01-25-2011, 12:15 | #1 |
Gıda krizinin ayak sesleri
Kadir Dikbaş Gıda krizinin ayak sesleri Dünya gıda fiyatları, tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) göre, gıda fiyatları endeksi, 2010 Aralık ayında 214,7 puana yükselerek yeni bir rekor kırdı. Endeks, fiyatlardaki artış sebebiyle pek çok ülkede olayların çıktığı, gösterilerin yapıldığı 2008 yılında bile bu seviyeye çıkmamıştı. O tarihte endeks en yüksek 213,5 puanı görmüştü. Son 10 yıldaki fiyat gelişmelerine bakıldığında, özellikle şeker ve tahıldaki yüksek artış dikkati çekiyor. Bu arada, petrol fiyatları da son iki yılın en yüksek seviyesinde şu an. FAO, olayı bir gıda krizi olarak değerlendirmiyor. Ama görünen o ki, fiyatların yüksek seyri, özellikle gıda ithalatçısı ülkelerde ciddi sorunlara yol açabilir. Dün, İngiliz hükümeti bir gıda raporu yayınladı. "Gıda Üretiminin Geleceği" başlıklı rapor, 35 ülkeden 400 bilim adamının iki yıldır üzerinde çalıştığı kapsamlı bir araştırma. Rapor, radikal değişiklikler olmadığı takdirde önümüzdeki yıllarda aç insanlara milyonlarca kişinin daha katılacağını söylüyor. Dünya gıda üretimindeki mevcut sistem başarısız. Dünya nüfusu hızla artarken gıda üretimi düşüyor. Artan nüfusun beslenebilmesi için önümüzdeki 40 yılda gıda üretiminin ikiye katlanması gerekiyor. Bir süre önce de ABD'de yayınlanan bir hükümet raporunda, 2009 yılında gıda sıkıntısının, verilerin toplanmaya başladığı 1990'lardan beri en yüksek seviyeye ulaştığı, Amerika Birleşik Devletleri'nde en fazla etkilenen grubun ise bekar anneler olduğu, 3,5 milyon bekar annenin sofraya yeterince yemek koyamadığı belirtiliyordu. ABD'de dahi böyle. Fakir ve gelişmekte olan ülkelerdeki durum çok daha kritik. Talepte artış, arzda yetersizlik... Dünya gıda fiyatlarındaki artışın temel sebebi bu. Onun dışında bazı gıda hammaddelerinin enerji üretiminde kullanılması, bazılarının da finansal bir enstrüman olarak kapitalizmin bir aracı haline getirilmesi de ayrı bir sorun. Dünyada bunlar olurken bizde de benzer sıkıntılar gündemde. Ay başında açıklanan 2010 yılı enflasyon rakamına göre, enflasyon (TÜFE) ortalamada yüzde 6,40. Ama gıda ve içeceklerde yüzde 7,02. Bir yıl öncesinde, yani 2009 yılında daha sıkıntılı bir durum vardı. Genelde yüzde 6,53, gıdada yüzde 9,26'lık enflasyon söz konusuydu. Kriz yılı 2008'de de benzer manzara söz konusuydu: Yüzde 10,06'lık genel orana karşılık yüzde 11,90'lık bir artış. Son 5 yıldır gıda fiyatlarındaki artış, ortalama enflasyonun önünde. TÜİK'in en son yaptığı hane halkı tüketim harcaması anketine göre, düşük gelirli hane halkları, yüksek gelirli hane halklarına kıyasla gıdaya iki kat daha fazla pay ayırıyor. Gelire göre sıralı yüzde 20'lik gruplar itibarıyla tüketim harcamalarının dağılımına bakıldığında; birinci yüzde 20'lik grupta yer alan hane halklarının gıda harcamasına ayırdıkları pay yüzde 34. Beşinci, yani en üstteki yüzde 20'lik kesimin gıda harcamasına ayırdığı pay ise yüzde 17,4. Bunun anlamı şu: Gıda fiyatlarında enflasyonun üzerinde görülen artış, en çok ücretli ve dar gelirli kesimi, fakirleri vuruyor. Her geçen yıl küçük gelirinden daha büyük pay ayırmak zorunda kalıyor çoluk çocuğunu ve kendi karnını doyurabilmek için. Gıda enflasyonunun altında gerçekleşen maaş zamları bu kesimin enflasyon altında ezildiği anlamına geliyor. Bu sebeple, Türkiye'de enflasyon rakamları değerlendirilirken, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve sosyal dengesizlikler tartışılırken bu gerçek göz ardı edilmemeli. Gıda sektörü, hayati bir sektör ve her geçen gün daha da hayatiyet kazanıyor. Ama ne yazık ki, Türkiye'de de hâlâ gereken ilgiyi görebilmiş değil. Yüksek tarım potansiyelimiz değerlendirilmeyi bekliyor. Hayvancılığın geldiği nokta ortada. Yakın bir gelecekte tarım ürünlerinde de benzer sıkıntıyı yaşamak istemiyorsak, hızlı davranmak mecburiyetindeyiz
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
01-25-2011, 12:35 | #2 |
dunyada et piyasasını 4 buyuk zengin aile kontrol ediyorsa kriz olmamasına şaşırdım.
|
|
01-25-2011, 12:39 | #3 |
akparti bereketsizliği ne olacak!
|
|
01-25-2011, 12:43 | #4 |
|
|
01-25-2011, 12:59 | #5 |
|
|
01-25-2011, 13:29 | #6 |
yazılanlar doğruda ben köye gidinci şöyle bir tablo ile karşılaştım.eskiden köydeki insanlar tarım,hayvancılık yapardı geçinirdi.sonra sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar yapılmaya başlanıldı.sonra uğraşa gerek duymayıp.herşeyi hazır temin edilmeye başlanıldı.köye sabahları ekmek taksisi geliyor merkezden.haftada iki üç kez manav arabası.diyer ihtiyaçlarda zaten çarşıya inilince görülüyor.şimdi kim uğraşsın tavuk yapmakla,inek otlatmakla,tarlada kazma vurmakla zaten herşey geliyor ayağımızın dibine.ben bunu yaz tatiline gidince gördüm.inanmayan olabilir karadenizin köylerinden birisi. ve ben çocukken tam tersiydi.tavukların vardı,ineklerin vardı tarlanda hala sebze yetişiyodu.sabahları taze köy yumurtası ile kahvaltı yapıyodun.yazın gittim köydede market yumurtası yedim.ekmeğini kendin yapardın.bunun gibi bir çok örnek.toplum olarak hazırcılığa üretmemeye okadar zaten açığızki.herşeyi devletten bekler oldu millet.bu ülkede okadar çok arazi varki tarım arazisi dünyada hiçbişey kalmasa türk insanı bu arazileri işlediği, içine tohumlar koyduğu sürece aç kalmaz.armut piş ağzıma düş demekten biraz sıyrılmalıyız.
|
|
01-25-2011, 13:55 | #7 |
|
|
01-25-2011, 14:27 | #8 |
xfce soyle birsey var..
3 senedir forumdayim kimse bana avrelsin anlamiyorsun malsin gerizekalisin gibi tabirler kullanmadi... ama bu tabirlerin hepsi sende kullanildi... simdi bi andavallik daha yaptin... avarelide geride birakttin... o yuzden sana baska biseyler bulmak lazim... |
|
01-25-2011, 17:40 | #9 | |
Alıntı:
|
||
01-26-2011, 01:29 | #10 | |
Alıntı:
adamın domates tarlası varsa. diger sebzeleri yemiycekmi yoksa diger sebzeler içindemi ekicek? adam koylu diye sebze alışverişi yapmıycak sanki. Konu xfce tarafından (01-26-2011 Saat 02:08 ) değiştirilmiştir.. |
||
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|