|
06-15-2009, 09:36 | #1 |
Habervaktim editör "Genelkurmay neyi araştıracak? "
Geçtiğimiz hafta, ETÖ sanığı Albay Levent Göktaş’ın avukatı sanık Serdar Öztürk’ün ofisinde ele geçirilen çirkin komploya tepkiler yağdı. Konuyla ilgili Genelkurmay Başkanlığı muğlâk bir açıklama yaparak konunun araştırılacağını belirtirken, askerî yargı tarafından basına da yayın yasağı konulması yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Burada Genelkurmay’a yöneltilen öncelikli sorular “Genelkurmay’ın neyi araştıracağı” ile ilgiliydi. Belgeyi mi, bu suçu kim ve kimlerin işlediğini mi, basına kimin sızdırdığını mı? Tabi Genelkurmay’ın açıklamasında bu ve buna benzer soruların cevabı yok. Çok sert tepkiyle karşılanan bu andıçın suç olduğunu vurgulayan hukukçular, sorumluların ortaya çıkarılması gerektiğinin altını çiziyorlar. Hükümetin, “Genelkurmay'ın bunun hesabını sorması gerektiği” yönündeki açıklamalar ortak kanaat. Gerçek olan ortada kurumsal olarak hazırlanmış bir eylem planı var. Söz konusu albayın kendi başına kaleme aldığı bir planı olamaz. Hiçbir kurumda, hiçbir kuruluşta olmaması gereken; hiçbir dayanağı olmayan, hiçbir yetkiye dayanmayan bir eylem planından bahsediliyor. İşte “Tamda geçmişten ders alındı, Türkiye normalleşme yolunda ilk adımı attı” dediğimiz bir zaman diliminde. Baktığımızda kurumsal olarak hazırlandığı her hâlinden belli olan bu eylem planı karşılıksız kalmamalı. Hükümetin, hiç zaman kaybetmeden Başbakana bağlı bulunan Genelkurmay'a bu durumu acilen sorması lazım. Yani hesap sorulması lazım. Çünkü bu faaliyetler tamamen hükümeti hedef alıyor, millet iradesine kastediyor ve adeta darbe planının bir başlangıcı. Hemen her fırsatta kendilerini ilgilendirmeyen konularda bile görüş açıklayan Genelkurmay Başkanlığı, doğrudan kendilerini ilgilendiren bu konuda sustukları yetmiyormuş gibi toplumu da susturmaya matuf yayın yasağı getiriyor. Bir kez daha muhasebe yapmak gerekmez mi, “TSK’nın yıpratılması” üzerine? Şapkalar öne konulup da şöyle bir düşünüldüğü zaman “TSK’yı kimlerin yıprattığı” ayan beyan ortaya çıkmıyor mu? Apaçık, millet iradesini ortadan kaldırmaya yönelik anayasal suç var. İşte burada milletin de savcıları varsa hiç zaman kaybetmeden hemen suç duyurusunda bulunmaları gerekir. Andıçlamaya yönelik mücadele planları hazırlayanlara, “demokrasiyi ve laikliği koruma” maskesi altında ETÖ’ye destek sağlama niyetinde olanlara hesap sorulmalı. Aksi takdirde kaybeden milletin iradesi olacaktır. Ülkenin itibarı olacaktır. Ve de TSK’nın güvenirliği sadece lafta kalacaktır. Onun için bu dosya kapatılmamalı. Değilse zararın en büyüğünü yine asker görür. Millet iradesine yazık olur. Kaybeden ülke itibarı olur. Hiç şüphesiz bu plan bir darbe planıdır. Millet iradesini etkisiz kılmaya yönelik bir plan. Üzülerek belirtmek gerekir ki TSK, bir kez daha üzerine vazife olmayan işlere bulaşmıştır. Orduyu da milletin iradesini de bir kez daha ciddi bir şekilde yaralamıştır. Yarayı kapatmak için bu mesele Genelkurmay soruşturmasına asla bırakılamaz. Olaya millet iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin acilen el koyması gerekir. Bu topraklar mübarek topraklar. Bu devlet büyük bir devlet. Eğer biz millet olarak yetkili kurumlarımızca suçluları en ağır şekilde cezalandırmazsak, adalet tecelli etmezse, bunlar küllerinden hayat bularak tekrardan tütmeye başlarlar. Tütmekle kalmazlar şehit kanıyla sulanmış bu ülkeyi kirletirler. Güzel bir hafta geçirmeniz duasıyla… habervaktim....
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|