05-29-2009, 11:28 | #1 |
Hasan Aksay "Su kaybolursa derede, rüzgar tepede ama... "
“Suyun kaybolursa onu derede, rüzgarın kaybolursa tepede bulursun; ahlak, edep, erdemlerini kaybedenin onları bulabileceği bir yer yoktur.” Ne yapacaksan ona göre! Meyveli ağaç taşlanır. İslam her an taze, her an güçlü. Haset, kin, fitne ve yarasaların meyveli ağacı. İslam’ın yüce değerleri, Müslüman’ın saadet ve huzuru, düşmanlık nedeni oluyor. Müslüman’ın örtüsünden içki içmemesine; okumasından başarı belgesine kadar saldırı nedeni. “Müslümanlıkları biçarelerin, öyle büyük bir günah ki, cezalar ona nispetle küçük.” Allah’a hamd ediyoruz. Bütün bu saldırılar, İslam’ın ebedi hakikatlerini ve Müslüman’ın iman nurunu söndüreyim derken, ateşliyor. Basri Gocul, “Üfleyeyim derken mumu,/Sakalcığın tutuştu mu” diyor. Müslüman’ın ahlaki ve manevi değerlerini yıkıp, ilahi gücünü kaldırıp “Ilımlı İslam” diye beşeri din biçmeye çalışıyorlar. Siyonizm, evrensel gizli örgütleriyle, bunun için kan ter içinde gayretteler. Ümitsiz ve çaresiz bir gayret. Görüyorlar, anlamıyorlar. Manevi ve ahlaki yıkımlar, her tür afetinden çok daha ağır neticeler doğurur. Kurtulmak için, öncelikle insanın kendini bilmesi ve bulması gerekir. Bu nedenle, İslam ve iman atmosferini kaybetmemek hayati bir önem taşır. “Sen kendini bilmezsin, bu nice okumaktır”. Genel gidişin iyiliği, bizi aldatmamalıdır. İçki ve fuhşun nasıl teşvik edildiği, sapıklığın bir moda haline getirilmek istendiği, boşanmaların hızla arttığı, aile yapısının ciddi sarsıntılar geçirdiği, dikkat eden gözlerden uzak değildir. Maddi başarılar önemlidir. Bu başarıları, rakamlarla ölçülebilir seviyeye ulaştırmak gayrete değer. Asıl önemlisi ise, insani, yani manevi sahada sağlanacak başarılardır. Önce ahlak ve maneviyat. Manevi yıkıma yol vermemektir. Bu konuda dayanışmak, bütünleşmek mutlak zarurettir. Bir binanın taşları gibi bir dayanışma... Bardağın boş tarafına bakıp gayretlerimizi, dolu tarafına bakıp şükrümüzü artırmalıyız. Bardağın boş tarafına takılıp nimete gafil olmak, Müslüman’ın işi değildir. İslam’ın en büyük baharlarından birinin arifesinde, hatta içindeyiz. İmtihan bir yönüyle zordur ve kesintiye uğramadan devam edecektir. Daha üst derece kazandırmak için. 1920’de Müslümanlar 4 devlet, yani siyasi olarak, dünyanın, % 3,5’ini yönetiyorduk. 2000 yılında, İKT’ye bağlı 65 ülke olarak dünyanın % 21,1’ini yönetiyoruz. “Terör” diye terör doğurarak İslam’a savaş açan Batı, siyasi olarak dünyanın % 48,7’sini yönetirken % 24,2’ye gerilemiştir. Yükselen ve düşen iki değer... Geçen asırda İslam’dan başka hiçbir din nispi olarak yerini koruyamamıştır. Katolikler dahi nispi olarak % 8,7 gerilemiştir. Yalnız Müslümanlar % 54.8 artmışlardır. (S.Huntington, “Medeniyetler Çatışması”). Müslümanlar, Hıristiyan ve Çin nüfusunu da geçerek dünyada birinci sıraya oturmuştur. Yeryüzündeki her beş kişiden biri Müslüman. Gücü olan gücüne layık hizmetlerde bulunmalıdır. Zekatı verilmeyen, hayırlı işte kullanılmayan servet belaya dönüşür. Her nimet, yerinde kullanılması, israf edilmemesi, Müslüman’ın temel sorumluluklarındandır. Gücün atıl bırakılmayıp kullanılması ve yerinde kullanılması, en önemli insani sorumluluklardan biridir. Müslüman’ın dinini yaşamasını imkansızlaştırma gayretlerinden askeri işgale, saldırı, katliam, provokasyon, fitne, içki, kumar, eşcinsellik, uyuşturucu gibi milleti kökten çökertme gayretlerine, maddi, manevi yıkım ve hastalıklara dikkat etmek ve gereğini yapmak, Müslüman’ın sorumluluğudur. İslam dünyası bütün saldırılara karşı, tekrarına meydan vermeyecek şekilde tedbirler oluşturmak için topyekun gayrete gelmelidir. Bunun temel şartı birlik ve başkalarından beklentiyle zaman kaybına yol açmadan, herkesin elinden geleni yapmaya başlamasıdır. vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|