AK Gençliğin Buluşma Noktası
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-28-2013, 00:30   #1
Kullanıcı Adı
onurcan
Standart Hizmet İsrail'e mi, Türkiye'ye mi?
Gazeteci Metin Özer, günlerdir tartışılan dershane olayının perde arkasını kaleme aldı. İşte o ilginç yazı..




Günlerdir bir dershane tartışmasıdır aldı başını gidiyor.

Gülen Grubu, hükümetin eğitim sisteminden dershaneleri temelli kaldırma kararına karşı toplu saldırı başlattı.
AK Parti’yi ve Sayın Başbakan’ı hedef alan bu saldırılar şirazeden çıktı.
Açık bir savaşa döndü.

Peki; bu nedir bu meselenin aslı?
AK Parti hükümeti yeni eğitim sistemi içerisinde dershanelerin olmasını istemiyor.
Bunun için de özel bir yasa tasarısı hazırlıyor.
Bu uygulamadan zarar görmemeleri için de özel okullara dönüşme fırsatı veriyor.
Bununla da kalmayıp; dershanesini özel okula dönüştüreceklere arsa ise arsa, bina ise bina, hatta öğretmen vermeyi öneriyor.
Üstüne de elektrik, su ve vergi gibi kolaylıklar sağlıyor.
Bundan iyisi Şam’da kayısı.

Bize göre kayısı da ne hikmet ise cemaate göre acı biber.
“İstemezük” deyip günlerdir Tayyip Erdoğan’a saldırıyorlar.
Bu durumda dershanelerin altında başka şeyler aramamız kaçınılmaz oluyor.
Anlaşılıyor ki; nasıl Gezi Olaylarında mesele birkaç ağaç değil ise, bu kavgada da mesele dershaneler değil.
Mesele çok daha derin.
Şimdi biraz geriye gidelim:
AK Parti’nin iktidara geldiği o, ilk dönemlere.

Tayyip Erdoğan, cemaatten gelen yaklaşık 40 kişilik listede yer alan isimlerin tamamını seçilebilir yerlerden milletvekili adayı yaptı.
Cemaate bağlı bu isimler AK Parti’den milletvekili oldu.
Arkasından bazı bakanlıkları istediler.
Başbakan Erdoğan bunu da geri çevirmedi.
Hatta cemaatin çok istediği Diyanet İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nı da kendilerine verdi.
İstekler bitti mi?
Bitmedi.

Bu kez çok kritik bir yer olan Emniyet İstihbarat Dairesi’ni istediler.
Başbakan Erdoğan bunu da geri çevirmedi.
Talepler devam etti.

Vali ve Emniyet müdürlerinin önemli bir kısmı, cemaatin listesindeki isimlerden oluştu.
Yargı, güvenlik ve eğitimde kritik noktalardaki bürokratlar yine cemaatten oluştu.
Başbakan Erdoğan'ın önceki gün; “Ne istediler de bugüne kadar geri çevirdik? İstedikleri her şeyi verdik.” sözünün altında yatan bunlardı.
Erdoğan’ın cemaate katkısı ve faydası sadece Türkiye içerisinde olmadı.
Verdiği destek ve yardımlar sınır ötesine de uzandı.
Cemaatin önde gelen isimleri bir gün acil koduyla Başbakan Erdoğan’dan randevu aldılar.
Erdoğan’a, “Efendim Kazakistan’daki okullarımızı kapatma kararı almışlar. Yardımınızı bekliyoruz” dediler.
Erdoğan bunun üzerine işini gücünü bırakıp Kazakistan’a gitti.
Nazarbayev’den okulları kapatılmaması için özel ricada bulundu. Nazarbayev de Başbakan Erdoğan’ın ricasını geri çevirmedi. Okullar şu anda faaliyette ise; cemaat bunu Başbakan Erdoğan’a borçlu.

Cemaate yapılan iyilikler o kadar fazla ki, bunları yazmaya ne bu köşe ne de bir kitap yetişir.
Peki; cemaat kendisine bu kadar faydası olmuş olan Erdoğan’a neden savaş açtı?
Papa’ya gösterilen hoşgörü ve diyalog, Başbakan Erdoğan’dan niçin esirgeniyor?
Anlamak mümkün değil.

Şimdi olayları kronolojik olarak alt alta sıralayacağım.
Başbakan Erdoğan’ın cemaate yönelik ilk şaşkınlığı Mavi Marmara olayı idi.
9 vatandaşımızın uluslararası sularda İsrailli askerlerce şehit edildiği günlerdi.
Başbakan Erdoğan bütün dünyayı ayağa kaldırıyordu.
İsrail’i katillik ve canilik ile suçluyordu.
Tam o günlerde Fethullah Gülen’den o şaşırtan açıklama geldi:
- Mavi Marmara Gemisi yola çıkmadan önce İsrail’den izin alması gerekirdi.
Oysa saldırı uluslararası sularda meydana gelmişti.
Fethullah Gülen’in; İsrail’e destek açıklaması Erdoğan’da şaşkınlığa neden oldu.
Aslında ilk başta inanamadı.

Bu yüzden çok yakın iki adamına bu sözün hocaya ait olup olmadığını araştırttı.
Gülen’in ağzından bu sözleri tekrar işitince çok büyük şok yaşadı.
Hatta aracılar vasıtasıyla bu sözün düzeltilmesini istedi ama cevap olumsuzdu.
Mavi Marmara; Erdoğan ile Gülen arasında bir milat oldu.
Arkası çorap söküğü gibi geldi.

İsrail ile ilişkiler gerildi ve sonunda ip koptu.
Mavi Marmara olayından sadece 6 gün önce MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan kucağında bu meseleyi buldu.
Hakan Fidan’ın koltuğa oturur oturmaz ilk işi Mavi Marmara olayının üstüne gitmek oldu.
Ulaştığı bilgi ve belgeleri Başbakan Erdoğan’a iletiyordu.
İsrail, ilişkilerin bozulmasından MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı sorumlu tuttu.
Hakan Fidan’ın Başbakan Erdoğan’a yanlış bilgiler aktardığına inanan İsrail, oklarını MİT Müsteşarının üstüne yöneltti.

Yahudi patronların sahibi olduğu uluslararası gazetelerde Hakan Fidan’ı eleştiren haber ve yorumlar çıkmaya başladı.
Tesadüfe bakın ki; hemen hemen aynı zamanlarda Zaman Gazetesi’nde Hakan Fidan’ı eleştiren haberler manşetlere çıkıyordu.
Arkasından PKK ile yapılan ünlü Oslo görüşmesi Türk medyasına sızdı.
Başta Zaman Gazetesi olmak üzere basın, Fidan’ı yerden yere vurdu.
Hakan Fidan’ın İsrail tarafından en nefret edilen isim sayıldığı günlerdi.
Cemaatin yayın organlarında; Hakan Fidan’ın görevden alınıp yerine yeni bir ismin getirilmesine yönelik talepler yer almaya başladı.
Erdoğan bu talebi şiddetle geri çevirdi.

Bu olaydan kısa bir süre sonra şok bir hamle daha geldi.
İstanbul’daki özel yetkili savcılar Hakan Fidan’ı Oslo görüşmeleri konusunda tanık olarak ifadeye çağırdı.
Bunun için Başbakan Erdoğan’ın onayı gerekiyordu.
Erdoğan bu onayı vermedi.
Vermediği gibi apar topar bir yasa çıkartarak Hakan Fidan’ı korumaya aldı.
Eğer Erdoğan bu hamleyi yapmasaydı, Hakan Fidan savcılar tarafından ifadesi alındıktan sonra, “Vatana ihanet” suçlamasıyla tutuklanacaktı.
Mavi Marmara ve onun ardından gelen Fidan olayı iplerin tamamen kopmasına neden oldu.
Arkasından bir takım imalar, hatta sert sözler geldi.

Okyanus ötesinden gelen, “Firavun”, “Nemrut” ve “Diktatör” benzetmeleri, zina nedeniyle koltuğundan olanlara “üzüldüm” açıklamaları, karaciğeri iflas eden şarapçılara taziye mesajları…

Yetmez gibi Gezi olaylarında protestoculara destek veren haber ve açıklamalar...
Sarıgül’ün Gülen medyasının manşetlerinden inmemesi..
Bütün bunlar üst üste gelince, bir çatışma da kaçınılmaz oldu.

Başbakan Erdoğan’ın kafasında cemaatle ilgili soru işaretleri oluşmaya başlamasıyla birlikte, işler tersine döndü.
Erdoğan; cemaate teslim ettiği kritik noktaları tek tek geri almaya başladı.
Bunun ilk örneği Emniyet Genel Müdürlüğü’nün İstihbarat Dairesi oldu.
Erdoğan’dan umudu kesen cemaat de bu arada boş durmadı.
Onlar da Cumhurbaşkanı Gül’ün etrafında toplanmaya başladı.

Başbakan Erdoğan’ın genel başkanlığı bırakmasından sonra o koltuğa Gül’ü oturtmak isteyen cemaat, bu konuda yoğun temas ve kulis yapıyor.
AK Parti’de bu hamle yapılırken CHP’de de ayrı bir operasyona girişildi.
Eğer Gül operasyonu tutmazsa tutunacak başka bir dal lazımdı.
O dal da, ilişkilerinin çok iyi olduğu Mustafa Sarıgül oldu.
Bunun için de CHP’ye yöneldiler.

Kendilerine çok yakın olan Sarıgül’ün etrafında toplandılar.
Sarıgül’ün CHP’ye tekrar katılması ile birlikte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olması da hemen hemen kesinleşti.
Esas amaç bu değil elbette.
Sarıgül’ün, Kılıçdaroğlu’nun koltuğuna oturması temel amaç.
Okyanus ötesinden gelen Alevilere şirin gözükme mesajlarının altında da bu var zaten.
Cami-Cemevi projesi de Alevi olan Sarıgül’e duyulan muhabbetten doğan bir hamle.
Aynı şekilde CHP’nin Alevi tabanına bir mesaj.
Cemaat, şimdi AK Parti'den vuruşarak çekiliyor.
Tabi burada bir zorluk var.

Yarın gelebilecek, “Oylar CHP’ye” talimatını cemaatin tabanına anlatma güçlüğü var.
Cemaatin bu talimata tam olarak uyup uymayacağı şüpheli.
Bu yüzden önce kendi tabanında safları sıklaştırması lazımdı.
Bunun için de bir gerilim hatta savaş gerekiyordu.
Dershane bahanesiyle bu yapıldı.

Talimata itiraz edecek cemaat üyelerine, “Ne yapalım AK Parti dershanelerimizi kapattı” denilecek.
Kısaca dershane bahane, CHP şahane.
Allah bu seçimlerde cemaat üyelerine sabır versin.
Bir ellerine oy pusulası, diğer ellerine ‘evet’ mührünü aldıklarında ciddi bir nefs muhasebesiyle karşı karşıya kalacaklar.
Aşağıya tükürsen sakal, yukarıya tükürsen bıyık.
Ya, “Hocamız affetsin” deyip AK Parti’ye, ya da “Allah affetsin” deyip CHP’ye “evet”i basacaklar.
Allah yardımcıları olsun.

habervitrini.com

 

onurcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 11-28-2013, 00:57   #2
Kullanıcı Adı
Ertuğrul ÖZGÜL
Standart
Aslında alıntı yapıp yorum yazacaktım ama alıntı yapacak yer bulamadım çünkü yazının her yeri muhteşem... heleki son paragraf... bu yaşananlar bende büyük şaşkınlık oluşturuyor... cemaat daha önce ecevite oy verdi ama o zaman ki durum farklıydı denebilir ne kadar farklı olursa olsun bana göre yanlıştı ama şimdi öyle bişey yapılırsa tarih bunu affetmez!!!
Ertuğrul ÖZGÜL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-28-2013, 01:05   #3
Kullanıcı Adı
onurcan
Standart
ÇOK güzel bir yazı olmuş...facefook ta paylaştım...
onurcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-28-2013, 02:40   #4
Kullanıcı Adı
Shaguj
Standart
Açıkça söylemem gerekir ise bu ülkede emniyet,adalet,siyaset gibi çok önemli kurum ve kuruluşlara liyakat ve dürüstlük yüzünden değilde tarikat ve cemaat bağlantıları için birilerini aldığını açıkça belirtmek dahi çok büyük hatadır bırakın böyle birşey yapmayı...Osmanlı'nın torunuyuz diyenler acaba Osmanlının insan yetiştirme üzerine sistemini hiç merak etmediler mi ? Tabi duraklama ve dağılma dönemleri hariç.

Akp neden menfaatçilere bu kadar yol verdi de bu kadar şımarttı onları, herkes kimin ne olduğunu biliyordu şimdi gördüler buz dağının görünmeyen kısmını ? Nur cemaati kim ne derse desin taban olarak sizden bizden farklı olmasada üst tabaka olarak en tuhaf en garip ilişkileri olan cemaattir bugün eğer saldırıyorlarsa onlara bu cesareti bu özgürlüğü verenlerde en az onlar kadar hatalıdır gözümde..

Konu Shaguj tarafından (11-28-2013 Saat 02:46 ) değiştirilmiştir..
Shaguj isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-28-2013, 12:40   #5
Kullanıcı Adı
Akbursa
Standart
O kadar saçma bir yazı ki. Cemaat Chp ye oy verecek filan.

Seçim önü karalama ve oy kaygısı edebiyatı.

Gidip kimseye oy vermezse napacaksınız. Bide direk olarak Chp ye yamama olayı.

Ak partide yumurtadan çıkmadı di mi? Akp ye Chp ye Mhp ye oy verenlerden oluşmadı mı?

Bide Saadet kısmı var. O zaman Erbakanın Akp parti üzerindeki düşüncelerini haklı buluyorsunuz demek ki.

Hizmet İsrailme mi, Türkiyeye mi

Numan Kurtulmuş http://www.dailymotion.com/video/xdk...kp-israil_news

Konu Akbursa tarafından (11-28-2013 Saat 12:42 ) değiştirilmiştir..
Akbursa isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-28-2013, 18:33   #6
Kullanıcı Adı
akses
Standart
Alıntı:
onurcan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Gazeteci Metin Özer, günlerdir tartışılan dershane olayının perde arkasını kaleme aldı. İşte o ilginç yazı..




Günlerdir bir dershane tartışmasıdır aldı başını gidiyor.

Gülen Grubu, hükümetin eğitim sisteminden dershaneleri temelli kaldırma kararına karşı toplu saldırı başlattı.
AK Parti’yi ve Sayın Başbakan’ı hedef alan bu saldırılar şirazeden çıktı.
Açık bir savaşa döndü.

Peki; bu nedir bu meselenin aslı?
AK Parti hükümeti yeni eğitim sistemi içerisinde dershanelerin olmasını istemiyor.
Bunun için de özel bir yasa tasarısı hazırlıyor.
Bu uygulamadan zarar görmemeleri için de özel okullara dönüşme fırsatı veriyor.
Bununla da kalmayıp; dershanesini özel okula dönüştüreceklere arsa ise arsa, bina ise bina, hatta öğretmen vermeyi öneriyor.
Üstüne de elektrik, su ve vergi gibi kolaylıklar sağlıyor.
Bundan iyisi Şam’da kayısı.

Bize göre kayısı da ne hikmet ise cemaate göre acı biber.
“İstemezük” deyip günlerdir Tayyip Erdoğan’a saldırıyorlar.
Bu durumda dershanelerin altında başka şeyler aramamız kaçınılmaz oluyor.
Anlaşılıyor ki; nasıl Gezi Olaylarında mesele birkaç ağaç değil ise, bu kavgada da mesele dershaneler değil.
Mesele çok daha derin.
Şimdi biraz geriye gidelim:
AK Parti’nin iktidara geldiği o, ilk dönemlere.

Tayyip Erdoğan, cemaatten gelen yaklaşık 40 kişilik listede yer alan isimlerin tamamını seçilebilir yerlerden milletvekili adayı yaptı.
Cemaate bağlı bu isimler AK Parti’den milletvekili oldu.
Arkasından bazı bakanlıkları istediler.
Başbakan Erdoğan bunu da geri çevirmedi.
Hatta cemaatin çok istediği Diyanet İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nı da kendilerine verdi.
İstekler bitti mi?
Bitmedi.

Bu kez çok kritik bir yer olan Emniyet İstihbarat Dairesi’ni istediler.
Başbakan Erdoğan bunu da geri çevirmedi.
Talepler devam etti.

Vali ve Emniyet müdürlerinin önemli bir kısmı, cemaatin listesindeki isimlerden oluştu.
Yargı, güvenlik ve eğitimde kritik noktalardaki bürokratlar yine cemaatten oluştu.
Başbakan Erdoğan'ın önceki gün; “Ne istediler de bugüne kadar geri çevirdik? İstedikleri her şeyi verdik.” sözünün altında yatan bunlardı.
Erdoğan’ın cemaate katkısı ve faydası sadece Türkiye içerisinde olmadı.
Verdiği destek ve yardımlar sınır ötesine de uzandı.
Cemaatin önde gelen isimleri bir gün acil koduyla Başbakan Erdoğan’dan randevu aldılar.
Erdoğan’a, “Efendim Kazakistan’daki okullarımızı kapatma kararı almışlar. Yardımınızı bekliyoruz” dediler.
Erdoğan bunun üzerine işini gücünü bırakıp Kazakistan’a gitti.
Nazarbayev’den okulları kapatılmaması için özel ricada bulundu. Nazarbayev de Başbakan Erdoğan’ın ricasını geri çevirmedi. Okullar şu anda faaliyette ise; cemaat bunu Başbakan Erdoğan’a borçlu.

Cemaate yapılan iyilikler o kadar fazla ki, bunları yazmaya ne bu köşe ne de bir kitap yetişir.
Peki; cemaat kendisine bu kadar faydası olmuş olan Erdoğan’a neden savaş açtı?
Papa’ya gösterilen hoşgörü ve diyalog, Başbakan Erdoğan’dan niçin esirgeniyor?
Anlamak mümkün değil.

Şimdi olayları kronolojik olarak alt alta sıralayacağım.
Başbakan Erdoğan’ın cemaate yönelik ilk şaşkınlığı Mavi Marmara olayı idi.
9 vatandaşımızın uluslararası sularda İsrailli askerlerce şehit edildiği günlerdi.
Başbakan Erdoğan bütün dünyayı ayağa kaldırıyordu.
İsrail’i katillik ve canilik ile suçluyordu.
Tam o günlerde Fethullah Gülen’den o şaşırtan açıklama geldi:
- Mavi Marmara Gemisi yola çıkmadan önce İsrail’den izin alması gerekirdi.
Oysa saldırı uluslararası sularda meydana gelmişti.
Fethullah Gülen’in; İsrail’e destek açıklaması Erdoğan’da şaşkınlığa neden oldu.
Aslında ilk başta inanamadı.

Bu yüzden çok yakın iki adamına bu sözün hocaya ait olup olmadığını araştırttı.
Gülen’in ağzından bu sözleri tekrar işitince çok büyük şok yaşadı.
Hatta aracılar vasıtasıyla bu sözün düzeltilmesini istedi ama cevap olumsuzdu.
Mavi Marmara; Erdoğan ile Gülen arasında bir milat oldu.
Arkası çorap söküğü gibi geldi.

İsrail ile ilişkiler gerildi ve sonunda ip koptu.
Mavi Marmara olayından sadece 6 gün önce MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan kucağında bu meseleyi buldu.
Hakan Fidan’ın koltuğa oturur oturmaz ilk işi Mavi Marmara olayının üstüne gitmek oldu.
Ulaştığı bilgi ve belgeleri Başbakan Erdoğan’a iletiyordu.
İsrail, ilişkilerin bozulmasından MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı sorumlu tuttu.
Hakan Fidan’ın Başbakan Erdoğan’a yanlış bilgiler aktardığına inanan İsrail, oklarını MİT Müsteşarının üstüne yöneltti.

Yahudi patronların sahibi olduğu uluslararası gazetelerde Hakan Fidan’ı eleştiren haber ve yorumlar çıkmaya başladı.
Tesadüfe bakın ki; hemen hemen aynı zamanlarda Zaman Gazetesi’nde Hakan Fidan’ı eleştiren haberler manşetlere çıkıyordu.
Arkasından PKK ile yapılan ünlü Oslo görüşmesi Türk medyasına sızdı.
Başta Zaman Gazetesi olmak üzere basın, Fidan’ı yerden yere vurdu.
Hakan Fidan’ın İsrail tarafından en nefret edilen isim sayıldığı günlerdi.
Cemaatin yayın organlarında; Hakan Fidan’ın görevden alınıp yerine yeni bir ismin getirilmesine yönelik talepler yer almaya başladı.
Erdoğan bu talebi şiddetle geri çevirdi.

Bu olaydan kısa bir süre sonra şok bir hamle daha geldi.
İstanbul’daki özel yetkili savcılar Hakan Fidan’ı Oslo görüşmeleri konusunda tanık olarak ifadeye çağırdı.
Bunun için Başbakan Erdoğan’ın onayı gerekiyordu.
Erdoğan bu onayı vermedi.
Vermediği gibi apar topar bir yasa çıkartarak Hakan Fidan’ı korumaya aldı.
Eğer Erdoğan bu hamleyi yapmasaydı, Hakan Fidan savcılar tarafından ifadesi alındıktan sonra, “Vatana ihanet” suçlamasıyla tutuklanacaktı.
Mavi Marmara ve onun ardından gelen Fidan olayı iplerin tamamen kopmasına neden oldu.
Arkasından bir takım imalar, hatta sert sözler geldi.

Okyanus ötesinden gelen, “Firavun”, “Nemrut” ve “Diktatör” benzetmeleri, zina nedeniyle koltuğundan olanlara “üzüldüm” açıklamaları, karaciğeri iflas eden şarapçılara taziye mesajları…

Yetmez gibi Gezi olaylarında protestoculara destek veren haber ve açıklamalar...
Sarıgül’ün Gülen medyasının manşetlerinden inmemesi..
Bütün bunlar üst üste gelince, bir çatışma da kaçınılmaz oldu.

Başbakan Erdoğan’ın kafasında cemaatle ilgili soru işaretleri oluşmaya başlamasıyla birlikte, işler tersine döndü.
Erdoğan; cemaate teslim ettiği kritik noktaları tek tek geri almaya başladı.
Bunun ilk örneği Emniyet Genel Müdürlüğü’nün İstihbarat Dairesi oldu.
Erdoğan’dan umudu kesen cemaat de bu arada boş durmadı.
Onlar da Cumhurbaşkanı Gül’ün etrafında toplanmaya başladı.

Başbakan Erdoğan’ın genel başkanlığı bırakmasından sonra o koltuğa Gül’ü oturtmak isteyen cemaat, bu konuda yoğun temas ve kulis yapıyor.
AK Parti’de bu hamle yapılırken CHP’de de ayrı bir operasyona girişildi.
Eğer Gül operasyonu tutmazsa tutunacak başka bir dal lazımdı.
O dal da, ilişkilerinin çok iyi olduğu Mustafa Sarıgül oldu.
Bunun için de CHP’ye yöneldiler.

Kendilerine çok yakın olan Sarıgül’ün etrafında toplandılar.
Sarıgül’ün CHP’ye tekrar katılması ile birlikte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olması da hemen hemen kesinleşti.
Esas amaç bu değil elbette.
Sarıgül’ün, Kılıçdaroğlu’nun koltuğuna oturması temel amaç.
Okyanus ötesinden gelen Alevilere şirin gözükme mesajlarının altında da bu var zaten.
Cami-Cemevi projesi de Alevi olan Sarıgül’e duyulan muhabbetten doğan bir hamle.
Aynı şekilde CHP’nin Alevi tabanına bir mesaj.
Cemaat, şimdi AK Parti'den vuruşarak çekiliyor.
Tabi burada bir zorluk var.

Yarın gelebilecek, “Oylar CHP’ye” talimatını cemaatin tabanına anlatma güçlüğü var.
Cemaatin bu talimata tam olarak uyup uymayacağı şüpheli.
Bu yüzden önce kendi tabanında safları sıklaştırması lazımdı.
Bunun için de bir gerilim hatta savaş gerekiyordu.
Dershane bahanesiyle bu yapıldı.

Talimata itiraz edecek cemaat üyelerine, “Ne yapalım AK Parti dershanelerimizi kapattı” denilecek.
Kısaca dershane bahane, CHP şahane.
Allah bu seçimlerde cemaat üyelerine sabır versin.
Bir ellerine oy pusulası, diğer ellerine ‘evet’ mührünü aldıklarında ciddi bir nefs muhasebesiyle karşı karşıya kalacaklar.
Aşağıya tükürsen sakal, yukarıya tükürsen bıyık.
Ya, “Hocamız affetsin” deyip AK Parti’ye, ya da “Allah affetsin” deyip CHP’ye “evet”i basacaklar.
Allah yardımcıları olsun.

habervitrini.com
Çok güzel bir yazı. Cemaate sızmış fitneciler seçim sabahı boyunuzun ölçüsünü alırsınız.
akses isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-28-2013, 22:12   #7
Kullanıcı Adı
manifesto
Standart
Alıntı:
Arkasından bazı bakanlıkları istediler.
Başbakan Erdoğan bunu da geri çevirmedi.
Hatta cemaatin çok istediği Diyanet İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nı da kendilerine verdi.
İstekler bitti mi?
Cemaat diyanet işlerinden sorumlu devlet bakanlığını istemiş
Hani mantıklı olsa Milli Eğitim bakanlığını istediler dense daha bir inandırıcı olurdu
Nede olsa eğitimle içli dışlılar

Cemaat bu güne kadar hiç kimseden ne bir vekillik ne de bir bakanlık istemedi istemez de
Ama cemaate gönül bağı olanları siyasi hesaplar yaparak aday göstermeler hep oldu
Zamanında Demirel de çok defa Nur cemaatlerinden vekiller seçtirmiştir
manifesto isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-28-2013, 22:14   #8
Kullanıcı Adı
manifesto
Standart
Ayrıca ne ilginç Cemaatin oyu %1 diyenler
Dün Ecevite oy verdiniz desteklediniz iktidar oldu demekteydiler
manifesto isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-29-2013, 20:07   #9
Kullanıcı Adı
Akbursa
Standart
Alıntı:
BENHUR Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ayrıca ne ilginç Cemaatin oyu %1 diyenler
Dün Ecevite oy verdiniz desteklediniz iktidar oldu demekteydiler
Tabi bu ayrı bir konu
Akbursa isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-29-2013, 21:45   #10
Kullanıcı Adı
EpiVaTeS
Standart
ecevitin teröristbaşı yakalandı diye iktidar olduğunu şamdaki hüsoya sorsan bilirdi...
konjöktürü bilmeyenler burda kendilerini nimetten sayıyor...
madem çok biliyosunuz kurun partinizi girin seçime ama tabi yemiyor maça...
EpiVaTeS isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




boşanma avukatı webmaster blog çarşamba pasta

çarşamba koltuk yıkama çarşamba webtasarım