AK Gençliğin Buluşma Noktası
Şiir Şairler, şiirler ve öz geçmişleri.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 02-13-2009, 22:15   #1
Kullanıcı Adı
Gölge
Thumbs up Harf Harf Alfabem İstanbuL ...


Elif

Ihlamur ağacının altında hafîf bir rüzgâr
/ birimiz zikir hâlinde
/ birimiz seyir âleminde
salınıp duruyoruz aşkın medcezirinde
sonsuzluğun eşiğinde
bize eşlik eden bir şarkı:
‘çok geç kalmışız canım
vakit bu vakit değil
eski radyolar gibi
çatıya saklanmış aşk’

İzbe yerlerin zulmet kokan hafakanları
gelip tahtını kurar ellerin boşluğunda
ömrü uzayan ölümler filizlenir Heybeli’de
ah! ne eyleyeyim ben, şimdi şiirler mensûr
şimdi kırgınsın bize, yangınsın içimizde
sâhiplenmedik seni
/ teyakkuzda ekâbir

Dargınsın ey içime kümbetlenen azîze
vakit çok geçmiş değil soylu hânedan için
dâim ağlamaklıdır Leylâ, perçemi nemli
hiçbir diken, süs diye takılmamıştı güle
/ yine de yakışıyordu
büyük aşkın virandır akıttığı gözyaşı

Gizem saklı surlarda, durur hâlâ ab-ı sevda
hâlâ sana sevdâlı ezelden güneş ve ay
ah! ne saâdet dünyâ gözüyle Hüdâî yol;
/ ateşe serinliği
/ suya dinginliği öğretiyordu

Çizdiğim resm-i yârdır Gerdan’ından akseden
sâkî! bana bir bâde sun aşkın şarabından
/ kendinden geçsin bu dingin dudaklar
şâirin sesine ses katsın renkli Alfâbe’m
say ki unutmuşum kelâmı
/ unutmuşum kırılan her kalemi
/ beni de alfâbende bir elif say

Be

Adım adım elleri çıkar, öpmek içindir
Koca Sinan’ı
çizgi çizgi elleri değiyordu Hattat’ın
…öperek Bâb-ı Âli’yi
/ harfler secde ediyordu
Sînelerde kaldırım yalnızlığında Hırka
Cihangir’deki hüzün kuşatırdı göğümü
ve bir anne duâsı kadar içten olurdu
Sadâbâd

Kutlu bir şehzâdenin yangın suskunu dili
‘ya o beni alır, ya ben onu’ der Beyzâde’m
ensar niyetlenmişti de gelin olunan Fâtih
yüzgörümlüğü fetih
hem ne yakışıyordu sancağım Ulubatlı’ya
sancılı bir yağmurun dokunduğu intizâr
saçlarında günlerin yorgunluğunda duran
bir şehrâyin muştusu

Beyoğlu nâr, Üsküdar yâr, revnak Çamlıca’da
gülüşün kadar sıcak olurdu her münâcât
- Yûşâ Tepesinde duâ -
sonsuzluğa kayan aşk Sirkeci’de vedâya
dönüşüyordu

Evvel şaşkınlık, sonra savurduğun telâşım
görmeden denedimse de kâtil özlemlerini
diriltmemeyi
büyüdü şol sevdalar, kelimeler bendegân
bir tezyin, bir tezhip, bir nakıştır kalpte Vefâ
alıp götürür beni, okşar ruhumu neyzen

Te

Saraylara kâh kumru, kâh güvercin konardı
leylak halkalar zarîf, zerrîn, nârin olurdu
nâzenin işlemeli, cumbalı evler virân
Ayasofya mahkûm
Topkapı serâzâd
tiran istilâsında yıkılmıştı pâyitaht
fayton kıvrımlarında uzayıp giden yollar
/ kuytudan kalabalığa
/ kesretten duldalığa
bendenin zebânı mı Hak, zebûnu mu beşerin
bir dirhem iz’ân ya Rab!

Sağ yanın şark, sol yanın garp; gece ile gündüz
Mihmandâr’da her adım maverâ sohbetleri
unutturup dünyayı öteyi ifşâsıdır
haberler uçuran her güvercin, şâhit olup
döker en mahrem sırrını Harem’in
… ve sırra kadem aşkını Hürrem’in

Şâir susarsa eğer kim anlar ki dilinden
hiç bu kadar âşikar değildi ağlayan ney
ikindi yağmurunda ıslanır münbit heyben
ellerimle yıkarım, iki yakanı senin
/ okşasın parmak uçlarım
bana mısın demeden ışırsın sabah akşam
köprülerin altına hoyratça düşen çocuk:
seni biz düşürdük

…….

Sin

Kaç bin yıldır görünen cemâlin Yûsuf’a ayna
‘su uyur’ surlar nöbette gizemli nazarıyla
/ açılsan on asırlık bir buz dağı çözülür
/ açılsan çağ sökülür, yaprak yaprak çan sesi
dökülür

İçini bir Fâtih’e açabilmiştin ancak
gece gündüz, elli üç gün / bilâ-fâsıla
sabrı öğretiyordun
kızıl renge boyanmayı suya, toprağa aşkı
hercaî hayâllerin son şaşkın bakışında
bir dev/in, hayâlinin ırağındaydı fetih
başladı mı, bitti mi suskunluğu şâirin
ve kana kana biter susuzluğu Fâtih’in

Kız Kulesi şaz, Eyüp niyâz, naz Emirgan’da
Yedi Tepe’nde işte en havadar Kanlıca
nefesler susturulmuş Prensler Adası’nda
koyu gölgesinde her Çınar’ın saklıdır keder
sükûnet lügatlerde, devinirken çığlıklar
/ el ele tutuşur nârâ ve nidâ

Ses veriyorum suyun hayat kokan sesine
acılardan sevince, erinçlerden kedere
yırtınan gelgitlerde, dinginleş artık n’olur
hangi sırra gark olur tende süveydâ-yı kalp
arzuhâlimi mâzur görsün divân-ı hümâyûn
hece hece yitirdim, harflerde arıyorum
kaybettiğim izleri

Sen gelirsen naz biter, sen gidersen haz biter
karşılıksız sevda yok, biter nihâyetinde
kâim olduğunu her dîl/de, görebilseydi
lâl olurdu Aslı… ve Şirin’de başka ahval
ve ezelden masalmış Leyla’yla Mecnun aşkı

…….


Nûn

Elvan elvan lezzetler resmeder ressâm
hayat yeniden başlar mehtaplı gecelerde
her vapur kalkışında eller askıda durur
biraz daha / yutkunur deniz
kalpler beraber gider, gidemese de beden
uzaktan uzağa bir akşam selâmı kalır
yummadan gözlerimi dinlemeliyim seni

Zülfünü suya çalan tek dilberdir martılar
kimine göre hüzün, kimine göre efsûn
…umuttur beyaz sayfalardan taşıdıkları
kendi rengine benzer her şey
neden uçtuklarını su üstünde, sormayın
kaybettikleri bir şey mi var bulamadılar
haberler uçuruyor, havâdis alıyorlar
/ hülâsâ

Haydarpaşa Garı’nda ne çok anlamsız bakış
pususunda bekleyen inkisâr-ı hayâller
anbeân gelip çarpar mahzun bir yığın yüze
Hisar’lar kırgın, yılgın Beylerbeyi, utangaç
…yaz akşamlarında muzdarip Kadıköy
daha ‘küçüktüm, çocuk değildim... aşıktım’ ben
intiharlara şâhit olunca Boğaziçi
siliverir dalgalar… ve ölüm çığlıkları
yankılanır dilimde:
‘keşke toprak olsaydım’

Vav

Bir hattatın elinden çıkar gibi işveli
ölümsüz bir çiçeğin kokusu yayılmakta
eksiğim biliyorum, tamamlıyorsun dâim
sende ağlamıyorum karanlığa, leyl başka
nehâr oluyorsun bana / mâsivâ

Mavi gözlü sevgili, ey rüyaların kızı
nereye baksam, senin ikliminden bir rüzgâr
sevginin gül kokusu, âhuzarı çiçeğin
şehadet ederim ki güneşin ışığı ve
dolunayı gecenin senden yanadır, inan.

Burçlarında hâlâ bir Akşemseddin duâsı
erbabına bıraktık; Itri başlar nağmeye
Haliç’te martılarla her sabah kahvaltı var
kim der Yalnız Servi’ler
her şey revândır sana, sen kalender süedâ
sen yine el değmemiş Meryem bakireliği
lâkin doğurgan billur belde
en güzîde kelâmın ıtır neşîdesiyle:
‘beldetün tayyibetün’
kutlu zafer müjdesi

Sıcak yürümeleri bir çınar serinletir
görürsün, bütün yollar birleşir Galata’da
orada bir Hezarfen alıp götürür sizi
gökyüzünden temâşâ mâziyi ve bugünü
/ sonra nesl-i âtiyi

…….

Lam-elif

Kalabalığı teskîn eden sandallar yüzer
denizin orta yerinde
yüzlerinde yorgunluk, ellerinde bir umut
kaptanların, balıkçıkların
hangi tarafa baksam, senden kalan buhurdân
bir hıçkırık yayılır çılgınca dizelerden
kim tutar bir şâirin şuh yadsımalarını

Mahzundur Ayasofya, âteş-i aşkında gam
uzaktan uzağa bir ezan, bazen Bilâl’dir
kulaklarda tutunan ses
bazen Dâvût sesinde oturur her yüreğe
devr-i sâbıkta huşû, bize mi kaldı özlem

Karacaahamet; kutsal ma’bedi ölülerin
geceyi konuşturan şimdi kırık iskele
Nef’î’nin susturulan sesinde Sihâm-ı Kazâ
bana kaldı anlatmak aşkın derinliğini

Kıskanıyordu Bâbil küçülen her adımı
-Sahaf’larda, Mısır Çarşısı’nda-
yer ve gök arasında hummâlı yolculuklar
ne kelâm ki karşımda evrenin sonsuzluğu
gülüşünde bin bir renk, takılmak için durur
yığınla insan gürûhuna

Meydanda arz-ı endâm, şâiran artık susar
sana sınırlı, sende sınırsız rûz-i yeldâ
/ ismiyle müsemmâ Der/saâdet

Ihlamur çiçek açar, sonra hafîf bir rüzgâr
/ birimiz salınmaktan
/ birimiz korkar yutkunmaktan
öylece duruyoruz aldırmadan zamana

İşte ‘okudum harf harf alfabem İstanbul’u’
‘doymadan tekrar tekrar
biz sevdiceğim yeniden’

Susunca şâir, susuz kalır buyurgan kadın
‘ben derim utanma iftihar et
sevmeyenler utansın
aşksızlığa mahkum edildiysek
bu dünya yansın’

...
..
.

Zafer Şık

 

Gölge isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 02-13-2009, 22:53   #2
Kullanıcı Adı
Feride
Standart
çok güzel. bana çok samimi geldi. hoş yani.. +beğeni
Feride isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-13-2009, 23:12   #3
Kullanıcı Adı
NS
Standart
tebrikler, tesekkurler +
NS isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi