08-10-2009, 10:05 | #1 |
Habervaktim "Ay-Docular dirense de! "
Geçen hafta, davanın sekteye uğraması için savcıların yerlerinden edilmesine yönelik Ertosun’lu HSYK’nın başarısız ‘Coup d’etat’ girişimine rağmen, “Yüzyılın davası” olarak nitelendirilen Ergenekon Silahlı Terör Örgütüyle ilgili 3. iddianame kabul edildi. İşte böylece Türk tarihinde yeni bir sayfa daha açan Ergenekon davasında önemli bir safha daha geride bırakıldı. Bu önemli tarihî kavşak noktasında Türkiye, ilk defa kanunlar karşısında cuntacılık ve çetecilikle yüz yüze geliyor! Olaya yeniden medya cephesinden baktığımız zaman bu önemli sınavda bugüne kadarki süreçte Türk basınının önemli bir kısmı yayınlarıyla maalesef zaten sınıfta kalmıştı. Öyle ki yaptıkları yayınlara baktığımızda karşımızda her türlü hukuksuzluğa başvuran, ülkede yönetimi değiştirmek isteyen darbeci bir örgüt değil de, sanki fikir suçundan yargılanan mazlum ve mağdur bir kitle var havası estirmek istediler uzunca bir süre. Oysaki geçtiğimiz zaman diliminde belgeleriyle ortaya çıktığı gibi söz konusu örgüt başta Vakit gazetesini susturmak için ‘legal’ ve ‘illegal’ eylem planları hazırlamış, gazetenin genel yayın yönetmenine dönük haince suikast hazırlıkları bile yapmıştı. Öyle ki; bazı medya gruplarını kendi saflarına nasıl kazandıracaklarını planlamış olan kanlı terör örgütü; hain planlarına karşı duracak medyayı ve sağduyulu aydınları nasıl susturacaklarını hesaplamayı da unutmamış. Basını hizaya getirmek için kanlı eylemler bile planlayan bu örgütün savunucusu durumundaki medyanın vaziyetini görünce, insanın ister istemez “Bu oluşumun içinde bizatihi bir kısım medya da var” diyesi geliyor. Özgürlük, demokrasi ve şeffaflık derslerinde sınıfta kalan bir kısım medya, gelinen bu noktada vaziyeti kurtarma ve idare etme modundalar ama nafile. Sağduyulu ve ferasetli kamuoyu onların dersini çoktan verdi. Onların bu Türk tarihinde makûs talihimizi yenecek ve yeniden çıkış yolumuz olacak bu davayı "küçümseme, sulandırma, çarpıtma" girişiminden sonra bu günlerde "hem nalına hem mıhına vurma" samimiyetsizliklerini karnelerine işlediler. Onca suikast, uyuşturucu, kadın ticareti, yabancı devletlere istihbarat desteği sağlamakla itham edilen örgütü aklamak için ‘Bu bir Fethullahçı operasyon’ diyebilme utanmazlığını gösteren Aydın Doğan’ın adamları ya da ‘Ay-Docu’ grup, bürokrasideki adamlarıyla davayı sulandırmaya çalışarak sanki işlenmiş suçlarda işbirlikçilik yapmış havası veriyor. Onlar ne kadar sulandırsa da, yüzyılın davasıyla birlikte, Ergenekoncular kimler üzerinde etkili olmuşlar, kimlerle işbirliği yapmışlar, bu çok önemli göstergelerin ipuçlarını tüm detaylarıyla öğrenme fırsatı yakaladık. Bundan sonra Türkiye’de kimin ne tarafta durduğu, daha da belirginleşerek, saflar ve taraflar tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacak. Bir kez daha göreceğiz kim hangi tarafta. Arsız, azgın cuntacı Ergenekoncuların mı yoksa millî iradeye saygılı makul çoğunluğun mu? Tarihte, düşman tarafından hile ile yenilgiye uğratılan Türklerin, Ergenekon Ovası'nda yeniden türeyip tekrar eski yurtlarına dönerek düşmanlarıyla çarpışıp destan yazdığı gibi bugün de iç düşmanlar tarafından tüm gelenekleri tüm değerleri, işgal edilip yok edilmek istenen bu vatanın öz evlatlarının darbeci zorbalara hesap sorma imkânı doğdu. Dileriz Ergenekon, tarihte Türkler için "bir çıkış yolu" olduğu gibi, bugün de Türkiye için "bir çıkış yolu" olur! Dileriz hak ve adalet galip gelir. Huzurlu bir hafta dileğiyle.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|