12-16-2009, 22:01 | #1 |
Hem savaştı,hem kumandan yetiştirdi.. //Hz.Safiye//
Rasulullah Efendimiz’in (s.a.v) sevgili halası Hz. Safiye (r.a), Efendimiz’e bir anne şefkatiyle muamele etmiş, her seferinde ona düşkünlüğünü belli etmişti. Efendimiz’in küçük yaşında anne ve babasını kaybetmiş olmasına üzülüyor ve ona kol kanat germeye çalışıyordu. Yeğeni Efendimiz’in “Muhammed’ül Emin” olarak Mekke eşrafı arasında güven ve saygı kaynağı olmasından gurur duymuştu. Hz. Safiye’nin Haris İbni Harb ile evliliğinden bir oğlu olmuş, eşinin vefatından sonra, Efendimiz’in ilk eşi Hz. Hatice annemizin (r.a) kardeşi Avvam İbni Huveylid ile evlenmiş, bu evlilikten Zübeyr, Saib ve Abdülkabe adında üç oğlu olmuştu. Hala Hz. Safiye, Hz. Hamza’nın (r.a) kız kardeşi, Zübeyr İbni Avvam’ın (r.a) da annesiydi. Babası, Efendimiz’in dedesi Abdülmuttalib, annesi ise Efendimiz’in annesi Hz. Amine’nin (r.a) kız kardeşiydi. Efendimiz’e hem teyze kızı hem hala olan Hz. Safiye (r.a) onu hayatı boyunca desteklemiş, onu üzenlerle mücadele etmiş, gösterdiği yolda canla başla mücadele etmişti. “Muhammed’ül Emin” olan yeğeni “Muhammedün Rasulullah” olarak peygamberlikle vazifelendirilip, insanları İslam’a davete başladığında Allah (c.c) “Önce en yakın akrabanı uyar. Sana uyan müminlere merhamet kanadını indir (yumuşak davran)” buyurmuştu. (Şuara / 214–215). Peygamberimiz akrabalarını toplayarak, “Ey Kureyş topluluğu, kendinizi ateşten kurtarınız. Ey Haşimoğulları, ey Abdülmuttaliboğulları, kendinizi ateşten kurtarınız. Ey Muhammed’in Kızı Fatıma, ey Abdulmuttalib’in kızı Safiye, kendinizi ateşten kurtarın. Size Allah’tan gelecek zararı önleyemem ama malımdan dilediğinizi isteyin” buyurmuştu. Efendimiz’i üzenleri ikaz ediyordu Hz. Safiye, oğlu Zübeyir ile birlikte İslam’la şereflendi. Efendimiz’i tasdikte tereddüt göstermeyip, ona destek verdi. İslam’ın yayılması için gayret gösterdi. Kardeşi Ebu Leheb’in Müslüman olması için de çokça çaba sarf etti. Ebu Leheb, İslam’ı kabul etmediği gibi Müslümanlara ve yeğenine düşmanlık etmekten geri durmuyordu. Efendimiz’i engelleme çabasında hakaret ve eziyetleri had safhadaydı. Hz. Safiye (r.a), yeğenini devamlı müşrik kardeşlerine karşı korumaya çalışıyordu. Bir gün sevgili yeğenine Ebu Leheb’in hakaret edip incittiğini duyunca onu ikaz etmek istedi. Kalbinin yumuşamasını da ümit ediyordu. Ebu Leheb’e hitaben, “Kardeşinin oğlunu ve onun dinini yardımsız bırakmak sana yakışır mı? Ehl-i kitap alimleri, Abdülmuttalib’in soyundan bir peygamber çıkacağını bildiriyorlar. İşte o peygamber yeğenimiz Muhammed’dir” dedi. Onu uyarmaya çalışıyordu ama nafileydi. Gözünü kin ve öfke bürümüş olan Ebu Leheb, kız kardeşinin sözlerini umursamadı. Boşuna umutlandığını ima eden incitici sözler söyledi. Kadınların sözlerinin erkeklere ayak bağı olduğu sözleriyle kız kardeşini aşağılamak istedi. İnadı, kibri ve gururdan hiçbir öğüdü kabullenmeye yanaşmadı. Kalbi mühürlü kardeşiyle konuşmanın fayda vermeyeceğini gören Hz. Safiye mahzun bir şekilde oradan ayrıldı. Efendimiz’in mücadelesinde canıyla, malıyla O’na destek veriyor, İslam’ın yayılması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyordu. Mekke işkencelerle dayanılmaz bir hal aldığında, oğlu Zübeyr ile Medine’ye hicret etmiş, sevgili yeğeni Efendimiz’e orada da kol kanat germişti. Kumandan bir oğul yetiştirdi Disiplinli bir anneydi. Çocuğunun eğitimini sıkı takip eder, sevgi ve şefkatini her fırsatta oğlu Zübeyre hissettirirdi. Bazen oğluna sert davrandığını görenler bunun sebebini sorduklarında, onun iyi yetişmesi için böyle yaptığını söyler ve şöyle ilave ederdi: “Çünkü o, ileride orduları idare edecek…” Gerçekten de Hz. Zübeyr büyüdüğünde güçlü bir lider, İslam mücahidi ve komutan oldu. Efendimiz’in, “Her peygamberin havarisi, yardımcısı vardır. Benim de havarim Zübeyr’dir” iltifatına mazhar oldu. Oğul Zübeyr sağlığında cennetle müjdelendi. Hz. Safiye iyi bir anne olmanın semeresini, hayatta iken cennetle müjdelenen on sahabiden birini yetiştirme şerefiyle de kazanmıştı. Büyük bir tehlikeyi önlemişti Hz. Safiye (r.a) gözü pek, cesur ve korkusuzdu. Hanım sahabiler arasında ilk defa savaşa katılan ve müşrik bir erkeği öldüren ilk kişi olduğu rivayet edilir. Efendimiz, Uhud Harbi’ne çıkacağı zaman ailelerini ve akrabası bulunan kadınları, kızları, çocukları toplayıp Medine’deki en sağlam ev olan Hassan İbni Sabit’in evine yerleştirmişti. Yaşlı ve sakat olduğu için de onu savaşa götürmeyip evde bırakmıştı. Uhud Harbi’nin kızıştığı sırada bir Yahudi bu durumu fırsat bilip kadınların bulunduğu eve yaklaşıp savunmasız insanları öldürmek ister. Bunu fark eden Hz. Safiye ev sahibi Hassan İbni Sabit’e “Şu Yahudinin yanına var da onu öldür” der. Ama bu kişi hem yaşlı hem de rahatsızdır. “Onun yanına gidecek kuvveti bulsaydım Rasulullah (s.a.v) ile Uhud’a gider savaşırdım” der. Bunun üzerine Hz. Safiye eline bir odun alıp aşağıya iner. Bu kişinin başına bir darbe indirip onu etkisiz hale getirir. Hz Hamza’nın şehadetini sükunet ve tevekkülle karşılar Hz. Safiye bulundukları evin en yüksek yerine çıkıp savaş meydanını gözetlemeye başlar. Bir şeylerin yolunda gitmediğini anladığında kalbine bir sızı düşer. Sevgili yeğenine müşriklerin bir zarar vermesinden endişelenince eline bir kılıç alır ve Uhud’un yolunu tutar. Karşılaştığı ilk sahabiye Rasulullah’ın (s.a.v) sağlığını sorar. Efendimiz’in sağ olduğunu fakat kardeşi Hamza’nın şehit edildiğini öğrenir. Efendimiz (s.a.v) halasının elinde kılıç ve mızrağıyla geldiğini görünce Zübeyr’e, annesini geri çevirmesini, kardeşi Hamza’nın cesedini görmesinin iyi olmayacağını söyler. Zübeyr (r.a) koşup annesini karşılayarak, Rasulullah’ın geri çekilme isteğini iletir. Hz. Safiye, “Şayet kardeşime yapılanı görmeyeyim diye geri döneceksem, zaten onun kesilip parçalandığını öğrenmiş bulunuyorum. Kardeşim bu felakete Allah yolunda uğradı. Bundan daha büyük bir makam var mı? Biz Allah yolunda bundan daha fazlasına uğramaya da rıza gösteririz. İnşallah sabredip sevabını Allah’tan bekleyeceğim” der. Hz. Zübeyr (r.a), annesinin ısrarlı olduğunu, söylediklerini Efendimiz’e haber verir. Sevgili halasının metanet ve samimiyetini gören Efendimiz, kardeşine bakmasına müsaade eder. Hz. Safiye, Efendimiz’i (s.a.v) görünce, kardeşi Hamza’nın nerede olduğunu sorar. Efendimiz, onun şehitler arasında olduğunu söyler. Kardeşinin parçalandığını gören Hz. Safiye’nin gözleri dehşetten adeta yuvasından fırlar. Efendimiz mübarek elini onun göğsüne koyarak dua eder. Sakinleştiğinde sessizce gözyaşı döker. Sabır, sükunet ve tevekkülle, “Biz Allah’ın kullarıyız ve O’na döneceğiz” der. Efendimiz sevgili halasının metanetinden hoşnut kalarak şu müjdeyi verir. “Cebrail Aleyhisselam geldi. Melekler katında Hamza’nın, Allah’ın ve Rasulü’nün aslanıdır diye yazıldığını haber verdi.” Şairliği ile de tanınmıştı Hz. Safiye, metaneti ve kahramanlığı yanında şairliği ile de tanınmıştı. İnce ruhlu ve şiire kabiliyetli bir hanımdı. Efendimiz’in (s.a.v) vefatı üzerine bir mersiye söylemişti: “Ey Allah’ın Rasulü, sen bizim ümit kaynağımızdın, Bize karşı iyilik yapan oldun, cefa eden olmadın. Yol gösteren ve öğreten olmuştun, Allah’ın Rasulü’ne anam, teyzem ve amcam, Dayım sonra kendi nefsim fedadır. Allah’ın selamı sana olsun ya Rasulallah, Allah senden razı olarak seni Adn cennetlerine koysun...” Hz. Safiye (r.a), Peygamberimizin vefatından 10 sene sonra, hicretin 20 yılında Hz. Ömer’in (r.a) hilafeti zamanında, 73 yaşında vefat etti. Medine’de Cennetü’l Baki’ye defnedildi. Rahime YILMAZ • Semerkand
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|