıkları için.Lan gerizekalı istekleri olsa zaten bu örgüt amacına varmış olur,biz istekleri yerine getirsek teslim olmuş sayılırız,bu halde çıkıp hükümeti suçlamak terörist beyinlerle hareket etmekten başka bir şey değildir.Tabi ki terör saldırıları artacak,istekleri yerine gelmiyor nasırına bıçak saplıyoruz ki sancılarından dolayı coşuyor bunlar. |
|
![]() |
![]() |
#54 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#55 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
#56 |
![]() Libya lideri Muammer Kaddafi'nin, 6 Ekim 1996'da Başbakan Necmettin Erbakan'a sert çıkışının perde arkasına Yeni Şafak ulaştı. Kaddifi'ye, Erbakan'la yaptığı görüşme öncesi, dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'i kendisine yönelik suikast hazırlığı yapan CIA ekibi içinde gösteren düzmece bir rapor sızdırıldı. Rapora aldanan Kaddafi, Erbakan'a sert çıktı. Ergenekon sanığı Veli Küçük'ün evinde ele geçirilen şok raporun ayrıntıları:
ŞAKAKİ'DEN SONRA KADDAFİ'YE SUİKAST Filistin lideri Yaser Arafat'ın İsrail ile anlaşmasına karşı çıkan İslami Cihat'ın kurucusu Fethi El Şakaki 26 Ekim 1995'te Malta'da uğradığı silahlı saldırı sonucu şehit düştü. Saldırıyı üstlenen olmadı, ancak İsrail istihbaratı MOSSAD'ın dahil olduğu bir ekibin suikasti düzenlediği konuşuldu. Liderliğini “Rhodes' kod adlı CIA'in Malta istasyon şefinin yaptığı suikast ekibi, daha sonra İsrail ve ABD'ye karşı tutumuyla bölgede ön plana çıkan Libya lideri Muammer Kaddafi'ye yönelik bir operasyon düzenledi. Kaddafi operasyonu önceden haber alınca suikastten kurtuldu. MEHMET ÖZBAY'DAN CIA ŞEFİNE SİPARİŞ O dönemde İstanbul'da özel bir üniversitenin mütevelli heyet başkanı O.O, Malta'daki CIA istasyon şefi "Rhodes' ile temasa geçti. Bunun üzerine Susurluk kazasında hayatını kaybeden Abdullah Çatlı'ya kimliğini veren Mehmet Özbay Chicago'dan Valetta'ya geldi. Mehmet Özbay, Şakaki'yi ortadan kaldıran “”Rhodes'tan düzmece bir Çiller dosyası hazırlamasını istedi. CIA'in istasyon şefi Başbakan Yardımcısı Çiller'i Kaddafi'ye suikast girişiminde bulunan ekibin içinde gösteren bir rapor hazırladı. Özbay, kısa bir süre sonra raporu Giresun Bölge Komutanı Tuğgeneral Veli Küçük'e iletti. RAPORA ALDANDI, KIZDI Küçük, raporun devletteki bağlantılarını kullanarak, Erbakan'ın Libya'ya ziyaretinden önce resmi bir kanalla Kaddafi'ye ulaştırılmasını sağladı. Raporda kendisine suikast girişiminde bulunan CIA ekibi içinde Çiller'in adını gören Kaddafi kızdı. Kaddafi, Çiller'le koalisyon kurduğu için öfkesini Başbakan Erbakan'dan çıkardı. 28 Şubat sürecini tetikleyen diyalog Necmettin Erbakan, Başbakanlığı'nın 3. ayında Libya'ya gitti. Erbakan ve Kaddafi, Trablusgarp'ta çöle kurulmuş çadırda basın açıklaması yaptı. Kaddafi “Türkiye'nin geleceği NATO üyesi olmakta, Kürtlere eziyet çektirmekte değildir. Ortadoğu'daki güneşin altında Kürt milleti de yerini almalıdır. Kürdistan kurulmalıdır. Ayrıca Türkiye'nin uyguladığı dış politikadan genel olarak memnun değiliz. Çünkü düşmanımız olan siyonist İsrail'le ilişki içindesiniz. Türkiye iradesini kaybetmiştir, işgal altındadır” dedi. Erbakan ise şu karşılığı verdi: “Libya ile Türkiye kardeş ülkedir. Teröristler bilhassa Kürt kardeşlerimizi katlediyor. Bunların temel zihniyeti ateist ve komünist zihniyettir. Kökleri dış kaynaklıdır.' Türk basınına Erbakan'ın Kaddafi'den fırça yediği şeklinde yansıyan görüşme aylarca tartışıldı. Ziyaret 28 Şubat postmodern darbesini tetikledi... Yenişafak. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#57 |
![]() ya onu, bunu anladimda erbakan niye tepki koymadi, niye cekip gitmedi orasini anlayamadim..
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#58 |
![]() Kaddafi olayındaki gerçekler!...
Hani bir söz vardır: Yalancı, aşağı mahallede bir yalan uydurur; yukarı mahallede de bu yalanın yayıldığını görünce, kendisi de, kendi yalanına inanmaya başlar. Bazı basın organlarının tavrı, bu örneğe benziyor. 6 sene önce, Libya gezisiyle ilgili olarak, Erbakan hakkında bir yalan uydurdular, şimdi kendileri de inanmaya başladılar. Değilse, her fırsatta ısıtıp ısıtıp servise sunmanın ne anlamı olabilir?Bildiğiniz üzere, Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, Irak Devlet Başkan Yardımcısı Taha Yasin Ramazan’la görüşmüştü. Görüşme sonrasında birlikte düzenledikleri basın toplantısında, bir gazeteci “Türk Dışişleri, Musul ve Kerkük konusunda hak incelemesi başlattı” şeklinde sorunca Taha Yasin Ramazan şöyle cevap vermişti: “- Bu soruyu yanıtlamam bile. Türkiye’nin bunu yaptığına inanmıyorum. Bunu ortaya atanlar, Amerikan şer yönetimine ve siyonistlere hizmet eder. Bu, Irak ve Türkiye’nin ilişkilerini zedeler.” Bazı gazeteler, bu sözlerle, Türkiye’nin kötülendiğinden hareketle Kürşat Tüzmen’i itham eden yazılar yayınladılar. Sayın Tüzmen bunların cevabını verdi. Fakat, söz konusu gazeteler, bu olayı vesile yaparak Erbakan Hoca’yı da hedef alan yayınlar yaptılar. Meselâ Hürriyet ve Milliyet gazeteleri, olayı “İkinci Libya Vakası” (13.01.2003) şeklinde okuyucusuna duyurdu. Bazı gazeteler de bu olayı bahane ederek Erbakan’a yüklendi. Bizim basının bazı kronik hastalıkları var. Meselâ, çok verimli ve başarılı geçen Erbakan’ın Libya gezisini her fırsatta diline dolar, olayı çarpıtarak kamuoyunu manipüle eder. Bu konuyu çok sık gündeme getirdikleri için Libya’da yaşananları tahlil etmeye çalışalım.Libya’da neler oldu? Muhterem Erbakan, 54. Hükümetin Başbakanı olarak, Ekim 1996’da Mısır, Libya ve Nijerya’yı kapsayan bir gezi programı düzenlemişti. Libya ziyaretinin amacı ise şuydu: Türkiyeli müteahhitlerin Libya’dan oldukça yüksek alacakları vardı. Bu para uzun süredir ödenmiyordu. Müteahhitlerin bu konuda istekleri vardı. Libya’daki Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Barlas Turan şöyle diyordu: “Refah-Yol hükümetinden çok umutluyum. Erbakan’ın Libya’daki itibarı sebebiyle, sorunlarımızı çözeceğine inanıyoruz.” (03.09.1996 tarihli gazeteler) Erbakan da bu paraların tahsili için Libya’ya gitmişti. Erbakan Libya’da Kaddafi ile görüştü. Kaddafi’nin mizaç ve psikolojik yapısını bütün dünya biliyor. Görüşme sırasında Kaddafi, bazı patavatsızlıklar sergiledi. Erbakan Hoca Kaddafi’yi dinledi ve söylediklerine cevap verdi, yanlışlarını düzeltti, susmadı, kendine güvenen bir üslupla Türkiye’nin onurunu korudu. Müteahhitlerin haklarını gündeme getirdi, alacaklarını tahsil etti. O günlerde basında çıkan şu haber bunun ispatıydı: “Müteahhitler Libya’dan 15 milyar dolar kazandılar.” (12.01.2996) “Erbakan’ın Mısır, Libya ve Nijerya gezisi sayesinde Afrika ile köprü kuruldu.” (09.10.1996) Olay manipüle ediliyor Bütün bu güzel gelişmeler dururken, basın Kaddafi’nin tutumuna kafayı takmış, bu olayı bahane ederek hükümete ve Erbakan’a yüklenmeye başlamıştı. Bu başarıyı görmeyip ayrıntıya takılmaktan başka nasıl izah edilirdi? Amaç ise hükümeti yıpratmaktı. İş adamları da basının bu tutumundan rahatsız olmuştu. Sakıp Sabancı konu ile ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “Hükümetin yıpratılmasını bekleyenler yanlış yapıyor.” (17.11.1996) Mehmet Barlas da daha gezi öncesi başlatılan kampanya karşısında olayı “işin anasını unutup danasına takılmak” olarak nitelendirerek şunları yazıyordu: “1974 sonrasında, Amerikan ambargosu yediğimiz zaman, Türk askerî uçaklarına yedek parçalar Libya’dan gelmedi mi? 1980’lere girerken, Türkiye’nin ihracatçıları ve müteahhitleri, ilk provalarını Libya’da yapmadı mı? Hiç unutmayalım.” (Sabah, 29.09.1996) Erbakan, Libya gezisinde tam bir devlet adamı olgunluğu göstermiş, Kaddafi’ye kabadayı üslubuyla cevap verme hafifliğine düşmemiş, fakat susmayan, kendine güvenen ve ikna eden yaklaşımıyla devlet onurunu korumuştu. Aslında bu gerçekleri basın da biliyor. Fakat, gerek husumet, gerekse seviyesiz siyasi rekabet sebebiyle hakikati gizliyorlar. Hatta bu çevrelerin kendi aralarında, Erbakan’ın başarılarına iç geçirdiğini de görürsünüz. Daha kısa bir süre önce Yalçın Pekşen, “Gardrop Dinciliği” başlıklı yazısı içinde Erbakan’a yapılan haksızlık konusunda şöyle yazmıştı: “Kaddafi’nin çadırında yaşananlar ise, -hakkını yemeyelim- onun değil, Kaddafi’nin patavatsızlıklarıydı.” (Akşam, 27.1.2002) Erbakan Türkiye’nin önünde gidiyor Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Bener Karakartal, “Erbakan’ın başarıları ve devlet adamı olgunluğu”nu Erbakan’ın Afrika gezisi sonrası verdiği bir mülakatta şunları söylemişti: “Erbakan Türkiye’nin bir adım önünde yürüyor. Türkiye’nin Erbakan’dan öğreneceği çok şey var. Türk demokrasisi şu anda Erbakan’ın gerisinde yürüyor. Siz hiç Erbakan’ın “kavgaya kavga ile cevap” verdiğini gördünüz mü? Sinirlilik ve hırçınlıkla bütün vaktini diğer parti liderlerine sataşarak geçirdiğini gördünüz mü? Türkiye’de siyasetin içine sürüklendiği tüm “sinirlilik ve gerginlik” ortamına rağmen Erbakan kavganın dışında ve üstünde yer almaktadır, polemiklere girmemektedir. Ve hepsinden önemlisi tebessümü ve güleryüzlülüğü ile Erbakan Türk siyasetçilerine demokrasi dersi vermektedir. İşte demokrasinin ta kendisi budur. (Nedim Odabaş’ın Röp. Millî Gazete, 30.11.1996) Bütün bu gelişmeler ortada iken, bazı basın kuruluşlarının Erbakan aleyhinde yerli yersiz kampanya yürütmesi, hiç de anlaşılabilir bir tutum değildir. Sanki bu anlayıştaki basın için başarılı olmak suç. Türkiyemizin güzel günlere ulaşması için vargücüyle çalışmak affedilmez birşey (!) Halbuki, muhterem Erbakan siyasi hayata atıldığından beri ne istiyordu. İşte bazıları: – Yaşanabilir bir Türkiye istiyor. – Kendi gücüyle kalkınmış bir Türkiye istiyor – Dış güçlerin müdahalesinden kurtulmuş bağımsız bir Türkiye istiyor. Basın sorumluluğunu bilmeli Basının ülkenin yüzünün gülmesi için yapılan her türlü çalışmaya destek vermesi gerekmez mi? Fakat öyle olmuyor. Bazı basın kuruluşlarında kronik bir “Erbakan fobisi” oluşmuş. Hem de haksız yere “siyasi yasaklı bir lider” haline getirilmesine rağmen… Bazıları “kafese konulmuş arslan”a karşı kahramanlık gösterisinden özel bir zevk alıyorlar, herhalde… “Hakkı yenilmiş bir siyasi lider”in hakkını savunmak basının görevleri arasında olmalı değil mi? Basın Türkiye’de güç ve itibar kazanmak istiyorsa, bunun yolu dürüst ve bu ülkenin gerçeklerine uygun yayın politikası uygulamaktan geçer. Yerli yersiz temiz insanlara cephe almak, ambargo uygulamak basına hiçbir şey kazandırmaz. Basın aslî görevinin ne olduğunu çok iyi bilmeli ve ülkeye karşı sorumluluğunu hiçbir zaman unutmamalıdır. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#59 |
![]() neyse konuyu yeterince dagittik bu konuyu bilare tartisalim kardesim..
simdi konuya gelelim ne diyorsun sorun nerede, neden devamli sehit haberleri aliyoruz? |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#60 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|