![]() |
#1 |
![]() Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Saadet Partisi'nin Genel Başkan Yardımcısı. Ekonomi profesörü. Adı hep Saadet Partisi'nin genel başkanlığı için geçiyor. Bir dönem Erbakan Hoca'nın 'Prensi' diye lanse edildi. Peki aday mı değil mi?
3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra Mehmet Bekaroğlu ile beraber istifa etmesi beklenirken, O Erbakan Hoca ile yaptığı görüşmeden sonra Parti�de kaldı. ERBAKAN HOCA�YA SADAKATİNDEN TAVİZ VERMEDİ Etrafında pek çok kimsenin �Sana genel başkanlık yakışır� sözlerine O hep �Lider ne derse o� diye cevap vererek, Erbakan Hoca�ya olan sadakatinden taviz vermedi. Erbakan Hoca ve Genel Başkanı Recai Kutan�ın sözünden hiç çıkmadı. Saadet lideri Kutan bir ara genel başkanlığı bırakacağını söylerken, tekrar O�nun adı geçti genel başkanlık için. 22 Temmuz seçimlerinden önce AK Parti�den teklif aldığı ancak O�nun bunu reddettiği söylendi. Saadet Partisi bugünlerde ilçe kongrelerini sürdürürken, ismi yeniden büyük kongrede aday olarak geçiyor. www.habervaktim.com sitesinin sorularını cevaplayan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş birbirinden ilginç mesajlar verdi AMACIMIZ BU ÜLKEYİ ADALET, ÖZGÜRLÜK VE KARDEŞLİK YURDU YAPMAKTIR Yaz aylarında gerçekleşmesi düşünülen Saadet Partisi Kongresi�nde genel başkanlık için aday olacağınız söyleniyor. Siz gerçekten kongrede aday olacak mısınız? Saadet Partisi Türkiye�de aslında sosyolojik anlamda var olan bir siyasi akımı temsil ediyor. Yeniden güçlü ve büyük bir Türkiye�nin ve adil bir dünyanın kurulması idealini temsil ediyor. Ama ne yazık ki, son seçimlerde aldığı oy oranı dikkate alındığında temsil ettiği siyasi düşünce ile milletin teveccühü arasında doğrusal bir ilişki olmadığı ortadadır. Şu anda gelinen noktada, Türkiye siyasetinin nasıl şekilleneceği ve içine düşmüş olduğu bu krizi nasıl aşacağı sorunu demokrasimiz açısından hayati önem taşımaktadır. Bizim siyasal çizgimiz herkes için adalet, özgürlük ve toplumsal refahı sağlamayı ilke edinmiştir. Dolayısıyla amacımız bu ülkeyi adalet, özgürlük ve kardeşlik yurdu yapmaktır. Siyaset yapma nedenimiz de budur. Amacımız bu fikriyatı Türkiye siyasetinin yeniden siyasal çekim merkezi haline getirmektir. Amacımız, siyasetinin, dünya siyasetinin nasıl şekilleneceğini çok iyi tahlil ederek, millete mal olmuş bu fikriyatın yeniden millet tarafından desteklenebilir hale gelmesini sağlamaktır. Bu çerçeveden bakılınca Saadet Parti�sinin asıl meselesi kimin genel başkan olacağı değil bu topluma yeniden nasıl siyasal önderlik yapabileceğini ortaya koymasıdır. Bu siyasal önderliği milletimiz beklemektedir ve bizlerin sorumluluğu da bu siyasal liderliği topluma sunmaktır. �PARTİ, YEREL SEÇİMLER ÖNCESİ KENDİSİNİ MUTLAKA YENİLEMELİ� Şu an bir kişinin genel başkan adaylığından çok daha önemli noktadayız. Saadet Partisi�nin yerel seçimlerden önce kendisini yeniden yapılandırması zaruridir. Ancak böyle yaptığımız takdirde siyasette halkın benimsediği, oy verdiği bir alternatif haline geleceğiz. Milli Görüş, sadece 40 yıllık bir geçmişten ibaret değil. Bu topraklarda çok uzun yıllardır mücadelesi verilen bir fikriyat... Bu fikriyatın yeniden hâkim olması için, Saadet Partisi önümüzdeki yıl yapılacak olan yerel seçimler öncesi kendisini mutlaka yenilemeli ve daha güçlü bir şekilde halkın karşısına çıkmalıdır. �HER MİLLETİN BİR MİLLİ GÖRÜŞ�Ü VARDIR� Daha önceki konuşmalarınızda Milli Görüş�ün üçüncü çıkışının gerçekleşeceğini söylemiştiniz. Ancak geçmişte Refah Partisi�nin başına gelenler şimdi AK Parti�nin başına geliyor ve AK Parti�nin daha da güçleneceği iddia ediliyor. Siz yine aynı görüşte misiniz? Milli Görüş�ün üçüncü çıkışının gerçekleşeceği konusundaki düşüncenizde bir değişiklik var mı? Türkiye siyasetinin 12 Eylül�den sonra en önemli problemi, siyasete yapılan müdahaleler neticesinde sosyolojik tabanlı siyasetin değiştirilmesi hatta darmadağın edilmesidir. Türkiye�de millete uzak, millete tepeden bakan ve esas itibariyle Osmanlı�nın özellikle son döneminden bu yana süregelen bir siyasal eğilim var. Bu eğilim kurtuluşumuzun Batı�yı taklit etmekten ibaret olduğunu düşünüyor. Peki, Milli Görüş ne demek? öncelikle, Milli Görüş�ü olmayan bir millet düşünülemez. Her milletin bir Milli Görüş�ü vardır. Milli Görüş üç temel esasa dayanmaktadır. Birincisi �önce ahlak ve maneviyat� ilkesi... Yani kendi medeniyet değerlerimiz üzerinde yükselmek... İkincisi, Türkiye�nin uluslararası paylaşımda kendisine verilen rolü oynamayı reddeden ve sahip olduğu medeniyetin takipçisi olan bir ülke olduğunu gösterebilmesidir. Bu, �Yeniden Büyük Türkiye� idealidir. üçüncüsü ise, yeni ve adil bir dünya kurmak idealidir. Bu üç ilke, ideal, Türkiye�nin Milli Görüş�ü dediğimiz şeydir. önümüzdeki dönem, yürekten inanıyorum ki, Türkiye bu fikirler ışığında yeniden güçlü bir ülke olacaktır. TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ DEĞİL �BÜROKRATİK OLİGARŞİ� VAR AK Parti�nin önünde bir kapatma davası var. Siz bu kapatma davasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Türkiye, parti kapatma meselesini ortadan kaldırmalıdır. Türkiye siyasal sisteminin dört temel problemi vardır. Bunlar aşılmadığı sürece siyasal sorunlarımız çözülemez. Bunlardan birincisi, Türkiye�deki siyasal sistem demokratik görünümlü bir bürokratik oligarşidir. Yani, aslında parlamento olmasına rağmen, politikalar çoğunlukla bürokrasi tarafından yönlendirilmektedir. 1960 darbesi Türk hukuk sistemini milletin denetiminden çıkardı. 1980 darbesinde de YöK aracılığıyla eğitim kurumları milletin denetiminden çıkarıldı. 2000 yılında yürürlüğe giren 17. IMF protokolü ve devam eden süreçte hükümetlerin -AK Parti hükümetleri dâhil- ekonomide karar verme yetkisi büyük oranda parlamentonun elinden alınıp, üst kurullara verilmiştir. Bugün ülkemizde 43 tane üst kurul var ve bunlar yasalarla oluşturulmuş. Yetkileri itibariyle bakanlıklardan daha etkin konumda bulunuyorlar. Dolayısıyla bir parlamento var ama parlamento milleti ilgilendiren konulara ya karışmıyor ya da karıştırılmıyor. Bu problemin ortadan kaldırılması gerekir. Yani her şeyin milletin denetimine açılması lazım. SİYASET GERİLİMLER ÜZERİNDEN YAPILIYOR İkincisi siyasal partilerin yapısı; Parlamento 550 milletvekilinden oluşuyor. Bu milletvekillerinin seçilmesinde birkaç kişinin dahli var. Yetmiş milyonu ilgilendirmeyen bir demokrasiden bahsediyoruz. örneğin kendi partisinin İstanbul milletvekillerini tanıyan çok az kimse bulabilirsiniz. Böyle bir demokrasi topal bir demokrasidir. Nasıl bürokratik oligarşi diyorsak, bu da aslında oligarşik bir demokrasidir. Dolayısıyla seçme seçilme biçiminin yeniden düzenlenmesi lazım. Bunlarla ilgili anayasal değişiklikler yapılması lazım. TüRKİYE�NİN İHTİYACI BİLGİYE DAYALI SİYASETTİR üçüncü problemimiz, siyasal sistem ne yazık ki bilgiye dayalı değildir. Her partinin AR-GE departmanları var ama stratejik bilgi üreten partilerimiz yok. Bilgiye dayalı bir siyaset yapılmayınca, siyaset, vehimler ve karşıtlıklar üzerinden yapılıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi arasındaki gerilim, kısa vadede bu iki partiye belki bir kazanç sağlıyor ama uzun vadede Türkiye kaybediyor. 1980 öncesi Demirel ve Ecevit gerilimi yüzünden Türkiye�de kamplaşmalar oldu. Gerilim üzerinden siyaset yürütmek, kavgalara ve kaosa izin vermektir. TÜRK SİYASETİ DIŞ GÜÇLERİN ETKİSİNDEDİR Dördüncü temel problem ise; Türk siyasal sistemi büyük oranda dış güçlerin etkisi altında kalmıştır. Bugün mesela, Adalet ve Kalkınma Partisi�nin kapatılması ile ilgili basındaki yorumları okuyorum. �Acaba Amerika�nın, AB�nin bu davadaki etkisi ne kadar olacaktır?� diye yorumlar yapılıyor. Bunlar sadece basında yapılan yorumlar değil, Ankara�nın herhangi bir kahvehanesine gidin bunlar tartışılıyor. Türk siyaseti, uzun bir zamandır dış güçlerin etkisi altındadır. Tabii ki her ülkenin, dünyayla ilişkisi olacaktır. Bundan doğal bir şey olmaz. Ama geriye doğru baktığımızda Türkiye yaptığı bütün anayasa değişikliklerini ya askeri vesayet altında yapmıştır ya da Avrupa Birliği�nin talepleri doğrultusunda yapmıştır. SİYASETTE FİKİR SUÇU DİYE BİRŞEY OLMAMALI Bu dört temel yapısal sorunun düzeltilmesi lazım. Uluslararası normlara uygun bir hukuk sistemi getirilerek siyasal partilerin kapatılması önlenmelidir. Kişilerin hatası yüzünden parti kapatılmaz. Kişilerin hataları da mutlaka mahkeme kararlarıyla ortaya çıkarılmalıdır. İnsanın suçu sabit olmalıdır ve o suçlardan dolayı yargılanabilmelidir. Asla fikir suçu olmamalıdır. Ki siyaset zaten fikirler üreterek millete çözüm sunma kurumudur. Şiddeti bir yöntem olarak benimsemeyen, önermeyen, terörü reddeden; din ve etnik kimlik üzerinden toplumsal ayrışmaya ve çatışmaya yol açmayacak her türlü fikir serbest olmalıdır. Siyasal partilerin kapatılması ülkemizin gündeminden artık çıkarılmalıdır. cafesiyaset.com
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() "Milli Görüş üç temel esasa dayanmaktadır.
Birincisi: Önce ahlak ve maneviyat ilkesi... Yani kendi medeniyet değerlerimiz üzerinde yükselmek... İkincisi: Yeniden Büyük Türkiye ideali... Yani,Türkiye'nin uluslararası paylaşımda kendisine verilen rolü oynamayı reddeden ve sahip olduğu medeniyetin takipçisi olan bir ülke olduğunu gösterebilmesidir.. Üçüncüsü: Yeni ve Adil Bir Dünya İdeali..." Evet bu üç ideal Türkiye'nin Milli Görüşüdür Saadet Partisi'nin böyle pasif kalması daha iyi. Numan Kurtulmuş partinin başına geçerse kısmi taban kayması yaşayabiliriz. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Numan Kurtulmus, mete gündoganla birlikte saadette takdir ettigim kisielrin basinda geliyor ve saadetin basina gelmesi hem saadet, hemde türkiye icin hayirli olur diye düsünüyorum..
|
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|