|
07-30-2009, 01:14 | #1 |
HSYK bildirisine cevap, 27 Nisan muhtırasına rest kadar önemlidir!
HSYK bildirisine cevap, 27 Nisan muhtırasına rest kadar önemlidir!Kim ne derse desin, Adalet Bakanlığı’nın HSYK’ya verdiği dünkü cevap, 27 Nisan muhtırasına hükümetin verdiği cevap kadar önemlidir. Hükümetin 27 Nisan bildirisine yönelik restiyle, ülke yönetimine askerin vesayeti nasıl reddedilmişse, dünkü bakanlık açıklaması da, “Moğultay dönemi hakimleri”nin yargı üzerindeki vesayetini reddetmiştir! Artık yargıda bir dönem kapanmıştır! “Bakanlık kadroma 5000 adam aldım. Ne yani; Refah Partilileri, MHP’lileri mi alacaktım? Tabii ki bakanlık kadrolarını, partimin teşkilatının emrine verdim” diyen CHP’li Mehmet Moğultay’ın yargıdaki egemenliği artık sona ermiştir. Bu genel değerlendirmeden sonra, Bakanlık açıklamasındaki bazı somut tesbitlere dikkat çekmemiz lazım.. Bakanlık açıklaması, bence hukuka darbe vuranlara, çok net, çok açık bir cevaptır.. “Yargıyı, yargıya bırakın” diye açıklama yapıp, Ergenekon davasının yargılamasını mevcut hakimlere bırakmak istemeyen, davayı otel odalarında sonuçlandırmanın gayreti içinde olanlara sert bir cevap verilmiştir. Adalet Bakanlığı’nı, dünkü açıklaması için, yüzlerce, binlerce defa tebrik etmek gerekir. HSYK’nın açıklamasına sessiz kalmadığı için. Baskıya boyun eğmediği için. Tehditlere aldırmadığı için. Hukuka sahip çıktığı için. HSYK’daki bazı üyelerin sergilediği hukuk dışı rezaletleri deşifre ettiği için! HSYK’nın önceki gün yaptığı açıklamada her ne kadar, “Bir kısım basında haksız bir şekilde yer aldığı gibi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun davaya bakan mahkemenin başkan ve üyeleri ile ilgili herhangi bir düşünce, öneri ve tasarrufu başından beri olmamıştır” denilse de, bir husus gizleniyordu.. HSYK gibi, yargının en önemli bir organına hiç yakışmayacak yalanı, Adalet Bakanlığı’nın açıklamasından öğrendik. Bakanlığın dünkü açıklamasında şöyle deniliyordu: “Devam eden soruşturmayı yürüten Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet başsavcıvekili ve üç Cumhuriyet savcısı ile aynı soruşturmanın değişik aşamalarında tutuklama, arama, el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması gibi koruma tedbirleriyle ilgili kararları veren üç hakiminin (HSYK’lı üyelerin dayattığı değişiklik listesinde) olduğu, ayrıca önerilen üç hâkimden ikisinin yargılamayı yapan mahkemenin itiraza tabi kararlarını inceleyen mahkeme üyeleri olduğu görülmüştür.” Olay şu: HSYK açıklamasında, “Ergenekon davasına bakan hakimlerle ilgili bir talep olmadı” deniliyor.. Ama savcılarla ilgili talepte bulunduklarını söylemiyorlar! Dahası var.. Sadece savcılarla ilgili değil, hakimlerle ilgili de talepte bulunuyorlar.. HSYK’nın bazı üyeleri gidip otel köşelerinde Ergenekon davası sanıkları ile görüşüyorlar. Sonra HSYK toplantısına gelip, “Davaya bakan mahkemenin tüm kararlarına itirazları inceleyen hakimleri değiştirelim” teklifinde bulunuyorlar.. Evet, şimdilik Ergenekon davasına bakan üç hakimi değişiklik listesine almamışlar ama, o üç hakimin verdiği tutuklamaların, delil araştırmalarının, tanık dinlemelerinin tümü hakkında hakimlerin verecekleri kararları sonuçsuz bırakacak olan bir sonraki mahkemenin üyeleri değiştirilmek istenmiş! Yani HSYK’nın istediği olsaydı, süreç şöyle işleyecekti: Ergenekon davasında yargılamayı yapan mahkeme, her duruşmada tutuklu sanıklarla ilgili “Tahliye talebinin reddine” diyecek.. Ertesi günü karara itiraz edilecek. İtirazı ise, HSYK’nın yeni atadığı iki hakimin bulunduğu heyet inceleyecekti. Tabii o iki üyenin bulunduğu heyetin vereceği kararı da, HSYK üyesinin Ergenekon sanığı ile samimi pozlarından tahmin edebilirsiniz. Yani HSYK, şimdilik davayı yürüten mahkemeyi değil, mahkemenin kararlarını etkisizleştirecek konumdaki sonraki mahkemenin hakimlerini değiştirmek istemiş! Nasıl ustaca bir tezgah değil mi? Bu oyunu deşifre eden Adalet Bakanlığı’nın, tebrik edilecek çok önemli bir ifşaatı daha var. Bu ifşaattan sonra, önceki günkü HSYK açıklamasına imza atan tüm üyelerin, bence artık istifa etmeleri gerekir. Nedir o ifşaat, hemen aktaralım.. Bakanlık şöyle diyor: “Kendilerinde kararname taslağı bulunmayan, görüşmelerin hiçbir aşamasında yer almayan ve içerikle ilgili bilgi sahibi olmayan bazı Kurul Yedek Üyelerinin de açıklamaya imza atmaları dikkat çekici bulunmuştur.” Haydi HSYK üyeleri, çıkın bu ifşaata bir cevap verin bakalım.. Haydi diyelim ki, bakanın olmadığı toplantılarda, yedek bir üye toplantıya katıldı ve görüşmelerden haberdar oldu. Peki diğer üç üye, “taslakta ne vardı, kimlerin ek olarak görev yeri değiştirilmek istendi” gibi konularda, nereden haberleri oldu ki, HSYK bildirisine imza attılar? Bu gizli görüşmelerden, nasıl haberdar oldular? Mutlaka birileri, gizli görüşmeleri onlara aktardı. Veya, bilmedikleri bir konuda, baskı ile imza verdiler!. Hangi ihtimal doğru olursa olsun, HSYK artık iflas etmiştir. Bu yapı ile göreve devam edemez. “Yargıyı yargıya bırakmayan” bir HSYK, “yalan söyleyen”, “gerçekleri gizleyen” bir HSYK, kendisine duyulması gereken tüm güveni artık sıfırlamıştır! Yeni dönem, ülkeme hayırlar getirsin! HSYK bildirisine cevap, 27 Nisan muhtırasına rest kadar önemlidir!Kim ne derse desin, Adalet Bakanlığı’nın HSYK’ya verdiği dünkü cevap, 27 Nisan muhtırasına hükümetin verdiği cevap kadar önemlidir. Hükümetin 27 Nisan bildirisine yönelik restiyle, ülke yönetimine askerin vesayeti nasıl reddedilmişse, dünkü bakanlık açıklaması da, “Moğultay dönemi hakimleri”nin yargı üzerindeki vesayetini reddetmiştir! Artık yargıda bir dönem kapanmıştır! “Bakanlık kadroma 5000 adam aldım. Ne yani; Refah Partilileri, MHP’lileri mi alacaktım? Tabii ki bakanlık kadrolarını, partimin teşkilatının emrine verdim” diyen CHP’li Mehmet Moğultay’ın yargıdaki egemenliği artık sona ermiştir. Bu genel değerlendirmeden sonra, Bakanlık açıklamasındaki bazı somut tesbitlere dikkat çekmemiz lazım.. Bakanlık açıklaması, bence hukuka darbe vuranlara, çok net, çok açık bir cevaptır.. “Yargıyı, yargıya bırakın” diye açıklama yapıp, Ergenekon davasının yargılamasını mevcut hakimlere bırakmak istemeyen, davayı otel odalarında sonuçlandırmanın gayreti içinde olanlara sert bir cevap verilmiştir. Adalet Bakanlığı’nı, dünkü açıklaması için, yüzlerce, binlerce defa tebrik etmek gerekir. HSYK’nın açıklamasına sessiz kalmadığı için. Baskıya boyun eğmediği için. Tehditlere aldırmadığı için. Hukuka sahip çıktığı için. HSYK’daki bazı üyelerin sergilediği hukuk dışı rezaletleri deşifre ettiği için! HSYK’nın önceki gün yaptığı açıklamada her ne kadar, “Bir kısım basında haksız bir şekilde yer aldığı gibi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun davaya bakan mahkemenin başkan ve üyeleri ile ilgili herhangi bir düşünce, öneri ve tasarrufu başından beri olmamıştır” denilse de, bir husus gizleniyordu.. HSYK gibi, yargının en önemli bir organına hiç yakışmayacak yalanı, Adalet Bakanlığı’nın açıklamasından öğrendik. Bakanlığın dünkü açıklamasında şöyle deniliyordu: “Devam eden soruşturmayı yürüten Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet başsavcıvekili ve üç Cumhuriyet savcısı ile aynı soruşturmanın değişik aşamalarında tutuklama, arama, el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması gibi koruma tedbirleriyle ilgili kararları veren üç hakiminin (HSYK’lı üyelerin dayattığı değişiklik listesinde) olduğu, ayrıca önerilen üç hâkimden ikisinin yargılamayı yapan mahkemenin itiraza tabi kararlarını inceleyen mahkeme üyeleri olduğu görülmüştür.” Olay şu: HSYK açıklamasında, “Ergenekon davasına bakan hakimlerle ilgili bir talep olmadı” deniliyor.. Ama savcılarla ilgili talepte bulunduklarını söylemiyorlar! Dahası var.. Sadece savcılarla ilgili değil, hakimlerle ilgili de talepte bulunuyorlar.. HSYK’nın bazı üyeleri gidip otel köşelerinde Ergenekon davası sanıkları ile görüşüyorlar. Sonra HSYK toplantısına gelip, “Davaya bakan mahkemenin tüm kararlarına itirazları inceleyen hakimleri değiştirelim” teklifinde bulunuyorlar.. Evet, şimdilik Ergenekon davasına bakan üç hakimi değişiklik listesine almamışlar ama, o üç hakimin verdiği tutuklamaların, delil araştırmalarının, tanık dinlemelerinin tümü hakkında hakimlerin verecekleri kararları sonuçsuz bırakacak olan bir sonraki mahkemenin üyeleri değiştirilmek istenmiş! Yani HSYK’nın istediği olsaydı, süreç şöyle işleyecekti: Ergenekon davasında yargılamayı yapan mahkeme, her duruşmada tutuklu sanıklarla ilgili “Tahliye talebinin reddine” diyecek.. Ertesi günü karara itiraz edilecek. İtirazı ise, HSYK’nın yeni atadığı iki hakimin bulunduğu heyet inceleyecekti. Tabii o iki üyenin bulunduğu heyetin vereceği kararı da, HSYK üyesinin Ergenekon sanığı ile samimi pozlarından tahmin edebilirsiniz. Yani HSYK, şimdilik davayı yürüten mahkemeyi değil, mahkemenin kararlarını etkisizleştirecek konumdaki sonraki mahkemenin hakimlerini değiştirmek istemiş! Nasıl ustaca bir tezgah değil mi? Bu oyunu deşifre eden Adalet Bakanlığı’nın, tebrik edilecek çok önemli bir ifşaatı daha var. Bu ifşaattan sonra, önceki günkü HSYK açıklamasına imza atan tüm üyelerin, bence artık istifa etmeleri gerekir. Nedir o ifşaat, hemen aktaralım.. Bakanlık şöyle diyor: “Kendilerinde kararname taslağı bulunmayan, görüşmelerin hiçbir aşamasında yer almayan ve içerikle ilgili bilgi sahibi olmayan bazı Kurul Yedek Üyelerinin de açıklamaya imza atmaları dikkat çekici bulunmuştur.” Haydi HSYK üyeleri, çıkın bu ifşaata bir cevap verin bakalım.. Haydi diyelim ki, bakanın olmadığı toplantılarda, yedek bir üye toplantıya katıldı ve görüşmelerden haberdar oldu. Peki diğer üç üye, “taslakta ne vardı, kimlerin ek olarak görev yeri değiştirilmek istendi” gibi konularda, nereden haberleri oldu ki, HSYK bildirisine imza attılar? Bu gizli görüşmelerden, nasıl haberdar oldular? Mutlaka birileri, gizli görüşmeleri onlara aktardı. Veya, bilmedikleri bir konuda, baskı ile imza verdiler!. Hangi ihtimal doğru olursa olsun, HSYK artık iflas etmiştir. Bu yapı ile göreve devam edemez. “Yargıyı yargıya bırakmayan” bir HSYK, “yalan söyleyen”, “gerçekleri gizleyen” bir HSYK, kendisine duyulması gereken tüm güveni artık sıfırlamıştır! Yeni dönem, ülkeme hayırlar getirsin! Kim ne derse desin, Adalet Bakanlığı’nın HSYK’ya verdiği dünkü cevap, 27 Nisan muhtırasına hükümetin verdiği cevap kadar önemlidir. Hükümetin 27 Nisan bildirisine yönelik restiyle, ülke yönetimine askerin vesayeti nasıl reddedilmişse, dünkü bakanlık açıklaması da, “Moğultay dönemi hakimleri”nin yargı üzerindeki vesayetini reddetmiştir! Artık yargıda bir dönem kapanmıştır! “Bakanlık kadroma 5000 adam aldım. Ne yani; Refah Partilileri, MHP’lileri mi alacaktım? Tabii ki bakanlık kadrolarını, partimin teşkilatının emrine verdim” diyen CHP’li Mehmet Moğultay’ın yargıdaki egemenliği artık sona ermiştir. Bu genel değerlendirmeden sonra, Bakanlık açıklamasındaki bazı somut tesbitlere dikkat çekmemiz lazım.. Bakanlık açıklaması, bence hukuka darbe vuranlara, çok net, çok açık bir cevaptır.. “Yargıyı, yargıya bırakın” diye açıklama yapıp, Ergenekon davasının yargılamasını mevcut hakimlere bırakmak istemeyen, davayı otel odalarında sonuçlandırmanın gayreti içinde olanlara sert bir cevap verilmiştir. Adalet Bakanlığı’nı, dünkü açıklaması için, yüzlerce, binlerce defa tebrik etmek gerekir. HSYK’nın açıklamasına sessiz kalmadığı için. Baskıya boyun eğmediği için. Tehditlere aldırmadığı için. Hukuka sahip çıktığı için. HSYK’daki bazı üyelerin sergilediği hukuk dışı rezaletleri deşifre ettiği için! HSYK’nın önceki gün yaptığı açıklamada her ne kadar, “Bir kısım basında haksız bir şekilde yer aldığı gibi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun davaya bakan mahkemenin başkan ve üyeleri ile ilgili herhangi bir düşünce, öneri ve tasarrufu başından beri olmamıştır” denilse de, bir husus gizleniyordu.. HSYK gibi, yargının en önemli bir organına hiç yakışmayacak yalanı, Adalet Bakanlığı’nın açıklamasından öğrendik. Bakanlığın dünkü açıklamasında şöyle deniliyordu: “Devam eden soruşturmayı yürüten Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet başsavcıvekili ve üç Cumhuriyet savcısı ile aynı soruşturmanın değişik aşamalarında tutuklama, arama, el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması gibi koruma tedbirleriyle ilgili kararları veren üç hakiminin (HSYK’lı üyelerin dayattığı değişiklik listesinde) olduğu, ayrıca önerilen üç hâkimden ikisinin yargılamayı yapan mahkemenin itiraza tabi kararlarını inceleyen mahkeme üyeleri olduğu görülmüştür.” Olay şu: HSYK açıklamasında, “Ergenekon davasına bakan hakimlerle ilgili bir talep olmadı” deniliyor.. Ama savcılarla ilgili talepte bulunduklarını söylemiyorlar! Dahası var.. Sadece savcılarla ilgili değil, hakimlerle ilgili de talepte bulunuyorlar.. HSYK’nın bazı üyeleri gidip otel köşelerinde Ergenekon davası sanıkları ile görüşüyorlar. Sonra HSYK toplantısına gelip, “Davaya bakan mahkemenin tüm kararlarına itirazları inceleyen hakimleri değiştirelim” teklifinde bulunuyorlar.. Evet, şimdilik Ergenekon davasına bakan üç hakimi değişiklik listesine almamışlar ama, o üç hakimin verdiği tutuklamaların, delil araştırmalarının, tanık dinlemelerinin tümü hakkında hakimlerin verecekleri kararları sonuçsuz bırakacak olan bir sonraki mahkemenin üyeleri değiştirilmek istenmiş! Yani HSYK’nın istediği olsaydı, süreç şöyle işleyecekti: Ergenekon davasında yargılamayı yapan mahkeme, her duruşmada tutuklu sanıklarla ilgili “Tahliye talebinin reddine” diyecek.. Ertesi günü karara itiraz edilecek. İtirazı ise, HSYK’nın yeni atadığı iki hakimin bulunduğu heyet inceleyecekti. Tabii o iki üyenin bulunduğu heyetin vereceği kararı da, HSYK üyesinin Ergenekon sanığı ile samimi pozlarından tahmin edebilirsiniz. Yani HSYK, şimdilik davayı yürüten mahkemeyi değil, mahkemenin kararlarını etkisizleştirecek konumdaki sonraki mahkemenin hakimlerini değiştirmek istemiş! Nasıl ustaca bir tezgah değil mi? Bu oyunu deşifre eden Adalet Bakanlığı’nın, tebrik edilecek çok önemli bir ifşaatı daha var. Bu ifşaattan sonra, önceki günkü HSYK açıklamasına imza atan tüm üyelerin, bence artık istifa etmeleri gerekir. Nedir o ifşaat, hemen aktaralım.. Bakanlık şöyle diyor: “Kendilerinde kararname taslağı bulunmayan, görüşmelerin hiçbir aşamasında yer almayan ve içerikle ilgili bilgi sahibi olmayan bazı Kurul Yedek Üyelerinin de açıklamaya imza atmaları dikkat çekici bulunmuştur.” Haydi HSYK üyeleri, çıkın bu ifşaata bir cevap verin bakalım.. Haydi diyelim ki, bakanın olmadığı toplantılarda, yedek bir üye toplantıya katıldı ve görüşmelerden haberdar oldu. Peki diğer üç üye, “taslakta ne vardı, kimlerin ek olarak görev yeri değiştirilmek istendi” gibi konularda, nereden haberleri oldu ki, HSYK bildirisine imza attılar? Bu gizli görüşmelerden, nasıl haberdar oldular? Mutlaka birileri, gizli görüşmeleri onlara aktardı. Veya, bilmedikleri bir konuda, baskı ile imza verdiler!. Hangi ihtimal doğru olursa olsun, HSYK artık iflas etmiştir. Bu yapı ile göreve devam edemez. “Yargıyı yargıya bırakmayan” bir HSYK, “yalan söyleyen”, “gerçekleri gizleyen” bir HSYK, kendisine duyulması gereken tüm güveni artık sıfırlamıştır! Yeni dönem, ülkeme hayırlar getirsin!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|