|
12-13-2009, 13:25 | #1 |
Hasan Karakaya "11 Aralık 2009... Ergenekon’un bayram günü! "
Hani; “Bu pilav çok su kaldırır” diye bir söz vardır ya, bana öyle geliyor ki; “DTP’nin kapatılması kararı” da çok “söz” kaldırır... Daha “kapatma kararı”nın açıklandığı andan itibaren, televizyonlarda “tartışmalar” başladı... Dünkü gazetelerde de, birçok yazar bu konuya temas etti... Bazıları, “beklenen karar” derken, bazıları “11 elin kaosa kalktığını” söylediler... 11 el, hem de 11 Aralık günü “bilerek” mi kaosa kalktı, yoksa “11 elin kararından sonra” mı kaos başlayacak, bu, elbette tartışılır... Ama, şurası bir gerçek; Türkiye, bir defa daha “kaos ortamı”na sürükleniyor... Hem de “açılım”ın tartışıldığı, “mesafe alınmaya” çalışıldığı şu günlerde... Bence DTP “kapatılmamalı”, eğer kapatılacaksa da, bu işlemi “halk” yapmalıydı... Bu görüşüm, sadece DTP için değil, “bütün partiler” için geçerlidir... Kararı, “yargı” değil, “halk” vermeliydi... “Kendi iradesine” karşı çıktıkları için “Mehmet Ağar’ın DYP’si” ve “Erkan Mumcu’nun Anavatan’ını” sandıkta cezalandıran halk, pekalâ DTP’yi de cezalandırabilirdi... Ağar ve Mumcu nasıl “siyasi mevta” olmuşlarsa, Ahmet Türk ve kurmayları da pekalâ “siyaset mezarlığı”na gönderilebilirdi. Tabiî, “halk” tarafından!.. Ama, burası Türkiye!.. Bu ülkede kararları, maalesef “halk” vermiyor!.. Bu ülkede; “eğitim” konusunda da, “içki” ve “halk sağlığı” konusunda da, “siyasî” konularda da, ya “yargı” karar veriyor, ya da “silahlı bürokrasi”!.. Hani, “Türkiye gerçekleri” diyorlar ya, Galiba kastettikleri gerçek bu!.. “Halk” bilmez, “yargı” bilir!.. “Halk” bilmez, “bürokrasi” bilir!.. Çünkü, Türkiye’nin yönetimi, “halka bırakılmayacak kadar önemli”dir!.. Acı ama, maalesef gerçek bu!.. PKK, ADETA ZEMİN HAZIRLADI Bu “kapatma”da benim anlayamadığım şu: Tam da “karar arefesi”nde, PKK’lı teröristler Tokat Reşadiye’de bir “kalleş pusu” kuruyor ve 7 askeri şehit ediyor!.. Bütün Türkiye ayağa kalkıyor!.. Halk galeyan halinde!.. Herkeste “acı” ve “feryat” var!.. Ve “karar açıklanmazdan bir gün önce” enteresan bir açıklama yapıyor PKK; “Eylemi Tunceli timi yaptı!” Gerek bu “eylem”, gerek “üstlenme” açıklaması, aslında “ateşin üzerine benzin dökmek”ten farksız!.. “Akıl” ve “mantık”la izah edilir hiçbir tarafı yok... Çünkü, DTP ile ilgili karar “bugün-yarın” verilecek... Böyle bir atmosferde, değil “tetik” çekmek, bir ağacın dalını kırıp “çıtırtı” çıkarmak bile risk!.. Ama “eylem” yapılıyor!.. Üstüne üstlük “üstleniliyor!” Anayasa Mahkemesi’ne adeta deniliyor ki; “DTP’yi kapat!” Toplumun ciğeri dağlanmışken, üstelik “il ve ilçe sokakları ateşe verilirken” Anayasa Mahkemesi’nden farklı bir karar çıkması beklenemezdi!.. Öyle ya; Hem şehirler cayır cayır yanıyordu, hem de “7 şehit”ten dolayı anaların yürekleri!.. Evet, “beklenen” oldu!.. “Tam yerine rast gelip manzara konulması” gibi, PKK’lılar da “tam yerine rast getirtip”, kararı çıkarttılar; “DTP’nin kapatılmasına!..” GÜVERCİNLERİN YERİNE ŞAHİNLER! Şimdi deniliyor ki; “PKK da bunu istiyordu!” Nasıl yani?.. “Evet, PKK da bunu istiyordu... Çünkü PKK, DTP’nin yürüttüğü politikadan memnun değildi... DTP, açılım sürecine Abdullah Öcalan’ı dahil ettirebilmek için yeterli çabayı harcamadı!.. PKK istiyor ki; DTP’nin yerine yeni bir parti kurulsun ama bu defa aralarına güvercin almayıp, tamamen şahinlerden oluşsun!” Eğer “PKK stratejisi” bu yöndeyse, o zaman “Anayasa Mahkemesi’nin kararı”nı nasıl yorumlayacağız?.. Anayasa Mahkemesi, bu durumda “PKK’nın ekmeğine yağ sürmüş” olmuyor mu?.. Öyle ya; Kapatma kararıyla, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk gibi; masaya oturulup konuşulabilecek “ılımlı”ların önleri kesildi... Buna karşılık, “dağa çıkmaktan” söz edebilen, “İmralı’nın da muhatap alınmasını” isteyebilen Emine Ayna gibi “şahin”lerin önü açıldı!.. Diyelim ki, DTP’nin yerine yeni bir parti kuruldu... Bu partinin başına kim geçer?.. Büyük ihtimalle Emine Ayna veya onun gibi “şahin” olan biri!.. Yani, “PKK’nın istediği” biri!.. O zaman sormak gerekmez mi; Anayasa Mahkemesi’nin kararı “Türk Milleti Adına” mı verilmiştir, yoksa “PKK’nın arzuladığı şekilde” mi?.. “DTP’nin kapatılmasını” madem ki PKK istiyordu, o halde kararı yorumlarken; “Anayasa Mahkemesi, PKK’nın ekmeğine yağ sürmüştür” diyebilir miyiz?.. PKK DA MEMNUN, ERGENEKON DA! Olayın bir başka boyutu da şu: Farzedelim ki, DTP’nin yerine kurulacak “yeni parti”nin başına Emine Ayna veya onun gibi bir “radikal” geçti. Ve başladı “sert mesajlar” vermeye; “Öcalan muhatap alınmalıdır!” “PKK olmadan asla!” “Ya siyaset yaparız, ya dağa çıkarız!” Böyle bir “strateji”den, PKK, elbette memnun olacak ve Emine Ayna gibilere “aferin” deyip, sırtlarını sıvazlayacaklardır!.. Peki, “kapatma” kararının verilmesinde “etkin rol oynayan güçler” bundan memnun olacaklar mıdır!.. Hemen söyleyeyim; Böyle konuşmalar oldukça, “bayram” edecekler ve hatta “zil” takıp oynayacaklar, “Oh, oh... Suyundan da koy” diyeceklerdir!.. İsveç’te yaşayan “Kürt siyasetçi”lerden Kemal Burkay da; “kapatma kararı”nın açıklanmasından önce Cihan Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada öyle diyor ya; “DTP’nin kapatılmasına karşıyım... Genel olarak da parti kapatılmasına karşı olduğum gibi... Ama tabiî ki bir parti açıkça şiddeti savunur, şiddet yöntemlerine sarılırsa, o farklı bir durum... Ki hiçbir partinin buna hakkı yok... Demokrasiden, legaliteden faydalanan her parti, kurallara uygun davranmalı. DTP şu an bu durumda şiddete yönelmiş bir parti diyemem, bazı yönlerini eleştirsem bile. Onun için, DTP’nin kapatılmasını yanlış bulurum. Parti kapatma, geçmişten günümüze hiçbir sorunu çözmedi, yanlış ve antidemokratik bir tutum olduğu için. Ama DTP’nin kapatılması, kaos isteyen, gerginliği büyütmek isteyen güçlerin işine yarar. İnanıyorum ki DTP kapatılsa, en çok Ergenekon yanlıları, demokratik açılım karşıtları, demokrasi karşıtları bayram yaparlar. Bunu da kullanmaya çalışırlar.” Kemal Burkay’ın da dediği gibi; “DTP’nin kapatılması”na en çok “sevinecek”, en çok “bayram” yapacak olan “Ergenekon”dur!.. Öyle ya; Kapatma kararının oluşturacağı “kaos” ortamı, en çok Ergenekon’un işine yarayacak, “tırmanacak gösteriler”le Kürt halkı üzerine daha çok gidilecek, “özgürlük”ler biraz daha budanacaktır!.. İşte böyle bir “gerilim ortamı”nda, hiç kimsenin gözü “uyuşturucu trafiği”ni görmeyecek, hiç kimsenin gözü, “terörle mücadele” adına alınan “silah”lara harcanan “para”ları görmeyecektir!.. “Terör arttıkça baskı artacak, baskı arttıkça terör azacak” ve ülke yine eski günlere dönecektir!.. “Ergenekon’un at oynattığı” günlere!.. AÇILIM SÜRECİ BAŞARIYA ULAŞSAYDI! Böyle olmasaydı, yani DTP kapatılmayıp “Apo ve PKK’yı devre dışı bırakıcı” adımlar atmış olsaydı, açıkçası “demokratik açılım” süreci başarıya ulaşsaydı, ne olurdu?.. Ne “Apo”ya lüzum kalırdı, Ne de PKK’ya!.. DTP, “Kandil ve İmralı’nın gölgesi”nden kurtulabilseydi, onların pabucu dama atılır ve adlarını bile anan olmazdı!.. Sizin anlayacağınız, “süngü”leri düşerdi!.. Ama, buna tahammül etme imkânları yoktu... Ederlerse; “itibarlarını” da kaybederlerdi, “etkinliklerini” ve “milyon dolarları”nı da!.. Ne yaptılar, ettiler, DTP’yi kapattırdılar!.. Aksi halde; “Rant”ları da tehlikeye girecekti, “Taht”ları da!.. İyi de, ben bunu düşünüyorsam, Anayasa Mahkemesi üyeleri ve “rejimin bekçileri” niye düşünemediler?.. Yoksa, düşündüler de, Böyle olmasını mı “münasip” gördüler?.. “DTP’nin ılımlıları” yerine “şahin”leriyle mücadele etmek, daha mı stratejik?.. Ama ülke “kan gölü”ne dönermiş!.. Kimin umurunda?.. Yeter ki “Ergenekon” yaşasın, Yeter ki “rant çarkı” dönsün!.. Son durumun özü ve özeti bu!.. ================= Genelkurmay’ın ısrarı niye? Dünkü yazımda eksik kalan bir husus vardı... Onu da bugün ekleyeyim... “Bilgilendirme-me Toplantısı”nda Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin diyordu ki; “Tokat Reşadiye’de 7 erin şehit olduğu olayla, 1993’te Bingöl’de 33 erin şehit olduğu olay arasında benzerlik kurmaya çalışmak, gerçeklerle bağdaşmamaktadır!” Sayın Korgeneral, işte bu konuda haklıdır... İki olay arasında gerçekten de “benzerlik” yoktur!.. Çünkü, Bingöl’deki olayda, PKK; ilk önce “eylemi üstlenmiş” ve fakat “kamuoyunun yoğun tepkisi” üzerine, “Biz yapmadık, çeteler yaptı” demiştir!.. Tokat Reşadiye’deki olayda ise, PKK; ilk önce “eylemi üstlenmemiş” ve fakat “kamuoyunun yoğun tepkileri” üzerine “Eylemi Tunceli timi yapmış” demiştir!.. “Fark” buradadır!.. Evet, “benzerlik” yoktur!.. Bingöl’de, tepkiler üzerine “vazgeçme” vardır... Reşadiye’de ise, tepkiler üzerine “üstlenme” vardır!.. Ama bu, neyi değiştirir ki?.. Askerleri katleden ha PKK olmuş, ha onun efendisi Ergenekon, ne fark eder?.. Genelkurmay, bu “benzemezlik”ten yola çıkarak “neyi ispatlamaya” çalışıyor acaba?.. Bu “ısrar” ve “gocunma”nın esbab-ı mucibesi ne?!?
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|