"Humus, Srebrenitsa Katliamı'nı Andırıyor" - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

**Cihannur** · 03-05-2012, 05:19

"Humus, Srebrenitsa Katliamı'nı Andırıyor"

Srebrenitsa’da doğan ve 1995 yılında Sırp birliklerinin katliamına tanık olan Bosnalı yazar Emir Suljagic, Humus’ta yaşananları da Bosna Savaşı’na benzetti.

Srebrenitsa’da doğan ve 1995 yılında Sırp birliklerinin katliamına tanık olan Bosnalı yazar Emir Suljagic, Humus’ta yaşananları da Bosna Savaşı’na benzetti. Mezardan Kartpostallar kitabında Srebrenitsa kuşatmasını anlatan yazar, Bosnalı siyasi analist Rauf Bajrovic ile birlikte El Pais gazetesi için kaleme aldığı yazıda Humus’a yönelik harekâtlar yöneten Suriye lideri Beşşar Esad’ın generallerinin tavırlarının Bosna’da “etnik temizlik ve soykırım operasyonları” düzenleyen Sırp liderler Slobodan Milosevic ve Radovan Karaciç’in komutanlarının tutumlarıyla birebir örtüştüğünü savundu.

Esad rejiminin işlediği insanlık suçlarının 1990’larda Balkanlar’da yaşananlarla aynı olduğunu ısrarla vurgulayan her iki yazar, “ABD Başkanı Barack Obama, Libya operasyonunu gerekçelendirirken, Normandiya plajlarında başlayan tarih çizgisinin Bingazi’ye kadar vardığını söylemişti. Eğer Batı en azından Esad’ın komutanlarını yargılamak için gerekli kanıtları Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne aktararak müdahale etmezse, 1995’te Srebrenitsa’da başlayan tarih çizgisi Humus ve ötesine kadar uzayacak.” ifadelerini kullandı.

Kaynak

Haksöz Haber 26.02.2012

03-06-2012, 14:38

Ceset Sayım Memuru muyuz?

Anlaşılan o ki, Suriye’de iktidarını korumak için Baas-Esed cuntası katliam ve işkencelerine herhangi bir limit koymamış. Henüz babası Hafız Esed’in Hama katliamındaki cinayet rekorunu egale etmekten epeyce geride seyreden Beşşar Esed bakalım iktidarını korumak adına daha kaç bin insanın canını alacak?

Esed ve Baas cuntası şahit olduğumuz toplu kıyım ve büyük yıkımlar dâhil elbette kendisinden beklenenleri icra ediyor. Baas-Esed mantalitesi ve geleneği açısından şaşırtıcı gelebilecek bir durum yok ortada. Askeri cunta kurup darbeyle iktidara gelen, Muhaberat ve Şebbihalarla halka kan kusturarak iktidarlarını koruyan zalim bir çeteden başka ne beklenir ki?

Baas Görevini Yapıyor, Ya Müslümanlar?

Tunus, Mısır ve Libya’da başlayan aynı süreçte Yemen ve Bahreyn’de de baş gösteren dikta rejimlerine karşı halk ayaklanmalarının Suriye’de karşılık bulmaması mümkün değildi.

Baas cuntası, yaygınlaşan ve giderek kitleselleşen ayaklanmalar karşısında keskin nişancılarla göstericileri kafa ve göğüslerinden vurup öldürme formülünü devreden çıkarmak durumunda kaldı. Bunun yerine şehirleri tanklarla kuşatıp bombardıman altında yıkıp ezme stratejisine ağırlık verdi. Suriyeli Müslümanlar ise sadece Allah’a sığınarak adalet ve özgürlük yolunda canlarıyla, kanlarıyla mücadele yolunu tercih etmekte tereddüt etmediler.

Katil Baas cuntasını yıkmak üzere gece-gündüz demeden sürdürülen onurlu mücadele bir yılını doldurmak üzere. Türkiye’de ise yanı başında otomatiğe bağlanmış katliam ve yıkımları ‘direniş cephesi’ adına hayra yoran büyük stratejisyenler, Ortadoğu uzmanları ise kafa karıştırmaya devam ediyor. Suriye intifadasının arka planına dair şüpheler, kaygılar pompalıyorlar.

Suriye’de zalim ve katil bir cuntaya başkaldıran insanların ne için öldüklerine, ne istediklerine veya geleceğe dair ne vaad ettiklerine kulak vermek bir tarafa bütün bunları anlamsızlaştırmak üzere kurgulanan ABD’li Thing-Tang raporlarına, Siyonist medyanın provakatif-asparagas haberlerine, Kemalist ve ulusal-sol hareketlerin İslam karşıtı dezenformasyonlarına daha çok itibar eden bir kesim var.

Suriye’de ölen kim, öldüren kim? Öldüren ne adına ve nasıl öldürüyor? Öldürülenler kime, ne adına başkaldırıyor? 50 yıldır tahakküm eden Baas’a Suriye halkının başkaldırma hakkı nasıl olur da tanınmaz!

Baas işkence ediyor, hapsediyor, katlediyor, şehirleri kuşatıp yıkıyor fakat Türkiye’de birileri “NATO müdahalesine karşıyız” diye slogan atıyor. İyi de Suriye’de bütün bu cürümleri işleyen NATO değil, muhtemel NATO müdahalesine karşı durma iddiasındaki bir dikta rejimi.

Hali hazırda katleden Baas’a değil de katletme ihtimali taşıyan NATO’ya Suriye üzerinden muhalefet etmenin adı strateji uzmanlığı değil siyasal körlük, ahlaki zafiyet veya çıkar ilişkileri bağlamında değerlendirilebilir.

Suriye’de bizim işimiz ölü, yaralı, mahpus, işkence mağduru, mülteci vs. saymak değil. Sorumluluğumuz Esed ve Baas’ın zulümlerinin çetelesini tutmaktan veya bunları ispat için resimler, videolar, ses kayıtları yayınlamaktan ibaret değil. Öldürülen Müslüman kardeşlerimizin cesetlerini saymakla memur edilmedik. Tersine Âlemlerin Rabbi Allah-u Teâlâ’ya tevekkül edip de cinayet ve zulüm şebekelerine karşı başkaldıran bütün mahrum ve mustazaflarla dayanışmak gibi bir sorumluluğumuz var. Yeryüzünde fitne ve fesat hareketlerine karşı cehd etmekle mükellef olanlar unutmayalım ki öncelikle müminlerdir.

NATO’yu Gösterip Baas’ı Tahkim Etmek!

Anti-emperyalist, anti-siyonist veya anti-kapitalist söylem ve duruş ne zamandan beri Baas ve benzeri askeri cuntaların cinayetlerine bitişik nizam durmayı meşrulaştırır oldu? Suriye’ye muhtemel ABD müdahalesine karşı duruş sahipleri 50 yıldır süregelen Rusya müdahalesine neden sessiz kalıyor? Yoksa Rusya’nın emperyal siyaseti ve işgalci geleneği ehven-i şer mi addediliyor?

Benzer bir durum Bahreyn için de geçerli. Ayaklanmayı bastırmak için Suudi Arabistan’ın Bahreyn yönetimine destek olması kötü de İran’ın Baas cuntasına ekonomik, lojistik, istihbari vs. destek olması nasıl oluyor da takdir vesilesi olabiliyor? Şurası kesin: Bir dikta yönetimine Suud destek olursa karşı duruş, İran destek olursa “yakışır haspaya” havasına girmek adalet ve eminlik iddialarını yerle bir eder. Ediyor da zaten.

Ne kadar kan dökerse döksün Suriye intifadası er ya da geç Baas cuntasını yıkacaktır. Fakat İran ve Hizbullah başta olmak üzere her ne sebeple olursa olsun Baas cuntasıyla yan yana durmakta ısrar edenlerin de itibarları yerle bir olacaktır.

Kenan Alpay - 05 Mart 2012

http://www.haksozhaber.net/ceset-say...uz-24236yy.htm

03-05-2012, 05:19	#1
Kullanıcı Adı Cihannur	"Humus, Srebrenitsa Katliamı'nı Andırıyor" "Humus, Srebrenitsa Katliamı'nı Andırıyor" Srebrenitsa’da doğan ve 1995 yılında Sırp birliklerinin katliamına tanık olan Bosnalı yazar Emir Suljagic, Humus’ta yaşananları da Bosna Savaşı’na benzetti. Srebrenitsa’da doğan ve 1995 yılında Sırp birliklerinin katliamına tanık olan Bosnalı yazar Emir Suljagic, Humus’ta yaşananları da Bosna Savaşı’na benzetti. Mezardan Kartpostallar kitabında Srebrenitsa kuşatmasını anlatan yazar, Bosnalı siyasi analist Rauf Bajrovic ile birlikte El Pais gazetesi için kaleme aldığı yazıda Humus’a yönelik harekâtlar yöneten Suriye lideri Beşşar Esad’ın generallerinin tavırlarının Bosna’da “etnik temizlik ve soykırım operasyonları” düzenleyen Sırp liderler Slobodan Milosevic ve Radovan Karaciç’in komutanlarının tutumlarıyla birebir örtüştüğünü savundu. Esad rejiminin işlediği insanlık suçlarının 1990’larda Balkanlar’da yaşananlarla aynı olduğunu ısrarla vurgulayan her iki yazar, “ABD Başkanı Barack Obama, Libya operasyonunu gerekçelendirirken, Normandiya plajlarında başlayan tarih çizgisinin Bingazi’ye kadar vardığını söylemişti. Eğer Batı en azından Esad’ın komutanlarını yargılamak için gerekli kanıtları Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne aktararak müdahale etmezse, 1995’te Srebrenitsa’da başlayan tarih çizgisi Humus ve ötesine kadar uzayacak.” ifadelerini kullandı. Kaynak Haksöz Haber 26.02.2012

03-06-2012, 14:38	#2
Kullanıcı Adı werret	Ceset Sayım Memuru muyuz? Anlaşılan o ki, Suriye’de iktidarını korumak için Baas-Esed cuntası katliam ve işkencelerine herhangi bir limit koymamış. Henüz babası Hafız Esed’in Hama katliamındaki cinayet rekorunu egale etmekten epeyce geride seyreden Beşşar Esed bakalım iktidarını korumak adına daha kaç bin insanın canını alacak? Esed ve Baas cuntası şahit olduğumuz toplu kıyım ve büyük yıkımlar dâhil elbette kendisinden beklenenleri icra ediyor. Baas-Esed mantalitesi ve geleneği açısından şaşırtıcı gelebilecek bir durum yok ortada. Askeri cunta kurup darbeyle iktidara gelen, Muhaberat ve Şebbihalarla halka kan kusturarak iktidarlarını koruyan zalim bir çeteden başka ne beklenir ki? Baas Görevini Yapıyor, Ya Müslümanlar? Tunus, Mısır ve Libya’da başlayan aynı süreçte Yemen ve Bahreyn’de de baş gösteren dikta rejimlerine karşı halk ayaklanmalarının Suriye’de karşılık bulmaması mümkün değildi. Baas cuntası, yaygınlaşan ve giderek kitleselleşen ayaklanmalar karşısında keskin nişancılarla göstericileri kafa ve göğüslerinden vurup öldürme formülünü devreden çıkarmak durumunda kaldı. Bunun yerine şehirleri tanklarla kuşatıp bombardıman altında yıkıp ezme stratejisine ağırlık verdi. Suriyeli Müslümanlar ise sadece Allah’a sığınarak adalet ve özgürlük yolunda canlarıyla, kanlarıyla mücadele yolunu tercih etmekte tereddüt etmediler. Katil Baas cuntasını yıkmak üzere gece-gündüz demeden sürdürülen onurlu mücadele bir yılını doldurmak üzere. Türkiye’de ise yanı başında otomatiğe bağlanmış katliam ve yıkımları ‘direniş cephesi’ adına hayra yoran büyük stratejisyenler, Ortadoğu uzmanları ise kafa karıştırmaya devam ediyor. Suriye intifadasının arka planına dair şüpheler, kaygılar pompalıyorlar. Suriye’de zalim ve katil bir cuntaya başkaldıran insanların ne için öldüklerine, ne istediklerine veya geleceğe dair ne vaad ettiklerine kulak vermek bir tarafa bütün bunları anlamsızlaştırmak üzere kurgulanan ABD’li Thing-Tang raporlarına, Siyonist medyanın provakatif-asparagas haberlerine, Kemalist ve ulusal-sol hareketlerin İslam karşıtı dezenformasyonlarına daha çok itibar eden bir kesim var. Suriye’de ölen kim, öldüren kim? Öldüren ne adına ve nasıl öldürüyor? Öldürülenler kime, ne adına başkaldırıyor? 50 yıldır tahakküm eden Baas’a Suriye halkının başkaldırma hakkı nasıl olur da tanınmaz! Baas işkence ediyor, hapsediyor, katlediyor, şehirleri kuşatıp yıkıyor fakat Türkiye’de birileri “NATO müdahalesine karşıyız” diye slogan atıyor. İyi de Suriye’de bütün bu cürümleri işleyen NATO değil, muhtemel NATO müdahalesine karşı durma iddiasındaki bir dikta rejimi. Hali hazırda katleden Baas’a değil de katletme ihtimali taşıyan NATO’ya Suriye üzerinden muhalefet etmenin adı strateji uzmanlığı değil siyasal körlük, ahlaki zafiyet veya çıkar ilişkileri bağlamında değerlendirilebilir. Suriye’de bizim işimiz ölü, yaralı, mahpus, işkence mağduru, mülteci vs. saymak değil. Sorumluluğumuz Esed ve Baas’ın zulümlerinin çetelesini tutmaktan veya bunları ispat için resimler, videolar, ses kayıtları yayınlamaktan ibaret değil. Öldürülen Müslüman kardeşlerimizin cesetlerini saymakla memur edilmedik. Tersine Âlemlerin Rabbi Allah-u Teâlâ’ya tevekkül edip de cinayet ve zulüm şebekelerine karşı başkaldıran bütün mahrum ve mustazaflarla dayanışmak gibi bir sorumluluğumuz var. Yeryüzünde fitne ve fesat hareketlerine karşı cehd etmekle mükellef olanlar unutmayalım ki öncelikle müminlerdir. NATO’yu Gösterip Baas’ı Tahkim Etmek! Anti-emperyalist, anti-siyonist veya anti-kapitalist söylem ve duruş ne zamandan beri Baas ve benzeri askeri cuntaların cinayetlerine bitişik nizam durmayı meşrulaştırır oldu? Suriye’ye muhtemel ABD müdahalesine karşı duruş sahipleri 50 yıldır süregelen Rusya müdahalesine neden sessiz kalıyor? Yoksa Rusya’nın emperyal siyaseti ve işgalci geleneği ehven-i şer mi addediliyor? Benzer bir durum Bahreyn için de geçerli. Ayaklanmayı bastırmak için Suudi Arabistan’ın Bahreyn yönetimine destek olması kötü de İran’ın Baas cuntasına ekonomik, lojistik, istihbari vs. destek olması nasıl oluyor da takdir vesilesi olabiliyor? Şurası kesin: Bir dikta yönetimine Suud destek olursa karşı duruş, İran destek olursa “yakışır haspaya” havasına girmek adalet ve eminlik iddialarını yerle bir eder. Ediyor da zaten. Ne kadar kan dökerse döksün Suriye intifadası er ya da geç Baas cuntasını yıkacaktır. Fakat İran ve Hizbullah başta olmak üzere her ne sebeple olursa olsun Baas cuntasıyla yan yana durmakta ısrar edenlerin de itibarları yerle bir olacaktır. Kenan Alpay - 05 Mart 2012 http://www.haksozhaber.net/ceset-say...uz-24236yy.htm

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)