|
06-01-2009, 12:12 | #1 |
Hasan Aksay "Mayın tasarısı ve hükümetin kendine güveni"
Hafta-ay geçmiyor ki mayına, bir yaralı veya şehit vermeyelim. Temizlenecek mayınımız olmasa, yalnız bu bakımdan mayın döşeyip temizleyerek tatbikat yapmamız gerekecek kadar önemli. Bu arazi, eğitim için bulunmaz imkan. Bu mayınların ordumuz tarafından temizlenmesi, üç önemli yarar sağlayacak. 1) Ordumuz, savaşta şehadete koşan kahramanlarıyla olduğu gibi en ileri teknik ve becerisiyle de önde olduğunu gösterecektir. Tankının-uçağının revizyonunu dahi İsrail’e yaptırmak gibi mayın temizliğini de İsrail’e havale etmek zorunda kalmayacaktır. 2) Teknik ve tatbikatını tamamlayacaktır. 3) Ordumuz, askeri görevler içinde “Yapamayız” diyeceği bir konu düşünmemelidir. Özellikle ziraatçılığı hedefleyen, sıradan ticaret şirketlerinin yapabileceği bir askeri görevin ordu tarafından yapılamamasının doğuracağı ciddi bir yetersizlik ifadesi doğmamalıdır. Vatan, millet ve haklılık duygu ve gerekleriyle değil de, Blackwater (kiralık asker şirketleri) yöntemiyle, yani para karşılığı savaş cinayettir. İnsanlık için utançtır. Savaş malzeme ve uygulaması durumundaki mayın, şirket ve ticaret konusu değildir, olmamalıdır. Basit bir yanlış değil, üretken bir yanlıştır. Bu yanlış, yeni yanlışlar doğuracaktır. Mayın, asker işidir. Öyle kalmalıdır. Zaten bu mayınları ordu döşemiştir, ordu kaldırmalıdır. Çok büyük ve stratejik önemi olan bir vatan toprağı, bütünüyle bir şirkete verilemez. Özellikle var oluş kararında, bu toprakları kendine vatan yapma kararı alanlardan bir şirkete, yarım asra yakın bir zaman için kiralık devrini akıl, mantık ve vatan bilinciyle telif etmek imkan ve ihtimali yoktur. Asırlardır bu topraklara, Allah’ın kendilerine vaat ettiği “Arz-ı Mev’ud” olarak bakan ve Filistin’i işgalinden beri insanlık vicdanını tahrip eden felaketlerle genişlemeye devam eden Siyonizm, bizzat veya aracılarla talip olacağında hiç şüphe yoktur. Yarım asır “utanç duvarları” örerek yerleşeceği yerden elbette kopacak değildir. Böyle bir ihale, Siyonizm ve bütün Ortadoğu için felaket olacaktır. 2000 yıldan beri Siyonizm, Davut ve Süleyman’ın saltanatını yeniden kurmak hayaliyle kendisini yaşatmaktadır. Çünkü Hz. İsa’yı kabul etmeyip çarmıha germeye teşebbüs edince, kendilerinden yeni bir “Mesih Kral” getirme inancı doğurdular. 19 asır önce, Hz. İsa’dan 132 yıl sonra Bar Kohba, Roma valisini yenerek kendini Filistin’de, dini lider Rabbi Akiba’ya “Beklenen Mesih Kral” olarak ilan ettirdi. Ömrü üç yıl sürdü. Roma ordusunun elinden sadece kaçabilenler kurtuldu. Dünyaya dağıldılar. Bundan sonra 300 yıl yeni Mesih çıkmadı. Sonra, tekrar Mesihler çıktı. Theodor Herzl, 1897’de Bassel’de 1. Siyonist Kongresi’ni yaptı. Bu kongre başlattı Filistin yangınını. Yarım asır sonra İsrail’i doğurdu. Büyük Ortadoğu Projesi ile Ortadoğu yangınına dönüştü. Şimdi?.. 1. Siyonist Kongre, 1897’de, İsrail sınırlarını şöyle tanımladı: “Kuzey sınırımız Kapadokya (Orta Anadolu- Nevşehir)’dan güneyde Süveyş kanalı” diyorsa da, ikinci ve belirsiz sınırlar çok daha geniş: “Davut ve Süleyman’ın Filistin’i olacaktır” diyor. Bu kongre kararı, 1948’de İsrail olurken eksik doğdu. O günden beri Ortadoğu’yu kan gölüne çevirerek, Batı desteği ile her yıl genişliyor. Her şey çok açık!.. Hatta mayın döşeme olayı da daha da netleşiyor... Umuyor ve bekliyoruz. Hükümetimiz, tasarıyı tamamen çeker. Bundan iki önemli netice doğar: 1) Milletimiz için hayati bir önem taşıyan bir gerçek, bu tasarıyla bütün milletimiz tarafından görülür, bilinir hale gelmiştir. 2) Hükümetimiz, tasarıyı tamamen çekmekle, “dediğim dediktir” diyerek gücü inatta aramıyor. Doğruyu bulmak ve doğruyu yapmakta arıyor; kendine güveniyor demektir. Hükümetlerin, yanlışı gördüğü an, ondan dönecek derecede kendine güvenmesi, milletler için büyük imkandır. vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|