08-11-2009, 19:58 | #151 |
Ah hep o kelimeyi bulmak için bütün bu
Çabalarım Seni çağıracak olan. |
|
08-12-2009, 13:17 | #152 |
Vakit yakın…
Can çekişiyorum can-ımı can yapanım. Namlunun ucunda ayrılık, eli tetikte bekliyor günahlarım… vur emriyle vurulacak sol yanım; “Yâr” verecek “Cân” kaybından… |
|
08-12-2009, 19:24 | #153 |
Bir gün beni anlarsın alyazmalım kimim ben
Bir gün beni dinlersin şiirimle beni hatırlarsın Bir gün yanına gelirsem eğer ne olur korkma benden Bir gün güneşin gündüzünde sana sesleniyorum aşığım dersem sana O zaman ben yasin olarak seniseviyorum Alyazmalım seslenirim |
|
08-12-2009, 22:57 | #154 |
Bir gün baksam ki gelmişsin...
Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yâr Gözlerinde bir bitmez, bir tükenmez güzellik Saçlarında ilkbahar... Yavuz Bülent Bakiler |
|
08-13-2009, 16:26 | #155 |
Sen iyisimi ellerini alıştır duaya ve vedaya...
Son defa bakıyorum sana bulutlar, gökyüzü… Elvada! (da) elleri böğründe kalanlarım... Üzülmeyin; biter bir gün, acı yanlarım… Salkım saçak sancılarım… Elveda! Ey gel geç Leyla, ey dünya… Ey kör sevdalarım... Elveda... Ey, çöllerin Serabı… Ey, yandıkça yandıran tuzlu suyu denizlerin... Elveda... Atamadığım çığlıklarım... Yollardaki izim... Dinmeyen sızım... Besteleri boynu bükük sazım... Elveda... Gün b/atımları, hey! Dayanamam bu sarı/solgun bu "olgun" ayrılığa... Bu her akşamki kıyamete... Ah, ben ki sabahlardan geliyorum... Birdenbire bu vakitli elveda? Ellerini alıştır vedaya... Ve duaya… Bak, avuçlarında tuttuğun zamanlar dağların ardına düştü... Titrek bir istasyona, çığlık bir v/edaya hazır mısın? Ne zaman gelir bu giden bahar! Bu kış hangi ölümdür! Sonbahar yaprakları kaç veda mektubudur! Ömrümüz kaç elveda... Kaç sonbahar, kaç çığlık... Saydın mı aynalarda değişen yüzlerini... Ellerini alıştır vedaya... Ve duaya… Yol uzun... Her adım bir ayrılık... Kapı arkası gurbet ya... Yaka paça götürüyorlar bizi... Çocukluğumuzu, gençliğimizi... Bilsen ki her an bir zelzele... Duysan ki ne velvele... Sen iyisi mi ellerini alıştır vedaya... Ve duaya... Her derde devaya... Ali Hakkoymaz... Düşündüm neresini kırpsamda koysam. Hangi mısralar daha özverili diye. Bütününden ayrılacak bir cümle bulamadım... Tamamını ekledim... |
|
08-13-2009, 20:01 | #156 |
Haydi gel bir daha bir daha Arayalım Herkesin ve herşeyin uykuya vardığı Bir vakitte Gürül gürül Bardaktan boşanır gibi Yeryüzünü ve gökyüzünü Dünyanın bu yüzünü ve öbür yüzünü Geceyi ve gündüzü Dolduran Yüreğimizi kuşatan O kitaptan Okunanı. |
|
08-14-2009, 11:57 | #157 | |
Alıntı:
Eyvallah.. Ellerini alıştır vedaya... Ve duaya… Yol uzun... Her adım bir ayrılık... Kapı arkası gurbet ya... |
||
08-14-2009, 18:04 | #158 |
SEKSAPEL SEKSEN PAPEL
Bir 45’lik lütfen; plak ya da tabanca. Stresli bir gangster başka ne ister? Aşiretim kötürüm çetem komada Hareketli bir hedef gibi Jüpiter Telefonum çalıyor, arayan canlı bir kız! Ateş ile barut süper bir ikilidir. Kimsecikler kırılmaz, hangi çağdayız? Hem cinayet göründüğü kadar zevkli değildir. Pekala, yanılmışım fakat isabet olmuş: Taziyeye giden bir ağır hasta gibi İmgesel rehineler, simgesel değiş tokuş… Kainatı görmezden gelemezsin ki? Radyo anteni sanki, Türkiye’ye yapışık, Halka dik dik bakan 30 bin heykel. Duygu, zaman, imaj, beden her şey kiralık Maalesef, mesela seksapel seksen papel. Avını kovalarken kaybolmayasın? Şans, bir aptalın temel ihtiyacıdır. Paso lagaluga, habire mırın kırın “İnşallah” demeyen paranoyaktır. Murat Menteş |
|
08-14-2009, 19:52 | #159 |
Mehmedim sevinin başlar yüksekte!
Ölsekte sevinin eve dönsekte Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! Yarın elbet bizim elbet bizimdir! Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir! |
|
08-17-2009, 00:54 | #160 |
bak yine o ıslak kuş çığlıklara vurmuş yokuşlarını hangi yanı sustuğunun kapımı çalan bu kış konuştuğun ölümün hangi serseri yanı yapma be Armağan en aptal yalnızlık ölüm olmalı öyle durduğu yerde eskimemeli keder çiçek gibi çiçekler açmalı içimizde ipek gibi yağmurlar aşk gibi aşklar yaşayan ve yaşanacak olan... ... Kahraman Tazeoğlu / Armağan Ben ve Kuşlar |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|