AK Gençliğin Buluşma Noktası
Dini Konular Dinimiz hakkında öğrenmek ve paylaşmak istediğiniz herşey.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-21-2010, 17:06   #1
Kullanıcı Adı
SSS
Arrow H u r a f e l e r

Sözlükte bunamak anlamına gelen haret ’ ten türemiş bir isim olan hurâfe, akla gerçeğe aykırı olan aldatıcı sözdür.
Masal,efsane ve genel olarak gerçek dışı olduğu halde hoşa giden nakil ve rivayetlere ( söylenti ) hurâfe denir.
Hurâfe kelimesi Kur’an’da yer almaz. Buna yakın anlamlardaki uydurma , saçma söz anlamlarındaki arapça kelimeler ( esâtir –tekavvül – tahrusûn ) Kur’an’da toplam 18 defa yer almıştır.
Hurâfe kelimesi, mantıklı tabanı olmayan, gerçek hayatla ilişkisi bulunmayan inanç ve uygulamalar, iyilik ve kötülük getireceğine inanılan kuvvetler için kullanılır.
Din dışı alanları da kapsamakla birlikte dini alanlarda daha yaygın olan hurâfe, hemen bütün dinlerde mevcuttur.
Diğer dinlerdeki hurâfeleri bir kenara bırakalım ve kendi dinimizdeki hurafeleri ve oluşumunu ele alalım :
Hurâfelerin, genellikle doğru ve gerçek dini yazılı belgelerin zamanla yok olması ve geçmiş kavimlere ait batıl inançların yeni dine taşınması yolu ile oluştuğu kabul edilir. İslâmın ana kaynağı olan Kur’an’ın, bizzat Peygamberimiz tarafından yazılı metin haline getirilmesine; bir harfinin dahi değişmeden günümüze kadar korunarak gelmesine ve 15 / 9 ayeti ile bu korunmanın Rabbimizin garantisi altında bulunmasına rağmen dinimize de çeşitli hurafelerin sokulduğu görülmektedir.

Şimdi hurâfelerin oluşma şekillerini ele alalım:


1 – Önceki dinlere ait kültürlerden bazı unsurların İslâm’ a taşınması:
İslâmı kabul eden çeşitli din mensuplarının eski dinlerine ait bazı inançları korumaya devam ettikleri ve bunları diğer Müslümanlara da aktardıkları bilinmektedir.



Câhiliyye dönemi Arapları, uğura, uğursuzluğa ve cinlerle ilgili çeşitli hurâfelere inanıyorlardı.Bunları korumaya devam ettiler. Eski İran ve Hint dinlerine mensup gruplarla Türklerin İslâm’ı kabul etmesinden sonra İslâm dünyasında yeni hurâfeler oluşmaya başlamıştır.Önceden Şamanizm, Budizm, Maniheizm ve Zerdüştîlik gibi dinlere bağlı olan din adamları, Câhiliyye dönemi Arap kültürüne ait hurâfelerin cahil halk tabakasına yayılmış olmasından da yararlanarak daha çok Şaman afsunlarına ( büyü ) kabullere, Kâbe, Levh-i Mahfuz, Arş, Kürsî gibi İslâm motiflerini karıştırmak suretiyle mesleklerini yeni dinlerinde de sürdürmüşlerdir.
    • Şamanizmden intikal eden su kültü ( tapınılan nesne )
    • Yahûdilkten geçen tılsımlar
    • Hıristiyanlıktan kalan türbeleri kutsallaştırmabu konudaki bazı örneklerdir.
2 – Cehâlet :

Daha çok bilgisizliğe bağlı olduğu kabul edilen hur’afelere inanılması, İslâm’ı ana kaynaklarından öğrenip halkı aydınlatacak yeterli sayıda âlimin yetişmemesiyle orantılı olarak Müslüman halk arasında yayılmıştır.
İslâm, inancın düşünceye, akla dayanan kanıtlara dayalı olmasını öğütlerken halk akıl ve mantık dışı şeylere inanıvermektedir. Hurâfeleri atabilmek için okullarda yeterli din eğitimi yanında halka da doğru bilgilerin verilmesi gerekir. Vâizlerle sohbet ehlinin, bizzat kendilerinin hurâfelerden arınmış sağlam bilgilerle donatılmış olmaları ve halka hurâfe pompalamamaları gerekir.
Peygamberimiz: ‘’Bile bile bir yalanı bana yamayan kimse, cehennemdeki yerini hazırlasın ‘’ demiş olmasına rağmen bu insanlar, halkı daha çok etkileyebilmek için daha çok dünya kadar uydurma masal ve uydurma hadis anlatıp halka hurâfe aşılamaktadırlar.


3 – Uydurma Hadisler’ in hurâfelerin yayılmasındaki katkısı ise korkunçtur. Çok büyük öneme sahip bu konuyu ilerde ayrı bir yazı konusu olarak ele alacağız.

İslâm’da hurafe ve şirk kesinlikle yasaklanmıştır. Vehimlere kapılıp olağan olaylardan kuşkulanmak bâtıldır ( sahte,yalan ) Tavuğun, karganın ötmesinden, kedinin geçmesinden, şu veya bu kuşcağızın uçmasından vehme ( manasız korku ) kapılmak; Cuma akşamı eve süpürge vurmamak, zemheri ayında ( şiddetli soğuk devresi ) ev temizliği yapmamak, bazı günler yıkanmamak, iş yapmamak gibi düşünceler ve uygulamalar tamamen bâtıldır. Ve dinde yeri yoktur. Bu gibi ve benzeri tutumları da Peygamberimize dayandırmak en büyük hatadır.

Not: Bu yazının hazırlanmasında Prof.Dr. Süleyman Ateş'in GÖRÜNMEZ ALEMİN İZLERİ isimli eserinden faydalanılmıştır.

 


Konu SSS tarafından (03-21-2010 Saat 17:08 ) değiştirilmiştir.. Sebep: Düzeltme
SSS isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 03-21-2010, 17:28   #2
Kullanıcı Adı
Ömer Bekir
Standart
Süleyman Ateş önce kendisini düzeltsin,ondan sonra hurafelere ve uydurma Hadislere el atsın..
Ömer Bekir isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-21-2010, 17:42   #3
Kullanıcı Adı
depare
Standart
Çoğunu unutmuşun SSS Su dökükmesi zenginliktir.
Horoz melek görünce,Eşekte Şeytan görünce bağırır (:
Bunlar da hadisler de geçen hurafe değil hakikatin ta kendisi olan şeylerden bazıları..
Hadisler de geçmeyen türbeye çaput bağlamak,bazı sayıların,eşyaların uğur ya da uğursuzluk getirileceği gibi şeyler hurafedir tabiki...
depare isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-21-2010, 17:58   #4
Kullanıcı Adı
BlueMoon
Standart
başlıca hurafeler şunlardır. uzak durmaya gayret edelim..

Muska ve tılsımlar

Bu inançta olanlar bazı nesnelerde uğur veya uğursuzluk olduğuna inanırlar. Kişi uğurlu saydığı nesneyi yanında taşır veya boynuna asar. Bu nesne bir bitki, hayvan dişi, kurumuş bir böcek hatta taş parçası bile olabilir. Bu nesneleri taşıyanlar çeşitli hastalıklardan, bela ve kazalardan korunacaklarına inanırlar.

Günümüzde de bazı nesneleri “uğur getiriyor” diye boynunda yada yanında taşıyanlar bulunmaktadır.yine insanların hastalıkları tedavi maksadıyla üfürükçülere giderek muska yazdırmaları hurafe ve batıl inanışların bu bölümüne girmektedir.

Sihir (büyü)

Tarihte en yaygın görülen hurafedir. Günümüzde dahi hala etkisini sürdürmektedir. Büyü, bazı güçler kullanarak insanları istenilen yönde etkilemek amacıyla yapılan eylem olarak tanımlanabilir. Günümüzde pek çok insan özellikle de hanımlar büyüden fazlasıyla korkmaktadır. Büyücüler bu korkudan faydalanmasını başararak, bir sürü safsata uydurmuşlardır.

Evliyaperestlik

kutsallık adına geçmişte yaşamış bazı kişilerin mezar ve türbeleri ticari amaçlı ziyaretgah haline getirilerek pek çok kişinin dilek ve dertlerine çareler aranmıştır.

Çaput bağlamak

şamanlık kültünden kaynaklanmaktadır. Evliya sayılan ulu kişilerin, kutsal ağaç veya suların ziyaret edilerek dilek dilenmesi ile çocuğu olmayanların çocuk sahibi olacağına veya bazı hastalıkların iyileşeceğine inanılır.

Mum yakmak

türbe, mezar, tekke gibi yerlere mum yakmak ve dilek tutmak cahiliye döneminden kalma bir adettir. Arkeologlara göre ateşe tapınmaktan kalma bir hurafedir.

Kurşun dökmek

halkımız arasında “göz değmesi, göze gelme” diye adlandırılan bir nazar inancı vardır. Nazar değen kişinin malına veya eşyasına bir zarar geleceğine inanılır. Nazarın etkisinden kurtulmak amacıyla nazar boncuğu, at nalı, üzerlik otundan yapılan kolyeler takılmakta, ayrıca nazar muskaları kullanılmakta kurşun döktürülmektedir.

Kabirlerde dua ve kurban adamak

islam dinine göre dilek ve istekler sadece allah’a yapılır. Gerçek böyleyken halkımızın bazıları dua şeklini ve adabını değiştirmişlerdir. Duaya bir sürü batıl hareketler sokmuşlardır.

bazıları dua ederken kavga edermiş gibi bağırıp çağırırken bazıları da mezarlara elini yüzünü sürmekte, türbelerin eşik ve pencerelerini öpmektedir. Bu hareketlerin hepsi hurafe ve batıl inanışlardır.

kabir ve türbelere gidip kurban adama ve kesme adeti de hurafedir. İslam dininde bir yatıra, bir kabre, bir tekkeye veya bir devlet adamına kurban adamak yoktur.

Falcılık

halkımız arasında yaygın olan hurafelerden birisi de fal bakmak yada fal açmaktır. Dilimize nasıl girdiği bilinmeyen “fala inanma falsız kalma”sözü, insanın hep geleceğini bilmek, merakının giderilmesine bir vasıta olmuştur. Bazı insanlar “fala inanmıyoruz ama eğlence olsun diye fal açtırıyoruz” diyorlar. Böyle bir düşünce tarzı, yanlışa çanak tutmaktır.

Ay ve güneş tutulması

bazı yörelerimizde ay ve güneşin şeytan tarafından tutulduğuna inanılmaktadır. Bu nedenle tutulma olayı başlayınca teneke ve davul çalınmakta ve silah atılmaktadır. Güya gürültüden korkan şeytan ayı veya güneşi serbest bırakırmış.
ayrıca ay ve güneş tutulması ile ilgili diğer bazı batıl inanışlar şunlardır.
* ay ve güneş tutulması kıyamet alametidir.
* ay ve güneş tutulursa o yıl kıtlık olur.
* ay ve güneş tutulursa savaş ve karışıklıklar çıkar.
* ay ve güneş tutulması büyük ve ünlü kişilerin ölümüne işarettir.

Kuş ötmesi ve hayvan uluması

halkımız arasında bazı kuşların ötmesi, bazı hayvanların uluması, ile ilgili çeşitli yorumlar yapılmaktadır. Bunlardan kimisi uğur kimisi de ölüm işareti olarak kabul edilmektedir. İslam inancına göre bunların hepsi mantık dışı ve hurafedir. Hayvanlarla ilgili hurafeleri şöyle sıralayabiliriz.
* ezan okunurken köpek ulursa o civarda birisi ölür
* gece vakitsiz horoz öterse savaş çıkar
* kara kedi yolu keserse uğursuzluk getirir
* baykuş ve karga kimin evinde öterse o evden cenaze çıkar

hiçbir şey doğuştan uğurlu ya da uğursuz değildir. Bilimsel düşünceye göre, her hangi bir nesnede veya canlıda uğursuzluk aramak doğru değildir.

Günlerle ilgili batıl inanışlar

toplumumuzun yanlış inanışlarından birisi de haftanın bazı günlerinin uğurlu bazı günlerinin uğursuz sayılmasıdır. Bu anlayış bize hristiyan ve yahudilerden geçmiştir.günlerle ilgili bazı hurafe ve batıl inanışlar şunlardır.
* pazar günü çalışmak uğursuzluktur
* perşembe çamaşır yıkanırsa zengin olunur.
* cuma günü ve cuma akşamı ev temizlemek günahtır.
* cumartesi günü çamaşır yıkamak uğursuzluk getirir.
* arefe günü dikiş dikmek günahtır
* iki bayram arası nikah kıyılmaz.

Temizlik ve sağlığa karışan hurafeler

islam dini temizliğe özel bir önem vermiş olmasına rağmen, halkımızdan bazıları hurafelere kanarak şunları uydurmuşlardır.
* gece ev süpürülürse fakirlik gelir
* cuma akşamı ev süpürmek kıtlık getirir
* misafirin ardından ev süpürmek iyi değildir.
* süpürge yapılırken birine değerse uyuz olur yada ömrü kısa olur. Ancak süpürgeye tükürülürse bu durum düzelir.
* gece tırnak kesilirse ömür kısalır.
* cenaze yıkanırken teneşirin altından alınan su alkolik birisine içirilirse alkolü bırakır.

Kadın ve çocukla ilgili hurafeler

cahiliye dönemi arap geleneklerinin islamiyet’in kuralıymış gibi algılanmasından en çok zararı türk kadınları görmüştür. Hurafe ve batıl inanışlar, vaktiyle kadını özgür bilen, dede korkut'un deyimiyle: "eve bir konuk gelse, er adam evde olmasa, ol ani yedirir, içirir, ağırlar, gönderir" diye güvenceyle yücelten türk insanını, kadına tıpkı arap gibi hor gözle bakan bir yaratık yapmışlardır. Günümüzde kadın ve çocuklarla ilgili belli başlı hurafeler şunlardır.
* gelin eve ilk geldiğinde kaynanasının bacakları arasından geçerse saygılı olur.
* bir kız evli birinin gelinliğini giyerse kısmeti kesilir.
* aş eren bir kadın çirkin bir yere bakarsa çocuğu çirkin olur.
* çocuğun kırkı çıkmadan tırnağı kesilirse ya arsız ya da hırsız olur.
* çocuğun metre ile boyu ölçülürse boyu uzamaz.
* boyu ölçülen çocuk kısa kalır.

Taassup ve hurafelere yöneliş bir milletin gerileyişinde ve çöküşünde çok önemli yer tutar. İnsanlığın uzayın derinliklerinde yaşanacak yerler aradığı, teknolojinin harikalar yarattığı bir ortamda, hala türbe bahçesindeki ağaca çaput bağlamakla hamile kalacağına inanalar oldukça, şu gün işe başlamak uğursuzluktur, şu gün çalışmak günahtır diye, tembelliğe ve gericiliğe pirim verenler bulundukça hedeflediğimiz noktalara ulaşmakta zorlanırız.

Eğer bir kişi, bir kere, “rüyasında görmüş” lafına itibar ederse , yolda önünden kara kedi geçince “ne yapsam acaba “ diye kara kara düşünürse , çocuğu hastalanınca ne yapacağını, şeyhine sorarsa, sevdiği kızı yada erkeği kendine yakınlaştırmak için, büyücüye giderse, eşini evine bağlamak için muska taşırsa, çalınan yada kaybolan malının bulunması için falcıdan medet umarsa, dualarının kabul olması için. Denizin ortasında dua ederse, günahlarından arınmak için türbelerin kapılarında sürünüp , oradan çıkan toprağa kutsallık kazandırırsa, toplumda tamir edilemez yaraların açılmasına sebep olur. Hurafe ve batıl inanışlar toplumsal hastalık haline gelir.

Devletimizin kuruluşundan beri çözmeye çalıştığı en önemli konuların başında terör gelmektedir. Pkk, hizbullah vb irticai terörün doğmasında ve gelişmesinde, ülkemizin güneydoğusunda hala etkisini sürdüren şeyhlik, şıhlık veya ağalık sisteminin önemli bir rolü vardır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkan şeyh sait isyanında, 1927-1928 yıllarında çıkan ağrı isyanında, daha sonra dersim isyanı ve diğerlerinde, cahil halkın dini duyguları şeyhler yada ağalar tarafından sömürülerek, ülkemize büyük zararlar verilmiştir.

Hurafe ve batıl inanış hastalığı, 1000 yıl önce yaşanan haşhaşilik yada hasan sabbah olayının, günümüzde yeniden adnan hoca olayı olarak yaşanmasına sebep olmuştur.

11.yy’da yaşayan hasan sabbah, iran’da yaptırdığı çok güzel bir sarayda gençleri afyona alıştırarak zehirlemiş ve terörist haline getirmiştir. Yetiştirdiği bu teröristlerle başta büyük devlet ve bilim adamı nizam-ül mülk olmak üzere bir çok selçuklu devlet yöneticisini öldürterek devletin yıkılmasında önemli bir rol oynamıştır. 1000 yıl arayla yaşanmış bu iki olay dikkatlice incelendiği zaman hem birbirine çok benzemekte, hem de bu gün ders alınması gereken bir çok hususu içermektedir.

Yine “çocuklarımıza güzel isimler veriniz” hadisini “ben güzele güzel demem, güzel arap olmayınca” mantığıyla yorumlayan, hurafeci zihniyet , anlamı kötü bile olsa birçok arapça ve farsça kelimeyi dilimize sokarak güzel türkçemizin bozulmasına sebep olmuştur. Yakın çevremizdeki kişilerin isimlerine bakarak bunu değerlendirebiliriz.

Tarihte kuyruklu yıldızın görünmesini veba sebebi sayıp dünyanın en modern rasathanesinin yıkılmasını sağlayan zihniyet, “7,4 yetmedi mi” diye ortaya çıkarak, depremin sebebini hurafe ve batıl inanışlarla açıklamaya çalışmaktadır. Hatta bir yobaz çıkıp hazırladığı kasette deprem ile ilgili rüyasında gördüklerin bahsederek hem para kazanmaya hem de rejim düşmanlığı yapmaya çalışmaktadır. Bu kişinin toplantılarına çok fazla kişinin katılması ve kasetlerinin binlerce satması da dikkat çekicidir.

Ailesinden aldığı eğitim ve kültür ile aklını kullanmayı öğrenemeyen gençlerimize maalesef eğitim kurumları da gerekli yardımı yapamamaktadır.

Bunun sonucunda bazı gençler mutluluğu yada cenneti satanizm gibi sapık tarikatlarda aramaktadır. İlk önce hayvanları sonra da insanları vahşice doğrayarak satana hizmet edip mutlu olmaktadırlar.

Televizyonlarda ve gazetelerde defalarca izlediği bu dünyadaki güzel ve şaşalı yaşantıya, ülkenin gelir dağılımındaki adaletsizlik yüzünden hiç ulaşamayacağını düşünen bazı gençlerimiz, şimdiden öbür dünyadaki cennette yer bulmak kaygısıyla bu cenneti kendilerine vaat eden yobazların kişisel menfaatlerine alet olmaktadırlar.

Bütün bunların örneklerine sıkça medyada rastlamaktayız.
Gelişmiş ülkelerde yüzü geçmeyen sapık tarikatların taraftar sayıları, bizim ülkemizde halkımızın hurafe ve batıl inanışlara merakı yüzünden binleri hatta on binleri bulmaktadır.

Dün osmanlı devletinde yenileşme hareketlerine karşı çıkıp genç osman’ı öldüren, 3.selim yeniliklerini sona erdiren zihniyet, bu gün 8 yıllık eğitime karşı çıkarak, halkın bilinçlenmesine engel olmaya çalışmaktadır. Aynı zamanda toplumda iç çatışmayı körükleyici güç olarak kendini hissettirmektedir. Bu güçler, seçim öncesinde yönetime talip olan siyasi partilerle anlaşma yapabilmekte ve demokrasinin işlerliğine engel olmaktadırlar.

Bu toplumsal hastalığın tedavi edilememesi, tarihteki hasan sabbahların, kabakçı mustafaların, patrona halillerin, derviş vahdetilerin, şeyh saitlerin günümüzde başka adlarla ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Bu gelişmeler, soğuk savaşın bütün yöntemlerinin kullanıldığı günümüzde düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürmektedir. Zaman zaman sahibi belli olmayan eller bu tetikleri çekerek ülkemizde iç huzurun bozulmasına sebep olmaktadır.

Bütün bunlar, sahip olduğumuz imkanlarla dünya ülkeleri arasında olmamız gereken yere ulaşmamızı engellemekte, ülkemizin itibarını zedelemektedir.

Sonuç olarak ülkemizi atatürk’ün hedeflediği “çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkartmak istiyorsak, türkiye cumhuriyetinin “şeyhler, dervişler, müritler ve mensupları devleti” olmasını istemiyorsak, insanlarımızın akıllarını kullanmalarını sağlamak zorundayız. Toplumda bilimsel düşünceyi yaygın hale getirmeliyiz.

Bütün bunları yapabilmek için yeni keşif ve icatlara gerek yoktur. Ulu önder atatürk’ün bu hastalığın tedavisi için verdiği reçeteyi incelememiz bize ışık tutacaktır. “ben manevi miras olarak, hiçbir ayet, hiçbir dogma , hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.
... Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen (mihver) üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar.”

Bu hedef doğrultusunda en önemli görev ailelere düşmektedir. Aileler çocuklarının bu toplumsal hastalığın pençesine düşmesine engel olmak zorundadırlar. Bunun için yapılması gereken, onlara milli kültürümüz ve inanç sistemimiz ile ilgili doğruların, atatürkçü bakış açısıyla öğretilmesidir. Bir başka deyişle aileler, çocuklarının gözünü açmalı, aklını kullanmalarını sağlamalıdır.

Diğer önemli bir görev eğitim kurumlarına ve biz öğretmenlere düşmektedir. “yeni neslin bizim eserimiz olacağı” sorumluluğundan hareketle, gençlerimizi eğitirken hurafeci ve dogmacılardan daha etkili olmak zorundayız. Toplumda, içinde bulunduğu ortamı bilim yardımıyla sorgulayan, doğruyu yanlışı ayırt edebilen, atalarından devraldığı mirasın önemini ve sorumluluğunu bilen kişilerin yaygınlaşması, hem bu hastalığın iyileşmesini hem de ülkemizin kalkınmasını sağlayacaktır.
BlueMoon isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-21-2010, 18:01   #5
Kullanıcı Adı
SSS
Standart
Olcay Atay kardeşime teşekkürler...
SSS isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-21-2010, 18:20   #6
Kullanıcı Adı
depare
Standart
Kuranı Kerim'de Allahın iki melek ile yeryüzüne indirdiğini söylediği büyün'ün nesi hurafedir..?

Hurafe gerçek olmayan şeye denir büyün'ün var olduğu Kuran da bildiriliyor...
SSS teşekkür ediyorsun da ben senin 25 yıllık Kuran birikiminle büyün'ün hurafe değil Kuran da bahsedilen bir hakikat olduğunu da açıklamanı beklerdim neyse

Konu depare tarafından (03-21-2010 Saat 18:23 ) değiştirilmiştir..
depare isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-21-2010, 18:27   #7
Kullanıcı Adı
Ruh-i zar
Standart
Alıntı:
depare Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kuranı Kerim'de Allahın iki melek ile yeryüzüne indirdiğini söylediği büyün'ün nesi hurafedir..?
Hurafe
Bende bunu sorucaktım büyü sihir Kur-an'ı Kerimde geçen şeyler değiller mi?

''Diyanet Meali - el-BAKARA : 102. Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!''
Ruh-i zar isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-21-2010, 19:10   #8
Kullanıcı Adı
SSS
Standart
Alıntı:
Ruh-i zar Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bende bunu sorucaktım büyü sihir Kur-an'ı Kerimde geçen şeyler değiller mi?
''Diyanet Meali - el-BAKARA : 102. Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!''
Yazıyı iyi okumak lazım.
Büyü olayının varlığına inanmak başka, işlerin büyü ile halledilmesine inanmak başka !...

Konu SSS tarafından (03-21-2010 Saat 19:23 ) değiştirilmiştir.. Sebep: Düzeltme
SSS isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-21-2010, 19:19   #9
Kullanıcı Adı
menes
Standart
Günümüzde birçok insan hurafelere inanmaktadır.Bazı kişiler, insanların bu konudaki bilgisizlikerini kullanarak para kazanıyorlar.Çok yanlış işler bunlar.
Bize düşen görev, insanlara doğruları anlatarak, onları bu tip işleri yapmaktan vazgeçirmektir.
menes isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-21-2010, 19:24   #10
Kullanıcı Adı
SSS
Standart
Alıntı:
menes Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Günümüzde birçok insan hurafelere inanmaktadır.Bazı kişiler, insanların bu konudaki bilgisizlikerini kullanarak para kazanıyorlar.Çok yanlış işler bunlar.
Bize düşen görev, insanlara doğruları anlatarak, onları bu tip işleri yapmaktan vazgeçirmektir.


........... .............
SSS isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta