AK Gençliğin Buluşma Noktası
~ Nur-u Muhammediye ~ Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (S.A.V) hakkında herşey..



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 01-22-2008, 15:17   #1
Kullanıcı Adı
sumeyra_tonkal
Standart Haydi gençler ilim öğrenmeye
Ebû Derda (r.a.) anlatıyor:

“Allah Resûlü’nü (s.a.v.) şöyle derken dinledim:

‘Kim ilim tahsili için yola koyulursa Allah onun için cennete giden yolu kolaylaştırır.

Melekler, yaptığı işten dolayı duydukları hoşnutluğu belirtmek üzere ilim öğrenenin üzerine kanatlarını gererler. Göktekiler ve sudaki balıklara varıncaya kadar yeryüzünde yaşayan tüm canlılar ilim öğrenen kimse için mağfiret dilerler.

Alimin, ibadetle meşgul olan (âbid) kimseye olan üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar ne de dirhem miras bırakmazlar. Peygamberler miras olarak sadece ilim bırakırlar. Kim ilmi elde ederse büyük bir pay ele geçirmiş olur.”

Ebû Davud, Tirmizî, İbn Mâce, Beyhaki ve İbn Hibban

“Oku..”4

Allah-u Teâlâ’nın, Peygamberi Muhammed’e (s.a.v.) söylediği ilk söz. Hz. Peygamber’in kalbine inen ilk vahiy nuru... Vahyin ilk ışıltısı ve ilk aydınlığı...

Okumak ilmin yolu; ilim ise bilmenin kaynağıdır. Bilgi ise aklın ve kalbin nurudur. Bilgi olmadığı takdirde akıl ve kalp, cehaletin ıssız vadilerinde, dalaletin çöllerinde nereye gittiğini bilmez şaşkın bir halde kalakalır. Bilgi olmadığı sürece akıl ve kalp asla hidayet yolunu bulamaz.

İlimden maksat; bireyin dünya ve ahiret hayâtında kendisinden faydalandığı ve başkalarına da faydalı olduğu her ilimdir. Özelikle insanı evrenin, hayâtın ve eşyanın değişmez kanunlarının kaynağı olan Yaratıcı’ya bağlayan ilimdir. Çünkü insanın öğrendiği ve keşfettiği bütün bilgilerin yegane kaynağı ve mercii ancak Allah’tır. Aynı şekilde elde edilen maddi neticelerin kaynağı da O’dur.

Çiftçinin ürün elde etmek, hasat almak ya da istifade etmek amacıyla toprağa bıraktığı çekirdek ya da tohumu düşün. Allah işte o çekirdek ve tohumun ürününü verebilmesini belli koşullara bağlamıştır. Bu koşullardan bir tanesi eksik olsa, toprağa bırakılan o çekirdek veya tohum asla beklenen ürünü vermez.

Çiftçinin ya da ziraatçinin tecrübeleri ve uygulamaları esnasında elde ettiği ilmin kaynağı ve esası Rabdir. Çekirdeğin, tohumun, havanın, suyun, güneşin Rabbi... Aynı şekilde çalışan elin, gözlemleyen gözün, şefkatli gönlün Rabbi...

Bütün bunların üstünde ise “ümit” var...

Bol ve temiz ürün elde etme ümidi...

Geçmişte ve günümüzde birtakım insanlar, ümidi ve imani ilmi temelinden saptırarak kendi zanlarınca birtakım zaruri sonuçlara bağladılar. Gerçekte onlar hakikatin etrafında dolaşmakta ama ona asla ulaşamamaktadırlar.

Çünkü ümit gayb’dır... Gayb ise yalnızca Allah’ın kudret ve tasarrufundadır.

İlim konusunda, dünyevi ilimleri ve özelliklerini mutlaka anlatacak olsaydım, dini ilimleri anlatmadan geçmezdim. Çünkü dini ilimler anlatılmaya daha layıktır. Kaldı ki, dini ilimleri anlatmak da ilim öğretme ve öğrenmenin bir çeşididir. Bazen zındıklığın amaçlandığı, yıkımın hedeflendiği ve dini ilmin ifsadı niyetiyle öğrendiği durum bunun dışında kalır... Bunda ise pek çok tehlike vardır. Allah’ın Resûlü (s.a.v.) ne kadar doğru söylemiş:

“Ümmetim hakkında en çok endişe ettiğim şey, çok bilmiş her münafıktır.”

Hadis-i şerîfe, temiz ve iffetli söze dönüyoruz:

“Hiç kuşkusuz ilim öğrenmek farzdır.”

İlmin farz oluşuna ilişkin pek çok özendirici faktör vardır. “Kim ilim tahsili için yola koyulursa Allah onun için cennete giden yolu kolaylaştırır...”

“Kolaylaştırır” sözcüğünde duralım.

Hadis-i şerîfte buyurulmaktadır ki:

“Cennet gönle hoş gelmeyen şeylerle çevrilidir.”

Öyleyse cennet yolu zorlu ve çetindir. Cennet’in etrafı meşakkat, yorgunluk ve bıkkınlıklarla kuşatılmıştır. Cennet yolcusu pek çok yanılmalara, yanlışlara, tökezlemelere düçar olacaktır.

İnsan nefsini tahrik eden şehvet çukurları, keyfi arzuların zirveleri, şehvet dikenleri ve tırmıkları... Ter, gözyaşı, mücadele, savaş ve sabır...

Bunların hepsi ilmin kaynağına sımsıkı bağlanmış ilim öğrencisinin önünde kolaylaşmaktadır. Niçin?

Çünkü ilim öğrencisi, engeller karşısında ancak apaçık bir delille hareket ederek bütün engelleri hiçbir zorluk ve sıkıntı duymadan aşmaktadır. Asla şaşkınlığa düşüp yolunu kaybetmemekte, yolda tıkanıp kalmamakta ve tereddüt etmemektedir.

İlim öğrencisinin karşılaştığı kolaylığın ilki ve en büyüğü, meleklerin kanatlarıdır.

Bu kanatlar ilim öğrencisi için yere iner ve son derece şefkat ve yumuşaklıkla onu üzerine alır. Sonra, engellerin üstüne yükselip adeta engellerle alay ederek, onlara aldırmadan geçip gitmesi için meleklerin kanatları ilim öğrencisini kaldırır, yükseklere çıkarır.

Meleklerin kanatlarında manevi dereceler kateden ilim öğrencisi dünya hayâtının ağırlıklarından hafiflediğini, yeryüzünün kir ve pisliklerinden gönlünün ve vicdanının temizlendiğini hisseder.

Vicdanında hoşnutluk nağmeleri ve mutluluk melodileri ses verir. Yüzünde derin bir neşe belirir.

Sonra bütün bunlar yola devam etme azmi ve kararlılığı biçiminde davranışlarına akseder.

Bu durum gerçekte Hz. Peygamber’in (s.a.v.) haber verdiğinden başka bir şey değildir:

“Göktekiler ve sudaki balıklara varıncaya kadar yeryüzünde yaşayan tüm canlılar ilim öğrenen kimse için mağfiret dilerler.”

Denizlerin karanlık mağaralarında ve yoğun su katmanları altında yaşayan balıklara varıncaya kadar tüm canlılar ilim öğrenen kimse için sürekli mağfiret diliyorlar. Mağfiret dilekleri su katmanlarını yarıyor, nihayet suyun yüzeyine çıkıyor ve bir ahenk içinde diğer dualara katılıyor.

Sevgili gençler...

İlim öğrencisinden bütün dünya razı ve hoşnuttur.

Aileden başlayıp tüm canlılara varıncaya kadar bütün dünya...

Makam ve onur bakımından ilim öğrencisinin sahip olduğu fazilet ve üstünlüğe denk hiçbir fazilet ve üstünlük yoktur... İbadetle meşgul olan (âbid) kimse Allah katında ve insanlar nezdinde yüksek bir derecede olduktan sonra, ilmiyle amel eden alim de, elbette daha yüksek bir makamda ve daha ulvi bir mertebede olacaktır.

Alimin âbid kimseye olan üstünlüğü, dolunayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir.

Dolunayın bulunmadığı bir gecede yıldızlar parlak bir biçimde ortaya çıkarlar ve etrafa ışık saçarlar. Hatta ışığı cılız en uzaktaki yıldız bile belirginleşir, göze gelir. Ama ay ortaya çıkıp dolunay halini aldığında o yıldızlar tutulur, gizlenir ve tevazu gösterirler.

Alim ile âbid arasındaki fark işte böyledir!!..

“Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar ne de dirhem miras bırakmazlar. Peygamberler miras olarak sadece ilim bırakırlar. Kim ilmi elde ederse büyük bir pay ele geçirmiş olur.”

Büyük bir miras, ağır bir sorumluluk, zor bir emanet...

Kime bu miras verilmiş ve o da bunları hakkıyla takdir edip kıymetini bilerek, gereğini yerine getirmiş ise muhakkak o dosdoğru bir yola (sırat-ı müstakim’e) iletilmiştir. Kime de bu miras verilmiş ve o da bunları hakkıyla takdir edemeyerek kıymetini bilmeyerek, gereğini yerine getirmemiş ise muhakkak onun ameli boşa gitmiştir. Ve kime de bu miras verilmemiş ve o da bunları elde etmek için gayret göstermemiş ise muhakkak o dünyasını ve ahiretini ziyan etmiştir.

Sevgili gençler...

Göz ve kalplerimizden cehalet örtülerini kaldırmaya ve ardından hayât yolculuğunu sürekli olarak başkalarının ardısıra giden ve onlara uyan kuyruk insanlar olarak değil; onurlu önderler olarak sürdürmek için bu mirası elde etmeye ve ona olan güveni yeniden sağlamaya ne kadar muhtacız.

Aklıma konuyla alakalı çok güzel bir hikaye geliyor.

Rivayetlere göre;

Hz. Peygamber’in vefatından sonra Ebû Zerr (r.a.), bir gün Medine’nin çarşılarını dolaşıyordu. İnsanları kargaşalı bir halde gördü. Dünya hayâtı onları iyiden iyiye meşgul etmiş, hayât meşgalesi onlara egemen olmuş, akıl ve duygularını esir almıştı.

Ebû Zerr (r.a.), dünya hayâtının müslümanları bu derece meşgul etmesinden endişeye kapıldı. İnsanlara seslendi:

–İnsanlar! Şimdi mescidde Muhammed’in mirası dağıtılırken siz mal ve ticarete kendinizi kaptırmış ne yapıyorsunuz?!

Bu söz üzerine insanlar derhal mescide koşuştular.

Ancak mescidde rukü ve secde eden, ibadet edenlerle birlikte, ilim öğreten alim ve ilim öğrenen öğrenciler ve fıkıh öğreten fakîh ve fıkıh öğrenen öğrencilerden başka bir şey göremediler. Derhal homurdana homurdana geldikleri gibi ökçeleri üzere geri döndüler. Ebû Zerr’e (r.a.):

–Mescidde, söylediğinden bir şey göremedik?! dediler. Ebû Zerr (r.a.):

–Muhammed’in mirası işte odur, cevabını verdi.

Bu bir hatırlatma ve öğüttü.

Sevgili gençler...

Ben de size ve kendime bu mirası hatırlatıyor ve onu öğütlüyorum. Zira hatırlatma ve öğüt, Allah’a inanan (mü’min) insanlara fayda verir.


--------------------------------------------------------------------------------

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 05-08-2008, 00:13   #2
Kullanıcı Adı
Hıfz-ı lisan
Standart Haydi gençler ilim öğrenmeye
Allah Razı Olsun....Öğrenen ve hakkıyla öğretenlerden olalım inşaallah saolun+
Hıfz-ı lisan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-08-2008, 00:22   #3
Kullanıcı Adı
tayyipleyiz
Standart Haydi gençler ilim öğrenmeye
" Hiç Bilen ile Bilmeyen bir olurmu.?" Bilmenin yolu öğrenmeden geçer. Öğrendiklerimizin bir zekatı olsa gerek; bu da öğretmek, öğrenilenle amel etmek...
Öğrenme adına katlanılacak herşeye rıza; Rıza istikametinde alınan fersah fersah yolu ifade eder... Bu ifade de öğrenilenin hayırlı yerlerde amil olmasına tevafuk etmelidir.
Ne güzel dua edilmiş... hakkı ile öğrenen ve başkalarına öğeretenlerden olmak diye... Bizlerde günahkar bir dille AMİN! diyelim inşaallah... Rahman, Rahim sıfatı ile tecelli buyurup kabul etsin... +1
tayyipleyiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-08-2008, 00:30   #4
Kullanıcı Adı
Semm
Standart Haydi gençler ilim öğrenmeye
Biz ilmi dünya için istemiştik, o bizi ahirete çekti diyor Hasan-ı Basri
Eyvallah..
Fevkalade güzel bir konu;
Hakk Teala kaleme alandan ve bizimle paylaşandan razı olsun
Semm isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-08-2008, 17:55   #5
Kullanıcı Adı
sümeyra
Standart Haydi gençler ilim öğrenmeye
Alıntı:
Semm Nickli Üyeden Alıntı
Biz ilmi dünya için istemiştik, o bizi ahirete çekti diyor Hasan-ı Basri
Eyvallah..
Fevkalade güzel bir konu;
Hakk Teala kaleme alandan ve bizimle paylaşandan razı olsun
Amin.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-13-2008, 03:11   #6
Kullanıcı Adı
Kafes
Standart Haydi gençler ilim öğrenmeye
Alıntı:
Semm Nickli Üyeden Alıntı
Biz ilmi dünya için istemiştik, o bizi ahirete çekti diyor Hasan-ı Basri
Eyvallah..
Fevkalade güzel bir konu;
Hakk Teala kaleme alandan ve bizimle paylaşandan razı olsun
Amin.
Kafes isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-13-2008, 03:13   #7
Kullanıcı Adı
murat kurt
Standart Haydi gençler ilim öğrenmeye
İlim öğrenelim
murat kurt isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi