04-29-2011, 11:51 | #1 |
Hayal göremeyenler, ya başkalarının hayallerini görürler ya da hayaletler
Başbakan Erdoğan, seçim arefesinde "çılgın proje" olarak adlandırdığı "Kanal İstanbul" hayalini açıkladı ya; kıyameti koparmaya başladılar hemen, zırnık kadar hayalleri, rüyaları olmayan "mızık/a/cılar".
Oysa ortada gerçekten büyük bir proje var: Türkiye'ye her bakımdan "çağ atlatacak" bir proje. Henüz tasarı/m aşamasında olduğu için de, bir proje yalnızca. Proje aşamasında olduğu için her türlü müdahalenin yapılması, her türlü katkının verilebilmesi, her türlü eleştirinin yapılabilmesi mümkün. Önemli olan, mızıkçılık, mızıkacılık yapmak yerine, görülen hayali takdir etmesini bilebilmektir evvel emirde. Elbette ki, bu tür büyük hayaller, büyük atılımlar, aslında herkesi memnun etmez hiçbir zaman. Büyük olmasından, kapsamlı olmasından, iç ve dış boyutları olmasından ötürü elbette. Ama her ne sûretle olursa olsun, bu projenin Cumhuriyet tarihinin en büyük projesi olmaya aday olduğu çok açık: Ufkumuzu açacak ve genişletecek; saygınlığımızı artıracak ve pekiştirecek; dünyadaki yerimizi güçlendirecek ve muhkemleştirecek çaplı bir ufuk-proje bu. O yüzden birbirimizle uğraşacağımıza, birbirimizle didişeceğimize, hiç olmazsa, ortaya atılan bu hayalin ne'liğini ve nasıl'lığını konuşmaya başladık hemen. Ve derhal hayal kurmaya soyunduk hepbirden: Daha büyük, daha esaslı hayaller görmemize kapı araladı Başbakan'ın hayali. Unutmayalım: İnsan, hayal kurabildiği ölçüde, büyük hayaller, büyük rüyalar görebildiği oranda insandır aslında. O yüzden, insan hem hayal gören, hem de hayallerinin gerçekleştiğini görmek isteyen bir varlıktır. Hem hayal görebilen, hem de hayallerinin gerçekleştiğini görebilen tek varlıktır üstelik de. Hayalleri ölçüsünde insandır, insan. Hayalleriniz ne kadarsa, o kadarsınızdır. Çapınız, hayallerinizin çapı kadardır. Ufkunuz, hayallerinizin ulaştığı yer kadardır. Dünyanız, hayallerinizin izin verdiği kadardır. Hayatı yaşanır kılan, anlamlı kılan, yepyeni keşiflere, yolculuklara çıkan kişiler, hayal görebilen, büyük hayallerin izini sürebilen insanlardır. Hayat, büyük hayaller, büyük rüyalar görebilen insanların omuzlarında yükselir. Hayal göremeyen insanlar, yüktür insanlara da, insanlığa da, bütün varlığa da. Başkalarının sırtından geçinir böyleleri: Başkalarının ağızlarının içine bakarlar ve asalak gibi yaşarlar: Tıpkı modernleşme tarihimizde olduğu gibi: Başkaları yapar, bunlar bakar ve başkalarının yaptıklarını yapmaya başlarlar bir robot gibi, bir makine gibi, hatta bir bukalemun gibi. O yüzden hiçbir zaman kendileri olamazlar; kendilerine de yabancılaşırlar, dünyaya da. Yine o yüzden bir kendileri yoktur; kendi olmanın ne demek olduğunu bile bilemezler: Oysa, kendi olabilen, kendine özgü özellikleri, rüyaları, hayalleri olabilen insanlar, başkalarının kendi'lerine, hayallerine, rüyalarına saygı duymasını, hayranlık duymasını bilebilirler yalnızca. Hayal görebilen insanın, kendine özgü bir dünyası vardır ve o dünyada kendinden başka herkese ve her şeye yer vardır. Hayal göremeyen insanın dünyası dardır; ufku dardır ve karamsardır; o yüzden başkalarına dünyayı dar etmekten başka bir şey bilemez böyleleri; başkalarını da kendi dar ve karamsar dünyalarına tıkarlar, tıkmak için can atarlar. Kendilerine özgü hayalleri, rüyaları olmayan insanlar, hayalin de, rüyanın da kadrini kıymetini bilemezler, hayatın da, insanın da: Dudak bükerler hep; dudak bükmek marifetmiş gibi sanki. Üstelik de üst perdeden atıp tutmaktan da geri durmazlar! Ama sonunda bileklerini büktürmekten, başkalarının hayallerine teslim olmaktan, başkalarının hayallerini yaşamaktan kurtulamazlar hiçbir zaman. Hayal göremeyen insanlar, ya başkalarının hayallerine mahkûm olurlar; ya da hayaletlerin pençesinde kıvranıp dururlar. Vesselâm. Yusuf Kaplan
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|