02-05-2014, 15:11 | #1 |
Hilal Kaplan - Kullanışlı Pişkinlikler
Hilal Kaplan
Kullanışlı pişkinlikler O gün, ömrü boyunca unutamayacağı bir gün olarak kişisel tarihine geçti. Duruşma salonunun ağırlığına, izleyicilerin meraklı gözleri eklenmişti. Mahkeme heyetine yaklaştı. Elindeki belgeyi uzattı. 'Özel' diyebildi. Ne var ki o salondaki hiçbir şey gerçekten özel kalmayacaktı. Açıklandı. İstanbul'da görülen 'askerî casusluk ve şantaj' davasında, İ.S.'nin kendisini para karşılığı pazarladığı iddia edilen diş doktoru T.P.'nin, fuhuş yapmadığını kanıtlamak için mahkemeye sunmak zorunda kaldığı belge, bir bekâret raporuydu... İzmir'deki askerî casusluk davasının temelini oluşturan ve Pandora adı verilen CD, iş adamı B.Ö'nün yıllardır uğramadığı Sapanca'daki evinde bulunmuştu. Ancak ne hikmetse, ortalık yerde bulunan bu CD'yi, evi daha önce iki kez arayan İzmit polisi bulamamış ve buna dair tutanak tutmuştu. Fakat İzmit polisinden sonra eve giren, hiçbir avukat veya başka sivilin gözetimi olmadan, İzmir'den gelen 9 polisin de içlerinde bulunduğu aramada o CD ortaya çıktı. Polislerin hiçbiri eldiven takmadı. CD'deki parmak izi yoğunluğundan, B.Ö.'nün veya başkasının parmak izi var mıydı, tesbit edilemedi. Bu arama sırasında polis kamerası 'arızalı' olduğundan görüntü kaydı da alınmadı. Bu saydıklarım, tutuklanmasalardı iki ay sonra amiral/general olmasına kesin gözüyle bakılan askerlerden Ak Parti'li bürokratlara kadar uzandığı iddia edilen, 300'ü aşkın kişinin yargılandığı 'casusluk çetesi' davasındaki usülsüzlüklerden sadece birkaçıydı. Gayrimüslimlere yönelik tedhiş ve yıpratma eylemlerinin yer aldığı Kafes eylem plânı da bir DVD'den çıkmıştı. 21 Nisan 2009 tarihinde Levent Bektaş'ın iş yerinde el konulan DVD hakkında Emniyet'te yapılan incelemede, suç unsuruna rastlanmadığına dair rapor tutulmuştu. Ancak 4 Mayıs'ta DVD tekrar incelenmeye alındı. Savcıya sunulan rapora göre Kafes eylem plânı, 'Okul' adlı videonun arkasına saklanmıştı. İlginçtir, 4 Mayıs'tan, yani Kafes eylem plânı 'keşfedilmeden' çok önce, 27 Nisan'daki bir sorguda, sanıklardan birisine polis 'Kafes plânı'ndan haberdar olup olmadığı sormuştu. Daha Emniyet bile 'resmen' Kafes'ten haberdar olmadan evvel... Balyoz davasından hüküm giymiş Kurmay Albay Deniz Türker... Üç dijital dosyayı hazırladığı iddia edilen Türker, dosyaların kaydedildiği tarihler arasında ameliyat geçirdiği için hastanede olduğunu kayıtlarıyla; Balyoz plânı yapılan 2003 senesinden 2006'ya kadar da yurt dışı görevi sebebiyle İspanya'da bulunduğunu belgeleriyle kanıtladı. Suçlu olduğuna ilişkin herhangi bir evrakta ıslak imzası yoktu. Hakkında parmak izi, ses kaydı ya da dinleme gibi kanıtlar da yoktu. Tüm bunlara rağmen, mahkeme onu 'teknolojinin geldiği aşama dikkate alındığında...' gibi anlaşılması güç bir niyet okumayla 16 yıl hapse mahkûm etti. Taraf daha portakalda vitaminken, 'darbe günlükleri'ni yayınladığı için genel yayın yönetmeni olduğu Nokta dergisi basılan ve ardından kapatılan Alper Görmüş; Balyoz, Poyrazköy, vb. davalar için hayati öneme sahip 5 nolu CD'nin sahte olduğunu belirten TÜBİTAK raporu üzerine, yeniden yargılama hakkında şöyle yazmış: 'Öyle veya böyle, kamuoyunun kafası da vicdanı da fena halde karışmış durumda... O nedenle, mutlaka bir yol bulunmalı ve davadaki bütün tartışmalı noktalar herkesin ikna olacağı biçimde yeniden değerlendirilmeli... Bu da ancak, varacağı sonucu herkesin kabul edebileceği yeni bir heyetin oluşturulmasıyla ve davaya onun bakmasıyla mümkün. Bence bu saatten sonra en kötü ihtimal, 'yeniden yargılama' yolunun açılmaması olacaktır. Çünkü bu durumda kuşkular çoğalacak, 2002'den sonra seçilmiş hükümete karşı hiçbir gayri meşru girişim olmadığı hâlde askerlerin bir 'kumpas'la cezalandırıldıkları izlenimi kamuoyunda yerleşecektir.' ( www.serbestiyet.com/5-nolu-hard-disk-yeniden-yargilamayi-saglar-mi ) Bu ülkede darbe plânları yapıldığını da, gayrimüslimlerin büyük zulümlere mâruz kaldığını da, gözünü kan bürüyenlerin hangi suikast plânları içine girebileceğini de biliyoruz. Ancak ne yazık ki 2010 referandumunda, halkın büyük çoğunluğunun hukuk sistemine yazdığı 'açık çek'in karşılığının yukarıda saydığım türden sonuçlar doğurduğunu da biliyoruz. Taraf, yayınladığı belgeleri sanki kendi malıymışcasına canla başla savunuyor. Hadi, onları kendileri yayınladıkları için diyelim. Daha garibi, bu belgeler üzerinden yargılamayı yapan savcı ve hâkimlere de kendi personeliymişcesine kefil olup, cansiparane savunuyor. 'Beşer şaşar' nosyonu, Taraf'a göre polis, savcı ve hâkimler için geçerli değil sanki. Gün gibi ortada olan haksızlığını örtmek için 'dişi yakarış' kıvamında etrafa hakaretler saçanlardan, Ülkenin darbecilerden temizlenmesi fırsatını kendi iktidarlarına payanda kılanlardan, İnsanların hayatlarıyla oynama pahasına gazeteciliği de hukuku da kendi cephaneliği gibi kullananlardan alacak dersimiz yok. Onları kullanışlı pişkinlikleriyle baş başa bırakmak en iyisi... Kaynak Yeni Şafak 05.02.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|