![]() |
#1 |
![]() Şuurlu olmak ve mutlu, doğru, başarılı, huzurlu gerçek bir yaşam için O'na inanmak, O'na inanmak için de Ruhsal Sistemi anlamak mutlak şarttır. Herkesin dilindedir: O' doğru ve iyi olanlara yardım eder, O' tüm yarattıklarını korur ve sever vs. Ancak akıl ve mantığımıza aykırı, arzularımıza uygun olmayan durumlar karşısında O'nun bizi sevdiği, koruduğu, yardım ettiği gerçeğine inanmadığımız, dolayısıyla da teslimiyet, sabır, vesveseden uzak olmak gibi erdemlere sahip olmadığımız ortaya çıkar.
İnanamıyoruz, çünkü olayları büyük ölçüde beş duyumuza, zaman ve mekan algımıza göre biçimlenmiş olan aklımız ve mantığımızla tartıyoruz. Ruhsal Sistemin de "böyle bir akılla" bize yardım ettiğini zannediyoruz. *Şunu iyice bilmeli ve kabul etmeliyiz ki, Ruhsal Sistemler, tasavvur dahi edemeyeceğimiz biçimde farklı zaman ve mekana tabidirler, başka bir bilinç ve zeka ile görevlerini yapmaktadırlar. Biz onların bizi nasıl koruduklarını, sevgiyle nasıl yardımcı olduklarını, olayların üzerinden çok zamanlar geçince belki anlayabilir ve şükür içinde kalırız. Ruhsal sistem, zaman ve mekan olarak "yuvarlığın tamamını gören" olduğu ve her an bizimle ruhsal bağlantı halinde bulunduğu için, İNANDIĞIMIZ TAKDİRDE hayrımıza olanları BİZ FARKINA DAHİ VARMADAN HAZIRLAR. Öyle ise inanmak için kendi aklımıza bilincimize göre ahkam kesmekten vazgeçmeli teslimiyet ve sabır içinde olmalıyız. *Kendi aklımıza ve bilincimize göre düşündüğümüzde çeşitli korkular içinde kalıyoruz. Korku, inanmamak, teslim olmamaktır. Korku bizi doğru ve iyi olandan, bilgi ve sevgiden uzaklaştırır, bizi aklımızca doğru olmayan TEDBİRLER ALMAYA iter ve OLUMSUZ KARMALAR yaratır. Çünkü aldığımız her tedbir, iyi ve doğrudan, bilgi ve sevgiden uzaktır. *İnançlı olmanın üçüncü adımı ise eylemlerimizin sorumluluğunu yüklenmektir. Yardım, koruma bizim eylemlerimizin karşılığıdır. Ruhsal Sistem hata yapmaz, yardım, sevgi ve korumada O'nun Emri'nin, Rızası'nın dışına asla çıkmaz. Eylemlerimizin tamamlayıcısı olarak Ruhsal Sistem üzerine düşeni sonsuz mükemmellikte yerine getirir. Eğer ortaya çıkan sonuçlarda hayır ve rıza'dan uzak bir durum varsa ancak biz hata yapmış, doğru, iyi olamamış, yaptığımız işe yeterli emek ve özeni göstermemiş, bilgi ve sevgiye aykırı bir eylemde bulunmuşuzdur. Burada eylemimizi gerçek önünde tartarak sorumluluğumuzu yüklenmeliyiz. "Ne kadar talihsizim, bunlar neden hep benim başıma geliyor" gibi yakınmalar hem sorumluluğumuzu görmemek hem de inancımızın eksikliğidir. Teslimiyet, sabır, inanç gibi erdemler, insanın özgür iradesinin yokluğu gibi algılanıyor. Eğer Ruhsal Sistemin yardım, koruma ve sevgi yasasını anlarsak sınırlı bir zihinle büyük bir seçim özgürğüne sahip olduğumuzu, Sistemin ise bizi bizden korumaya çalıştığını, yüksek ahlaki değerlerin, zihnimizin, bilincimizin dar çerçevesini genişlettiğini açık bir biçimde görürüz ki bu O'na inanmayı ve teslimiyeti sağlar. "Sevgili varlıklar! Ruh'a kendinize güvendiğiniz gibi güvenin. Bizimle birlikteyken varsayım ve korkularla meşgul olmayın. İnsan aklınızla düşünmeyi bırakın ve sizin tahminlerle bilemeyeceğiniz çözümlerimize inanın, çünkü bu kontratın bize ait bölümüdür."(*) (*) Kryon Bir insan Gibi düşünmeyin/İkinci Kitap sh: 150, Akaşa Yayınevi, İst/2002.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|