08-07-2009, 21:52 | #1 |
Hüsrev HATEMİ "Kürt ve Türklerin bir ortak değeri: Topçu Albay Emin Feyzi Bey "
1969 yılıydı. Hamburg-Saar Tıp Fakültesinde bir süre için çalışmaya gitmiştim. İkinci Dünya Savaşı bitişinden 24 yıl geçmişti. Berlin Duvarı çekilmesinden ise sekiz yıl. Berlin Duvarı üzeri, Batı Berlin’e kaçmak isterken vurulan Doğu Berlinlileri anmak üzere konmuş ve çiçekleri siyahlaşmış çelenklerle doluydu. Batı Almanya’da yaşayanların az bir kısmı, Doğu Almanya’ya “bilinçsiz komünistler”gibi bakarken, daha akıllıca düşünenler” onlar da Alman. Onlar da bizim gibi çalışkan. Oraların daha fakir görünmesinin sebebi, “Rusların orayı sömürmesi” gibi fikirler ileri sürerlerdi. Bir kısım Alman’ın, tekrar birleşmeyi görmeye ömürleri yetmedi. Bazı mutlu Almanlar ise Almanya’nın yine birleştiğini gördüler. Şimdi de Almanya’da “Bir zamanlar komünistti. Dünyayı dar edelim herifçioğlu’na” edebiyatı yapılmıyor.
*** Birinci Dünya Savaşı biterken çok şükür Misak-ı Milli Hudutlarında bir bölünme yaşanmadı. Fakat sürüp giden çatışmalar ve onlara eşlik eden karşılıklı ağır sözlerle ruhları buz kapladı. Bizi bir arada tutan olumlu edebiyata ve ortak sevilen kişilere bugün çok ihtiyacımız var. Aramızdaki ortak değerlerin başında İslam dini geliyor. Alevi Türkler de Alevi Kürtler de var olduğuna göre, mezhep farkları üzerinde durmadan, sadece “islami değer yargıları”diyebiliriz. İsteyen Sünni, isteyen Alevi değer yargılarını seçebilir. İkisinin de başımız üstünde yeri var. Bugün bir asker şair, kürt asıllı Emin Feyzi Bey’i anmak istiyorum. Iraklı idi. Osmanlı Topçu Subayı oldu. 1911’de “Askerlikten çok Matematik ve Edebiyat ile ilgileniyor” tarzındaki iftiralarla muvazzaf askerliği engellendi. Birinci Dünya Savaşı bittikten sonra İstanbul’da yaşadı. Sağlık durumu bozuk ve mutsuz bir hayat geçirmişti. Şahsi mutsuzluğu O’nun olumlu düşünen ve Tanrı’ya bağlı bir Osmanlı oluşunu hiç engellemedi. “Osmanlılık” başlıklı şiirinde şöyle söylüyordu. “Şüphe etmez kimse ki, gayret, hamiyyet bizdedir/Ademe lazım olan rüşd ü rüyet bizdedir/Hüsn-i niyyet, hüsn-i tıynet, ademiyyet bizdedir/Her ne semte azmedersek galibiyyet bizdedir/Düşmana karşı gelince bir bela-yı hailiz/Maksad-ı erbab-ı Cevr ü i’tisafa hailiz.” (Birinci hail korkunç manasında, ikinci hail ise engel manasında kullanılmıştır.) Bu Kürt-Osmanlı - Müslüman Topçu Subayı, 69 yıllık ömrünün son yıllarını Haydarpaşa Numune, Haseki, Vakıf Guraba, Bakırköy hastahanelerine sık sık yatarak tamamladı. Yakın arkadaşı Süleyman Nazif Bey, Feyzi Bey’den önce öte aleme göçtü. 1929’da, Emin Feyzi Bey, Darülaceze’de hayata veda etti. Onun hakkında bu bilgileri, Feyzi Bey’i seven İbnülemin Mahmud Kemal Bey’e borçluyum. Tekrarlıyorum: Almanya’nın tekrar birliğe kavuşmasından sonra cadı avı başlamamasının sebebi Alman Kültürüdür. Bizde birlik anlayışı ve karşılıklı sevgide, dahili ve harici bedhahlar, yaralar açmışlardır. Şimdi girdiğimiz “açılım” döneminde “ecnebilere” tebessümle bakarak, kulağımızı Türkiyeli Kürt ve Türk düşünürlere ve edebiyatçılara vermemiz gerekir. Osmanlı devrinde, Batılı yazarlarca yazılan seyahat rehberlerinin hemen hepsinde “Türkler dansetmezler, sadece danseden köçek veya rakkaseleri seyrederler” gibi bilgiler verilir. Bir vali paşa karşısında ilk defa danseden Türk, Halid Ziya Uşaklıgil’dir. Vali Paşa Abdurrahman Nurettin Paşa, yıl 1898 ve kent ise İzmir’dir. Son yirmi yıldır, Türkiye’de göbek atma virüsü bir salgın yaptı. Korkarım ki, bir kısım vatandaşımız için Said-i Nursi, Süleyman Nazif ve Emin Feyzi Bey sıkıcı gelecek “bir stadyum kiralasak hep beraber bir ez hatune lorke oynasak daha etkili olmaz mı” diyen dahili raksiyyun zuhur edecektir. Bu da işin şakası tabii. Gene yanlış anlayan biri çıkacak ve bana “dans sanatını tahkir etme”diye itiraz edecektir. Aldırma gönül aldırma diyorum. star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|