11-12-2012, 15:07 | #31 |
Hakikat Damlaları - 23
Allah'ım! Bana vereceğin nimetler beni yoldan çıkaracak ya da çizgimi değiştirtecekse ben onları istemiyorum. Ne olur, beni altından kalkamayacağım imtihanlara tabî tutma!. * * * Allah'ım! Hayrât ve hasenâta Senin ihtiyacın yok; ama ilâhî lütfuna benim ihtiyacım çok! * * * Kâmil imana ulaşmak, Allah'a hep yakın durma ve her zaman O'na yakın olma yollarını araştırmaktan geçer. * * * Mü'minler kendilerine değil Allah'a güvenirler; “özgüven” dedikleri şey en hafif ifadesiyle bir aldanmışlıktır. * * * Hiç katkıda bulunmadığı bir işten dolayı methedilmekten hoşlanmak –Kur'an'ın açık ifadesiyle– büyük bir nifak alametidir. * * * Kâmil mü'min olmaya azmedenler kusurlarını duymaktan dolayı rahatsız olmamayı kendilerine bir şiar edinmelidirler. * * * Mü'minin namazdan daha önemli işi olamaz; o, namazı kendine takvim yapmalı ve işlerini elden geldiğince ona göre ayarlamalıdır. * * * Hayatınızda bir iğne ucu kadar günahınız varsa onu gözünüzde çok büyük görmeli ve “Her şeyi görüp bilen Müheymin bunu bana sorduğunda ne yaparım?” diye düşünmelisiniz. İşte gerçek iman budur. * * * “Lime tekûlûne mâ lâ tef'alûn/Niçin yapmadığınız şeyleri başkalarına söylüyorsunuz?” demek, “Madem yapmıyorsunuz, o halde söylemeyin” demek değildir. O, “Madem söylüyorsunuz o halde söylediklerinizi evvela siz yapın” demektir. Onun için insan yapmasa da söylemeli, fakat dediklerini de yapmaya çalışmalıdır. * * * Bir çeşit başkalaşan her çeşit başkalaşabilir. * * * Yüreklerinde hayatı istihkar duygusunu geliştiremeyenler hep dünyanın kulu kölesi olarak kalır giderler. |
|
11-12-2012, 15:08 | #32 |
Hakikat Damlaları - 24
Zulmetmek ne kadar çirkinse zulmedilebilirlik de o kadar çirkindir. *** Cenâb-ı Hakk'ın lütufları sebebler planında illa bir şeye verilecekse mutlaka vifak ve ittifaka verilmelidir. *** Müslümanlıkta kendine güven yoktur; Allah'a güvenme ve Allah'ın verdiği iradeyi iyi kullanma vardır. *** “ İyi şeyler yapıyor ve sevap kazanıyoruz” mülahazaları benlik hesabına sizi sardığı aynı anda bir kaybetme sürecine girmişsiniz demektir. *** Dinimiz gerçek kıymetini tavırlarımızda bulur. *** Tavır ve davranışların iman olup içe akması sözkonusu değilse yapılan şeylerin folklordan bir farkı kalmaz. *** İnsan, Allah'a nisbet edilen her şeye karşı saygılı olmalıdır. *** Sürçerek bir kere büyük günah işleyen ve o günahından dolayı tir tir titreyen insan, küçük günah işleyip umursamadan o günahlarında ısrar eden insandan daha hayırlıdır. *** Şikayetle hizmet aynı anda aynı kimsede bulunmaz. *** Kur'an, “...namazlarını kılarlar” demiyor, “...namazlarını ikame ediyorlar” diyor. *** Muhtemel maslahatlar için muhakkak mefsedetlere girilmemelidir. |
|
11-12-2012, 15:10 | #33 |
Hakikat Damlaları - 25
İslam dünyasının boşluğu bir hâl boşluğudur. Günümüzde, simalara akseden bir inanmışlık tavrı görmek oldukça zor!.. *** Din insanı şekillendirsin, bir kalıba soksun, ona çeki düzen versin diye gelmiştir; insan dini keyfince şekillendirsin diye değil. *** Lafla meseleler halledilseydi, münafıkların en baş döndürücü beyanlarıyla şimdiye kadar çözülmemiş hiçbir problem kalmazdı. *** Müslümanlığı arızasız, noksansız ve Kur'an'a göre yaşamak en büyük keramettir. *** Zirveleşme mahrumiyetlerin arkasındadır. İnsan katlandığı sıkıntı nispetinde terakkiye mazhar olur. *** Büyük şeylerin kıymeti bilinmezse zamanla hiçbir kıymeti olmayan küçük şeyler onların yerini alır. *** Müzalahazalarını İslam'ın varlığına bağlayan ruh, kâmil ruhtur. *** Bir meselenin içindeki en âmî adam, o meseleyi alakadar eden hususlarda, dıştaki filozoftan daha bilgilidir. *** Meseleler hâl ile hallolur, hâlin müphem bıraktığı yerde ise kitaba ve söze başvurulur; yoksa, sadece kitap okuyarak ve konuşarak meseleler anlatılamaz. *** Doğru, bir tanedir; insanları o doğrudan uzaklaştırırsanız rengarenk eğriler içine girerler. *** İman toprak gibidir; tohumun atılmasından hasad zamanına kadar her seviyede toprak ile sıkı irtibat lazımdır. |
|
11-13-2012, 16:59 | #34 |
Hakikat Damlaları - 26
Gırtlağına kadar kesrete boğulmuş bir insanın, başkalarını vahdete ulaştırması mümkün değildir. * * * İmanın hazzına ulaşanlar içlerinden geçen düşüncelerden dolayı bile kendilerini sorgular ve kat'iyen tavır yalanına girmezler. * * * Yaptığımız şeyleri monotonluğa kurban etmemeli, her zaman onları içimizde yeniden bir kere daha duymaya çalışmalıyız. * * * Nefsi itibarıyla ölmeyenler hakiki hayata eremezler. * * * “Neredesin?”e cevap verip “Buradayım!” diyebilecek yiğitlere ihtiyaç var. * * * İdare eden kaba kuvvet değil, hakkaniyet ve adalettir. * * * Faydasız ve lüzumsuz şeyler, faydalı olanları da faydasız hale getirirler. * * * Zaaflar, insan tabiatının açık olduğu boşluklardır; şeytan da işte o boşlukları kullanır. * * * Sözümüzün aks-i sadâ uyarmasını bekliyorsak her zaman kendi değerlerimizle hareket etme hususunda çok dikkatli olmalıyız. * * * Gerçek sahibine bağlanmayan şeyler sahipsiz demektir. * * * “Ben” diyenler, diskalifiye edilmelerinin dilekçesini kendi elleriyle vermiş sayılırlar. |
|
11-13-2012, 17:01 | #35 |
Hakikat Damlaları - 27
Birisine, ‘seni seviyorum' demek başka, ‘eşin-menendin yok' demek başkadır. Birincisi makbul olsa da, ikincisinin mahzurlu olduğunda şüphe yoktur. *** Medeniyetlere kastedenlerin, kültürleri ortadan kaldırmaya yeltenenlerin vebalini dünyada tartacak bir baskül olmadığı gibi ahirette de o büyüklükte bir kantar yaratılmamıştır. *** Allah'a dilbeste olmuş gönüller, işlerini planlarken O'nunla alakalı mülahazaları bir ana nakış gibi işin merkezine oturtmalıdırlar. *** Günahın Allah tarafından affedilmesi başka mesele, kulun o günahtan dolayı sorguya çekileceğini düşünerek hep ızdırap duyması daha başka bir meseledir. *** Şuursuz taklid makbul değildir. *** İnsanlara karşı hakiki şefkat, onlara ebedî saadeti kazandırma yolunda ortaya konan cehd ü gayretle olur. *** Bediüzzaman, gerçek Mukteda Bih'e (sallallahü aleyhi vesellem) basiretle iktida etmiş bir basiret muktedisidir. *** İnsanın inandığı meseleye kilitlenmesi o hususta yapacağı en büyük duadır. *** Allah'ı (celle celalühü) vicdanda derinlemesine duymanın en önemli şartı bir an evvel nazarîden sıyrılıp meseleleri amelînin enginliğiyle hissetmeye bakmaktır. *** Eski-yeni bütün tiranlar, şefkatten mahrum bir kısım insan bozmalarıdır. *** Kalb ve ruhta şefkat eksikliği bir tabiat deformasyonunun neticesidir. Bunun içindir ki, hakiki bir insanın şefkatten mahrum olması düşünülemez. |
|
11-13-2012, 17:03 | #36 |
Hakikat Damlaları - 28
İnanmış bir insan kendisini sorgularken imansız olarak devrilip gitmekten dolayı tir tir titreyebilir; fakat asla, “Ben münafığım” diyemez. Nifak alameti taşımak başka münafık olmaksa bambaşkadır. *** Efendimiz başta bütün enbiyâyı tanıyıp anlayabilmenin ilk şartı, onları kendimiz gibi, davranışlarını da bizim davranışlarımız gibi değerlendirmemektir. Unutulmamalıdır ki, onlar ısmarlama insanlardır. *** Dinim birinci sırada gelir; dilimsiz de edemem. *** “Ene”yi toprağa gömmek.. var olunacaksa “nahnü” ile var olmak.. “Hüve”yi bulduktan sonra “nahnü”den de kurtulmak... işte mesleğimizin esası. *** Cenâb-ı Allah'ın kıymet atfettiği şeylere değer vermek, sevmediği hususlara da sırtını dönmek takvalı olmanın en önemli şartlarından biridir. *** Şefkat en paslı kilitleri açan bir anahtar ve ölmüş ruhları bile diriltebilecek bir yed-i Mesîh'tir. *** Kâdir biz değiliz ki, kader bize bağlı olarak cereyan etsin... *** Allah'ın nimetlerini hatırlatma bakımından oruçtan daha güzel bir hatırlatıcı yoktur. *** En büyük muvaffakiyetleri bile kendinden bilmeme içe dönük en büyük muvaffakiyettir. *** “Ehad”, ikincisi olmayan tek demektir ve insanlarda isim olarak kullanılması uygun değildir. Bu husus esmâ-i hüsnâdan başkaları için de düşünülebilir. *** Halk, yani yaratma fiili sadece Cenâb-ı Hakk'a mahsustur ve kanaatimce Allah'tan başkası için kullanmak da doğru değildir. |
|
11-13-2012, 17:05 | #37 |
Hakikat Damlaları - 29
Ekmeli ancak ekmel olanlar elde edebilirler. * * * Kalbî ve ruhî hayatı itibarıyla kaybeden, cismanî ve dünyevî olarak kazanıyor görünse de aslında ziyandadır. * * * Yüce bir mefkûreye dilbeste olmuş dava adamının sadece yaptıkları değil mülahazalarının bütünü de o mefkûreye endeksli olur; olmalıdır da!.. * * * İnsan ameliyle dolduramayacağı koca koca boşlukları niyetinin enginliğiyle doldurabilir. * * * Yuva bir toplumun molekülü gibidir. Yuvası yıkılmış bir toplumun ayakta durması söz konusu değildir. * * * Büyük bir hedefi gerçekleştirmek için ortaya konan vesileler gerçekleşmesi beklenen hedef kadar büyüktürler. * * * Siz, Allah’ın size verdiği imkanları sonuna kadar kullanın, sonra da işi Sahibi’ne bırakın. Hiç şüpheniz olmasın ki, O, hiç kimsenin sa’yini zayi etmez. * * * Allah rızasının orta direği ilâ-yı kelimetullahtır. * * * Başın büyüklüğüne göre dert de büyük olur. * * * Bütün bir tarih boyunca mansıp ve şöhretle beraber saffeti muhafaza edebilmiş insan sayısı iki elin parmaklarını geçmez, desek, mübalağa etmiş olmayız. *** Öç alma duygusu mü’mine yakışmaz; bir kimsenin Cehennem’e gitmesini dileyerek ondan intikam almaksa insanlığa hiç sığmaz. |
|
11-13-2012, 17:07 | #38 |
Hakikat Damlaları - 30
Din kendisiyle insanlar şekillensin diye gelmiştir; insanlar dini kendilerine göre şekillendirsinler diye değil. * * * Efendimizin dualarında seçtiği kelimeler şu cihan saltanatının Sahibi'nin kapısının tokmağını vururken mırıldanacağımız en isabetli söz cevherleridir ve o dualardaki nuraniyeti başkalarında görmek asla mümkün değildir. * * * Zat-ı Uluhiyet'i iyi tanıyıp gönülden sevmemiz O'nun hakkı bizim de en önemli vazifemizdir. * * * Müslüman olmak güzel, güzel müslüman olmak daha güzel ve güzel müslümanlıkta mütemadi olmak ondan da güzeldir. * * * Cenâb-ı Hak'ta mütekabiliyet ahlakı var. O (celle celâlühû), "Siz Beni anın, Ben de sizi anayım; Siz dua edin, Ben icabette bulunayım!" buyuruyor. İnanan gönüllere düşen böyle bir tenezzül-ü ilahînin hakkını vermeye çalışmaktır. * * * Osmanlılar tarihe Allah'ın bir lütfudur. Onların kıymetini anlamak için şimdilerde kan gölüne dönen coğrafyalara bakmak yeterli olsa gerektir. * * * Aklı, dehayı ve karizmayı bütün bütün nefyetmeyelim ama şunu da unutmayalım ki; aslolan meşîet-i ilahiyedir ve neticede hep Allah'ın murad buyurduğu olur. İşte bunun içindir ki, hep O Kudreti Sonsuz'a sığınmak iktiza eder. * * * İnsan işlediği günahın affedileceğini bilse bile o günahından dolayı hep Allah'tan haya etmelidir. * * * Amele güven ve itimat, insanda Allah'a güven ve itimat hissini azaltır. * * * Haybet yaşamak istemeyenler her işlerini bir bilene yahut bilenlere danışarak yaparlar. * * * Duymadan ve hissetmeden bin sene yaşamaktansa, duyarak, hissederek, şuurluca bir dakika yaşamak daha evlâdır. |
|
11-13-2012, 17:08 | #39 |
Kusura bakmayın ama bir kaç söz dışında liyakatli bir özlü söz göremedim. Herkesin dilinden düşebileceği kelamlar bunlar. entellektüel tarafı yok gibi bir şey. İsme odaklı bir tenkit değil, sadece hissettiklerim.
|
|
11-13-2012, 17:22 | #40 | |
Alıntı:
benim kanaatimce Rabbimizin nazarındada öyle... Siz ilminizin vüsati nisbetinde daha derin söz kelam arzu edebilirsiniz, onun için başka kaynaklar araştırıp okuyabilirsiniz... Ama ifadeleriniz sizde benim kusuruma bakmayın ama bu hakikatleri arzu edenler ihtiyaç duyanlara karşı küstahlıktır! Ayrıca şunuda ifade etmekte fayda görüyorumki, bu hakikat kelamlarından herkes aynı ölçüde nasiplenemez kanaatindeyim, Çünkü herkes ilminin derinliği nisbetinde 1 hakikatten 10 hakikat dahi çıkarabilir ve işte o ona zevk verir, liyakatide orda gizlidir... Konu _Ednâ_ tarafından (11-13-2012 Saat 17:27 ) değiştirilmiştir.. |
||
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|