![]() |
#1 |
![]() Dindarların hayat tarzı ile imtihanı
Tüketim toplumu denilen vaka da, hızlı teknolojik değişim ve bireyselliğin hayat tarzı üzerinden ifadesi gibi gelişmeler de sadece belli bir kesimi etkilemiyor. Nasıl ki güneş herkesi ısıtıyor, yağmur herkesi ıslatıyorsa teknolojik gelişme, kapitalist ekonominin yükselişi, küreselleşme vb. süreçler, dindarlar ya da İslami camia denilen kesim de dahil herkesin, her kesimin hayatını hızlandırıyor, etkiliyor ve yeni bir terkibe zorluyor. Bu nedenle dindarların hayat tarzında dikkat çekici değişiklikler gözlemliyoruz. Bir tarafta bu farklılaşan tezahürleri gözlemliyoruz, diğer taraftan bu tezahürler üzerinden bir kimlik çatışması ve hayat tarzı karşılaşması yaşanıyor. Cip kullanma, piyano ya da gitar çalma, bazı seçkin eğlence-dinlence mekânlarına gitme, alternatif tatil mekânları oluşturma vb. örnekler üzerinden yapılan tartışmalar sık sık gündem oluşturuyor. Bu tartışmalar, kimliksel ve sınıfsal bir çatışmanın da göstergesi olduğu için, dindarların hayat tarzı ile imtihanı zor bir süreç olarak cereyan ediyor Kimi "Gerçekten samimi Müslüman olsalar bu kadar israfa batarlar mı?" şeklinde bir eleştiri getiriyor. Kimi dinî alana müdahale ettiğinin farkına varmadan içtihatlar ortaya koyuyor. Mesela hac yerine sadaka öneriyor. Ya da tesettürlü kadını derviş gibi bir hayata teşvik ettiğini zannederek, birkaç yüzyıl öncesinin toplumsal şartlarına geri gönderiyor. Bu eleştiriler, karşı savlarını da doğuruyor. Dindarlarla sekülerler arasındaki sınıfsal fark çok vurgulandığından "Müslümanlar her şeyin en iyisine layıktır" şeklindeki görüş, kendisine geniş bir yer buluyor. "Bir lokma bir hırka" şeklindeki ideal kod, modernleşme önünde bir engel olarak görülebiliyor. Böylece tüketimin her şekli sorgusuz sualsiz meşrulaştırılmış oluyor ve israf ve kanaat gibi kavramlar, dünyayı ahirete bağlayan süreçte terbiyevi imkânlarıyla birlikte hayatımızdan çekiliyor. Eric Fromm'un 'olmak ya da sahip olmak' şeklinde formüle ettiği modern insanın gerilimine, bütün dinler 'olmak' üzerinden cevap verirler. Böyle olunca şükreden zengin de sabreden fakir de 'olmak', yani manevi yükseliş açısından adil bir düzlemdedir. Fakat bugün zaman ve mekân algımızı değiştiren, bu nedenle de manevi derinleşmeyi zorlaştıran bir teknolojiyle muhatabız. Her şeyi çokluk ve büyüklük üzerinden değerlendiren, kişiyi bugüne ve âna kilitleyen bir tüketim sarmalının içinde yaşıyoruz. Teknoloji ve tüketim durumu yeterince karmaşıklaştırmışken,kimlikler üzerinden kurgulanan çatışma, dindarların tüketim karşısındaki sınavlarını daha da zorlaştırıyor. Evet arkadaşlar dün bir yerde bekliyor iken fırsatımı gazetemizin yorum sayfası ile geçiştireyim dedim. Karşıma böyle bir yazı çıktı bir haylide ilgimi çekti. Sizlerinde yorumlarını merak ediyorum. Gerçekten islami değerlerimiz modern hayat karşısında asimilemi oluyor yoksa gelişen seküler şeyler ile islami anlayışlarımızda hayatın bir takım gelişmişliklerine entegre olarak gelişiminimi sağlıyor.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|