09-15-2009, 08:06 | #1 |
Hakan Albayrak'ın kulakları çınlasın (Y. Ziya Cömert)
Yusuf Ziya Cömert - Yeni Şafak [email protected] Hakan Albayrak'ın kulakları çınlasın (Çınladı zaten) Şevket Süleymanoğlu, Suriye'de iş yapmaya çalışan bir dostum. Ne zaman arasam Halep'teyim diyordu. Bugünlerde döndü, ama tekrar gidecek. Şevket Abi, Suriye'de karşılaştığı sorunların, Türk olduğu anlaşılınca kolayca çözüldüğünü, orada birinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğünü anlatıyor ve ekliyor: “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın tadını Suriye'de aldım.” Suriye'ye yolu düşen, işi düşen herkese sorun, kimse, Suriye'den bahsederken yabancı bir ülkeden bahsediyor gibi bahsetmez. Çünkü gerçekten, Suriye, artık 'yabancı' bir ülke değil. Suriye'ye 80'li yıllarda yolu düşmüş ve 4-5 defa da ülkeyi ziyaret etme imkanı bulmuş biri olarak, ben de, rahatlıkla söyleyebilirim ki, Suriye, 'çıplak gözle izlenebilen' bir 'değişim'i idrak ediyor. Şam veya Halep sokaklarında dolaşan Suriyeliler'i, her gelişimde biraz daha memnun, biraz daha 'mutlu' görüyorum. Gerek Başkan Beşşar Esad'ın, gerek Başkan'ın medya ve politika danışmanı eski bakan Buseyna Şaban'ın anlattıklarından, Suriye'deki dönüşümün lokomotifinin, Türkiye'yle iyi ilişkiler olduğu kolaylıkla anlaşılabiliyor. Yani, Suriye'deki değişimin odağında, Türkiye var. Beşşar Esad, Türkiye'nin bölgesel sorunlar karşısındaki 'duruş'unun hem Ortadoğu hem Suriye için ne kadar büyük bir 'imkan' olduğunu çok iyi biliyor. Başbakan Erdoğan'ın Davos'taki çıkışı orada güncelliğini, tazeliğini koruyor. 'Zaman, Türkiye'nin ve Suriye'nin Irak işgali ve takip eden olaylarda ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkardı' diyor Başkan Esad. Türkiye'nin Kürt sorunu başta olmak üzere bir çok hassas konuyu kapsayan 'Demokratik açılım'ını da ilgiyle izliyor Suriye. Türkiye'deki açılımın, ancak bölge ülkeleriyle birlikte başarılabilecek bir büyük iş olduğunu, Suriye dahil bir çok ülkeye ışık tutacağını ifade ediyor ve 'açılım'ın içeriğini, boyutlarını merak ediyor. Türk basınıyla Suriye'nin ilişkilerinin gelişmesinde büyük rol oynayan Hüsnü Mahli, Başkan'ın bizi, Halk Sarayı'nın, önemli davetlileri kabul ettiği bölümünde, Başkanlık Rezidansı'nda kabul edeceğini söylüyor. Bu da, Esed'ın Türkiye'ye verdiği önemin bir başka göstergesi. Danışman Buseyna Şaban, Türk gazetecilerle yapılan bu görüşmede, Başkan'ı ilk kez bu kadar rahat ve memnun gördüğünü söylerken, Başkan da onaylıyor ve mütebessim bir ifadeyle, “Bana ulaşmak istediğiniz zaman çok meşgul olduğumu söylerlerse, inanmayın, ısrar edin, mutlaka görüşelim, bu görüşmeyi de uygun bir zamanda tekrar edelim” diyor. Ben, Türkiye-Suriye dostluğunun konuşulduğu dakikalarda, fırsattan istifade, iki ülkenin yakınlaşmasına yazılarıyla büyük destek veren Hakan Albayrak'ın kulaklarını çınlatıyorum. Başkan Esad, Hakan'ı hatırlıyor. Hakan'ın, kısa bir telefon görüşmesinde, Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu'na 'bak şimdi ne oldu?' diye soruşu, Başkan Esad'ın çok hoşuna gidiyor. Ramazan geceleri, Suriye'de, sahura kadar çok canlı. Neredeyse bütün dükkanlar, bütün restoranlar açık. Gecenin ikisinde, üçünde, gündüz gibi trafik var. Mihdandarlarımızdan Mazin, Fatih Altaylı'nın sorusu üzerine, normal zamanlarda 8 saat olan mesainin, Ramazan'larda 6 saate indirildiğini söylüyor. Bu mesai tenzilatı, Ramazan gecelerinin şenlenmesine büyük katkı yapıyor. Evet, geceleri gündüze çeviren, biraz yorucu bir koşuşturmacayla geçiyor bir buçuk günlük Suriye seyahati. Fırsat bulanlarımız, Emeviye Camii'ni, Hamidiye Çarşısı'nı, Hz. Zeyneb'i, Sultan Vahdeddin'in kabrini de ziyaret ediyor. Eski Şam'da nargile bile tüttürüyoruz. Sonuçta, dost bir ülkenin kadim kentinden güzel hislerle ayrılıyoruz. Bana sorarsanız, her şey, çok güzel. Bütün yorgunluklarımız böyle olsun. 15 Eylül 2009 Salı
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
dış işleri, hakan albayrak, suriye, türkiye, yusuf zziya cömert |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|