AK Gençliğin Buluşma Noktası
Hikayeler Hoşumuza giden hikayeleri burada paylaşıyoruz.


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-24-2009, 13:16   #1
Kullanıcı Adı
xhidayet
Cool (HİKAYE)-GÜLSÜN
(HİKAYE)
GÜLSÜN


Pırıl pırıldı o sabah,güneş insanın içini ısıtıyordu.Kocası Mustafa Beyi işe yeni yolcu etmişti.Evde yalnız kalmıştı,çocuklar da gideli çok olmuştu.Yapılacak o kadar çok iş vardı ki..sabah kalvatısını masadan toplamalı;sonra,bulaşık ve evin diğer mutat işleri.“Off!“ dedi içli bir şekilde..“Şu kanepeye biraz oturayım.”İçini dinlenmeyle karışık tuhaf bir huzur kaplamıştı.


Kanepeye 90 derecelik bir oturuşla ayaklarını uzatıp gözlerini pencereye dikti.Gökyüzüne..sonrada uzaklara..tepesi sürekli dumanlı şehrin plazalarına,ana caddelerine baktı.“Debdebeli,bir şehir...”dedi iç çekerek...Sonra bu şehre gelin geldiği ilk günleri hatırladı...’Uzun ince bir yol’diye tarif edilen hayata kendi deyimiyle “dikenli yollar” da eklenmişti.Yirmi altı yaşındaydı Altı erkek kardeşin en küçüğü,ailenin tek kızıydı.Adı Gülsüm’dü..Annesi ona hep GÜLSÜN derdi...belkide gülmesi için böyle söylerdi...Gülümseyen Gülsün...


İlkokulu bitirdiğinde annesi,babası Gülsüm’ün okumasını çok istemiş,ortaokulun kayıt günlerini hep birlikte iple çekmişlerdi.Okul kayıt döneminin başladığı günlerdi.Gülsüm’ün etekleri zil çalıyordu.Evet okumayı çok istiyordu.Diğer kardeşleri okumak istememiş,Gülsüm ise şimdiden Lisenin hayalini kuruyor,bunun için köyden çok uzaktaki ilçeye yürüyerek dahi gitmeyidüşüyordu.Okumak için her şeyi göze alabilecek derecede idealisti.O akşam Toprak Haşim yani Gülsüm’ün babası eve geç gelmişti.(Teni koyu kahverengi olduğu için köylüler ona bu lakabı takmıştı.)Aç olmadığını söyleyip,tütün tabakasındansardığı sigaraların biri bitmeden diğerini sarıyor,donuk gözlerle,tahta sedir üstünde dışarıya bakıyordu.Keder adeta babasının üsütne çöreklenmiş tokmağını ‘vur ha! vur!’yapıyordu.


Küçük Gülsüm babasının o pamuk.. o mis kokan ellerinden öpmek istedi.Çekinerek odaya girdiğinde,babası ona eliyle gelmesini işaret ediyordu.Güçlü kollarıyla küçük Gülsüm’ü çekerek;tahta sedirde –karşısına oturtturdu.Toprak Haşim,ağlamaklı bir ses tonuyla yutkundu.Gülsüm,babasının yüzünde bu kadar çizgi olduğunu ilk defa yakından görüyordü.Toprak Haşim kesik kesik iç geçirmelerle gözlerini kızına dikerek;“Bak kızım,senin okumanı çok istiyorum,biliyorum sende çok istiyorsun...istiyorum ki; ...bizim gibi ırgat olmayasın...okuyasın,köyümüzde okumuş bir kız olasın... Ama!.. “Küçük Gülsüm heyecandan tir tir titriyordu, boncuk boncuk gözleri dolmuştu,haykırmak istiyordu:“Aması ne baba?!!”sonra sessizce :“Ama...sı...ne?”

Toprak Haşim,sarma sigaranın dumanını adeta yutarcasına içine çekerek; “Aması şu güzel kızım,niyetimi aile meclisine söylediğim zaman ilk önce olumlu karşıladılar,ama işin içine töremiz girince sert tartışmalar çıktı.Amcaların,dayıların ve maalesef başta da deden okuman yönünde ‘olumsuz’karar verdiler...Geleneklerimize uymak zorundayım yoksa beni fitne çıkartmakla suçlarlar.Ortada kalırız... Beni anlıyorsun değil mi? Ça...re..sizliğimi!!...” Gülsüm hıçkırarak yatağına koştu.Toprak Haşim kızının arkasından baka kalmış,yumruklarını sıkmaktantırnakları avuçlarında iz yapmıştı.Ve yüreğindeki acıyla birlikte sigarası da sabaha kadar hiç sönmemişti...

Ve ırgatlık..ve çile... uzun yollar süren zulüm gergefi...İlk önce annesi,o yıl çok yağmurun yağmasıyla nehrin taşan suyunda selde kaybolup gitti.Bir süre sonrada Toprak Haşim kahrından toprak olup,onu terk etti. Gülsüm büyümüş,genç bir kız olmuş,yanakları al al,güneşi kıskandıran bir güzelliğe bürünmüştü.Artık tarlaya gitmiyor,evdeki periyodik işlerle ilgileniyor,yeğenlerine bakıyor,gelinlere yardımcı oluyordu.Günlerden bir gün şehirde yaşayan uzak bir akrabasının kendisini istetdiğini söylüyordu abisi;Köy yerinin fakir, fukaralığından, giderse eğer, kendisini yalnız koymayacaklarını,şehirde de akrabaları olduğundan bahsetti. “İster misin?” diye soran dahi olmamıştı. Bir tek o anda usülden verilen kahve faslı sırasında görebilmişti müstakbel damadı. Adam yaşına göre olgundu.Şehirde işi iyiymiş... öyle diyorlardı, evi-arabası varmış. İlk karısı kanserden öldüğünden dolayı uzun zamandır yalnız yaşıyormuş,üç küçük oğlu varmış... Zılgıtlarla,halaylarla,ömründe görmediği kadar takıyla,yüzüne vuran garip bir teessür halet-i ruhuyesiyle köy çeşmesinden alınan bir kova suyunda dökülmesiyle şehre doğru yol olan arabanın arkasından yolcu edildi...

Artık o ne fıstık ağaçları,ne zeytinlikler... o nehir için yakılan türküler...her şey uzakta kalmıştı.sürekli burnunda şehrin garip kokusu,kulaklarında hiç duymadığı kadar gürültü vardı.Eşinin adı Mustafa’ydı,lakabı yoktu,öylesine bir adamdı... Sıradanlaşmış hayatına farklı bir renk olsun diye evlenmiş,çoçuklarına bakmak için tuttuğu en son bakıcıda evdeki altınları yürütünce evlenmeye,hem de tanıdık biriyle evlenmeye karar vermişti.Evlendiği kadından fazla bir şey beklemiyordu. Zaten çamaşır makinasından,bulaşık makinasına,mutfak robotuna kadar bir kadının ev işine yardımcı olabilecek tüm beyaz eşyalar evinde mevcuttu. Ama çoçuklarına ana, ona da geceleri yatağın boş tarafını dolduracak bir kadın gerekliydi. Başlık parasını biraz fazla vermişti ama olsun,hayatı az çok düzene girebilecekti.

Zifaf gecesi Gülsüm,eşi Mustafa Bey’den bir tek şey istemişti,o da ; Annesinin onu çağırdığı şekilde yani kendisine GÜLSÜN demesini rica etmişti.Ama Mustafa Bey bir kez olsun öyle dememiş üstüne birde abilerine şikayet etmiş: “Kızkardeşiniz ismini değiştirmeye çalışıyor.” Demişti.

Aradan 7 yıl geçmişti...Gülsüm için, garip bir kısırdöngü halinde akıp giden köyün nehri gibi evliliğide yedinci yılına girmişti.Çoçuklar büyümüş Liseye, üniversiteye başlamışlardı. En küçüğü ise okumak istememiş babasının ticerethanesinde çalışmaya başlamıştı...Her sabah çoçukları okula,işe yolcu ediyor,en son Mustafa Bey uyanıyor ve son olarak o da işine yolcu ediliyordu.Gülsüm evdeki işlerini bitirdikten sonra ya komşularına gidiyor ya da komşular ona geliyor birlikte yeniliyor,içiliyor sonra komşu çoçuklarının eğlenebilmesi için sahile yakın parkta uygun bir bank bulunup akşam ediliyordu...Akşam yemeği yapılırken çoçuklar okuldan dönüyor, bilgisayarlarının başına yani odalarına çekiliyorlardı.İşten gelen en son çoçukta genelde kanepenin üstünde uyuya kalıyor, yorgun yediği akşam yemeğinden sonra odasında televizyon seyrediyordu.Mustafa Bey ya çok geç geliyor,geldiğinde de akşam yemeğini yemiş ya da günlerce eve hiç uğramıyor.Eşine de,nerede,ne yaptığı konusunda en ufak bir bilgi vermiyordu.Evet,zaten Gülsüm evin dekarasyonunu tamamlayabilmek için bu eve getirilmemişmiydi..Sorsa da ne cevap alacaktı ki...Bir beyaz eşya,bir biblo değil miydi?!!...

Bazen komşularıyla dertleşmek istiyor...Üs kattaki Naciye Hanım,tam bir köylü psikolojisi içerisinde,hala şehre adapte olamamış,her şeye adeta kulaklarını tıkamış; “Salt Anadolu kadını böyle olur”diyordu.Altıncı kat dairenin balkonunda tavuk besleyen kadından ne beklenebilir di ki zaten?!.Karşı dairedeki komşum Ayten Hanım ‘Feminizm’ dediği fikirdeymiş...ne demekse artık?!Hiç evlenmemiş...evlilik müessesinin erkekler tarafından istismar edildiğinin altını özellikle çiziyordu.Kendisine ait evi-arabası ve ismini bir türlü telaffuz edemediğim acayip isimli bir dergide çalışıyordu.Ben ne zaman derdimi anlatmak istesem bol ve bir okadar boş nutuklar atıyordu ve bana da içime kapanmak düşüyordu.Bu şehirde ‘tek dostum’diyebileceği Rüveyda Hanım vardı...Evet bu köylülerinin,akrabalarının ve komşularının bol olduğu ‘yığınlaşmış’insan kalabalığı içerisinde tek seveni Rüveyda Hanım...

Yan dairede oturuyor.Eşi ;Rıza Bey.Sokak başındaki Camiinin imamı.Bu şehre gelin geldiğim ilk günden beri her zaman yanımda olmuştur.Benim bitmek tükenmek bilmeyen dertlerimin tek ilacı.Ben böyle aile yaşantımı anlatırım...çoçuğumun olmaması...Ya sahi benim niçin çoçuğum olmuyor.Bukle bukle saçlı bir kızım veya afacan oğlum niye yok?!Neden misk kokan bir bebişim yok benim?!...Eşimin bu kadar parasına rağmen,gerekli sağlık kontrolünden neden geçemedim ben?!!!Köyde adım kısır’a çıktı.Vermiyor işte Allah ne yapayım?!.Beni neden anlamak istemiyorlar?...

Mustafa’nın üç oğlu küçüklükten beri,zaten bir ana olarak kabul etmedikleri için...bırak kabullenmeyi,analarının yerine geçtiğim hissiyle içlerine dahi sindiremediler.Evet Rüveyda’da ailesinden bahseder.Eşi Rıza Bey hiç ona kötü davranmamış,hatta“öf” bile demezmiş.Maddi durumlarının kötülüğüne,prematüre doğan çoçuğunun tüm sıkıntısına rağmen,o her zaman gülümseyen yüzüyle benim umudum olmaya,devam edecek ama...Gülsüm çok derin bir iç çekti...Gülümseyen yüzü buruştu ve buz gibi soğuk ve donuk bir ifadeyle şehrin üsütünde iyice yükselmiş Güneşe ve evinin penceresine yakın uçan martılara daha garip bir ifadeyle baktı.Rüveyda Hanım yakında gidecek ve ben burada kalacağım...yani...lız...z...

“Bu böyle gitmez!” diye kendi kendine söylendi.Evet doğan her Güneş umudunda her daim var olduğunun göstergesidir...Ya her akşam batan Güneş??!!...kendi kendine sorular soruyor ve bu soru yumakları içinde boğulmaya başladığını kendi de fark ediyordu.

Evet her şeye yeniden başlamalıyım...Anamın o güzel kokusunu yeniden duymalı,babamın pamuk ellerinden tekrar öpmeliyim...Belki yeniden okuya bilmeliyim...Irgatlığın,bu cici anneliğin tüm kasvetini üzerimden atmalı belki de tatlı bir bebiş için yeniden bir sağlık kontrolü yaptırmalıyım.Köye gittiğimde,kardeşlerim yine beni coşkuyla karşılamalı...Küçük bir kızken evcilik oyununda dallarından ev yaptığım söğüt ağacı,yine sarar mı beni?...onehir yine coşkun karşılar mı ,yine köpürürmü beni görünce?...Kocam bana bir kez olsun “Sevgilim”der mi...yalancıktan da olsa çoçuklar bana ‘Gülsüm abla’yerine ‘ana’der mi?!!..Soruları bir kenara bırakıp,çok sonra bir şeyler yapmalıyım.Evet her şeye yeniden başlamalıyım...kendim bile buna şaşımalıyım.Ne demişti anam bana '‘Gülsün’...bundan sonra hep güleceğim ...Şu evi bir düzelteyim de...ve kendi kendine mırıldanmaya başladı.“ Bu şehir üstüme geliyor oy...Ana...oyy anaa!..neredesin?..o güleç yüzün ! Toprak Halşim !o dev cüsseli babam oyy..sevgim..sevginiz...nerede?! Ben..B.Ben neredeyyim ?..Gülsüm...G..Ü..L..S..Ü..N...ne..re..de..sinn..n !!!...

O akşam Mustafa Bey,alışık olmayan bir davranış sergilemiş eve erken gelmişti.
- “Gülsüüm...neredesin ?... Kıızz, şu ceketimi alsana üstümden...terliklerimi de getir !.. “ Kısa bir sessizlikten sora-“Kime diyom yaa ?!Sağır mısın be kadın ?... “oflayarak, ceketini fırlatıp attı.
-“Yemek ne yaptın ?” diye söylene söylene ,tek tek odalara bakınmaya başladı. –“Gülsüüm !.. yine uykuda mı kaldın ? Akşam oldu Heeyy!! Şimdi sorarım ben sana uyku tulumu n’olacak !!...“ Çoçukların odasında ve yatak odasında Gülsüm’ü bulamayınca iyice sinirlenen Mustafa Bey –“Yine o çok bilmiş hocanın evine mi gitti ha ?!”

Daha önce bebek odası olarak düşünülen, sonradan kilere çevrilen odanın kapısını açtığında , tavana beşik için takılan demir kancanın ucundaki ipte genç Gülsüm’ü fark etti ... Evet Gülsün gülümsüyordu .. ayakları boşlukta .. Mustafa Bey öylece donup kalmıştı.. ne yapacağını, ne edceğini bilmez bir şekilde, yere diz üstü çöktü... Başı önünde, ilk önce sönük bir şekilde “ G..g..ülsüm” diyebildi...Sonra tüm gücüyle sokakları bile inletecek bir çığlık attı:GÜLSÜÜÜÜÜNN!!!”...

 

xhidayet isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 05-26-2009, 14:15   #2
Kullanıcı Adı
xhidayet
Standart
Yaa.. o kadar emek verip hikaye yazıyoz.. ne bi teşekkür ne bi yorum...
Valla kızdım ona göre!!..
xhidayet isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




boşanma avukatı webmaster blog çarşamba pasta

çarşamba koltuk yıkama çarşamba webtasarım