![]() |
#1 |
![]() Farkındasınız değil mi, “Büyük Medya Muharebesi” tekrar başladı. Dikkat isterim “muhabere” demedim; “muharebe” dedim..
İlk sözcük “haber” sözcüğünden türemiş olan haberleşme anlamına geliyor. İkinci sözcük ise “harp” sözcüğünden türediği için “lokal savaş” anlamına geliyor. Muharebede bulunmuş olanlara “muharip”; muhaberede bulunmuş olanlara ise “muhabir” deniliyor. Tabii dileğimiz büyük medyanın muharebe yerine muhabere yapmasıdır; ama görünen o ki “harp başladı”.. Fakat bu harbin dikkat çekici yönü Hürriyet gazetesinin takındığı kurnazca tavırdır. Sabah ve Atv'nin satışı sürecinde hep şunu gözlemledim: “Yahu..” dedim, “Hürriyet'in en büyük rakibi olan bir gazete ve televizyon satılıyor ama Hürriyet nedense bu satış başladıktan itibaren bu süreci sabote etmiyor..” Ve bu süreç esnasında şuna kani olmuştum: “Hürriyet öylesine kurnazca yaklaşıyor ki amacı sadece şu: Şimdiden satışı sabote etmeyelim, çünkü Sabah ve Atv'nin Çalık grubuna satılması bizim işimize gelir. Baştan engellemeye dönük yayın yaparsak Çalık'a satış yapılmayabilir. Satış hele bir tamamlansın, vurmaya başlarız..” Evet tam da paranın tamamının yatırıldığı günün ertesi günü bu satış “Büyük Hürriyet” ile “Yavru Vatan”da ve grubun dış temsilciliklerinde “coşku ile karşılandı”! Elbette satılan yayın organlarının sahibi olan Çalık Grubu'nun başındaki isimlerden birinin, Başbakan Erdoğan'ın damadı olması basında konuşulmayacak bir konu değildir ve bu normaldir. Tamam “eşyanın tabiatı” bunu gerektirir ama bu eşyanın tabiatı kavramını hayasızca ters yüz eden bazı gazeteci ve yazarların “tabiatı”nı eleştirmek de eşyanın tabiatı gereğidir! “Tabiatıynan”, ben de bunu eleştireceğim daha doğrusu bunu ben de eleştireceğim.. Örneğin bunu eleştirirken “ikiyüzlülük”den başlayıp “yüzsüzlük”e doğru giden bazılarının “tabii seyrine” işaret edeceğim. Muhakkak ki “ikiyüzlülük” çok önemli bir kavramdır ve doğası gereği bu “suratın” herkeste bulunmamak gibi bir tabiatı vardır! Örneğin; Çalık grubunun iktidar yanlısı bir yayın yapacağı, en azından iktidara “vurmayacağı” dillendiriliyor. Peki, bu “iktidar yanlılığı” noktasındaki endişe bende var mı? Evet açık yazıyorum, bu endişe bende de var.. Yani bu tür yayınlara prim verip vermeyeceği hususunda emin değilim ama Doğan Grubu gazetelerinin düşündüğü gibi “kesinlikle iktidar yanlısı olacaklar” diye bir keskin kanaate de sahip değilim. Çünkü şunu biliyorum: Sabah neticede marka değeri yüksek bir gazetedir ve bu gazeteyi yönetenler Sabah'ı “gazete” olmaktan çıkarıp “parti bülteni” haline getirirse bundan en çok zarar görenin kendileri olacağını bilecek durumda insanlardır. Örneğin; Refah Partisi'nin iktidar ortağı olduğu 2006 yılında partiyle “özdeşleşmiş” olan Milli Gazete'nin tirajı, o partiye oy verenlerin yüzde birini bile oluşturmuyordu. Demek ki, bir iktidara tam manasıyla yakın bir gazete çıkarılması o gazeteyi sattıran bur unsur değildir. (Oysa bugün Milli Gazete, iktidarda Saadet Partisi olmamasına rağmen daha istikrarlı bir tiraj yükselişine sahip..) İşin bir riyakarlık boyutu daha var; o da Çalık Grubu'nun Halk Bankası ve Vakıfbank'tan aldığı kredilerle ilgili olarak yapılan spekülatif ve manipülatif haberlerle ilgilidir. Bu konuda yapılan haberler tam manasıyla “çiğlik” örneğidir; zira Hürriyet ve Vatan gazetesi bu konuda samimi değildir. Hani 2001 krizinde hep özel bankaların hortumlanması gündeme getiriliyordu ya.. Aslında o krizi tetikleyen unsurlardan biri de kamu bankalarının “görev zararı” adı altında hortumlanması idi.. Halk Bank, Ziraat Bankası ve Vakıf Bank yıllarca hep milyarlarca dolar zarar etmiş, ancak bu hiç sorgulanmamıştı. Oysa bu bankalar son beş yıl hep en çok kâr eden bankalar arasına girdi.. Şimdi siz, bu başarılara imza atan banka yönetimini sanki bu yöneticiler “teminat nedir?” bilmiyormuş gibi bir konuma indirirseniz en hafif deyimiyle, ahlaksızca davranmış olursunuz.. Peki bir soru: Doğan Grubu'nca 1 milyar 260 milyon dolara satın alınan Petrol Ofisi'nin 860 milyon dalarlık kısmı hangi bankalardan “temin edildi?” Cevap: Kamu bankalarından.. Peki bu kredilerin alınmasına yardım eden kimdi? Cevap: Petrol Ofisi'nde yönetim kurulu başkanı olmadan önce Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Vural Akışık'tı.. Yani tamam, hafızası kıt olan “balık” gibi biri olabiliriz ve en büyük rakibiniz “Çalık” gibi güçlü de olmayabiliriz.. Ama müsaade edin, “alık” değiliz!Elbette Fikri Akyüz..
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|