|
06-03-2009, 07:16 | #1 |
Hasan Karakaya "Niyet Mektubu’nu da unutmadık, At Pazarlığı’nı da! "
Mayınların temizlenmesi konusunda sadece 2 yazı yazmıştım... Birçok okurum, “bilgi sahibi” yapılmalarından dolayı “teşekkür” ederken, bazı okurlarım da “hakaret” ve hatta “gün yüzü görmemiş sövgüler”le saldırmışlardı... “Satılmışlık”la itham eden mi ararsınız, “yedi sülâleme söven” mi?.. Hayır, bunları önemsemiyor değilim... “Övgü”den hoşlanan bir insan, nasıl ki “sövgü”lere de katlanmak zorundaysa, ben de katlanıyorum... Ama “sert tepkiler”in gösteriliyor olması, benim “doğru”ları yazmamı engellemez... “Ağza alınmayacak küfürler”e de maruz kalsam; bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da “doğru” bildiklerimi yazmaya, “gerçek” gördüklerimi haykırmaya devam edeceğim... Haa, hemen şunu söyleyeyim: Yazdıklarımın hilâfına bir durum olduğunda da; “yanlış”ta ısrar etmez, hiç “kapris”e kapılmadan, hemen “özür” dilerim... Çünkü ben, bir “gözlemci”yim, herhangi bir kişi veya kuruluşun “sözcü”sü değil!.. Şunu da söyleyeyim: Benim “Tayyip Erdoğan’ı seviyor” olmam, “Erdoğan’ın yanlışları”nı görmeyeceğim ve bunları yazmayacağım anlamına gelmez... Bir “yanlış söylem veya eylem”ini gördüğümde, hiç çekinmeden yazarım!.. Daha önceleri birçok defa yazdığım gibi!.. ASKER DÖŞEDİ, ASKER SÖKSÜN! Ama birader, “mayın temizleme” konusunda niye eleştireyim Erdoğan’ı?.. Eğer eleştirilecek bir kişi veya kurum varsa, o da en başta “Türk Silahlı Kuvvetleri” olmalı değil midir?.. Öyle ya; Mayınları “döşeyen” asker, bunları niye çıkaramıyor?.. Elinde “para” mı yok, “alet-edevat” mı?.. Hepimiz biliyoruz ki; hepsi var!.. En azından “AK Parti iktidarından sonra” var!.. Hem de “örtülü ödenek”ten “para” da verildi kendilerine, “imkân” da!.. Yani, “yağ” var, “şeker” var, “un” var ama “helva” yapacak kimse yok!.. İlk önce bu durum sorgulanmalı ve “asker”e dönüp; “1959’da döşediğin mayınları niye çıkaramıyorsun arkadaş?” diye sorulmalı değil mi?.. Bildiğim kadarıyla, “mayınlı arazi”nin krokileri, yani “nereye hangi mayının yerleştirildiğini” gösteren bir plan var Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın elinde!.. O halde, bu temizliği Kara Kuvvetleri yapmalı değil mi?.. “İstihkâm birlikleri” niye var?.. Onların asıl işi; “mayın döşeme ve mayın temizleme” değil mi?.. O halde niye demezler ki; “Tartışmaları uzatmanın âlemi yok... O mayınları nasıl döşediysek, yine biz temizleriz... Siz yeter ki para verin, imkân verin!” Sorarım size; “Genelkurmay”dan veya herhangi bir “askeri yetkili”den böyle bir açıklama duydunuz mu?.. Elbette duymadınız... Böyle bir açıklama gelmeyince de; “bilen” de konuşmaya başladı, “bilmeyen” de!.. Tabiî, “ağzı olanın konuştuğu” bir ortamda; “doğru” nedir, “yalan” ne; birbirine karıştı!.. BAHÇELİ VE BAYKAL’IN YAPTIKLARI! Görüyorsunuz işte; Kemal Derwiş’in IMF’ye gönderdiği “Niyet Mektubu”nun altına “imza” atan, sonra da “Ben, yarım sayfalık bir metne imza attıydım” diye feveran eden Devlet Bahçeli de konuşuyor, yine Kemal Derwiş’in yürüttüğü “At Pazarlığı”nda; “10 milyar Dolar versinler, geçsinler!” diyen Deniz Baykal da!.. Olayı biliyorsunuz... Şu “tezkere” olayını... O günlerde, çok tartışılmıştı bu konu... Irak’a gidecek “ABD askeri”ne Türkiye “vize” versin mi, vermesin mi?.. “3 Kasım 2002 seçimleri öncesi”nde, Türkiye’nin karşılaştığı “en ciddi sorun” buydu!.. Kim “Hükümet” olursa olsun, “kucağında bulacağı ilk ateşten top” buydu... Türkiye; ya “ABD askerine vize” verecek ve ABD ile “müttefik” olmaya devam edecekti, ya da “yassah hemşerim” deyip, ABD’yi karşısına alacaktı!.. ABD İLE AT PAZARLIĞI! “Mayın” olayında olduğu gibi; o günlerde de “iki kamp”a ayrılmıştı Türkiye!.. “Vize verelim!..” “Hayır, vermeyelim!” İşte o günlerde, yani “seçim öncesi”nde CHP de hazırlık yapıyor... Öyle ya; eğer “iktidar”a gelirlerse, bu “ateşten top”u kucaklarında bulacaklar!.. Peki, “ABD’nin Irak’la ilgili talepleri”ne ne diyecekler?.. Baykal; bu “sorunun cevabı”nı arıyor... “Kurmaylarını” toplayıp, soruyor onlara; “Nasıl bir tavır takınacağız?” Gerisini, Hürriyet yazarı Yalçın Doğan’ın 20 Eylül 2003 tarihli yazısından okuyalım: “CHP kurmayları seçenekleri tartışmaya başlıyor. “ABD'ye yardım edelim ve biz de rol alalım” diyenler var. “Hayır, girmeyelim, bu bize pahalıya mal olur” diyenler var. “Girelim” diyenlerin de, kendi içinde seçenekleri var. İşte, tam bu noktada, yine bir seçenek olarak, Baykal, toplantıda bulunan Kemal Derviş'e dönüyor: “Biz girersek, ABD bize ne kadar para verir?.. Sen bunu öğrenebilir misin?..” Irak pazarlığında para lafının ilk kez dile getirildiği an!.. Daha seçimden önce!.. Derviş, ABD'lileri yokluyor ve cevap geliyor: “Altı milyar dolardan söz ediyorlar!..” Baykal'a altı milyar dolar az geliyor!.. “Kemal, bunu on milyar dolara çıkarmak mümkün olabilir mi?..” CHP sanki iktidarda, tezkere masada ve bir seçenek olarak on milyar dolar!.. CHP bu sorunun yanıtını ABD'den hiç bir zaman alamıyor. Çünkü, iktidara AKP geliyor. Ama, para unsuru da pazarlığa girmiş oluyor.” BIKKINLIK VEREN ŞARK KURNAZLIĞI! Yalçın Doğan’ın bu yazısı, “CHP’nin öteki yüzü”nü ortaya koyması açısından son derece enteresan!.. Ama, bundan sonrası çok daha enteresan ve “ibret”lerle dolu!.. “Baykal’ın sorusu” ve “Derwiş’in girişimleri” ortada iken, “Meclis’teki tezkere oylaması”nda CHP’nin oyu “ret” oluyor!.. Hatta, sadece “ret” oyu vermekle kalmıyorlar, bir de yakalarına “kırmızı karanfiller” takıp, “tezkereyi protesto” ediyorlar, iyi mi?!?.. Hem de; “At Pazarlığı’nı Kemal Derwiş’in başlattığı”nı bütün CHP kurmayları biliyorken!.. Kısaca ifade edecek olursak; “ABD 10 Milyar Dolar verse” idi ve tabii CHP de “iktidar” olabilse idi; “tezkereye evet” diyecekler, ABD askeri de elini-kolunu sallaya sallaya Türkiye üzerinden Irak’a geçecekti!.. Son söz, yine Yalçın Doğan’dan: “Tatsız olan şu: İktidar olursa, kaç para gelecek hesabı... İktidar değil, o zaman ret!.. Şark politikasının bıkkınlık veren son örneklerinden!..” Ne var ki; CHP’nin de, MHP’nin de “bıkkınlık veren Şark kurnazlıkları” devam ediyor!.. Merak ediyorum; CHP veya MHP, eğer iktidarda olsalardı, kime verirlerdi “mayın temizleme” işini!?!.. Meclis’ten geçmeyen “1 Mart Tezkeresi’nin rantı”nı 2003’ten beri yiyen ve “O tezkerenin geçmesini biz engelledik” havaları atan CHP, acaba “asker”i mi sokardı devreye, yoksa “bir başka ülke”ye mi verirdi ihaleyi?.. Gerçekten merak ediyorum; “İsrail’in talebi” olsa, ne derlerdi?.. NEREDEN ÇIKTI BU İSRAİL? “İsrail” dedim de aklıma geldi!.. Sahi, nereden çıktı bu İsrail?.. Ya da, kim çıkardı?.. Başbakan Tayyip Erdoğan, dünkü AK Parti Grup Toplantısı’nda bu soruyu soruyor ve cevaben diyordu ki; “TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen yasa tasarısı, tam 6 maddeden oluşuyor. Herhalde bir sayfalık bir şey. Ancak, ne hikmetse bu tasarıyı, etrafında fırtınalar koparılırken muhalefet temsilcilerinin ya da bu konuda kalem oynatan yazarların tenezzül edip, zahmet edip bu bir sayfalık metni okumamış olması son derece anlamlıdır. (...) Biz bir yasa tasarısı hazırladık. Her nasıl olduysa, birden bire ihale İsrail'e gitti. İhaleyi İsrailliler aldı (!) Bunu neye dayanarak söylüyorsun? İhale yapılmadan nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin?.. ‘Adrese teslim bir ihale’ diyorsun. Neye göre bunu söylüyorsun? Bu bir sayfalık metnin neresinde adrese teslim? İhale, herkese açık olan bir uygulamadır. Ama anlıyorum ki bu adamların hayatında yaptıkları bir ihale bile yok. Görünen bu. Bunlar ihale nedir bilmiyorlar. Kamu İhale Kanunu nedir bilmiyorlar. Kaldı ki bugüne kadar bizim iktidarımız her ihaleyi şeffaf yapmıştır, medya huzurunda yapmıştır. Bizim bu noktada en ufak bir sıkıntımız yok. Neye dayanarak söylüyorsun? Neresinde bunun İsrail yatıyor? Neresinde İsrail'e yönelik bir atıf var? 'Efendim, dünyada bu işi İsrail'den başka yapan yok.' OSTİM'e gidersen var mı yok mu görürsün.” DAVOS’TAKİ ERDOĞAN MI YAPACAK BUNU? Biliyorsunuz, “İsrail” lâfı ilk ortaya atıldığında da inanmamıştım bu iddiaya... Hatta “son derece iddialı” bir lâf etmiş ve “Davos’ta İsrail’e fırça atan Tayyip Erdoğan mı İsrail’e ihale verecek?” demiştim!.. Bereket ki, yanılmadım... Çünkü, Sayın Başbakan, dün bir defa daha, altını çize çize dedi ki; “Allah aşkına, ne demek istiyorsunuz, açık açık söyleyin? 'Recep Tayyip Erdoğan, kapalı kapılar ardında İsrail ile pazarlık mı yaptı?' Ne demek bu, ne demek istiyorsunuz? 'AK Parti el altından ülkeyi mi pazarlıyor?' Bunu mu demek istiyorsunuz? Açık konuşun. Gazze'de yaşanan insanlık dramına karşı tüm dünya sessiz kalırken, orada masum yavrular katledilirken, sivillerin üzerine bombalar yağarken sesini yükselten, haklıyı savunan Recep Tayyip Erdoğan, şimdi İsrail'le gizli gizli iş tutuyor mu demek istiyorsunuz? Benim Davos'ta ortaya koyduğum insani tavır karşısında kimlerin süklüm püklüm olduğunu bu millet apaçık gördü, bunları iyi tanıyın. 'O tavır nedeniyle, bizim dünyada kredi kaybımız başlamış.' Bunu iddia eden, bugünkü ana muhalefetin temsilcileri. Biz itibar kaybetmedik, itibar kazandık. Onlar öyle zannetsin. Kendi ülkesinin Başbakanını, İsrail'in Cumhurbaşkanına karşı kimlerin eleştirdiğini, hakaretler savurduğunu bu millet gördü, tespit etti. CHP'nin ve MHP'nin monşer eskilerinin, İsrail karşısındaki haklı ve onurlu duruşumuzdan nasıl rahatsız olduğunu bu millet açık açık gördü. Mayın meselesi üzerinden şahsıma, partime ve Hükümetime yönelik aleni bir kampanya başlatıldığını herkes görmelidir, görmek durumundadır. Bu kampanyanın nereden kaynaklandığını ve ne amaca hizmet ettiğini tarih mutlaka gösterecektir. Ama tarih, bu kampanyaya alet olanları, su taşıyanları da asla unutmayacaktır.” Şimdi, söyleyin Allah aşkına; “İsrail’e karşı tavrı bu kadar net” olan bir Başbakan; gider de İsrail’e ihale verir mi?.. En azından, “adrese teslim ihale” yapar mı?.. Yaparsa; “kendisini sevenleri karşısında bulacağını” bilmez mi?.. YA, KAFALARDAKİ MAYINLAR? Şunu açık ve net söyleyeyim: Erdoğan’ın sarfettiği bu sözler, benim için bir “teminat”tır... Böyle bir Erdoğan’ın, bu toprakların bir milimini bile hiç kimseye “peşkeş” çekmeyeceğine yürekten inanıyorum!.. O halde; “Aşağı mahallede bir yalan söyleyip de, yukarı mahallede kendi yalanlarına inananlar” taifesi, tavırlarını bir defa daha gözden geçirmelidir!.. “Muhalefet” yapmalarına hiçbir itirazım yok!.. Bir “yanlış”, “yamuk” veya “eksik” olduğunda, elbette muhalefet edecekler!.. Ama birader, “bilgi”ye ve “belge”ye dayansın şu muhalefet!.. Ve elbette “dürüst” olsun!.. Türk siyaset tarihine “Derwish yasaları” diye geçen ve “Türk tarımı”nı IMF’nin insafına bırakan “15 günde 15 yasa”nın altında Devlet Bahçeli’nin imzası varken, aynı Devlet Bahçeli, bugün kalkıp “vatana ihanet”ten söz ediyorsa; bunun adı “dürüstlük” değildir!.. Aynı şekilde; “1 Mart Tezkeresi’nin oylaması” öncesinde “ABD ile At Pazarlığı” yapıp, “Bu iş 10 milyar Dolar’a olur” diyen bir Deniz Baykal, bugün kalkıp “vatansever” pozlarına bürünüyorsa, bu da “dürüstlük” değildir!.. Yaptıkları “demagoji”dir, “zihinleri bulandırma”dır, “kara çalma siyaseti”dir!.. Hani derler ya; “Biz kırk kişiyiz!.. Birbirimizi iyi tanırız!” Biz Devlet Bahçeli’yi de, Deniz Baykal’ı da gayet iyi tanırız... Bir “iktidar” karşılığında neleri verebileceklerini de gayet iyi biliriz!.. IMF’ye gönderilen “Niyet Mektubu”nu da unutmadık, ABD ile yapılan “At Pazarlığı”nı da!.. Korkarım ki; eğer “iktidar”da olsalar, “İsrail’e ilk koşan” da yine bunlar olurdu!.. Dolayısıyla, hiç kimse laga-luga yapmasın!.. Milleti “paranoya”larla korkutmak yerine, “gerçek”leri anlatsınlar!.. Her şeyden önce de; “Sınırdaki mayınları” değil, “kendi kafalarındaki mayınları” temizlesinler!.. Hani, yanlışlıkla “damarlarına basarız” da patlayıverirler diye korkarız!.. Ne dersiniz, yanılıyor muyum? ========= Mayın temizleme önerileri! Şu “mayın” konusunda; “bilen” de konuşuyor, “bilmeyen” de, diyorum ya; öyle “ahmakça” lâflar edenler var ki; acıyorum onlara... “Cehalet”in böylesi, herhalde “okumakla” olur!.. Meselâ şöyle yazanlar-konuşanlar var: “Mayınların üzerine taş atalım, onları patlatalım!.. Yok yok; taş atmayalım da koyun veya eşek sürüsü gönderelim o araziye!..” Korkarım ki; bu “taş” meselesi; “bir delinin kuyuya attığı taş” olayına benzeyecek!.. Hani, delinin kuyuya attığı taşı “kırk akıllı” çıkaramamış ya, “mayına atılacak taş”ı acaba kaç akıllı çıkarır?.. “Mayınların üzerine eşek sürme” meselesine gelince... Malûm, “eşek”ler ve “katır”lar “akıllı” hayvanlardır... “Nereye” basacaklarını iyi bilirler... Bu fikri ortaya atan “eşek”lerin, bundan bile haberi yok!.. Benim bir önerim var: Bu mayın temizleme meselesi, madem ki “kim daha vatansever” yarışına döndü, o halde o araziye, “Atatürkçü Düşünce Derneği mensupları”nı gönderelim!.. Madem ki, “Cumhuriyet’i Kurtarma Yürüyüşleri” yapıyorlar, gitsinler orada yürüsünler!.. Ne yani, orası “vatan toprağı” değil mi?!?.. vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|