05-06-2009, 13:47 | #1 |
Hepimiz Bir Milletiz
Geçtiğimiz Cumartesi günü Taksim’deki metro istasyonunda önemli bir sergi ve etkinliğin açılışı vardı. Ben sabah 10.00’da düzenlenen açılış törenine gidemedim. Ancak aynı gün sergiyi ziyaret ederek, organizasyondaki arkadaşlarla ve etkinliklere katılan bazı öğrencilerle sohbet ettim. Oldukça önemli ve anlamlı gördüğüm için bugün söz konusu etkinlikle ilgili bazı değerlendirme ve notları sizlere aktarmak istiyorum.
1 Mayıs “İşçi Bayramı” bahanesiyle Taksim ve civarında ortalığı ateşe veren, dükkânların ve araçların camlarını indiren gösteriler düzenlenmesinden sadece bir gün sonra Taksim metro istasyonunda kardeşlik, sevgi ve barış temelli bir etkinlik düzenlenmesi oldukça anlamlıydı. Fakat ne kadar ilginçtir ki ortalığı ateşe verenlerin eylemleri manşetlere konu olurken ve bazılarına göre de yaptıkları makul karşılanırken, kardeşlik, sevgi ve barış temelli etkinlik düzenleyerek Müslüman halkların kültürlerini arz edenlerin faaliyetleri medyanın hiç ilgisini çekmedi. Başka ülkelerden gelip Türkiye’deki üniversitelerde tahsil gören öğrencileri uluslararası platformda organize eden, onların sorunlarıyla ilgilenen, faaliyetlerine öncülük eden Bâb-ı Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği, bu öğrencilerin kendi ülkelerinin ve halklarının kültürlerini tanıtmaları, bu vesileyle Türkiye halkıyla kaynaşmaları ve ilişkileri geliştirmeleri için geçtiğimiz Cumartesi sabah 10.00’dan itibaren Taksim metro istasyonunda bir etkinlik başlattı ve sergi açtı. Sergide ülkelerinin kültürlerini sembolize eden malzemeleri takdim için stantlar açan öğrenciler aynı zamanda yerel kıyafetleriyle ziyaretçilerin karşısına çıkıp, onlarla tanışıyor ve sohbet ediyorlardı. Burada öncelikle Bâb-ı Âlem Derneği’nin ve onunla kardeş kuruluş durumundaki SADER’in üstlendiği görevin önemine dikkat çekmekte yarar görüyorum. Bu iki kuruluş her şeyden önce Türkiye’ye muhtelif ülkelerden gelen öğrencilerin burada yalnızlık çekmemeleri, sahipsiz kalmamaları, gurbet hayatı yaşamamaları ve kendilerini kendi ülkelerinde gibi hissetmeleri için çaba sarf ediyor. Böyle bir amaç için kurulmuş uzman kuruluşlar Türkiye açısından bir yüz akı ve önemli bir imaj unsurudur. Çünkü o öğrenciler öğrenimlerini tamamlayıp ülkelerine döndüklerinde Türkiye’nin ve Türkiye halkının sefirleri gibi çalışacaklardır. Burada gördükleri muamele onların götürecekleri mesajların mahiyetini belirleyecektir. Dışlandıkları, “yabancı” muamelesi gördükleri zaman soğuk, kucaklandıkları, kendilerine sahip çıkıldığı ve sorunlarıyla ilgilenildiği zaman ise çok sıcak mesajlar götüreceklerdir. Taksim’deki etkinlikte kullanılan sloganı oldukça anlamlı ve önemli bulduğum için burada yazıya başlık yaptım: Hepimiz bir milletiz. Bu slogan aynı zamanda zikrettiğim dernekler tarafından söz konusu öğrencilere sahip çıkılmasında esas alınan ilkeyi de ortaya koymaktadır. Yani bu öğrencilere her şeyden önce aynı ortak değerlere sahip olmanın verdiği kardeşlik duygularıyla ve bilinciyle sahip çıkılmaktadır. Yoksa öncelikli amaç onların ülkelerine döndüklerinde icra edecekleri fonksiyonun belirlenmesi değil. Böyle bir fonksiyon sadece bir sonuç ve sıcak ilginin bir ürünü olacaktır. Yani faydalı bir sonuç ama amaç değil ve olmaması gerekir. Uluslararası emperyalizmin telkin ettiği birtakım ithal ideolojilerle Müslüman halkların birlik ve bütünlüğünün bozulmasından sonra yeniden o birliğe dönülmesi için çaba harcanması ne kadar güzel bir şey! Bu noktada kavramlar konusuna bir kez daha temas etmekte yarar görüyoruz. Düşünce binasının sütunlarını oluşturan kavramları basite almamak gerekir. Çünkü kavramlara yüklenen anlamlar düşünce binasının içeriğinin şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. Özellikle Kur’an-ı Kerim’de geçen kavramlara yine Kur’an-ı Kerim’in yüklediği anlamları yükleme duyarlılığı göstermeliyiz. Millet kavramı da Kur’an-ı Kerim’de geçer ve bu kavrama Kur’an-ı Kerim’in yüklediği anlam aynı soydan gelen topluluk değil aynı temel itikadi değerleri paylaşan topluluktur. Müslüman topluluğun en temel ortak itikadi değeri de tevhid inancıdır. Bu çizgi aynı zamanda tüm peygamberlerin ortak çizgisidir. İman kardeşliği bilincine, sevgi ve dayanışma temeline dayalı etkinliklerin insanlarımızın kaynaşmasının ve bütünleşmesinin önünde engel olarak duran sınırların aşılmasında da büyük rolü olmaktadır. Bu konudaki çabalardan söz ederken Muhterem Esad Coşan hocayı da özellikle anmak istiyorum. Çünkü Türkiye’de, yerel muhafazakârlık sınırlarının aşılarak tüm dünya Müslümanlarını ilgi alanına alan bilincin yaygınlaştırılmasında, farklı bölgelerdeki Müslüman halkların sorunlarının ve davalarının Türkiye kamuoyunun gündemine taşınmasında onun yönlendirmelerinin önemli rolü olmuştu. Ahmet Varol - Vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|