07-09-2010, 07:33 | #1 |
Hasan Karakaya "Yasakçı “Ret Cephesi”ne karşı, özgürlükçü “Evet İttifakı”"
Malûm, “Anayasa değişiklik paketi”, hafif bir “yol kazası”na uğramış, küçük bir “zedelenme”ye maruz kalmış olsa da, nihayetinde Anayasa Mahkemesi’nden geçti... Ben de toplumdan yükselen “tepki”lere katılıyorum... Evet, Anayasa Mahkemesi, “anayasayı ihlâl” etmiş, her zamanki gibi “yetki”lerini aşmış ve yine “Esas”a girmiştir... Evet, kendisini “Meclis’in yerine” koymuş, bir “yasa koyucu” gibi hareket etmiştir... Doğrudur, “değişiklik maddelerine balans ayarı” yapmıştır... Her zaman yaptığı gibi, yine “kendi sınırlarını” aşmıştır... Yapılan “eleştiri”lere, gösterilen “tepki”lere aynen katılıyorum... “Siyasi”ler, “sendika”lar ve “sivil toplum kuruluşları”ndan yükselen “isyan”ların hepsine katılıyorum... Yalnız, “armudun sapı, üzümün çöpü” denilerek, yani “ince eleyip, sık dokuyarak” bir yere varılamayacağını da düşünüyorum... Yani; “Ya hep, ya hiç” denilirse, özellikle de Türkiye gibi bir ülkede hiçbir “ilerleme” sağlanamaz!.. Tamam, “Hatice”leri tartışalım ama “netice”yi de gözardı etmeyelim... Nedir netice?.. Dediğim gibi, Meclis’ten geçen Anayasa Değişikliği Paketi, “küçük zedelenmelere” maruz kalmış olsa da; sonuç itibariyle Anayasa Mahkemesi’nden geçmiştir... Yani, “referandum”un önü açılmıştır... Bugüne kadar “herkes” konuştu, artık “millet” konuşacaktır... 12 Eylül’de “referandum” yapılacak ve “son sözü” millet söyleyecektir!.. Önemli olan budur. SULTAN ABDÜLHAMİD HAN TAKTİĞİ Dediğim gibi; “eleştiri”lerin ve “tepki”lerin tamamına hak vermekle birlikte, ben bu konuda “Sultan Abdülhamid taktiği” uygularım... Sultan Abdülhamid Han da öyle yaparmış ya; Çok önemli bir konuda “karar” vermekte “tereddüt” ettiğinde; “Sorun bakalım Rus elçisine, bakalım o ne diyor?” dermiş... Rus elçisi “olumlu” derse, “olumsuz” olanını yaparmış!.. Hepsinde de “isabet” kaydedermiş... Aynen bunun gibi... Ben de, bir “karar” vermem gerektiğinde “karşı tarafın ne dediğine” bakarım... Yine öyle yaptım... “Anayasa değişikliğine karşı çıkanların başında gelen” Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili Kadir Özbek’e kulak verdim. Kadir Özbek, dün demiş ki; “Anayasa Mahkemesi, değişikliği iptal ediyormuş gibi bir izlenim vererek, iptal edilmemiş gibi bir karar vermiştir!” Sadece Kadir Özbek değil, CHP kurmayları “Karar bizi tatmin etmedi” diyorsa, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Anayasa Mahkemesi’nin kararı tartışmaya açıktır” ifadesini kullanıyorsa, bu demektir ki; karar “olumlu”dur!.. “KAOS TÜCCARLARI” DA HAVASINI ALDI! Bence, mahkemenin kararı, “kaos plânları”nı da altüst etmiştir!.. Çünkü mahkeme, eğer “ortadan” bir karar vermemiş olsaydı, bugün “referandum”un tarihini değil, belki de “erken seçim”in tarihini konuşuyor olacaktık! Öyle ya; Hükümet “yara” almış olacak, “muhalefet” bastıracak ve “erken seçim” gündeme girmiş olacaktı!.. Süleyman Demirel’inden Hüsamettin Cindoruk’una, Mesut Yılmaz’ından “emekli general”lerine, Kemal Kılıçdaroğlu’sundan Devlet Bahçeli’sine, Ergenekon’undan PKK’sına hemen herkes “Bremen Mızıkacıları” gibi bağıracaktı: “Erken seçime gidelim!” Böyle bir ortamda “seçim”e gitmek demek, “kaos” demektir... Düşünün hele; bir seçim hükümeti, “terörle mücadele”ye ne kadar önem verebilir?.. Hele de, “terörle mücadelede etkin yöntemler” plânlandığı şu günlerde!.. Ya, “ekonomi” ne hale gelirdi?.. Kim ne derse desin; Anayasa Mahkemesi’nin kararı, “toplum mühendisleri”nin ve “kaos tüccarları”nın heveslerini kursaklarında bırakmış, “plân”larını bozmuştur!.. Haa, “Anayasa Mahkemesi’nin tavrını tartışmayalım” demiyorum... Elbette tartışalım... Hatta, yerden yere vuralım ama “netice”yi de gözardı etmeyelim... Neticede, “referandum”un önü açılmıştır!.. Neticede, “eli kanlı 12 Eylül cuntacıları ile hesaplaşma”nın önü açılmıştır!.. Neticede, “sivil devrim” niteliğindeki anayasa değişikliği “halkın oyu”na sunulacaktır!.. Yani, şimdi “tartışma”nın değil, Değişikliği “millete anlatma”nın zamanıdır!.. Zaman, “Ret cephesi”ne karşı “Evet”lerin yüzdesini arttırma zamanıdır!.. Kısacası, “maskeleri düşürme” zamanıdır!.. BU BİR “SİVİL DEVRİM”DİR! “Sivil devrim” dedik... Çünkü, “dar kapsamlı” da olsa, böyle bir anayasa değişikliği “askerler” tarafından değil, ilk defa “sivil irade” tarafından gerçekleştiriliyor... “İlk defa”lar o kadar çok ki.. Buyrun, gerçekleşecek “ilk”lere bir bakalım: ¥ Kadın-erkek eşitliği konusunda alınacak tedbirler, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacak. ¥ Herkes kendisi ile ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olacak. ¥ Yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle ve hakim kararıyla sınırlandırılabilecek. ¥ Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babası ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olacak. ¥ Devlet, her türlü istismara karşı çocukları koruyucu tedbirleri alacak. ¥ Aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunabilecek. ¥ Memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı tanınacak. ¥ Kamu Denetçiliği Kurumu (ombudsmanlık) oluşturulacak. ¥ Yüksek Askeri Şura'nın (YAŞ) terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç, her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açılacak. ¥ Askeri mahkemeler, asker kişiler tarafından işlenen askeri suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli olacak. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar, her durumda adliye mahkemelerinde görülecek. Siviller, savaş hali dışında askeri mahkemelerde yargılanamayacak. ¥ Anayasa Mahkemesi yeniden yapılandırılacak. Halen 11 asıl 4 yedek üyeli Anayasa Mahkemesi, 17 asıl üyeden oluşacak. ¥ Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri için "hakimlik teminatı" geçerli olacak. ¥ Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yeniden yapılandırılacak. HSYK'nın halen 7 olan üye sayısı 22'ye, 5 olan yedek üye sayısı ise 12'ye çıkarılacak. ¥ Ekonomik ve Sosyal Konsey anayasa kapsamına alınacak. ¥ Meclis Başkanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan'da yargılanacak. Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilecek. Genel Kurul'un yeniden inceleme sonucu verdiği kararlar kesin olacak. ¥ 12 Eylül dönemindeki Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile bu dönemde kurulan hükümetler ve Danışma Meclisi'nde görev alanların yargılanmasını önleyen geçici 15. maddesi yürürlükten kaldırılacak... Yani, 12 Eylül’e yargı yolu açılacak... ARTIK “DARBE YAPANLAR” DA YARGILANACAK! Sadece saydığımız şu “değişiklikler” bile, bir “devrim”dir... Hem de “askerler” eliyle değil, “sivil irade” eliyle gerçekleştirilmiş bir devrim... Bunlar, az şey midir?.. Sonuç itibariyle derim ki; “Ayrıntı”larda boğulmayalım... Bir “12 Eylül” günü gelen “darbeci”lere, “30 yıl sonra” da olsa, yine bir “12 Eylül” günü hesap soralım. Hani, hep diyorduk ya; “Darbe teşebbüsünde bulunan general ve amiralleri yargılıyoruz da, darbeyi yapan generalleri yargılayamıyoruz!” İşte, “referandum”la, bu “fırsat” da elimize geçmiş olacak... Artık, “darbe yapanları” da yargılama imkânı doğacak!.. Bundan böyle, hiç kimse, “ben yaptım oldu” diyemeyecek!.. “Keyfilik” gidecek, “demokrasi” gelecek!.. Demokrasiye “evet” mi, “hayır” mı?.. Kararı elbette “millet” verecek!.. Ben, milletin “evet” diyeceğine inanıyorum... “Askerî vesayet”ten kurtulmak için, “Evet!” ============== SP Kongresi ve bir espri! Saadet Partisi, Pazar günü “Büyük Kongre”sini yapacak... SP yönetimi, sağolsun beni de “davet” etti kongreye... Aslında, “önemli kararlar”ın alınacağı bu günde, “kongre salonu”nda olmak isterdim... Ama, ne yazık ki, o gün “İstanbul dışında” olacağım... Sadece “SP Kongresi”ne değil, maalesef hiçbir “davet”e katılamayacağım... Ama, SP İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan’ın “esprili cevabı”na değinmeden geçemedim... Dün, Florida State Üniversitesi ve Florida Üniversitesi’nden 20 öğrenci ziyaret etmiş Erdoğan’ı... Ona, “Türkiye’nin sık sık maruz kaldığı darbeler ve sebeplerini” sormuşlar... O da; “Darbeleri sizinkilere sorun” demiş; “Çünkü bütün darbelerin arkasında ABD var!” Sonra da, Facebook’ta dolaşan bir espriyi aktarmış... Facebook’taki espri şuymuş: “Tüm dünya ülkelerinde askeri darbe olabilir ama ABD’de olmaz!.. Çünkü ABD’de bir ABD Büyükelçiliği yoktur!..” Sevdim bu espriyi... Sadece “espri” değil; galiba, “gerçeğin ta kendisi!” Bu vesileyle; sayın Numan Kurtulmuş başta olmak üzere “tüm SP yöneticileri”ne başarılar diliyor, “Kongre”nin milletimize ve memleketimize hayırlı olmasını temenni ediyorum...
Konu Ertuğrul ÖZGÜL tarafından (07-09-2010 Saat 07:35 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|