09-09-2008, 09:49 | #1 |
"Hilton,Başbakan'a mı Bağlı?"Diye Kafa Bulurken..(ALİ KARAHANOĞLU)
Önceleri “Bizim medya grubu olarak, hükümetten hiçbir talebimiz olmaz” diyordu.. Son ifşaatlardan sonra, bu mavalı tekrarlayamadı, lafı çevirdi, “Hilton konusunu ben değil, Başbakan açtı” dedi..
Bu arada, kendi cürmünü de itiraf etti: “Ben Başbakan’a, Hilton için değil, rafineri için gitmiştim.” Biraz daha konuşsa, CNN Türk’ü anlatacak, POAŞ’ın uzlaşmasını anlatacak, Milpa’ları anlatacak; velhasılı kelâm daha ne sirkatler söyleyecek de, kısa kesmesi gerektiğinin farkında, kapatıverdi hemen konuyu! Akıl babaları öğretmiş olmalı ama, sonuçta verdiği görüntü şu: “Hilton için Başbakan’a gitmek suç, rafineri için gitmek normal!” Öyle mi sayın Doğan? Hilton’a imar planı değişikliği isteği için Başbakan’a gitmek ne kadar yanlış ise, rafineri ruhsatı için gitmek de o kadar yanlış! Bu; “şecaat arz ederken sirkatin söyleme” örneği itirafı okuyunca, Aydın Doğan’a bu lafları söyletenlerin zekasına hayran oldum!.. Öyle ya, Hilton için, “Ben belediyeye bağlı zannediyordum.. Hilton’un Başbakan ile işi ne ki; ben Başbakan’a gideyim?..” diye makara geçtiğini sanıyordu Aydın Doğan.. O zaman aynı soru, rafineri için de geçerli: “Biz rafineri ruhsatı ile, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ilgileniyor biliyoruz. Başbakan’la ne işi var rafineri işinin ki, Başbakan’a gittin?” Öyle değil mi Sayın Doğan. Öyle de, çuvalladı bir defa.. Böyle tökezlemeler olacak tabiî.. Tökezlememek için de, şöyle halkın sempatisini kazanacak laflar da etmek gerekir.. Onun için şöyle diyor Aydın bey amca: “Başbakan’a gittim.. ‘2.5 milyar dolarım var. Yatırım yapmak istiyorum’ dedim.” Bu milliyetçi yaklaşıma şapka çıkarılır işte! Ama biz biliyoruz ki, şimdi “2.5 milyar dolarım var, yatırım yapacağım” diyen Aydın Doğan, 1.1 milyar dolarlık POAŞ hisselerini devletten alırken, cebinden tek kuruş çıkartmadan işi organize etmişti. 1.5 milyar lira sermayeli İşdoğanşirketine, kamu bankasından aldığı kredi ile POAŞ hisselerinin ihalesini kazanmış, sonrasında da POAŞ ile İşdoğan’ı birleştirip, İş Doğan’ın zararını POAŞ’a zarar olarak göstermişti. Sonrasında da, POAŞ’ın her yıl ödediği 150-180 trilyonluk vergileri ödemeyip, POAŞ hisselerini bedavaya getirmişti. (İş Doğan’ın 1.5 milyar lira sermayesinde maddi hata yok. Gerçekten bildiğiniz eski para ile 1.5 milyar lira.. Yani Aydın Doğan’ın hizmetlisine verdiği bir aylık maaş!) Kafanız karıştı; değil mi? 1.1 milyar dolarlık hisse, nasıl bedavaya getirilir? Eeee onun sırrı da, Bay Doğan’da kalsın.. O dönemde kafalar öyle karıştı ki zaten, 2001’in işini, 2007’de zar zor çözebildiler. 2 katrilyona ulaşan vergi kaybı, 275 trilyonla uzlaşma masasında sonuçlandırıldı. Şimdi bu Aydın Doğan, “2.5 milyar dolarım var. Yatırım yapacağım” derse, ne dersiniz? Şahsen ben, için için gülüyorum!.. Sakın o 2.5 milyar dolar, 2.5 milyar (eski para ile) lira olmasın! İş Doğan’da öyle yapmıştın da! “Onlar 2001’li yılların işi, biz şimdi rafineri istiyoruz” diyecekler.. Kolay.. Niye Başbakan’a gidiyorsunuz ki? Bu işin usûlü var.. Verirsin bir dilekçe Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na.. “Ben Ceyhan’a rafineri kuracağım” dersin. Onlar da incelerler, ya kabul ederler (o zaman sorun yok) ya da reddederler.. Reddederlerse de, burası Ali babanın çiftliği değil herhalde!.. Koca koca hukuk profesörleriniz var.. Vakit iki satır eleştiri yapınca, hemen 50 milyarlık, 100 milyarlık dava dilekçesi yazmasını biliyorlar.. EPDK rafineri ruhsatı talebinizi reddederse, ne yapacağınızı bilmiyor musunuz ki; ben öğreteyim size!.. Açarsınız idari yargıda davanızı, “Ben tüm şartları yerine getirdiğim halde, EPDK bana izin vermedi. İzin talebinin reddi işleminin iptalini talep ederim” dersiniz, nihayetinde de Danıştay verir kararını.. Ruhsatı hakkettiyseniz, alırsınız.. Zaman kaybı sebebi ile zararlarınızı bile tazmin ettirirsiniz... Yok, rafineri hakkını elde etmediğiniz halde, bu ruhsatı almaya kalkarsanız, o zaman EPDK’ya değil, Başbakan’a gidersiniz tabiî ki.. Oysa Aydın Doğan , Başbakan’a cevap yetiştirirken, kendisi anlatıyor: “Ben onlardan yasal olmayan bir şey istedimse, zaten vermemeleri lazm. Ben yasal olmayan bir şey de istemedim. Yasal istedim de vermiyorlarsa, burada da onlar suç işliyor.” O zaman soralım Aydın Doğan’a: Sen istediğin şeyin yasal olup olmadığını bilmiyor musun?.. İstediğin ruhsatın verilmediğini kendin anlatıyorsun.. O halde, hakkın olan şeyi sana vermeyenleri, niye mahkemeye vermedin / vermiyorsun? Başbakan’a “Beni hapse attır” deme yerine, senin haklı (!) talebini geri çeviren Başbakan için, niye suç duyurusunda bulunmuyorsun / bulunmadın!.. Görüyorsunuz işte, mızrak çuvala sığmıyor.. Sığdıramayacaklar!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|