07-30-2009, 01:10 | #1 |
Hattı müdafaa yok sathı müdafaa var / Abdurrahman Dilipak - Vakit
Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var. Satıh bütün insan hakları ve hukuk devletidir.. Hükümetin “Kürt sorunu” ile ilgili açılımı konusunda benim ilk sözüm bu.. Türkiye’de, ulusal basında, 80’lerin başında “Kürt sorunu vardır” diye ilk yazan kişi benim.. Kürt sorunu da vardır, başka sorunlar da var ve sorunların bir çoğunun kaynağı aynıdır.. Onun için sorunlar farklı da olsa çözüm tektir.. Apo’nun “Kürt açılımı” tartışılırken hükümetin çözüm için başlattığı süreç, zamanlama açısından ve ortaya konulan çerçeve açısından dikkat çekici. “Kürt sorunu”nun çözümü açısından içeride ve dışarıda bir takım mutabakatların sağlandığını da düşünüyorum. Kuzey Irak’ta yapılan seçimlerin ardından bu çalışmalar daha da dikkat çekici.. Tek başına bir Kürt sorunundan söz etmek ve onun için çözümler aramak yerine, diğer benzer paralel sorunların çözümü için bir model oluşturmak üzere Kürt sorununu önceleyebiliriz. Yani çözüm Çingeneleri de, Rumları, Ermenileri, Boşnak, Arnavut, Gürcü, Laz, Süryanileri ve diğerlerini de kapsamalı.. Aslında bu konuda atılması gereken ilk adım anayasa değişikliği olmalı. İnanç ve ifade, gösteri, basın-yayın, eğitim ve örgütlenme hürriyeti önündeki engelleri kaldırmadan, sorunları sağlıklı bir şekilde konuşmak bile mümkün değil. Konuşmadan anlaşamayız, çözüm de üretemeyiz.. Sorunun asıl ve büyük bir kısmı, rejim sorunudur.. Esasen temel hak ve hürriyetler, devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet temelleri açısından konuya bakarsanız, sorunun kaynağı sistemden kaynaklanmaktadır.. Cumhuriyet’in temel nitelikleri, Tevhid-i Tedrisat diye başlarsanız, çözüm yasak kapsamında kalır.. Mesela, eğer devleti Ergenekon zihniyetinden arındıramayacaksanız, bu çabaların belli bir sürece ulaşması mümkün değil. Önce şunu kabul edelim: Herkes inandığı gibi yaşasın ve düşündüğünü özgürce ifade edebilsin. İnsanların dinî, mezhebî, siyasi, felsefi, vicdani kanaatlarına müdahale etmeyelim.. Kamusal alanda, kimse ötekinin haklarına yönelik açık ve yakın bir tehdit oluşturmaması kaydıyla farklılıkları ile varolabilsin. Ne doğduğumuz anne babayı biz seçtik, ne doğduğumuz zamanı, ne de doğduğumuz ülkeyi. Bunlar gerilik ve üstünlük sebebi sayılmamalı.. Farklıyız, farklı olacağız.. Ulus, halkların alameti farikaları olan farklılıklarının eritilerek yok edildiği bir asit kazanı değildir, olmamalı.. Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşayabiliriz. Sorunun çözümü aslında basit.. Bulgaristan’daki Türkler, Yunanistan’daki Müslümanlar için ne istiyorsanız, burada ötekilere siz bunu vaat edin.. Ulusal dil belli, ana dili farklı olabilmeli. Dilini öğrenebilmeli, yayın da yapabilmeli.. Kıyafeti farklı olabilmeli.. Devlet bu farklılıkları koruyucu olmalı. Bu süreçte her şeyi konuşabilmeliyiz.. Genel hukuk çerçevesi dışında hiçbir sınır olmamalı.. Sonuçta hukuk içinde kalınarak çözüm üretilecekse, herkes her şeyi teklif edebilmeli.. Her istenen kabul edilecek değil.. Son sözü halk söyleyecek. Halkın hakemliğinde çözüm aranacak.. Bu süreçte yaşananlar, bölge ve diğer ülkelerin benzer çözümleri için de model oluşturmalı. Ve tabii bizim de dünyadaki diğer benzer sorunların çözüm arayışlarını önümüze koyup üzerinde düşünmemiz gerek. Filipinler’de Moro, İspanya’da ETA, İrlanda’da İRA.. Geçmişte yapılanlar, bugünkü çözüm arayışları, daha önceki tecrübeler bizim için bir fırsat olabilir. Biliyorum, aynı ülkelerin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet arayan çevreler bu süreci engellemek için düğmeye basabilir.. İktidar ve muhalefetin bu konuda daha dikkatli ve sorumlu bir şekilde hareket etmesi gerek. STK’lar ve basın için de durum aynı.. Çözümsüzlükten yararlanan çevrelerin bu noktada devreye girerek bir takım sansasyonel eylemlere kalkışması karşısında dikkatli olmamız gerekiyor.. Kürt sorunu çerçevesinde elde edilecek kazanımlar, Ermeniler, Rumlar için de geçerli olacağından, birilerinin bu tartışmayı başka zeminlere çekmeye çalışmaları mümkün.. Yani birileri ulusalcı refleksleri tahrik etmeyi deneyebilir.. Türk Ergenekonu gibi bir de Kürt Ergenekonu var.. Türk Ergenekonu gibi Kürt Ergenekonu’nu da dikkate almak gerek.. Her ne kadar Apo da bu süreçte olumlu bir rol üsleniyor gibi olsa da, Apo “sistem içi” hareket ettiğinde tartışmasız bir lider pozisyonunda olsa da, birileri açısından bu aşamadan sonra kontrol dışı unsurların devreye sokulması ile PKK içinde yeni kanatlar oluşturulabilir.. Kürt sorunu tek bir ülkenin inisiyatifinde değil.. Bir takım ülkeler bugünkü yapı içinde kendilerine uygun yuvalar bulurken, bu “çatı örgüt” devre dışı kalırsa yeni çatılar oluşturulabilir.. İçişleri Bakanı’nın açıklaması, ölçülü, ihtiyadlı, iyi niyetli olmakla birlikte, somut bir yol haritası ortaya koymayan bir ûslub. Belki bu aşamada zaten bunu söylemek yerine, parti ve stk’ların taleplerini dinlemeleri ve daha sonra yol haritasını çizmeleri daha doğru bir tercih olacaktır.. Bu konuda istekli, inisiyatif üstlenmeye hazır bir yaklaşım söz konusu.. YAŞ öncesi bu iradenin ortaya konması da son derece önemli.. Sonuç olarak doğru yönde, ileri doğru atılmış bir adım söz konusu.. Konuya demokratik anlamda bir çerçeve çizilmiş olmasını, AB ve ABD desteğini alma çabası olarak görmek mümkün. Bana göre, kültürel haklar ele alınırken, esasen daha önceden inanç hak ve hürriyetlerine yönelik bir açılım da hemen gündeme alınmalı.. Ve bu iki sorun birlikte çözülmeli. Selam ve dua ile..
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|