02-13-2008, 17:20 | #1 |
'Her şey Trabzon için'
Kısa yöneticilik geçmişine rağmen ilk kongresinde bin 132 oy alan Hacıosmanoğlu, 'Trabzon'u başarıya taşıyanı sırtımda taşırım. Ama bana oy verenlerin sorumluluğu kapsamında denetleyici de olurum' dedi.
13.2.2008 Hacıosmanoğlu'ndan inciler 'Daha önce kongreyi kaybedenler hep salondan kaçardı ama ben kaldım, Şener’in elini havaya kaldırdım. Tepki gösterenleri ise susturdum. Trabzonlu’ya yakışan budur.' 'Seçim günü kulüpler birliğinde herkes beni konuşmuş. Seçilme endişem sarmış insanları. Aslında korktukları ben değilim, kokuşmuş düzenlerinin bitecek olması.' 'Yönetim, ‘Skandal olmayacak’ diyor. O zaman ibra işini çözsünler, kulübü mahkeme kapısına götürmesinler. Aksi halde işbaşı yapmadan skandala yol açarlar.' 'Aldığım bin 132 oy artık, Trabzon’da İbrahim Hacıosmanoğlu misyonunun başladığının işaretidir. O delegelerin sorumluluğunu her zaman taşıyacağım. Üzerime düşeni yapacağım.' Kısa bir yöneticilik geçmişine sahip olmasına ve Trabzonspor camiasında yeni yeni tanınıyor olmasına rağmen ilk kongresinde bin 132 oy aldı... Bu kadar oy alıp başkanlığı kaybeden tek adaydı. Ayrıca bir önceki Nuri Albayrak yönetimi de sadece bin 223 oyla seçilmişti. Yani İbrahim Hacıosmanoğlu’nun aldığı oyun 91 fazlasıyla. Seçimi Sadri Şener’e kaybetti ama kazandıklarının çok daha fazla olduğu görüşünü savunuyor Hacıosmanoğlu... Ve kongre bitiminde sergilediği ve sürdürdüğü örnek tavrı, “Bu sevda bitmez ama her şey Trabzonspor için” diyerek açıklıyor. Şimdi söz Hacıosmanoğlu’nda... ‘Demek ki duruşumuz anlaşılmış’ Şu kadar oy aldım başarılıyım demiyorum. Çünkü hedefe ulaşmışsanız başarılısınızdır. Ben başkanlık hedefine ulaşamadım ama sadece yönetimi kaybettim. Kaybederken de kazanmayı bilmek gerekir diye düşünürdüm ve gördüm ki kazandığım şeyler de hayli fazla. Bu bin 132 oy Trabzonspor’da artık bir İbrahim Hacıosmanoğlu misyonunun başladığının göstergesidir. Artık o delegelerin, bana inananların sorumlulukları üzerimdedir. Hålå beni arayıp, “Sana oy vermedim ama duruşunu takdir ediyorum. Bir dahaki seçimde senin yanındayız” telefonları alıyorum. Bu ve benzeri olaylar beni inanılmaz gururlandırıyor. Demek ki, duruşumuz, duruşumuzla verdiğimiz mesajlar anlaşılmış. Başarısız ve gitmesi istenen yönetimden çıkmış bir yönetici olmama rağmen o dönem içerisinde sergilediğim davranışlar beni bu insanların gözünde yüceltmiştir. Hepsine bir kez daha teşekkür ediyorum. ‘Kaçmadık, elini sıktık’ Normal şartlar altında kongreyi kaybettiğini anlayan adaylar salondan kaçmak için arka kapıyı ararlar. Ancak ben seçimi kaybettiğimi anlamama rağmen orada kaldım, bana güvenenleri son ana kadar temsil ettim. Seçim bittiğinde de bugüne kadar söylediklerim doğrultusunda davrandım. Neydi söylediklerimiz; bizim öznemiz Trabzonspor ve Trabzonspor sevdasıdır. Bu sevda başkan olamadık diye asla bitmez. Sayın Sadri Şener ve ekibine elimden gelen desteği vermek benim boynumun borcudur. Ne zaman ne gibi bir yardım isterlerse hiçbir karşılık beklemeden, yapabilirsek yaptıklarımızın reklamını istemeden vargücümüzle çalışırız. Çünkü her şey Trabzonspor içindir. Trabzonspor’u layık olduğu yere taşıyan kim olursa olsun ben onu sırtımda taşırım. ‘Oğlum telefonu kırdı’ Aldığımız oyların karşılığını da vermek zorundayız. Bu nasıl olur, iyi bir denetçi olarak... Nasıl ki, yeni yönetime elimizden gelen desteği veririz diyorsak, yapılan yanlışlarda da sorumluluk bilinci doğrultusunda ortaya çıkar, hesap sorarız. Zaten gerçek Trabzonsporluluk da bunları gerektirir... Özel topraklarda doğup bunun için de şanslı olduğuna inanan insanlarız. 6 yaşındaki oğlum Efe, kongrenin bitimine doğru telefon açtı, sonuçları sordu. ‘Kaybettik’ dedikten sonra ses kesildi, sonradan öğrendim ki, sinirden telefonu kırmış. Biz Trabzonspor’u ailemizin içinde yaşayan insanlarız. Hesabımız, kitabımız, çıkar ilişkimiz olmaz. Başaran ve Aşçıoğlu’na... Biz de hatalar yapmadık mı, yaptık. Yönetici seçimlerinde, kongre kazanım anlamındaki stratejilerde sıkıntılarımız olmuş olabilir. Ancak duruş ve söylem bozukluğu anlamında anlaşılmasın. Zaten biraz da kendi içimizdeki arkadaşlarımız, dostlarımız tarafından zor durumlara düşürüldük. Ali Kemal Başaran, ilk seçimde asbaşkanımdı, ertelendikten sonra Faruk Özak’ın baskıları sonucu çekildi... Yaşar Aşçıoğlu da öyle... Kendisi bazı gazetelere, “Bilgim olmadan yönetime alındım” demiş. Ama kendisinin, “Yönetiminde olmaktan şeref duyarım” sözlerinin onlarca tanığı var. Sonra nasıl haberi yokmuş onu da anlamadım. Beni arayıp sıkıntılarını aktardığında, kendisine anlayış gösterdim, yeğenimi yollayıp istifasını yazdırıp Trabzon’da divana teslim ettim. ‘Bir skandal daha olmasın’ Yakın geçmişe damgasını vuran iki skandal var. Biri görevden ayrılan yönetimin kongreyi zamanında yapmaması ve kulübün imajını zedelemesi. Onlar bunun faturasını ödediler. Ancak Sayın Sadri Şener, gazetenizdeki röportajda, “Biz yeni skandallara imza atmayacağız” demiş. Çok güzel ve zaten Trabzonspor Başkanı’na da bu yakışır. Fakat şunu açıklamalıdır, kongrenin ilk günü yönetimin ibra edilmemesi nasıl olmuştur. Acaba ibra sırasında ‘red’ oyun verenler arasında kaç yöneticisi vardır? İbra ciddi iştir, kulübün kendi işidir. Beşiktaş zamanında bunu kendi içinde çözdü. Şimdi Trabzonspor da aynısını yapmalıdır. 3 binden fazla oyun kullanıldığı seçimden önce 300 kişiyle ibraya red çıkıyor. Böyle iş olmaz. Bu yönetim de görev süresi biterken art niyetli kişiler tarafından hiç hak etmediği şekilde ibra edilmezse yakışık alır mı? ‘Seçimi Özak’a kaybettim’ Seçimi Faruk Özak’a kaybettiğimi düşünüyorum... Kendisinin camiaya katkıları yadsınamaz. Ancak bu yönetimin de zeminini hazırlamıştır. Bundan sonra mevcut yapının başarısı Faruk Özak’ın başarısıdır. Ama başarısızlıkta da sorumluluğun tamamen kendisine ait olduğunu bilmelidir. Biz hiçbir zaman destek istemedik kendisinden. Sadece ekibimizdeki kişilere baskı yapmaması yönünde açıklamalarımız olmuştur.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|