![]() |
#1 |
![]() H. Hümeyra Şahin
![]() Başarının ardından gelen yeni sorumluluklar 12. Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan. Çankaya Köşkü’nün hitap diliyle artık ‘Beyefendi’, O. ‘Muhtar bile olamaz’dan Cumhurbaşkanlığı’na uzanan sıra dışı bir hayat öyküsü. O öykü bir şahsın hayat serüveni olmaktan öte bir ülkenin hikâyesi aslında. O hikâyenin ne olduğunu hepimiz az çok biliyoruz. Fakat tekrar etmeye değer; vesayetlerin bütün köşeleri tuttuğu ve millet iradesinin ipotek altına alındığı bir coğrafyada ilmek ilmek örülen demokrasi mücadelesi. Aslında bu mücadele ne bir yıllık, ne 12 yıllık, ne 90 yıllık... Üç kıtaya yayılan bir imparatorluğun gittikçe küçülen mirasının siyasî, malî ve fikrî çözülüşünün gerçekleştiği son 200 yıllık bir zaman dilimini kapsıyor. Aydın vesayeti ile başlayan masa başı modernleş(tir)me projesi, ulus-devlet sürecinde askerî vesayetlerle tahkim edilerek ve uluslararası güçlerin çıkar hesaplarıyla desteklenerek bu coğrafyanın üzerinde vesayetler lehinde bir sistem kurdu. Ve halk on yıllarca bu sistemin cefasını çekti. Neyse ki, sistemin biriktirdiği sorunlar 12 yıllık Erdoğan iktidarında masaya yatırıldı ve bir bir çözüm arandı. Ufku Selçuklu’ya uzanan bir siyasi irade, Türkiye’nin kaderini değiştirdi. Kuran’ın ifadesiyle Allah bu siyasal iradeye ‘apaçık bir zafer’ nasip etti. Bu vesayet mücadelesinin son bir yılına bütün toplum canlı bir şekilde şahit oldu. Sosyal medya üzerinden aşikâr olması gereken de, gerekmeyen de her şey, iyisiyle, kötüsüyle, bütün çıplaklığıyla ortaya döküldü. Ulusal ve uluslararası alanda medyasıyla, sivil toplumuyla, politikacısıyla vesayetin nasıl bir organizma olduğunu halk aynel-yakin gördü. Tüm güç odaklarının âdeta röntgeni çekildi. Bu süreçte sorunlar siyasî irade tarafından net biçimde formülize edilerek halka anlatıldı ve tek çıkış yolunun milletin işbirliği olduğunu herkes gördü. Bu nedenle halk, Erdoğan’ın mücadelesine destek verdi. Bu işbirliği, tescillenmiş bir Erdoğan başarısı ortaya çıkarırken, aynı zamanda yeni sorumluluklar doğurdu. Fakat bu sorumluluklar yalnızca Erdoğan’a ait değil. Zira Yeni Türkiye hedefi tek başına sayın Erdoğan’ın sorumluluğu değil. Eski Türkiye’ye artık geri dönüş olmadığına göre, bu hedefe toplumca seferber olmak gerekiyor. Sivil kurumlar uzunca bir süredir siyasete kilitlenmiş ve kendi kulvarlarında işleri yavaşlatmış durumda. Bu siyaset seyirciliği, siyasetin yüklerini artırırken, diğer alanları pasifleştiriyor. Oysa tüm bu kurumların eski Türkiye ruhundan sıyrılarak sürece destek vermesi siyaset-toplum dengesini de daha sağlıklı bir zemine kavuşturabilir. Yeni Türkiye’nin inşası çok daha kolay ve sorunsuz olabilir. Bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın balkon konuşmasında da ifade ettiği yeni toplumsal uzlaşının yaygınlaştırılması için fertlerden başlayan bir çabaya ihtiyaç var. Fakat öncelikle son bir yıldır ülkeyi kuşatan mücadelenin yıprattığı toplumsal ilişkiler onarılmalı, iyi yanında pek çok kötüyü de aşikâr eden sosyal medyanın deforme ettiği ‘söz etiği’ tamir edilmeli. Siyasete kilitlenen Türkiye, fertleriyle, kurumlarıyla, bir özeleştiriden sonra her kurum kendi mecrasına dönerek, kendi kulvarında üzerine düşeni yapmalı. Başarının ardından gelen yeni sorumluluk, iyi niyetli bir toplumsal bir seferberlik. Kaynak Akşam 12.08.2014
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|