AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 08-17-2018, 09:33   #1
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart gündem köşe yazıları
Kaynak internethaber.com
süleyman özışık yazıları

Seferberlik...

Kurban Bayramına bir hafta kaldı sayılır. Eş dost Ne yapacağız?"*diye.*soruyor dana mı küçük baş hayvan mı keselim?"*sorusuna cevab arıyor herkese şunu söylüyorum.Ben kurban kesmeyi düşünmüyorum.* kurban vekaletimi devlete vermek istiyorum! Emeklisi memuru polisi parasını bu yıl devletin kasasına koymak istiyor.* Emekliler,*ikramiyeler bayram öncesi yatırılmasın, diyor. Engelli maaşı alanlar,*"Gerek yok almayalım diyor.*Dün 3600 ek gösterge ve özlük*için isyan eden*polis büyük bir savaş yaşanırken biz böyle duracak mıyız?"*diye isyan ediyor. Ülkemin kahraman Mehmetçiği,*"Biz sadece dağlarda savaşmak için asker olmadık. Bize düşen neyse yaparız"*diye çağrıda bulunuyor.*Bu milli seferberlik...

ulus, Kurtuluş Savaşı'ndaki gibi, ülkesini yeniden ayağa kaldırmak için seferberlik istiyor.*Ecdadının yolundan gittiğini belgelemek, rahmet ve minnetle anılmak istiyor. destansı bir anı istiyor.*zaferden pay istiyor.*Devlet zorda olduğu için değil, devletini güçlü kılmak için el ve avucundakini*ülkesine* vermek istiyor.*Biz bu yıl kurban yerine, kurban bedelini devletimize bağışlamak istiyoruz.*diye bekleşen on binlerce insan var.*Başkan Erdoğan Millet ne istiyorsa onu yapan biri. Bugüne kadar,*milletin Amerika çağrılarına koşulsuz* uydu.*
Millet,*"Madem onlar vize yasağı koyuyor, biz de onlara aynı yasağı koyalım"*dedi, Erdoğan uyguladı.Millet,*"Madem onlar* bakanlarımıza yasak koyuyor, biz de aynı yasağı koyalım"*dedi, Erdoğan gereğini derhal yerine getirdi.*

Millet,*"Madem onlar bizim papazı vermiyor, biz de onların papazını vermeyelim"*dedi, Erdoğan aynen yerine getirdi.Millet,*"Madem onlar gümrük vergisi getiriyor, biz de onların mallarını boykot edelim. elektronik ürünlerini almayalım"*dedi, Erdoğan anında boykot kararı aldı.millet şimdi 15 Temmuz'da canımızla mücadele ettik. Şimdi de paramızla mücadele edelim"*diyor.*"Bırakın* ülkemizin yanında yer alalım"*diyor. Ve Başkanın çağrıya kayıtsız kalmamasını istiyor. Erdoğan bu çağrıya kulak tıkamamalı bu seferberlik bize* psikolojik üstünlük getirecek kamuoyunda* yankılanacak Dünyanın "Çılgın Türkler, ülkesini ayakta tutmak için kusursuz bir seferberlik başlattı"*manşetleri attığını düşünsenize...
Bundan daha büyük gurur olur mu?*Onun için ben "Bu yıl kurban bedelini ülkeme bağışlamak istiyorum"*çağrısının duyulmasını ve destek verilmesini diliyorum.*

bu sese kulak vermeli

Rahip Brunson kriziyle başlayan gerilim sonrası Trump, demir, çelik ve alüminyuma gümrük vergisi getirdi Bu karar sonrası birileri "İşte bittik" diye yorumlar yapınca* Amerika'ya ne kadar demir, çelik ihraç ettiğimize baktım.
Ne kadar dersiniz Binde 7 Peki Trump'ın* haberdar olmaması mümkün mü? Değil Zaten mesele ürünlerin ihracı değil.Adam süzme salak ancak kırılgan bir ekonomimiz olduğunu ve dolara saldırıldığında işin hangi boyuta geleceğini biliyor.bilmediği, farkına varmadığı bizim nasıl bir millet olduğumuz. Bunu yakında öğrenecek.Dün, "Nerede ikramiyelerimiz" diyen "Bize 3 kuruşu mu layık görüyorsunuz" diye sitem eden emekliler sıraya girmiş, "Açın bir hesap, paralarımızı devlete bağışlayalım" diye çağrıda bulunuyor.

Engelli maaşı alanlar, "Ben para istemiyorum, paramı göndermeyin" diye yalvarıyor. Önceki gün Uşak'ta fabrikası olan Ahmet Can isimli bir iş adamı Ben bu devlet sayesinde fabrika kurdum. Feda olsun. Biz bu günleri atlatırız* ben yine fabrika kurarım" dedi göğsüne vurarak. Askeri, polisi, emeklisi aynı* söylüyor
Bu ekonomik savaşsa, biz de savaşta yerimizi alalım" diyor biliyoruz ki Amerika Rahip Brunson'u istemiyor. Ne istiyor İran'la ilişkileri kesmemizi....S-400 alımını iptal etmemizi.
Rusya ile* ilişkiyi kesmemizi.Suriye'den çekilmemizi Yanı başımızdaki* terör devletine göz yummamızı...Ortadoğu'daki oynu görmezden gelmemizi..Akdeniz'deki* petrol aramalarını sonlandırmamızı..Terörle mücadeleden vazgeçmemizi..Milli ve yerli savunma araçları yapmaktan vazgeçmemizi.
İsrail'in soykırım yapmasına göz yummamızı istiyor. Abd Brunson'u bahane ederek Türkiye'nin anahtarını istiyor. bu nedenle herkes, "Bir hesap* açın. Biz sizi IMF'ye* muhtaç etmez, ülkemizin diz çökmesine müsaade etmeyiz" diyor. Bu sese kulak vermeli...

Yeniden Süleymancılar

süleymancılar cemaatinden üst düzey bir isim*"Eğer oyunu İyi Parti'ye vermezsen, öteki dünyada üstadımız gelip* hesabını sorar"*demişti
"Cemaatlere ve cemaatlerin siyasi tercihlerine* karşı değilim. İsteyen cemaat, istediği partiye oy verebilir. Ama hiç bir cemaat, başka partiye oy veren mensubunu, cehennem ile, azap ile korkutamaz"*Süleymancılar Cemaati adına yetkili biri, cemaatten bir vatandaşı arıyor, kurbanını cemaate bağışlamasını istiyor. Vatandaş da*"Oyunuzu İyi Parti'ye veriyorsanız, kurbanlığı da Meral Akşener'den isteyin"*diye tersliyor.
Vay sen misin diyen Cemaat yetkilisi,* adama başlıyor hakarete.*"Aptal"*diyerek başladığı konuşmasını,*"Seni öteki alemde Tayyip mi kurtaracak?"*sorusuyla devam ettiriyor.

Hakaret ettiği vatandaş,*"Bizi elbette Allah kurtaracak"*diye cevap verince lafı başka yere çekiyor,*"Sen şeriatla mı yaşıyorsun?"*diye soruyor.
itiraz ettiğim nokta burası Beyefendi Süleymancılara oy vermeyen*vatandaşın cehenneme gideceğini*ima ediyor*Ne demek*"Seni Tayyip mi kurtaracak?"Ne yani? kurbanlığını Süleymancılara verseydi, günahlarına rağmen cehennemden muaf mı olacaktı? Ya da Meral Akşener mi kendisini azaptan kurtaracaktı?*
Ve ne demek*"Sen Türkiye'de şeriata göre mi yaşıyorsun?" CHP ile bir olan Akşener ülkeye şeriatı mı getirecekti ki ona oy vermek için seferber oldunuz?*Sahi...Erdoğan'da bulamayıp da Akşener'de bu bulduğunuz dini değer neydi kardeşim? Anıtkabir'e gidip,*"İmanımızı tazeledik"*demesi mi?*Yoksa tülbent müzesi açma sözü mü?Söyleyin biz de bilelim...

Siz dini bir cemaat misiniz yoksa*insanları çıkarları için*kullanan*ve devletde etkili olmaya*çalışan bir yapı mısınız Dini bir cemaatseniz, işinizi yapın.*
İnsanlara Allah'ın emirlerini, Peygamber'in sünnetini ve dini İslam'ı öğretin. bunu Allah için yapın. Üç kuruş için*yapmayın Ticari veya siyasi isteklerinize*boyun eğmeyen*insanları öteki alemle, cehennemle, azapla korkutmayın.*Yaptığınız* konuşmalarla İslam'a verdiğiniz zarar yetti* İnsanları cemaatlerden soğuttuğunuz yetti artık.*
Süleyman Tunahan çok değerli bir alimdi.*onun kemiklerini sızlatmayın!..

iki mesele sıkıntıoluşturur

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 100 günlük planını açıkladı. Birileri gibi Hiçbir şey yok, boş vaatler" diye eleştirmeyi de, "Muhteşem bir olay" diye övmeyi de düşünmüyorum. Kamuoyu icraata göre notunu verecektir. anlatmak istediğim iki nokta var.
birincisi, planda yer alan ama uygulanması sıkıntı çıkaracak "hızlı yargı". İkincisi ise planda olması gereken ama olmayan vaatler. acil eylem planında*"Süreli yargı"*sistemine geçileceği sözü verildi. Yani bir mahkeme, yargılamanın ne zaman başlayıp ve ne zaman biteceğini kamuoyuna önceden duyuracak.bu mesele ileride büyük sorunlar açabilir. Şöyle ki:Mahkemelerin iş yükünü biliyoruz. Avrupa'nın neredeyse on katı.*Her hâkim günlük 30 davaya bakıyor.*

yoğun çalışan mahkemeler nasıl süre yapacak
Türkiye'de öyle zamanlar var ki mahkemeler suçlu sanık ya da tanığı bulup adaletin önüne çıkaramıyor. sanık ya da tanık hakkında*"Görüldüğü yerde gözaltına alınıp hakim karşısına çıkarılsın"*kararı çıkarılıyor.Tabi görülebilirse...
dava sadece sanık ya da tanık* getirilemediği için aylarca uzuyor.bu noktada*mahkemelerin adalet dağıtmasına değil de dava sayısına önem verilmesi, önümüzdeki dönemde canlar yakabilir.
Fetö ihraçlarından dolayı personel ve tecrübe sıkıntısı yaşayan yargıda verilecek hızlı kararlar,* adaletsiz kararları da getirebilir.*devlet bu noktada,*"Ne yaparsan yap,* davayı bir an önce bitir"*diyerek hakimi sıkıştırıyor ki*bu da mahkemelerin karar açısından değil ama süre açısından baskı altına alındığı anlamına geliyor.*

AK parti hükümeti seçimlerden önce polislerin özlük haklarının ve 3600 ek göstergelerinin* çıkarılacağına teminat vermişti. Fakat eylem planında ne zaman gerçekleştirileceğine dair ayrıntı yok.*Aynısı memurlar için de geçerli. Onların da özlük haklarınin ayrıntısı yok.*emeklilikte yaşa takılanlar meselesinde de vatandaşa verilen teminat vardı. O konuya da girilmedi AK Parti halka verdiği tüm sözleri yerine getirdi Verdikleri sözleri yerine getireceklerine inancım yüksek. 100 günlük eylem planında yer almayan konular, orta vadede çözülecek.*bildiğim şu ki önümüzdeki*aylarda* seçim var ve bu konuları çözmek gerekiyor.*
Hazır muhalefet kendi derdine düşmüşken, vaatlerin yerine getirilmesi gerekiyor.Hem de en hızlı şekilde...
*
CHP'yi en iyi anlatan fıkra!..

İki CHP'li *Mekke'yi merak etmiş.*ve yola çıkmışlar.*sıra şeytan taşlamaya gelince CHP'liler sormuş sen o kim biliyor musun o şeytanda melekti, unuttun mu?"*yarın araları düzelir, biz kötü oluruz kardeşim.Taş atarken kendini belli etme
işte CHP'deki delege krizi tam böyle Perde arkasında Kılıçdaroğlu'nu*taşlayanlar,*rengini belli etmemek için kırk takla atıyor.İnce'yi görünce imza veriyor Kılıçdaroğlu arayınca imzayı geri çekiyor
taşlayın şeytanı ama hangi şeytanı

imzalar genel merkeze teslim edildi ama tartışma bitmedi. Genel Merkez yeterli imza toplanamadı diyor, İnce yanlıları*"Toplandı"*açıklaması yapıyor.*
internette video izledim. Adama,*"İmanın şartı kaçtır"*diye soruyorlar,*"Altı"*cevabı veriyor. Say dediklerinde 1-2-3-4-5-6" Bunlar da imzaları aynı yöntemle sayıyorsa, yandık Düşünsenize...
Koskoca CHP'de 620'ye kadar saymasını bilen yok
"1-2-3-4-5-6..."Kaç oldu 6 ok Ötesi Yok abi* altı okun üzerine saymam! Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı!"Kuantum, fizik, bu nasıl metematik?Hayır olayın içinde bu kez AA yok, mühürsüz zarf yok. Neyin sıkıntısını yaşıyorlar anlamıyorum.

Ulan?Yoksa bunlar uçan mürekkeple mi imza attı kağıtlara?Yok olamaz çünkü, uçan mürekkep AK Parti'nin icadıydı Ya birader ayık kafalı birini bulun, sayın şu mereti. Vallahi hepimize gına geldi ya!
Olmadı, Kandil'e gönderin. Hepinizin yerine*"kan kardeşiniz"*Murat Karayılan ile Cemil Bayık saysın!
O değil de Muharrem İnce,*"600 delege ile Merkeze yürürüm"*diye açıklamış Bak bu kötü!
çünkü,*benim tanıdığım* İnce bunu diyorsa, bilin ki sırra kadem basacak.İnşallah tekrarı olmaz!
bu kez*"Hak, hukuk, adalet"*diye yürüsün de alem diktatör kimmiş görsün istiyorum! Tabi kaçırılmaz ve tehdit edilmezse...Ama bu* taktiği öğrendi herkes. Muharrem Abi ekran karşısına geçip,*serçe parmağını kendi etrafında önce 63 derece sağa sonra 122 derece sola çevirecek ve üç kez*"Kuantum"*diye fısıldayacak.Şizofrenikler durumu* anlayıp kendisini kurtaracak!

Şaka bir yana, Muharrem İnce'nin işi çok zor. adam ilk yarışında 15 milyon oy alıp yüzde 30'un üzerine çıkıyor ama önündeki kâğıdı okuyamayan adamı deviremiyor.*İşi çok zor, çok...arkadaşlar Senin işin gücün CHP'yi yazmak. Yüreğin yetiyorsa Berat Albayrak ile Süleyman Soylu arasındaki omuz atmayı yazsana"*diyor. Yahu CHP'de hattı müdafaa ile sathı müdafaa birbirine girmiş. Kılıçdaroğlu ile İnce birbirine döner tekmeyle, ıslak odunla saldırıyor!*Bu olay dururken, omuz atmanın lafı mı olur Tatanka'm, leylek bacaklım?

kaynak yenişafak.com serdar tuncer yazıları

*Amerika’yı yok etme planı

Kapitalizm bir böcek olsaydı adı Amerika mı olurdu yoksa Amerika bir ülke olmasaydı adı namussuzluk mu olurdu? sorusunun cevabını* netleştirdim: Amerika’nın bir adıda namussuzluk
Lamı cimi kalmamış savaşın orta yerindeyiz. ABD artık saldırmak için taşeron teröristlere, diplomatik dansözlüklere, ihtiyaç hissetmiyor. Trump seçim öncesi topal ördek olmamak evanjelistlere yaranmak için Brunson’ı istiyor Yönetemedikleri, söz geçiremedikleri* hür, bağımsız, iddialı bir Türkiye’ye tahammülleri yok hiçbir zaman olmayacak. Gezide 17-25 Aralık’la, 15 Temmuz’la yapamadıklarını ekonomik yaptırımlarla yapmaya çalışıyorlar arzularından vazgeçmeyecekler fakat Amerika’nın ne yaptığından daha önemlisi Biz
ne yapıyoruz, ne yapmalıyız?

Bir dostum Filistinli çocukların attığı taşla tanklara zarar veremeyeceğini söyleyen arkadaşına şöyle demişti: belki attıkları taşla tanklar yok olmayacak ama onlar o taşı attıkları an var olacaklar tasarruf hakkımıza dair hudut, ve üslûbu, sorgulayıp Müslümanca* tanımlamaya mecburuz. Kapitalizmin vahşi, cazip,ayartıcı davetine kendimizi tatmin yollu bir reaksiyon yahut vicdanımızı rahatlatmak için bir tavır olsun diye değil; Müslüman olduğumuz için, başka türlüsüne hakkımız olmadığı için, yerlerin ve göklerin Rabbine kul olduğumuz için bunu yapmaya mecburuz.Yaşadığımız çağa rengini veren zihin* bize kendince dayatıyor: “Her şeyin en iyisi senin olmalı! istersen her şeye sahip olabilirsin! Sahip olduğuna istediğini yapma hakkına sahipsin!”

İlk başta masum, bizi düşündüğü hissini veren bu çağrıya dikkat ettiğinizde fark edeceksiniz bizim için istiyor gibi yapıp* bizden istiyorlar. Bizim yaşam için ihtiyaçlarımız var olduğu gibi, sistemin de var olmaya ihtiyacı var. tüketeceğiz ki o tükenmesin. Biz tükeneceğiz ki o var olsun* O cüssesini kanımızı emerek büyütsün ki biz ona minnettar bir şekilde eriyip yok olalım.
Peki ne yapacağız Her şeyin en iyisi senin olmalı diyecek birileri. Biz önce iyinin tarifini yapacağız. Kalb-i selîmin son modeli çıkmış arabadan ne kadar iyi olduğunu düşüneceğiz. Her şeye sahip olabilirsin diyecekler, sahip olunacaklara dair* öncelik listesi yapacağız. Kimimiz* bir nefsin cep telefonunun* modelinden, kimimiz Ege’deki* yazlıktan daha öncelikli ihtiyacımızı fark edeceğiz.

Zengini tarif edeceğiz. Çok şeye sahip olan mı* az şeye ihtiyaç hisseden mi?* zengin diye soracağız,
Sahip olduğuna istediğini yapma hakkına sahipsin desin birileri, biz sahip olmak ne demek diye düşüneceğiz. Kendisi kendisinin olmayanın başka bir şeye sahipliği ne kadar gerçek olabilir ki diye düşüneceğiz. Emanete* kapı aralanacak buradan.* Emanet: Senin olmayan, sende durması için sana teslim edilen... Dağlara, taşlara teklif edilen ama onların kabul etmekten imtina ettiği, emanet... Münafığın alâmeti gelecek aklımıza. Emanete ve ihanete bakıp ‘hiç* düşünmemiştim’ diyeceğiz. Kendi öz canını emanet diye taşıması gereken insanın, sahip olduğu bir şeyden bahisle ‘benim’ diyebilmesine kahkahalarla güleceğiz.

Benim param, benim arabam, benim evim, benim, benim, benimle başlayan cümlelerle kavgamız olacak. ‘Veli, gönüllerle irtibatımız olacak. Bir şeye benim demekle o şeyin bize emanet olması arasındaki derin büyük farka dikkat kesileceğiz. Benim dediğimizin bize sahip olduğunu, bana emanet dediklerimize ise şimdilik bizim sahip olduğumuzu fark edeceğiz. Bir şeyi alırken; ‘beğendim, para benim, öyleyse alırım, kim ne karışır’ demeyeceğiz. para bana emanet, beğendim ama almayacağım çünkü ihtiyacım yok diyeceğiz. ‘Mal seninse* istediğin gibi tasarruf hakkına sahip olabilirsin ama can sana emanetse mal üzerindeki tasarruf hak ve hududunu da emanetin hakiki sahibi belirler’ idrakine ereceğiz.

Oturup sahiplik ve emanet üzerinden Müslüman tarifi yapacağız. ‘Müslüman, faturasını kendisi ödemeyecek olsa bile suyu ihtiyacından fazla kullanamayandır’ diyeceğiz Yahut ‘parasını peşin ödemiş olsa bile otel odasında fazladan yanan lambanın kalbini huzursuz ettiği kimse Müslümandır’ ‘Giydiği elbisede, o elbiseyi dikmek için atölyede gecesini gündüzüne katarak çalışan işçinin alın teri* olduğunu bilen ve bu şuurla elbisesini kaldırıp kenara öylesine fırlatamayan insandır’ Müslüman. ‘Yarım çay bardağının hüzünlü bakışında Rize tepelerindeki hanım ablaların yorgunluğunu, çöpe attığı ekmeğin kaş çatışında bir Anadolu çiftçisinin sitemini, ihtiyacı olmayan şeye verdiği her kuruşda Afrikalı bebeğin açlıktan kıvranışını seyreden adamdır’ diye tarif edeceğiz Müslümanı.

eşya üzerindeki tasarruf hakkımızı Müslümanca yorumlayıp yeniden tanımladığımız gün kahrolsun kapitalizm diye bağırmamıza gerek kalmayacak. Biz Viyana önlerindeki yiğitlerin hüznünü telvesinden seyredeceğimiz bir kahveyi, zaman bize emanettir şuurlu bir mahcubiyetle yudumlarken dünyanın bütün Amerikaları kahrolacak!”

Sadeliğe övgü

Yanan feryat eder, yananı gören tarif eder; görenden duyan tasvir eder.Yanan tarif etmez, gören feryada ortak oldum zanneder, duyan feryadı kendisininmiş gibi anlatır. Yananın işi gücü feryat olur, gören işini bırakıp feryada kulak kesilir, duyan yangını anlatmayı iş eyler. Feryat acı verir, tarif bilgi, tasvir haz. Feryat sadedir tarif ilginçtir ama tasvir süslüdür ama yalan. Feryat yanmayı anlatır, tarif yananı, tasvir yangını. sadeliğe övgü için yazılmış yazıya yukarıdaki gibi başlayan yazara söverdim Bir şeyin hakikatini bilen o şeyi sade bir şekilde ifade etmeyi de biliyor. Yazarken, söylerken, yaşarken ölçü değişmiyor, İnsan ne kadar kâmilse o kadar sade söylüyor sözünü, o kadar sade yaşıyor hayatı. Hakikatinden mahrum olansa süslü kelimelerin, büyük iddiaların, ışıltılı hayatların arkasına saklıyor Çirkinliğini

gizlenmek için takıp takıştıran rüküşler vardır hani, o misal. Fazladan takılan her aksesuar bir eksiğin habercisi. “Bir çocuğun anlayacağı şekilde anlatamadığın meseleyi hiç kimseye anlatma çünkü bilmiyorsundur” demişler. Ne güzel bir söz! söz terazisinde tartalım bildik zannettiklerimizi, bakalım ne kalacak. Bir güzel söz daha: Usta o kişiye derler ki yaptığı işi görenler “çok kolaymış, bunu ben de yaparım” diyebilsinler. Ustalık iddiasında olduğumuz konuları bu söze vursak hangi iş için ben ustayım demeye yüzümüz kalır ki? Usta demişken ustasını geçip hem kendisini geçecek bir çırak yetiştiremeyene usta demezmiş ustalar, haberiniz olsun. “Ustada kalırsa öksüz yapı/onu sürdürmeyen çırak utansın.” Üstad haklı elbette ama öksüz yapıyı sürdürecek çırağı yetiştiremeyen usta da* utanmalı değil mi?

Üslubumuz ele veriyor bizi. Neye ne kadar sahip olduğumuzu, neyden ne kadar vazgeçebildiğimizi, neyin ne nispette* lütfedildiğini, bakmayı bilen göz sahipleri üslubumuzdan seziyor. Üslup, dilimizden dökülenlere ait zarafet ve letafet güzellik değil sadece. Alırken, verirken, otururken, kalkarken, yürürken, bir fincanı tutarken, hülasa ağaç gölgeliğindeoyalanırken hep üslup…
Üslubu kalp belirliyor. Kalbimizin kemâlâta yakınlığınca dudağımızdan dökülen sözlerin incitmeden kimseyi ve kimselerin Rabbini, munis ve ahenk içre süzülüşü... Yürüyüşdeki tevazu, bakışlarımızı ayakucumuza mıhlayışımızdaki incelik, oturuşdaki edep, alışverişdeki hassasiyet ve rikkat, başkalarının hukukunu öne koyuşdaki asalet, kalbimizden haber veriyor bize. Kalbi çınlasın Yunus’un; “Dış yüzüne o sızar/İçinde ne var ise.”

Bir Allah dostu, mütebessim oturduğu koltukta; şikâyetini soran diş doktoruna değişen çehresi ve ciddileşen yüz ifadesi ile diyor ki: “Hâşâ* şikâyet yoktur!” Peşinden eliyle dişini işaret ederek, hafif bir tebessümle ilave ediyor: “Bunun canı biraz yanıyor.” Kendi ağzındaki dişten değil de bir canlıdan, bahsediyor sanki. Bu üsluptaki zarafet ve inceliğe muhtacız! Bir anlık gaflete yer yok. Şah-ı Nakşibend hazretleri değil miydi “Yardan bir an gaflet gösteren gizli küfre ayak basar oldu” diye buyuran. İşte öyle.* muazzez ve muazzam bir idrak! Başka türlü bu cümle nasıl kurulabilir ki? Evet bu benim ama bana ait değil, emanet. can benim değil, nefes benim değil, ben benim değilim!
Efendimiz’in (s.a.s) insanın işlediği günahlara her azasının şahitlik edeceğini haber veriyor hadis-i şeriflerinde

Neden gittin diyecekler, dilin gitmedim derken ayakların dile gelecek: Gittim ya rabbi! Neden aldın diyecekler, sen almadım derken elin dile gelecek: aldım ya rabbi! Falan zaman* gıybet etmişsin diyecekler, etmedim diyemeyeceksin çünkü dilin dile gelecek: Ettim ya rabbi! O gün anlayacağız ki bizim zannettiğimiz azalarımız bizim değilmiş. “Akıl o ki başa geleceği bile Göz o ki dağın ardını göre.” O gün herkesin bileceğini bugünden bilene evliyaullah diyorlar. Azalarından başka bir varlıktan bahseder gibi söz eden zatlar, her birisinin ayrı ayrı hukuku olduğunu bilerek yaşıyor. Bu ne demek? kişinin azalarına dost olmak* “Gözümüze dost olacağız, dost yüzünü görmezsem bu gözlerim nem benim.” İnsan, dost yüzünü görecek kemâlâta getiremediği gözlerine düşmanlık etmektedir.

Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi” Mâvera fısıltılarını işitemeyen kişi kulağına düşmanlık etmektedir. El, ayak, dil, dudak hepsi böyle. Bugün dostluk etmediklerin yarın aleyhine şahitlik etmelerine şaşırmayacaksın! azalarına dost olursan onlar sana düşmanlık eylemezler. Hz. Mevlana; “İnsan zanneder ki kendisine iki göz, iki kulak, iki el, iki ayak, bir dudak verilmiştir”* “gözünle gördüğün masivadan geçersen öteleri seyredersin, kulağını yasaklanandan korursan hatifi işitirsin, dilini malayaniden vazgeçirirsen dudaksız söylersin...” Uzar gider dava. Yasaklanandan vazgeçmek yetmez* Ölçü: Dünya beni haramından men etti ben onun helalinden de geçtim! Oruçlu vakitler gibi yahut ihramlı mekânlar gibi, anlayan anlar.

Kalp mühim azizim, Ona dost olacağız, itminana erinceye değin Allah diyecek bizden bile gizli. Üslup kalpten doğar zira. Sadece dilin değil cümle azaların üslubu .Sahilde oturanlar güneşlenir boylu boyunca. Şarkı söyler balıkçılar denizlerde. Derinlerde sessizlik, karanlık ve inciler... Kimisi bronzlaşmaya gelmiştir dünyaya, kimisi kovasını doldurduğu günün akşamında mutludur, kimisinin de yüzünde vurgun acısı, avcunda hazineler...

Bu kan yine o kandır

Balkanlar 15 Temmuz’un milletimiz için ifade ettiği ruh ve manayı konuşuyor evlad-ı Fatihan’la. Şiirler ve türküler büyütüyoruz içimizde. Şiir ve şuur aynı kökten derler, doğrudur. Şuursuzluğumuz* şiirsizliğimizin eseri bu diyarda insanlar, toprak ve gökyüzü hamdolsun hâlâ şiir. Serhat boylarında asırlarca kefereye komşu olmanın sorumluluk duygusu ve güzeli temsil yükü, insanları bileylemiş. Başkasına benzememe iradesi, kendisini temsil derdiyle birleşip muhteşem çifte çelik suyuna dönüşünce ortaya kalplere ve ahvale, asalet ve vakar olarak yansıyan fevkalade bir Müslüman Türk portresi çıkmış. onca zulme ve acıya rağmen* kendileri kalarak dimdik ayakta duruşlarını başka neyle izah edebilirsiniz ki?

Balkanlar Anadolu’dan daha Osmanlı’dır” . Balkanlar’ı görmemiş* toy gönlüm bu ifadeye itiraz ederdi Bu diyarlara gelip gittikçe, suyunu içip havasını çektikçe ciğerlerime, insanlarını tanıdıkça hak verir oldum.* az bile denmiş. Düşünün Üsküp’te Yemen türküsü okunyor ve beş yüz kişi nemli gözlerle türküye eşlik ediyor. Beş yüz kişi sanki* prova yapmış* profesyonel bir koro bir tek kişi ahenkle söylüyor türküyü. Arkasından Çanakkale türküsü, manzara değişmiyor. Yemende 15 Temmuzu idrak ettiklerini yüzdeki ifadeden anlıyorsunuz. gözyaşlarınızı akıtıp seyrederken* harika koroyu, diyorsunuz ki: “Balkanlar’da, 15 Temmuz anmasında, Yemen türküsünü gönül tek ses olup okuyabilen millet elbette büyük millettir.”* ülkelerin sınırlarını türküler belirliyor.

Bana yüz Türk lazım ama kırık olacak, akıllı olmaz! Hayırdır abi diyorsunuz? Cevap: Dünyayı değiştireceğim. Yüz kafası kırık divane Türk’le dünyanın değiştirilebileceğine inanan Arnavut soydaşımıza sarılıyor ve diyorum ki: “Bundan sonra doksan dokuz kişi ara, bir benim.” Roma’da Cuma namazı kılacağız birlikte.Tiran’dan Üsküp’e* Dağların heybeti ve gürül gürül bir yağmur uğurluyor bizi. Türkiye ile Arnavutluk’un kaderi bir Osmanlı’nın buralarda yanlış tanıtıldı, ne yaparsak gidişatı tersine çevirebiliriz Türkiye yedi yüz seksen bin kilometrekareden, seksen milyon kişiden ibaret değil Türkiye modern dünyanın, sömürü düzeninin, global namussuzluğun yegane muhalefetidir.”Allah derdini artırsın kardeşim” bu yol dertlilerle yürünür, insan dert ettiğini rüyada görür olmadıkça, rüyadan* derdiyle uyanmadıkça bu iş olmaz.

Umudum büyüyor, Arnavutluk güzel, Arnavutluk bizim ama daha güzel, daha bizim olacak çünkü
Kosova’dan Üsküp’e doğru ilerlerken devasa sütunlar üstünde yükselen viyadüklerle dolu bir otoban inşaatı soruyorum kardeşime: Kim yapıyor otobanı? Enka Heyecanlıyım bu eseri bu topraklarda bir Türk firmasından başkasına yakıştıramıyorum. ENKA yapıyor otobanı. Tanımam etmem ama ENKA’nın sahibiymişcesine seviniyorum, dualar ediyorum: Allah keder, bela vermesin, hayırlısıyla bitirsinler inşallah.
Şimdi Prizren’e doğru yola çıkıyoruz. Akşama Murat Hüdâvendigâr Han’dan yâdigâr topraklarda misafiri olacağız

Siz bu yazıyı okuduğunuzda ise Türkiye’ye dönmüş olacağız. ne demek Türkiye’ye dönmek? buralar zaten Türkiye’ye dönmüş. hemen karşımda Mustafapaşa Camii, masamda sade Türk kahvesi, yanımda Arnavut kaldırımlar, kulağımda yükselen o sevimli Üsküp ağzıyla canım Türkçem. evden eve dönülür mü? Ne demek Türkiye’ye dönmek?
Ricamdır: Üsküp’te sorarlarsa size; Makedonya’nın başkenti demeyin Priştine’de sorarlarsa Kosova’nın başkenti demeyin! Makedonya sınırları içindeki Üsküp vilayetimiz, Arnavutluk’a komşu* Kosova vilayetimiz... Balkan diyarı ecdad yadigârı eserler insanlar aslına dönüp kim olduğunu hatırlasın diye muazzam bir hizmetin akıncı beylerinin* fedâkâr çalışanların yaşına başına bakmadan her birinin ellerinden hürmetle öperiz.

Liderin bir bildiği var

Yeni sistem ve kabinenin* millet ve devletimiz olmak üzere, gözünü son bir umutla bu topraklara dikmiş bütün mazlumlara hayırlı olmasını dilerim. Kabineye dair söylenebilecek sözler elbette var. fakat* yeni sisteme ve isimlere zaman tanınması gerektiğini düşünüyorum çünkü bakanlıkların** işleyişine dair net bir bilgi yok. Sahadan gelen, operasyon kabiliyeti yüksek isimlerle çözüme hızla yürünürken, ilgili bakanlıklar ehil kadrolara bırakılabilirse sandığımızdan güzel bir netice çıkar ortaya. Temenni ve duamız yeni sistemin, hayalini kurup umudunu büyüttüğümüz büyük Türkiye için kalıcı ve sahici bir sıçrama tahtasına dönüşmesi.
MHP’liler Sn Bahçeli’ye lider diyorlar. Yenikapıdan bu yana lider, başta AK Parti seçmeni olmak üzere devlet ve milletini seven herkesçe büyük bir takdir ve hayranlıkla izlenmeye devam ediyor.

AK Parti ve MHP seçmeni yüz meseleyi aralarında konuşsalar doksanında mutabık kalacaklardır, 24 Haziran seçimleri* bu tezi doğruladi Hangi partiden hangi partiye ne kadar oy gitti sorusuna* cevap* mümkün değil. Seçim akşamı MHP’nin aldığı kendilerince sürpriz fakat benim tahminimin altında kalan- oy oranını tahlil eden yorumcuları tebessümle izledim şaşkınlık ve yorumları sahadan habersiz olduklarına ayna tutar gibi Seçimden önceki günlerde dost sohbetinde oy meselesi açılsa istisnasız beş kişiden üçü Cumhurbaşkanlığı için Sn Erdoğan’a oy vereceklerini fakat Meclis’te MHP’nin güçlü temsilini istedikleri için milletvekilliğinde MHP’yi tercih edeceklerini söylüyordu

15 Temmuz’dan bu yana Türkiye’nin içinden geçtiği her zorlukta yaptığı teklif ve hamlelerle “lider” ifadesinin boş* kullanılmadığını net, ve şahsiyetli duruşuyla ortaya koyan Sayın Bahçeli’ye minnet ve şükranın bir ifadesi olması itibariyle.
Milletimiz bu muhalefeti sevdi. İktidarın doğrusuna da kendi varlığı için eğri diyen muhalefetten* o kadar bezmişiz ki, iktidarın doğrusuna kapı aralayıp yol olacak hamlelerin muhalefet partisi başkanından gelmesini insanımız* izah edemese de- benimsedi hayranlıkla karşıladı ve* oyunu MHP’ye verdi.AK Parti’nin* yanlışlarına rağmen istikrar arzusu ve ülkenin zor durumu göz önünde bulundurularak AK Parti’ye oy vermeye devam eden kitle bu seçimde tercihini MHP’den yana kullandı.

Cumhur İttifakı’na oy vermek hem AK Parti’ye ikaz hem de AK Parti nin devamı olacaktı, nitekim öyle oldu. Şayet Cumhur İttifakı olmasa, AK Parti’ye içi sızlayarak oy verecek pek çok insan, bu ittifakla MHP’ye oy vermek suretiyle istikrara devam demiş oldu hem de ikazını ortaya koydu MHP oylarının bir kısmı küskünlük ve iktidara yakın duruşu anlamlandıramayış sebebiyle İyi Parti’ye gitti. İYİ Parti sadece MHP tabanından oy almadı merkez sağa yakın muhalif* seçmen ve FETÖ oyları İYİ Parti’ye gitti ancak seçim akşamı AK Parti’den eksilen oylar MHP’ye verildi Ülkücü ve küskün kitlenin en büyük iddiası, MHP’nin AK Parti tarafından kamusallaştırıldığı ve kendi ilkelerine ihanet ettiği şeklindeydi.

Cumhur İttifakı teklifi ile seçmen kitlesini genişleten Lider, Türkiye siyaset tarihi yazılırken siyaset bilimcilerin izahta zorlanacağı fevkalade isabetli hamleler yapmıştır. Bunu Lider’in İYİ Parti sıralarından geçtiği sırada ayağa kalkıp elini öpen ülkücüleri görmekle anlıyoruz ve anlayacağız.
Bir muhalefet partisi* başkanı sıfatıyla bütün bunları yapar fakat iktidardan pay alırsınız. Hiçbir şey almadan kayıtsız şartsız destek görmediğimiz bir tavır olduğu için ülkücüler bunu anlamakta* zorlandılar onları küskünlüğe iten sebep milletimizin meselenin devlet ve millet olduğu yerde kendinden ve partisinnden vazgeçmek pahasına hiçbir şey almadan her şeyi vermek samimiyeti olarak görülünce, MHP oyları azalmadı, arttı. Liderlik bu değilse nedir?

Sayın Bahçeli’nin kritik zamanlardaki hamlelerinin oy kaygısı gütmeksizin, beklenti ve hesaba girmeksizin, tamamen hasbi ve samimi* yapıldığına inanıyorum. MHP Başkanı’nın nasıl ve niçin risk alabildiği hususuna gelince, bizim bilmediğimiz bir şeyler var. Şu an bilemediğimiz gelecekte hepimizin farkına varacağı, istiklal ve istikbalde değerlendirebileceğimiz* hususlar, Türkmen Beyi* hakkını vererek irade ortaya koyup tavır geliştirdi irade ve net tavrın başlangıcı* 15 Temmuzdur Yenikapı ruhunu o günden bu yana ciddi bedeller pahasına muhafaza eden samimiyetin karşılığını 24 Haziranda milletten takdir ve şükranın reye bürünmüş hali ile alan Lider’in* bir bildiği var.

kaynak dirilişpostası.com
tuğrul selmanoğlu yazıları

Vatansızlar

Vatansız olanların kaybedecek vatanı yoktur. Vatansız olanlar için yaşadıkları ülkenin başına gelen musibetler sadece yersiz eleştirilere malzeme yapabilecekleri bir olgudur.vatansızların sosyal medya hesaplarını takip edin, vatanımıza uygulanan operasyondan nasıl da memnunlar* Kinayeli sözlerle olmayan yüreklerini soğutuyorlar
Üretmezseniz böyle olur!” diyorlar, sanki 1923’ten itibaren ülkenin sanayileşmesini biz planlamışız
İkinci Dünya Savaşı’ndan enkaz olarak çıkan Almanya'nın sanayileştiği dönemde Türkiye’yi CHP yönetiyordu.İkinci Dünya Savaşı’nda atom bombası yiyen Japonya’nın teknoloji devi olmasında Cumhurbaşkanımızım adı Erdoğan değil İnönü’ydü.

Vecihi Hürkuş’un Uçak Projesi’ni toprağa gömen İnönü vardı Gümüş Motor’un ürettiği Devrim arabasını engellemek için bin entrika çevirip ölü doğmasına sebep CHP zihniyetiydi Cumhuriyet’in kurucusu CHP'nin açtığı fabrika sayısı, Yunanistan’da açılan fabrikanın dörtte biri* İtalya’da açılan fabrikanın yirmi beşte biri* Bizi Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlubiyetle çıkan Almanya ve Japonya ile kıyaslamak bile istemiyorum Ülkemizdeki fabrikalar fabrika değil şeker, sigara, havagazı... Elle tutulur bir Karabük Demir Çelik var onu da 15 sene öncesinde zorla ülkeden çıkardığımız İngiliz’e kurdurmuşlar. AK Parti son 16 yılda krizden devraldığı Türkiye’de 104 yeni Organize Sanayi Bölgesi açtı, 16 yılda Türkiye’ye bir Türkiye daha ekledi.

Bugün sanayileşmeyi tamamlayamamışsak* sorumluluğu AK Parti’de değil, ülkeyi sanayileştireceği yerde, ülkeye şapka ve papyon getiren sakat zihniyetdendir. Bugün muasır medeniyetlerin arkasından tökezleyerek gidiyorsak,* sebebi bilimle uğraşacağına insanların dini ile uğraşan kahpe zihniyetdendir.vatanımın evlatları, bizim girmediğimiz İkinci Dünya Savaşı’ndan enkaz olarak çıkmış Almanya’ya köle olarak gönderildiğinde Erdoğan 4 yaşındaydı, AK Parti’nin kurulmasına 40 yıl vardı...Hepimiz aynı gemideyiz dediğimizde, vatanının içindeki zor durumdan keyif alıp aynı gemide değiliz diye tweet atanlar, vatansızdır.Ve vatansızlar şunu iyi bilmeli:
Vatan bugün bu durumdaysa, vatansızların yüzündendir

Bir de “Vatanım vatanım” deyip* vatansızları fark edenler var AK Parti ne yaparsa kötüdür” onlar için… Fakat içlerinden biri fark edince vatansızları iş döndü hocanın fil hikâyesine… Bi baktı arkada kimseler yok. Olmadı, olmayacakda…geçmiş olsun Nihat Genç en yüreklisi senmişsin. Muhalefet değil aynı safta durma zamanı olduğunu görmeleri için belki senden duymaları daha evladır ne diyelim…
Biz vatanını seven herkesle aynı saftayız, geçmiş olsun vatansızlara, geçerse tabii…

Ters kutuplu ittifak

Dedeleri Almanlarca Auschwitzte yok edilen Yahudiler’in Alman vatandaşı olma hakkı bulunuyor. Almanya vatandaşlık vesilesiyle soylarını kuruttuğu insanlara diyet ödemeye çalışıyor. Birçoğu imtiyazı kullanıyor, İsrailden rahatsız olan Yahudiler Berlin’e taşınıyor. Kendilerine yeni hayat kurma peşinde olan Yahudilerin röportajını dinledim. “Almanya’da kime oy verirsiniz?” diye sordu Yahudi tereddütsüz “AFD diye cevap verdi. AFD kim Seksen yıl önce Yahudiler’e en büyük soykırımı yapan Naziler’in bugünkü hali, ırkçı ve göçmen düşmanı İslam’a ve Müslümanlar’a savaş açmış bir parti, %15 civarında oyu var Almanya'da...Moderatör Neden?” diye sordu, “Çünkü AFD Müslümanlar’a karşı ve Müslümanlar’a karşı olan her şey iyidir.” diye cevap verdi Yahudi...

Düşünün...Bu şahıs, kendi soyundan 6 milyon insanı yakmış, yok etmiş, gaz odalarına göndermiş zihniyetle kol kola giriyor...İslam düşmanlığı öylesine göz bürümüş ki, dedesinin katili dahi gözüne güzel görünüyor. Küfür tek millettir!” hadisi geldi aklıma! Birbirine bu kadar zıt olgu ancak İslam düşmanlığında buluşabilir, ittifak kurabilir.
CHP ile HDP'nin seçim ittifakını anlamaya çalışanlar bu gerçekle yüzleşir Bir tarafta kuruluşundan itibaren ırkçı tavırla Türkler haricindekileri yok sayan, Dersimde Kürtler’e sayısız zulüm yapmış CHP…Diğer tarafta CHP tarafından yok sayılmış Kürt hakkını koruduğunu ve zulme tepki olarak ortaya çıktığını iddia eden zalim PKK'nın siyasi uzantısı HDP...Bunları bir araya getiren tek şey İslam düşmanlığıdır...

CHP'liye neden HDP'ye oy verdin diye sorsanız, HDP AK Parti’ye karşı ve AK Parti’ye karşı olan her şey iyidir!” diye cevap verir chp ve hdp Tek millet gibi hareket ediyor Dövizin yükselmesine birlikte seviniyir Birlikte sallanıyorlar 11 aylık bir bebeğin katledilmesini kınarken dahi, sahtekâr üslubu kullanıyorlar zihniyet ve tavan itibariyle her ikisi de batıl kokuyor...“Küfür tek millettir!”
Hz. Muhammed Mustafa (sav)

Zulüm bizden ise, ben bizden değilim...

dünyada Rachel Corrie’nin* insanlık davasını anlayan ve anlatan kaç kişi ya da kaç kuruluş var
bazı manzaralar sorgulatır insana kendini, “Ben insanlığın neresindeyim hakkaniyet davasında Yahudi bir kadını da görürsünüz, iş makinelerinin karşısına geçer ve “Zulüm bizdense ben bizden değilim!” diye bağırır tüm dünyaya.Yeter mi?
Yetmez elbet Unutulmaması gereken yüzler çıkar karşımıza.dinimize mensup olmayan yüzler...
o yüzler bizden çok bu davaya sahip çıkan yüzlerdir.Unutmayın bu yüzü! rahmetle andığım tek gayrimüslimdir rachel Corrie’yi görürsünüz Kudüs sokaklarında.ABD’li barış aktivistiydi ve insanlığa canını verdi* Corrie. Gazze’de Filistinliler’e ait evlerin yıkılmaması için buldozerin önüne geçmiş bir aracın paletleri altına yatarak 16 Mart 2003’te hayatını kaybetmişti.

fıkhî temelleri kenara bırakalım, o kadının vermiş olduğu mücadeleye bakarak soralım* “Nasıl utanmayayım şimdi Müslümanlığımdan?”
Allah (cc) bir gayrimüslim eliyle hatırlatmaya çalışırken sorumluluklarımızı biz hâlâ* soramıyoruz kendimize? Onun ölümü dünyada* yankı uyandırdı. İkinci İntifada* okulunun tayiniyle Refah-Olympia kardeş şehir projesinde Gazze’ye gittiğinde* İsrailin* Filistin evlerinin yıkılmasına şiddet dışı eylemlerle engel olmaya çalışan aktivistlerle tanıştı. Gazze’ye geleli iki ay olmamıştı ki, 16 Mart 2003 de iki İsrail buldozerine karşı 8 aktivistin 3 saatlik direnişi ölümle bitti. Tüm bunlara şahit olurken, Filistin’deyken tanıştığı dostu eczacı Samir Nasrallah’ın ailesinin evini yıkmaya çalışan İsrail buldozerinin karşısında durdu. Buldozer tarafından çiğnendi. Kafatası kırıldı, kaburgaları parçalandı ve akciğerleri delindi. tanıklar Rachel’in kasıtlı ezildiğini iddia etti, İsrail* ise kaza” dedi. Her işledikleri suçun ardından yaptıkları gibi
Ne oldu şimdi Bakın dünyada Rachel Corrie’nin güttüğü insanlık davasını anlayan ve anlatan kaç kişi ya da kuruluş bulacaksınız? Kendileri gibi düşünmeyen her şeyi bir tüketenler* için utanç kaynağıdır çünkü Corrie ve diğerleri.

Kemal Jong Un

Kuzey Kore Diktatörü afacan gülüşlü tombik yanaklı oğlan.bizim Kılıçdaroğlu ile çok fazla ortak yanı var.İkisi de koltuğa baba malı gözü ile bakıyor, kalkmaya niyetli değil, ikisi de kendilerini kendi seçtikleri delegelere seçtirip 4 yılda güven tazeliyor.İkisi de diktatör,* Kemal* muhalifleri idam ettirmiyor, ettiremiyor çünkü muhalefette, ama Kim Jong Un* öz dayısını iki yıl önce domuzlara yedirmişti.Kemal bey,* muhalifleri* ihraç etmekle* kovmakla yetiniyor.Kim Jong Un’a bakın, Kemalin iktidar olması durumundaki performansı görün... Maazallah...Bay Muharrem...Üzülüyorum, medyada taraftarlarının sergilediği hüznü ve hayal kırıklığını gördükçe üzülüyorum...Adam seçmenine şizofren dedi* Twitter’da nasılsınız arkadaşlar diye sormuş, kimisi “şizofreni tedavisi görüyorum”, kimisi “şizofreniz” diye cevap vermiş. Bugün seçim olsa kendilerine şizofren diyen adama oy verecek kadar şizofrenler mi bilmem ama küskün ve dargın oldukları aşikâr.

Muharrem Bey imza toplamakla meşgul imzaları toplasa ne olur? Oy beklediği Kemal Bey’in* seçtiği “Kemalciler”den oluşuyor. Muharrem Bey* kaybederse yeni bir parti kurar... Yeni bir DSP yolda...Meral abla...Abla yorgun, abla bitkin, abla vazgeçti...Saman alevi gibi parladı ve söndü* çalıştayda* “bizi yarı yolda bıraktın madam” denilince “bana Genelev patroniçesi dediniz bırakıyorum” demiş...Madam” kelimesi Bayan veya Hanımefendi anlamına geliyor... Evet bazen* Genelev patroniçesi anlamına da geliyor ama İyi Partiye mensub birisi onun için bu anlamı kastederek Madam diyorsa, İyi Parti’yi de geneleve benzetmiş olur ki buakıldan uzak bir ihtimal olur. Meral abla, yaşadığı hezimetten sonra gözünü kapıya dikmiş kaçmaya bahane arıyordu, Madam” kelimesi de bahane olmuş... İktidar olursa bizi yargılayacaktı, artık torununun bezini sargılar...

Üçüncü Cumhuriyet...

Değil azizim... Bu üçüncü Cumhuriyet değil. ilk iki Cumhuriyet vardı da neden haberimiz olmadı?
Cumhuriyet halkın özgürce kendisini temsil edecek vekilleri seçmesi ve vekillerin halkın isteği doğrultusunda ülkeyi idare etmeleridir...1923'deki Devlet bu kriterlere uymuyor. Uymuyor, istediğiniz gibi bakın yan ve ters çevirip bakın, amuda kalkıp bakın uymuyor...Sultan sürgüne gönderilirken referandum mu yaptı Cumhuriyet"İstiklal Mahkemeleri "Allah" diyenin canına okurken, hangi yasal düzenlemeleri yaptı? Milletin 1000 yılık yazısı değiştirilirken, tarihi silinirken, resetlenirken halka sordu mu Cumhuriyet ? Ne cumhuriyeti?
Ne demokrasisi?

İslamın bemareleri kazınırken Anadolu'dan hangi müslümanın fikrine başvuruldu? İtiraz edenler sallanmadı mı darağaçlarında? Ne cumhuriyeti?
Iskilipli Atıf'a sorun anlatsın size Cumhuriyeti... Boynunda iple, dilinde Yasin-i şerifle idamını beklerken, başına "giy domuz" diye nasıl şapka geçirdiğini anlatsın Cumhuriyetin...Elazığ İstiklal Mahkemesinde ömür boyu sürgün cezası aldığında ayağa fırlayıp "mahkeme namuslu insanları asıyor, bende namussuzluk mu gördünüz de asmadınız" diye feryad eden Hüseyin Avni Bey'e sorun Cumhuriyeti...Evlatları ile birlikte Idam edilmeden önce evladı Kerbelayız, ayıptır günahtır zulümdür diyen Seyyid Rıza'ya sorun Cumhuriyeti!

İstiklal mahkemelerinde yargılanan alimlere, sakalı bitmemiş çocuklara, Milli mücadelede canını ortaya koyan paşalara sorun Cumhuriyeti 10 milyon nüfuslu Türkiye'de devleti ele alanlarca* yargılanan, takibata uğrayan, idam edilen, haps edilen 500.000 vatan evladına sorun Cumhuriyeti... Nüfusun 20 de biri eder bu, bugünkü Türkiye ile kıyaslarsak 4,5 milyon insan İçeriye alınmamış, idam edilmemiş, soruşturma geçirmemiş Akrabası olmayan insan kalmamış... Teröre yardım yataklıktan tutuklu 110 gazeteci için ortalığı velveleye veren* demokratlar!* soruyorum, bu mu Cumhuriyet Fransıza, İngilize Anadoluyu dar eden, kılık kıyafeti Fransız ve İngilize benzemediği için Ankara Ulus'a girmesi yasak olan köylüye sorun Cumhuriyeti...

Senegal'de devlet hiç millete zorla "şapka giyeceksin" demişmidir? Uganda'da devlet milletine yok ulan halk müziği* kenara bırakın bongo bongoları, artık Bach Chopin Mozart dinleyeceksiniz, batılı olacaksınız demişmidir? Ben muz cumhuriyetiyim diyen cumhuriyetlerde olmuşmudur böyle muzluk? Ne cumhuriyeti?
Halk seçmedi, hileyle ülkeye el koydular...
Halka seç dediler, önlerine chp bayraklı sandık koydular tek başına seçime açık oy kullandırdılar...
çok partili döneme geçtik dediler...Halk seçti, beğenmeyip astılar...Halk seçti, kumpasla indirdiler...Halk seçti, beğenmeyip öldürdüler...
Halk seçti, askeri vesayet* ile hükümetin çalışamaması için çevirmedik fırıldak bırakmadılar...

90 yıllık geçişden sonra, özellikle son 16 yıldaki* zorlu mücadelenin ardından, onca oyuna ve kumpasa rağmen şu anki sistemle* kuruldu Cumhuriyet...Kurucu Başkan ıse Erdoğan'dır...
Güzel Vatanımıza son 90 yılda yaşadığı travmalardan dolayı geçmiş olsun... Rabbim göstermesin...Milletimizin gözü aydın olsun...
Cumhuriyet ilelebet payidar olsun!

 

murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




boşanma avukatı webmaster blog çarşamba pasta

çarşamba koltuk yıkama çarşamba webtasarım