|
![]() |
#1 |
![]() Bir adam gözlerini açtığında kendisini labirente benzer bir yerde buldu. Çok şaşırdı. Etrafına bakındı. Kimseleri göremedi. Biraz korktuğunu hissetti. Kalktı, öteye beriye koşturmaya başladı. Fakat ne bir kimseye rastlıyordu, ne de bir çıkış görebiliyordu. Başka yönlere doğru korkuyla, heyecanla koşmaya başladı. Ancak yine bir çıkış bulamadı. Çaresizce bir çıkış yolu aramaya devam etti. Hiçbir şey bulamadı. Üstelik nereden geldiğini, nereye gideceğini de kestiremiyordu artık. Kaybolmuştu. Burada ne işi vardı?!. Buradan nasıl kurtulacaktı?!. Yardım edecek kimse de yoktu... Dışında çıkış vermez duvarlar; kimi yerde betondan, kimi yerde ağaçlardan, kimi yerde kayalardan duvarlar vardı. İçindeki duvarlar ise daha çetindi; korkudan, endişeden, meraktan, ümitsizlikten örülü duvarlardı bunlar... Sıkışıp kalmıştı adamcağız. Koşturması onu kurtarmıyor, aksine içindeki korku duvarlarını daha da büyütüyordu. Ruhu, kurtulmaya çalıştıkça sıkılaşan bir düğümün içinde gibiydi. Telâş içinde aranırken, birden önüne birisi çıkıverdi. Öyle şaşırdı, öyle sevindi ki, kalbinin bir duyguyu bu kadar derinden hissedeceğini tahmin bile edemezdi. O sevinçle, o ümitle, o yalvarmayla öyle sarıldı ki ona, alıp içine sokmak istedi. Biraz şaşkınlığını atıp, çölde susuzluktan yanmış bir insanın su istemesi gibi sordu: “Neredeyim?!. Nasıl kurtulacağım buradan?!. Ne tarafa gitmeliyim?!. Biliyor musun, yalvarıyorum söyle bana!..” Karşısına çıkan sadece evet anlamında başını salladı. Olsun bu da yeterdi ona. Kabul etti ya... Başını salladı ya... Demek ki yardım edecekti. Adam bir daha sordu. “Ne olur söyle, ne tarafa gitmeliyim, nasıl kurtulurum buradan?!.” Karşısında duran eliyle de işaret ederek tarif etti: “Bak şimdi!........” Fakat o kadar hızlı söyledi ki, adam hiçbirini anlayamadı. Bir daha yalvarır gibi sordu. Karşısındaki tekrar aynı şekilde cevap verdi: “Bak şimdi!........” Adam yine hiçbir şey anlayamadı. Ne hazindi ki, çıkışı bilen birini bulmuştu, ama söylediklerini anlayamıyordu. Kendini daha da çaresiz hissetti. Ona bir daha sarılmak geldi içinden; ama bu sefer boğazına sarılıp onu sarsmak içindi. Yavaş konuş, anlaşılır söyle, niye böyle kelimeleri yutarak, anlaşılmaz konuşuyorsun demek için, onu tutup silkelemek istedi. Ama yutkundu, nefes aldı, sakin kalmaya çalışarak sordu: “Bak,” dedi, “buradan kurtulmalıyım, çıkışı biliyorsun belli, ama ne olur tane tane söyle, dediklerini anlayabileyim emi?..” Karşısındaki yüzüne garipseyerek baktı, “ama biz seninle hep böyle konuşuruz, hep böyle anlaşırız” dedi. Adam durakladı. Daha önce karşılaştıklarını hatırlamak istedi. Fakat hatırlayamadı. Sordu: “Seninle daha önce konuştuk mu, seni niye bilmiyorum.” Karşısına çıkan, “elbette konuştuk, seninle her gün konuşuruz,” diye cevap verdi. Adam ne diyeceğini bilemiyordu. Aklına onun kim olduğunu sormak bile zor gelmişti. Ancak bu sorusuna aldığı cevap onu daha da şaşırttı: “Ben senin namazınım.” Suat Unsal/Zafer Dergisi
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Allah razi olsun cok güzeldi. Namazimizi Rabbimin bizden razi olacagi sekilde kilmaya gayret gösterelim insaAllah. Ki yol gösterenimizin söylediklerini 'tane tane' anlayabilelim insaAllah. Gercekten cok ho$ bir yazi. Tesekkürler.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Bununla ilgili çok güzel bir sohbet geldi aklıma...
Münib Engin Noyan Hocamız anlatıyordu hilal tvde ben namazı en iyi kedimin sayesinde öğrendim diordu..Şöyleki namaz kılarken hocanın kedisi seccdanin dışında ama yakın bir yere uzanır münib hocayı izlermiş.. Engin hoca bir gün acil bir işi dolayısıyla namazını biraz hızlı kılmış.. Tam secdeye hızlı bir şekilde gidecekken kedi engin hocayı tırmalamış ve kanatmış... İşte engin hoca buradan bir sonuca varmış.Kedi bile bu ani hareketlerden rahatsız oluyorsa diye geçirmiş içinden... rabbim ibadetlerimizi zamanında ve hakkıyla yerine getirmemizi nasip eylesin bize... |
|
![]() |
![]() |
#4 |
![]() amin..
Namazlarımızı vaktiyle ve hakkıyla kılmak hastalıklarımıza ilaç iken bizler ölümden sonra bizlere fayda getirmeyecek dünyevi teleşlara dalıp namazlarımızı aceleyle kılarak bu dermandan kaçıp kaçıştırıyoruz... Engin Noyan hocamızın anlattığı kıssada güzel bir örnek olmuş... Okuyan gönüllere sonsuz minnet ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() ALLAH razı olsun, çok güzel bir yazı.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Allah razı olsun Cananım çok güzeldi gönlüne emeğine sağlık
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Çok duygulandım..
Demek ki namazı nasıl idrak eder, nasıl tatbik edersen öylece de karşına çıkıveriyor.. Allah layıkıyla kılıp, bir gün önümüze getirildiği zaman namazlarımız, açık ve de seçik bir ifadeyle. "BEN SENİN NAMAZINIM" kelamını işitebilen güzel kullardan olabilmek ümidiyle.. Sevgili gönülden, çok güzeldi gerçekten.. Gönlüne sağlık.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() ALLAH razı olsun...Çok düşündürücü ve güzel bir yazı.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Namaz...
Dirinin direği. Lütfen namazı namaz gibi kılalım. Teşekkürler güzel bir başlık olmuş sayın gönülden. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() Çok güzel izah edilmiş, malesef bu konuda yanlış telkinlerde bulunmakdan kaçınmıyor insanlar.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|