![]() |
#1 |
![]() Hatem Ete
![]() Hâkim parti olma yolunda AK Parti Türkiye, AK Parti şahsında, daha önce tecrübe etmediği bir siyasal deneyime tanıklık ediyor. İlk defa bir siyasi parti, 12 yıl kesintisiz bir şekilde iktidarını sürdürüyor, katıldığı dokuz seçimi muhalefetle arasındaki oy farkını muhafaza ederek kazanıyor ve iktidarını sürdürürken sorunsuz bir liderlik değişimini hayata geçiriyor. Siyaset bilimi literatüründe, siyasetin tarihsel bir misyon üstlenmek durumunda kaldığı ülkelerde, bu misyonu üstlenme başarısı gösteren siyasi partilerin uzun süreli iktidarını tanımlamak üzere “hâkim parti” adlandırmasına başvuruluyor. Bu çerçeveden bakınca siyasete anlam veren temel dinamiğin, devlet-toplum, bürokrasi-siyaset, vesayet-demokrasi arasındaki mücadele olması hasebiyle, Türkiye siyasetinin hâkim partilerin oluşumu için uygun bir zemin sağladığı söylenebilir. Nitekim çok partili siyasal yaşamımız boyunca tek başına iktidar olma başarısı gösteren merkez-sağ partilerin çoğu hâkim parti olma potansiyeline sahiplerdi. Ancak, vesayetçi sistemin ürettiği sorunlar, siyasi partilerin bu potansiyeli realize etmelerini engelledi. Siyasi partilerin karşılaştığı ilk sorun, askerî darbeler veya Anayasa Mahkemesi kararlarıyla kapatılmaları nedeniyle kalıcı olmalarının engellenmesi oldu. İkinci sorun, vesayet sisteminin siyasal faaliyetleri sınırlı bir alana hapsetmesi nedeniyle siyasi partilerin toplumun siyasal taleplerini karşılayamaması ve toplum ile siyasal aktörler arasındaki bağın zayıf kalması oldu. Bu iki yapısal sorun, siyaseti toplumsal taleplerle siyasal temsil arasında yaşanan bir kısır döngüye hapsetti. Toplumsal talepleri karşılama cesareti gösteren siyasi partiler vesayet sisteminin engelleriyle karşılaştı, toplumsal taleplerle yüzleşmek yerine popülist politikalara yönelen siyasi partilerse hem sorun çözücü bir siyasi performans gösteremedi hem de kalıcı bir toplumsal desteğe sahip olamadı. Siyasal faaliyeti sınırlayan bu yapısal problemler, bir yandan geçmiş dönemlerde hâkim parti olma potansiyeline sahip siyasi partilerin önlerinin kapanmasına yol açarken, öte yandan, AK Parti’nin hâkim parti olma vasfını pekiştirmesini de mümkün kıldı. AK Parti, kendisinden önceki siyasi partileri köksüz ve zayıf kılan vesayet sistemini tasfiye etme kararlılığını sürdürerek siyasi ömrünü uzatırken, aynı zamanda, toplumla sahici bir bağ kurarak, yüzyıllık kronik siyasi ve ekonomik sorunlarla yüzleşerek toplumsal desteğini arttırdı. Siyaset anlayışını toplumsal taleplerle siyasal temsil arasındaki açığı kapatma misyonuna dayandıran AK Parti, bu misyonu yerine getirme performansıyla toplumdan destek görmeye devam ediyor. Ancak, siyasi partilerin uzun süreli iktidarlarını mümkün kılan unsurlar ilelebet devam etmeyebilir. Partiler, kendilerini toplum açısından tercih edilebilir kılan özelliklerini yitirdiklerinde toplumsal desteklerini kaybetmeye başlarlar. Siyaset bilimi literatürü dünya tecrübelerine dayanarak hâkim partilerin güç kaybını; “misyonun tamamlanması”, “birleşme veya yeni siyasal konumlanma dolayısıyla muhalefetin alternatif olmaya başlaması” ve “liderlik sonrası parçalanma” gerekçelerine dayandırmaktadır. Bu dinamikleri Türkiye özeline uyarladığımızda, AK Parti’nin önünde misyonun tamamlanması veya muhalefetin güçlenmesi gibi unsurlardan kaynaklanan bir engel görünmüyor. Yeni Türkiye’yi inşa misyonu, toplumun AK Parti’ye teveccühünü sağlamayı garantilemekte, muhalefet partileri de bu misyonu üstlenmeye uzak durdukça alternatif olma ihtimallerini tüketmektedirler. AK Parti karşısında birleşme teşebbüsleri ise, 12 Eylül referandumu ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gösterdiği gibi muhalefet aleyhine bir sonuç doğurmaktadır. AK Parti’nin yüz yüze olduğu en önemli risk, karizmatik lider sonrası çatışma, parçalanma veya siyasi konumlanma değişimi olabilirdi. Nitekim AK Parti, yaklaşık iki yıldır, Erdoğan’ın muhtemel Cumhurbaşkanlığının ve partinin yönetici kadrosunun büyük oranda değişimine yol açacak üç dönem kuralının oluşturabileceği riski tetiklemek üzere pek çok mühendisliğe mâruz kaldı. Erdoğan’ın ve AK Parti yönetiminin bugüne kadarki süreç yönetimi, kısmi kırgınlıklara rağmen mühendislikleri bertaraf etmeyi başarmış görünüyor. Davutoğlu’nun genel başkanlığa aday gösterildiği yarınki kongreyle önemli bir süreç noktalanırken, AK Parti yeni bir imtihanla karşı karşıya kalacak. AK Parti’nin siyaset performansını belirleyecek en önemli dinamikler, hareketin lideri ile partinin genel başkanı arasındaki ilişki biçimi ve yönetici kadroların üç dönem kuralı nedeniyle boşalttığı koltukların nasıl doldurulacağı olacak. AK Parti, kimliğini ve performansını belirleyecek bu iki dinamiği doğru yönettiği takdirde, üstlendiği misyonu hayata geçirmeye konsantre olacak ve uzunca bir süre iktidar olmaya devam edecektir. Kaynak Akşam 26.08.2014
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|