AK Gençliğin Buluşma Noktası
Bütün Peygamberler Bütün peygamberlerimiz ile ilgili konularımızı bu bölümde paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-22-2008, 03:19   #51
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
Hz. İbrahim'in Duaları


Kuran'da peygamberlerin dualarını haber veren birçok ayet bulunmaktadır. Bu dualar Allah'a yakınlaşmak için vesile arayan Müslümanlara çok hikmetli birer örnektir. Peygamberlerin samimi ve ihlaslı dualarını öğrenmek, bu duaları eden mübarek elçilerin üstün ahlaklarını ve manevi derinliklerini anlamaya çalışmak ve Allah'a aynı samimiyetle dua etmek, insanın Allah'a olan yakınlığının artmasında önemli bir yoldur.

Hz. İbrahim'in Kuran ayetlerinde haber verilen içten duaları da tüm Müslümanlar için çok güzel hikmetler içermektedir. İbrahim Peygamber Allah'ı, "... Şüphesiz Rabbim gerçekten duayı işitendir." (İbrahim Suresi, 39) şeklinde yüceltmiş ve kavmine söylediği şu sözlerle duanın önemine dikkat çekmiştir.

"Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım." (Meryem Suresi, 48)

Hz. İbrahim Allah'tan hüküm ve hikmet istemiş, salihlerin arasına katılmak için şöyle dua etmiştir:

"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat." (Şuara Suresi, 83)

Hz. İbrahim Allah'tan doğruluk dili istemiştir:

"Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver." (Şuara Suresi, 84)

Hz. İbrahim ahiret hayatı için şöyle dua etmiştir:

"Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl. Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır. Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme. Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde. Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka." (Şuara Suresi, 85-89)

Hz. İbrahim Rabbimizden şu şekilde bağışlanma dilemiştir:

"Rabbimiz, inkar edenler için bizi fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz Sen, üstün ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sahibisin." (Mümtehine Suresi, 5)

"Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla." (İbrahim Suresi, 41)

Hz. İbrahim kendisinden sonra dini ayakta tutacak salih bir varis istemiştir:

"Rabbim, bana salihlerden armağan et." (Saffat Suresi, 100)

Hz. İbrahim kendi soyu için dua etmiştir:

"Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur." (İbrahim Suresi, 40)

Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri güvenli kıl beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut." (İbrahim Suresi, 35)

İçinde bulunduğu şehri güvenlikli kılması ve inananları rızıklandırması için Allah'a dua etmiştir:

Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: "Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti. (Bakara Suresi, 126)

Bir iş yaparken, Allah'ın bunu kendisinden kabul etmesi için dua etmiştir:

İbrahim, İsmail'le birlikte Ev'in (Kabe'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin." (Bakara Suresi, 127)

Allah'tan kendisini ve soyunu O'na teslim kılmasını, ibadet yöntemlerini göstermesini, tevbelerini kabul etmesini istemiştir:

"Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin." (Bakara Suresi, 128)

"Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, Kitab'ı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin." (Bakara Suresi, 129)

Hz. İbrahim Allah'a samimi bir kalple bağlıdır ve ahiret gününe de kesin bilgi ile iman etmektedir. Bu sebeple dualarındaki ihlası, samimiyeti, teslimiyeti açıkça hissedilmektedir. Müminler de Rabbimize dua ederlerken kendilerine Hz. İbrahim'in Allah'a olan derin bağlılığını, samimiyetini ve ihlasını örnek almalı, tek dost ve yardımcı olarak sadece Rabbimize yönelmelidirler.


dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-22-2008, 03:19   #52
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
Hz. İbrahim'in Vasiyeti


Rabbimiz Hz. İbrahim'i Kuran'da, Allah'ı birleyen bir muvahhid olarak bizlere tanıtır:

Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine demişti ki: "Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım. Beni Yaratan başka. İşte O beni hidayete yöneltip-iletecektir."

Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a) dönerler diye ardında kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı. (Zuhruf Suresi, 26-28)

Hz. İbrahim'in tüm iman sahiplerine bıraktığı bu miras tevhid inancıdır. Allah'ın mübarek elçisinin bu mirası, onun sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yaşadığını, sadece Allah'ı dost ve vekil edindiğini ve sadece Allah'tan korkup sakındığını bizlere göstermektedir. Hz. İbrahim, hayatı boyunca Allah'ı birleyerek ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmadan yaşamayı kavmine tebliğ etmiştir. Bakara Suresi'nde Hz. İbrahim'in vasiyeti şöyle haber verilir:

Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.) (Bakara Suresi, 131-132)

Hz. İbrahim'in hidayet önderliği soyunda da devam etmiş; oğulları Hz. İsmail ve Hz. İshak, torunu Hz. Yakup ve onun oğlu Hz. Yusuf ve onları izleyen aynı soydan gelen diğer mübarek elçiler de insanları din ahlakını yaşamaya hikmetli öğütlerle ve vakarla davet etmeyi sürdürmüşlerdir. Kuran'da Hz. Yakub'un vasiyeti haber verilirken Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi. (Bakara Suresi, 133)

Hz. İbrahim'in ardından gelen diğer peygamberler de kendi soylarına aynı vasiyette bulunmuşlar, Allah'a gönülden teslim olmalarını ve Müslümanlar olarak ölmelerini öğütlemişlerdir. Her kim Hz. İbrahim'in vasiyetine uyarsa ve sadece Allah'a kulluk edip, tüm hayatını O'nun rızası için sürdürürse, Allah'ın hoşnutluğunu ve sonsuz mutluluk yurdu olan cenneti umabilir.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-22-2008, 03:20   #53
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
Kaynakça


01- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, A'la Suresi, 860

02- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, s. 130

03- Philip Johnson, The Wedge of Truth: Splitting the Foundations of Naturalism, Intervarsity Press, 2000, s. 154

04- http://www.firewear.com/spcgide.htm. http://www.iastate.edu/~tc-ext/flame.html

05- Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, http://www.kuranikerim.com/telmalili/saffat.htm

06- Ömer Nasuhi Bilmen, Kuran-ı Kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, cilt 9, s. 2994

07- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 6883

08- Kitabı Mukaddes, Yakub 2: 20-23

09- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, 236

10- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 397

11- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 447

12- İmam Nevevi, Riyaz'üs-Salihin, cilt 1, s. 166

13- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, 1. cilt, 91-13

14- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 305

15- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, Ebu Davud, cilt 9, s. 203

16- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, cilt 7, s. 292

17- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 1, 11-9

18- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, 1. cilt, 70-10

19- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 7. cilt, s. 293

20- İncil, Resullerin İşleri, 7/2-3

21- Buhari, I'tisam 2, Ebed 70; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 338

22- Werner Keller, Und die Bibel hat doch recht, New York: William Morrow, 1956.

23- Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolution and The Origin of Life, New York: Marcel Dekker, 1977, s. 2

24- Alexander I. Oparin, Origin of Life, (1936) New York, Dover Publications, 1953 (Reprint), s.196

25- New Evidence on Evolution of Early Atmosphere and Life, Bulletin of the American Meteorological Society, cilt 74, Kasım 1982, s. 1328-1330.

26- Stanley Miller, Molecular Evolution of Life: Current Status of the Prebiotic Synthesis of Small Molecules, 1986, s. 7

27- Jeffrey Bada, Earth, Şubat 1998, s. 40

28- Leslie E. Orgel, "The Origin of Life on Earth", Scientific American, cilt 271, Ekim 1994, s. 78

29- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 189

30-Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 189

31- B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylvania: The Banner Of Truth Trust, 1988

32- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 179

33- Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Record", Proceedings of the British Geological Association, cilt 87, 1976, s. 133

34- Douglas J. Futuyma, Science on Trial, New York: Pantheon Books, 1983. s. 197

35- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, ss. 75-94; Charles E. Oxnard, "The Place of Australopithecines in Human Evolution: Grounds for Doubt", Nature, cilt 258, s. 389

36- J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog: Ernst Mayr", Scientific American, Aralık 1992

37- Alan Walker, Science, cilt 207, 1980, s. 1103; A. J. Kelso, Physical Antropology, 1. baskı, New York: J. B. Lipincott Co., 1970, s. 221; M. D. Leakey, Olduvai Gorge, cilt 3, Cambridge: Cambridge University Press, 1971, s. 272

38 - Time, Kasım 1996

39- S. J. Gould, Natural History, cilt 85, 1976, s. 30

40- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, s. 19

47- Richard Lewontin, "The Demon-Haunted World", The New York Review of Books, 9 Ocak, 1997, s. 28

42-Malcolm Muggeridge, The End of Christendom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980, s. 43
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-22-2008, 03:21   #54
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
İBRAHİM A.S. VE TEVHİD


I. BÖLÜM: “İKRA” OKUMAK

1. Din, Her Durumda Okumayı Emreder :
Yoksullar, zekât veremezler. İmkân bulamayanlar, Hacca gidemezler. Hastalar da oruç tutamazlar. Fakat, hem yoksul, hem imkân bulamayan ve hem de hasta olan kimseler, namaz kılmakla sorumludur. Yani, dinin her hâlikârda bütün mükellefleri sorumlu tuttuğu tek ibâdet namazdır. Namazın hiçbir durumda asla değişmeyen tek vasfı ise “Kırâat” yâni “Okuma”dır. Dîni koruyan son kitabın adı da yine bu anlamda; “Kur’ân” yani “okuma”dır. Bu kitabın muhatabına yüklediği ilk görev de, yukarıda arzettiğimiz gibi, “Okuma” idi. Bütün bunların mânâsı şudur. İnanan kimsenin, sürekli okuyarak kulluk bilincini, sapmalara karşı canlı tutması gerekmektedir.

Fakat problem bununla bitmiyor. Çünkü bir kitap, hangi okuyuş biçimine göre okunursa öyle bir sonuç elde edilebilecektir. Okuyucunun yaşı, doğal ihtiyaçları, küçük evreni ve sosyal çevresi sonucu etkileyebilecektir. Nitekim, münezzel kitaplara yapılan okumalar, tarih boyunca şüpheci, maddeci, çoğalmacı ve yaratılışcı bakış açılarandan azâde kalmamıştır. Kitapların tefsir ve te’villeri de bunu örnekleriyle doludur. Çeşitli mezhep ve tarikatlarin de bu okuyuş biçimlerinin farklılığından kaynaklandığını söylemek abartılı olmayacaktır. Kur’ân, tarih boyunca sadece ne dediğini anlamak için değil, onu kullanarak bazı şeyleri anlatmak içinde okunmuştur. Bugün de ona ek olarak çağdaşlaşma sorunu karşısındaki problemleri gidermek için, Kur’ân tarihte görülmediği kadar farklı okuma yöntemlerine tabi tutulmaktadır.

Kitabı çoğalmacı okuyanın, taklidçiliği, maddeci okuyanın ise inkârı kamçılanacaktır. Hattâ denebilir ki, bugün yanlışı savunan bir din hâlini almış olan Yahudilik, maddeci okuyuşla, Hıristiyanlık ise çoğalmacı okuyuşla varlıklarını sürdürmektedir. Yahudilerin, varlığı düalist (çoğalmacı) okuyarak Hz.Musa’nın ilâhla diyaloğunu ağız ağıza konuşma olarak anlamaları, onları deizmden farksız bir sonuca vardırmıştır.[1] Hiristiyanların, Hz.İsa’nın varlığına ilişkin iddiaları ise az geliştirilmiş bir panteizm gibidir. Bütün bunlar göz önüne alındığında bizce; Yahudi ve Hıristiyanlık, İbrâhimî ve yaratılışçı okuyuştan uzaklıkları nisbetinde bâtıldırlar demek yanlış olmayacaktır. 1400 yıl önceki seslenişlerden oluşan bir metnin; sâdece geleneksel, dilbilimsel ve antropolojik çalışmalarla doğru okunup anlaşılabileceği savında bulunmak gülünç bir iddia olarak kalır.

Peki, hiçbir okuyucu zihnî bir ön kabulden âzâde değilse. İnsanın algıları ihtiyaçlarına bağlıysa, Herkes farklı ihtiyaçlar içinde yaşıyor, belli bir çevrede büyüyor, çeşitli eğitim ve kültür alıyorsa, İnanan insanın, her durum ve şartta mukaddes kitabını nasıl okuması gerekir?[2]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kur’an-ı Kerim: Şura, 42/51; “Oysa Allah beşer olan birisiyle ancak vahiyle, perde arkasından veya bir elçiyle konuşur.”

[2] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s.129-130.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-22-2008, 03:22   #55
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
2. İbrahimî Okuyuşun Özellikleri :
Varlığı yaratılışcı okumak; başka bir ifadeyle, “Doğru anlam” elde etmek için okumanın ilk şartı, yaratılıştan gelen değerleri okumaktır. Her anlam iç ve dış seyirle oluşur. Bu seyirlerinde özürlü olanlar yanlış anlar. İç ve dış yolculuğun nasıl yapılacağını bilemeyenler, bilgili ve akıllı olsalar da yobazlıktan kurtulamazlar. Çünkü yobazlığın soykütüğü iç ve dış seyir özrüdür. Kişinin içinde bulunduğu anı, inanç sistemine uygun yaşayabilmesi de o inanç sistemiyle, durmadan değişen evreni anlama zeminini yeni bir çerçevede birleştirmekle mümkün olur. Bu bir anlamda inanç yenilemesidir. Bunu yapamayanlar, çağlarının dışında kalan bir inançla başbaşa kalmaya mecbur olurlar.[1]

Bizim “Yaratılış değerleri” ifadesiyle kasdettiğimiz şeye, Kur’ân-ı Kerim’de bir yerde “Sıbgatullah”[2] denir. “Allah’ın verdiği renk” olarak çevirebileceğimiz bu form, Yahudi ve Hıristiyanca sapmalardan, tefrika ve ayrılıklardan korunmak için, İbrâhim milletinden olmayı öneren bir bölümde geçer. “Sıbgat” kelimesi, yaratılış anlamındaki hılkat ve fıtrat vezninde, tür bildiren bir masdardır. Allah’ın renk verişi anlamına gelir. Allah’ın yaratışı ve O’nun verdiği asıl demektir.[3] Sıbga kelimesi, boyamak için suya daldırmak anlamı da ifâde eder. Hıristiyanlar, İlk günahlarını silmek amacıyla, ruhî temizliğin sembolü olan suya daldırarak insanları vaftiz yaparlardı. Ayet, bu anlamla onlara atıf yapmış olabilir. O zaman anlam; kiliseyle kurumsallaşan dinle değil, İlahî ve doğal dinle vaftizlenin demek olur. Bu da yaratılıştan gelen değerleri korumak yahut, sonradan kazanılacak her değerin, fıtrata uygunluğunu sağlamakla mümkün olur.[4]

Ancak kabul etmek gerekir ki, “Yaratılış değerleri’ni saklayan iç temizliği korumak da oldukça zor bir iştir. Bu nasıl olur? Kişi ahlâki bozulmadan nasıl kurunabilir? Kendi ihtiyaçları, ailesi, yakın çevresi ve topyekün kucağında yaşadığı evrensel ortam hergün onu tehdit ediyorken, değişime nasıl karşı durabilir? Fıtrat üzere doğan kimseyi, âilesi şu ya da bu dinden yapmaz mı?”

İşte bu soruların cevabı, Kur’ân’da Hz.İbrâhimle ilgili bölümlerde bulunmaktadır. Kur’ân, bunun için üç şeyin oluşmasını gerekli görmektedir. Birincisi dış bakılardan uzaklaşmak. İkincisi iç baskılardan kurtulmak. Üçüncüsü de aklı kullunamaktır. Şimdi bu üç şartı maddeler halinde kısaca inceliyelim.[5]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s.109.

[2] Sıbğatallahi: Sıbğa, bir şeyi herhangi bir renge boyamak manasına olan Sabğ kökünden alınmıştır. Buradaki maksat dindir. Muhammed Ali es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/180.

[3] İbnü Menzur, Lisânu’l Arab.

[4] Kur’an-ı Kerim: 2/135-138.

[5] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s.110.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-22-2008, 03:22   #56
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
2.1 Dış Baskılardan Uzaklaşma :
Bu tavrın Arapçadaki karşılığı “Hanîflik”’tir. “H.N.F” kök harfleri, iyi ya da kötüye yönelmeyi ifade etmek için kullanılır. Bazı haberlere bakılırsa, kelimenin yaratılışla da bir ilişkisi vardır. Bu tür hadislerde,[1] bütün insanların Hanîf olarak yaratıldığı beyan edilmektedir.

Hanîflik, sosyal çevrenin yönelişlerine karşı bireysel bir tavrın adıdır. Ya da en azından şunu söyleyebiliriz sanırım. Kur’ân’ın Hz.İbrâhim için kullandığı Hanîflik, toplumun müşrikliğinin karşıtıdır. Yani, Hz.İbrâhim’in Hanîf oluşu, O’nun İslâmdan ayrı bir dinin mensubu olduğu anlamında değildir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim, Hz.İbrâhim’in kendi çocuklarına “Müslüman” adı verdiğini bildirir.[2]

Kelimenin Kur’ândaki anlamı ise yeterince açıktır. Hz.İbrâhim Keldânîlerin göksel Tanrılarına inanmadığı, bir anlamda toplumun batıl olan inançlarından Hak olana saptığı için, Kur’ân O’na “Hanîf” demiştir. Kur’ân’ın indiği atmosferde de; sünnet (hitan) olup Kâbeyi tavaf eden, içki içmeyen, putlara kesilen kurbanlardan yemeyen, sonraki hayat için dirilişe inanan muvahhid kimselere hanîf denirdi.[3] Belki de bu nedenle, daha sonraları İslâmî leteratürde de “Hanîf” yanlış ve sapık şeyden, hakka anlamında bir sıfat olarak kullanılmıştır.[4]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] A. İbnu Hanbel, Müsned, 4/162; Müslim, Cennet, 63.

[2] Kur’an-ı Kerim: Hac, 22/78.

[3] Fahruddin Er-Râzi Tefsîr-i Kebîr Mefâtihu'l-Gayb: 4/89; Kurtubi, Camiu li Ahkâmi’l-Kur’an: 4/109.

[4] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s.111.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-22-2008, 03:23   #57
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
2.2 İç Baskılardan Uzaklaşmak :
Yaratılışsal okuyabilmek için gerekli olan, şartsız ve ön kabulsüz bakışın ikinci esası, iç temizliğidir. İnsan, çağının getirdiklerinden etkilenebilir. Bir anlamda o zamanın çocuğudur. Kendisini bulabilmesi, bu çocukluktan kurtulmasıyla mümkün olur. Köle ruhlu bir insan o şartlanmışlıktan kurtulmadıkça, kendisine bahşedilen özgürlüğü zulüm görür. Bu nedenle sıkıntı ve ıstıraplara alışmış kimseye müreffeh bir hayat sunmadan önce, onun içindeki rahat yaşama arzusunu uyandırmak gerekmeketedir. Kur’ân, insanın fıtratına dönerek bunu başarabileceğini söyler.

Fıtrat, “F-T-R” kök harflerinden, “Hilkat” gibi tür bildiren bir masdardır. Bu kök, uzunluğuna yarmak, ayırmak anlamındadır. “İnfitar” babı da bu köktendir. Bu harflerden oluşan “Fatr”, yarık ve çatlak demektir. Orucu bozmak analamındaki özellikleriyle ortaya çıkarmak ve icâd etmek manalarını da ifâde eder. Yaratılışa “Fıtrat” denmesiyle, ilk yaratılış, yokluğun yarılarak varlığın ondan çıkarılmasına teşbih edilmiş olur. Kur’ân-ı Kerim, Hak Teâlâ’yı evrene ve eşyaya ilk özelliğini veren yaratıcısı olarak tanıtırken, yaratma anlamında F.T.R kök harflerini kullanır.

Evrende işleyen kanunlar, fıtratla verilen yaratılış üzerine devam eden âdetlerdir. Yani her şey ilâhi fıtrat üzere olur. Sonra da doğanın fıtratı onun tabiatı olur. Buna göre; varlık türlerinin temel yapılarının ve insan karakterinin[1] henüz dış tesirlerden etkilenmemiş olan orijinal yapılarına fıtrat[2] diyebiliriz. O zaman insanların fıtratı, yaratmalarında verilen ilk ve orijinal özellikleri evrensel bir müşterektir. Yani, sorumluluk bireyseldir. Bu ilk hayattan sonra bir hayat daha vardır. İnsanlar’a kazandıklarının karşılığı eksiksiz verilecektir. Ağlatan, güldüren, öldüren ve diriltecek olan Allah’tır. Her çifti, kadını ve erkeği yaratan da O’dur.[3]

Bizim, yaratılışcı okuyuş için “İbrâhimî” dememiz; Tarihte mesajını hep bu kavram ve onun oluşturduğu düşüncenin doldurduğu ilk insan olarak O’nun bildirilmesindendir. O’nun peygamberlik mucizesi, bir anlamda eşyayı yaratışçı okuyuşu olan istimbaât ve istidlâlıdır. O’nu bize model olarak anlatan âyetlerin, sürekli yaratma anlamındaki; fıtrat, halk ve ihyâ fiillerinin yoğun bir şekilde kullanması bu tarzın adını da Kur’ân'ın koymuş oluduğunu göstermektir.

Alluh'u Teâla, son elçisine ilettiği mesajın çerçevesini de, yaratılış sâfiyetini anlatan fıtrat ve bu temizliği sürdürme tavrı olan haniflikle çizmiştir;[4]

“Sen kendini Hanîf olarak Allah’ın insanlara fıtratta verdiği dine ver. Zira Allah’ın yaratmasında değişme yoktur; işte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bilemezler.”[5]

“De ki; Rabbim beni doğru yola, gerçek dine, hanif olan ve puta tapanlardan olmayan İbrahim'in milletine ilet.”[6]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] “Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra ebeveyninin ve içinde yaşadığı toplumun etkisiyle bu dengeli yapısı bozulabilir.” Bu anlamdaki hadisler için bkz. Buhari, Cenâiz; Müslim, Kader.

[2] İbnü Menzur, Lisânu’l Arab, F.T.R maddesi; Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi Fıtrat maddesi.

[3] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s.113,114.

[4] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s.116.

[5] Kur’an-ı Kerim: Rum, 30/30.

[6] Kur’an-ı Kerim: En’am, 6/161.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-22-2008, 03:23   #58
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
2.2 Mantıklı Düşünmek ve Delille Konuşmak :
Düşünceden çıkan bir sonucun tutarlığı ve bilinmeyenlerin bu vesileyle bilenebilmesi için mantık gereklidir. Hz.İbrâhim’in mesajı dogmatizm ve taklitçilikle savaşta yoğunlaşmıştır. O, düşünceyi oluşturacak hükümler arasında bağ bulundurma işi olan “Akıl yürütmeyi” toplumuna öğretmiştir. İnanç dünyasında O’nunla yeni bir devir açılmıştır. O tahkik öğreten bir peygamberdir. Mantıklı düşünme ve huccet’le konuşma öğretmenidir.

“H.C.C” harfleri, gelmek ve kasdetmek anlamındadır. Bu kök, bir âlime gelmeyi, Kâbe gibi belli ve önemli bir yere yönelmeyi ifade etmek için kullanılır. Bu harflerden türemiş olan “Huccet” kelimesi, doğru bir maksada ulaşmak için, hasmın da kabul ettiği önermeler üzerine getirilen delil, hasmı delilsiz bırakarak susturup kendisiyle zafer elde edilen burhan[1] anlamındadır.

Kur’ân-ı Kerim’in uslûbundan anlaşıldığına göre; Huccet getirmenin zıddı, zanla konuşmak, ilimsiz söz söylemek ve atmaktır. Öyleyse mükemmel huccet de Allah katında olacaktır. Kur’ân şöyle buyurur:

“Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı? Zandan başka birşeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz, Mükemmel huccet Allah’ındır. O dileseydi hepinizi toptan doğru yola iletirdi.”[2]

K.Kerim, sözü geçen kökten, Delil anlamı taşıyan yirmi kullanım getirir. Bunlardan birisi yukarıda geçen âyettekidir. Bu yirmi kullanımın biri de Sonraki Hayat’da delil getirme durumundan söz eder.[3] Geriye kalan on sekiz kullanımın tamamı ise, peygamberlerden sâdece ikisine ve onların devirlerine âittir. Onlar da, Hz.İbrâhim ve Hz.Muhammed’dir.[4] O âyetlerden ikisi şöyledir:

“İşte bunlar; kavmine karşı İbrâhim’e verdiğimiz huccetlerdir. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz.”[5]

“Kabul edilişinin ardından Allah hakkında tartışmaya girenlerin huccetleri Rableri katında geçersizir.”[6]

Burada üzerinde durulması gereken önemli bir husus da şudur. Hz.İbrâhim, akıl yürütmelerinde huccetlerini yaratılış düşüncesine vardırmadan bırakmamaktadır. Gök cisimleriyle istidlâl, bu hususta güzel bir örnek oluşturur.

“Doğrusu ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana, doğruya yönelerek çevirdim, ben puta tapanlardan değilim.”[7]

İşte bu nedenle, ünlü müfessir Râzi, O’nu “Muvahhidlerin” reisi ve Kelâmcıların öncüsü” olarak nitelemektedir.[8]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Burhan için bkz. Kur’an-ı Kerim: 2/11; 21/24; 23/117; 4/174; 28/32.

[2] Kur’an-ı Kerim: En’am, 6/148-149.

[3] Kur’an-ı Kerim: En’am, 6/148,149.

[4] Kur’an-ı Kerim: 2/258; 6/80-83; 3/61-66; 3/20; 2/139; 2/139; 2/76; 3/73; 42/15-16; 45/25.

[5] Kur’an-ı Kerim: En’am, 6/83.

[6] Kur’an-ı Kerim: Şura, 42/16.

[7] Kur’an-ı Kerim: En’am, 6/79.

[8] Fahruddin Er-Râzi, Tefsîr-i Kebîr Mefâtihu'l-Gayb: 16/120’de İbrâhim as. hakkında ki ilgili görüşüne bkz.; Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s.116-118.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-22-2008, 03:24   #59
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
I. BÖLÜM : MİLLET-İ İBRAHİM VE HANİFLİK :
1. İbrâhim as.’ın Milleti/Dini :
Alimlerin Konu ile ilgili Görüşleri:

İbrâhim (a.s), o ülkeden ayrıldıktan sonra pek çok yer gezdi. Sonunda Şam'da karar kıldı. Orada kendisine inananlar günden güne arttı. İbrâhim (a.s)'e inananların oluşturduğu kitleye "İbrâhim milleti" adı verildi. [1]

El-Cezairi diyor ki: İbrahim’in dini; İbrahim’in milleti. Emir buyurduğu şekilde Allah’a ibadet edip, şirki ve bid’atleri atmak. [2]

Mevdudi diyor ki; “Hz.İbrâhim as. Hz.Nuh as.'dan sonra İslâmiyet'in mesajını bütün dünyaya yaymak üzere Allah tarafından görevlendirilen ikinci peygamberdir. Hz. İbrâhim, önce Irak'tan Mısır'a ve Suriye ile Filistin'den Arap çölüne kadar çeşitli bölgeleri senelerce gezerek insanları, Allah'a itaate ve İslâmiyet'e davet etti. Sonra mesajını her tarafa iletebilmek için muhtelif yerlerde naip ve yardımcılar tayin etti. Ürdün'e yeğeni olan Hz. Lût' u gönderdi, Suriye ve Filistin'e oğlu Hz. İshak' ı yolladı. Daha sonra Allahu Teala'nın emriyle Mekke'de Kâbe adıyla bilinen Allah'ın evini inşa etti ve yine Allah'ın emri üzerine burasını çalışmalarının merkezi olarak seçti.”[3]

Süleyman Ateş diyor ki: “Millete İbrâhim; İbrâhim dini demektir. Şirkten uzak, Allah’ı birleme, yalnız O’na tapma dinidir. Araplar arasında yalnız Allah’a tapan bazı kimseler vardı ki bunlara Hanîf denilirdi. Bunlar, kendilerinin İbrâhim dininden olduklarını söylerlerdi. Gelen rivayetlerden anlaşılıyor ki İbrâhim milleti deyimi, Araplar arasında kullanılıyordu. Kur’ân-ı Kerim, İbrâhim’i kendilerinin atası bilen, onun izinden gittiklerinin söyleyen müşriklere, İbrâhim’in dinini, puta tapma değil, yalnız Allah’a kulluk etme dini olduğunu; İbrâhim’in Allah’a ortak koşanlardan olmadığını çeşitli vesilerle anımsatmaktadır.”[4]

Şaban Piriş diyor ki: “Kur’ân-ı Kerim’in, Hz.İbrâhim’i anlattığı ayetlerde üzerinde vurgu yaptığı bir konu da “İbrâhim’in Milleti”dir. Arapça ifadesiyle “Millet-i İbrâhim”dir.[5] Ayeti kerimelerde geçen “millet” kelimesi, Türkçedeki milletten biraz farlı bir anlamdadır. Türkçe’de toplum, halk anlamında kullanılan bu kelimenin aslı Arapça’da “melle” fiilinden gelmektedir. Bu kelimenin anlamı ise “elbiseye ilk dikişi yapmak, teğellenmek”tir. Bir başka anlamıyla “uzun yürüyüş yapıp yorulmak”tır. Yani, nasıl ki bir elbise dikilirken terzi onu ilk defa diker ve sonra kontrol ederek, uygun olup olmadığını dener, son dikiş için bir yol açar. İşte İbrâhim de kendisinden önce bilinmeyen ve kimsenin uygulamadığı bir yol açmıştır. Daha sonra sağlamlaştırılacak dikişler için ilk çığırı açmıştır.

“İbrâhim’in milleti” de bu manada “İbrâhim’in açtığı çığır, İbrâhim’in izi; İbrâhim’in yolu” demektir. Yine, İbrâhim’in ölümüne dek hiç sapmadan, yorulmadan yürüdüğü uzun bir yoldur, “millet”. Bizim, Hz.Muhammed as. için kullandığımız “sünnet” tabirinin daha derin, köklü ve daha çok esasa müteallik olan boyutu için “millet” diyebiliriz. Bu manada Allah’ın son Nebisi de İbrâhim as.’ın milleti üzerinde yürüyordu.”[6]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Şamil İslâm Ans. c.3 İbrahim maddesi.

[2] Ebu Bekir Cabir el-Cezairi, En Kolay Tefsir, Mektup Yayınları: 1/456.

[3] Mevdudi Tarih boyunca tevhid mücadelesi ve Hz. Peygamberin hayatı: 1/445.

[4] Süleyman Ateş, Kur'an Ansiklopedisi: .9/147.

[5] “Millet-i İbrâhim” İfadesinin geçtiği ayetler için bkz. 2/130,135; 3/95; 4/125; 6/1612/ 38; 16/123; 22/78.

[6] Şaban Piriş, Hz. İbrahim. Denge yayınları: s.92
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-22-2008, 03:25   #60
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. Haniflik :
Hanîf: Şirki bırakıp tevhide yönelmiş. [1]

İbrâhim (a.s)’in dinin temeli tevhide (Allah’ın birliğine) dayanıyordu. Ancak zamanla bu inanç unutulmuş ve putperestlik Araplar arasında tamamen yayılmıştı. Buna rağmen birkaç kişide tevhid akîdesinin izleri görülüyordu. Bunlara “Hanîf” denirdi. Hanîf, batıldan uzak, Hakk’a yönelen ve tevhid inancı üzere bir Allah’ı tasdik eden kişi demektir. Kur’ân-ı Kerim de “hanîf” kelimesi birkaç yerde geçer. “Hanîf” kelimesi daha çok, Hz.İbrâhim için Allah’a saf ve temiz bir şekilde ibadet eden bir kul anlamında kullanılmıştır. Hanîflikle ilgili ayetlerde şu ifadeler bulunur:

“Ve Hanîf olarak yüzünü dine doğrult ve sakın Allah’a ortak koşanlardan olma!”[2]

“Sonra da biz, Hanîf olan, müşriklerden olmayan İbrâhim’in dinine uy, diye sana vahyettik”[3]

İslâm’dan önce Arap toplumunda; Varaka b. Nevfel, Abdullah b. Cahş, Osman b. Hüveyris, Zeyd b. Amr, Kuss b. Sâide gibi kişiler Hanîfler arasında bulunuyordu. Bunlar; cansız, dilsiz, hiçbir şeye güçleri yetmeyen putların önünde eğilmeyi, onlara yalvarmayı çirkin sayan kişilerdi.[4]

Yahudi ve hıristiyanlar kendilerini İbrâhim’in milletinden görüyorlar, onun hakkında müslümanlarla tartışıyorlardı. Her grub İbrâhim’i sahipleniyor ve onun yolunda yürüdüklerini iddia ediyordu. Aslında, onun soyundan gelmiş olmak gibi kuru bir övünmenin ötesinde bir iş yapmıyorlardı.[5]

Hemen belirtelim ki hanif kelimesi –ki özellikle Medine surelerinde çok geçer- Allah’ı birliyen manasını ifade eder. “Çok tanrıcıların” ya da “putperestlerin” tam karşıtıdır. Kelime Hz.İbrahim’in ismine bağlanmıştır. “O, ne yahudi, ne de hırıstiyan idi, fakat müslüman bir hanif idi, müşriklerden de değildi.” Önemli bir parçada İbrahim’in adıyla sembolleştirilen bu katıksız tevhid inancının “doğru din olduğu, Allah’ın, insanlığı üzerinde yarattığı doğal din, insanlığın yaratılışına uygun din” olduğu açıklanmaktadır.[6]


dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi