![]() |
#1 |
![]() Türkiye, yine kritik bir süreçten geçiyor. Bir taraftan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiaları üzerine kozmik odada yapılan aramalar devam ederken, diğer yandan referandum süresinin kısaltılması ve Başbakan Erdoğan’ın sinyalini verdiği “sivil anayasa” çalışması yeniden gündeme geliyor. Bu gelişmelerin olduğu ülkemizde, normalleşme sürecini içine sindiremeyenlerin provokasyonları da gündemdeki yerini koruyor.
Türkiye elbette bir gün normalleşecek. Ancak bu gerçekleşirken birtakım sancılar, komplikasyonlar, statükodan beslenen jakobenlerin gösterecekleri direnç ve çıkaracakları arızalar da olacak. İşte geçtiğimiz günlerde bunlara örneklik teşkil edecek bir hadise cereyan etti. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, gazeteleri ayrıma tabi tutma uygulaması yeni bir boyut kazandı. Yıllardır aklıselim insanlar, “TSK gibi köklü bir kurum Türk basını arasında ayırım yapabilir mi?” sorusuna cevap aradı... Eski Genelkurmay Başkanının ‘yalanlıyorum, lanetliyorum’ dediği, Türk ordusuna tuzak kurduğu ve kurum içinde kargaşa çıkarmayı amaçladığı savcılığın iddianamesi ile açıkça ortaya çıkarılanlara bile uygulanmayan; “akreditasyon şovenizminin neye göre uygulandığı” tartışıldı hep.. 'Terörist de insandır' diyebilen bir Genelkurmay Başkanı’nın başında bulunduğu bir kurumun, gelenek ve göreneklerden aldığı terbiye icabı TSK’yı 'Peygamber ocağı' görüp saygı ve sevgi besleyen, tamamen yasal çerçevede eleştirel yayıncılık yapan gazetecilerin ayrımcılığa tabi tutulması her zaman sorgulandı-sorgulanıyor. Aynı şekilde teröre ‘sempati’ besleyenlerin Genelkurmay’da ağırlanması da sorgulanacak hep… Biz bir taraftan tüm bunları tartışıp ‘ne zaman son bulacak bu ilkellik?’ derken, Vakit Gazetesi muhabirleri Ankara’da akreditasyona yeni bir boyut kazandıran kulis bilgilerine ulaşmışlar: Akredite gazetelere yönelik her hafta Cuma günü yapılan “Basını Bilgilendirme Toplantıları”na geçtiğimiz hafta son veren Genelkurmay Başkanlığı’nın, yeni bir uygulama başlattığı; akredite gazetelerin temsilcilerini karargâha tek tek çağırıp ayrı ayrı brifing verdiği, böylece televizyonlar karşısında yapılan basın toplantılarında aykırı sorular sorulmasının önüne geçmeyi hesapladığı belirtiliyor. Gazetecilere, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ağır harp silahları ithal etmesi halinde doğabilecek sakıncaların teferruatlı bir şekilde anlatıldığı kişiye özel brifing; 28 Şubat Post-Modern darbesi sürecinde Genelkurmay karargâhında gazetecilere Refah-Yol Hükümeti aleyhine verilen brifingleri hatırlatıyor ister istemez. Genelkurmay’ın yeni uygulaması, ‘basını yönlendirme’ olarak değerlendirilirken, uygulamanın Genelkurmay İkinci Başkanı Aslan Güner tarafından bizzat gerçekleştirilmesi dikkat çekiyor. Peki, nereye kadar gidecek bu ‘perde arkasındaki gizli ve gizemli toplantılar’ ya da ‘psikolojik harekât’… Bir ülkenin can ve mal güvenliğini, sınırlarını koruma göreviyle görevli bir kurum, neden Türkiye’nin mal ve can güvenliği konusunda plan ve proje yapmaz da, halka karşı ‘psikolojik hareket’ planlarıyla meşgul olur? Neden halkın vergileriyle maaş alan bu idareciler, halka karşı bu kadar nefret ve kin besler? ‘Neden’ ile başlayan daha pekçok soru sorulabilir bu anormalliklere karşı, ancak başta da belirttiğimiz gibi, normalleşme için herhalde bu anormallikleri yaşamamız gerekiyor. Süreç sancılı ama güzel günler göreceğiz… Hayırlı bir hafta dileğiyle..
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|