![]() |
#1 |
![]() Yusuf'u kuyuda ,odada ve zindanda yalnız bırakmayanın adıyla... -elif-lam-ra- Kalbim esir düşmüşken beşeri kalıpların acımasız ve hiçleştirici zindanlarında, Hislerin kalbi değil ,kalıbi yaşandığı bir ışık(sızlık) zuhur etmişken cihanda, "Gömleğini gönder Yusuf! "nidasıyla, Bir yakarış dağildı boşluğa. Ve bulduğum sen oldun ey!... Yusuf'un gömleğinin aydınlığında. Artık kayıtsız değildi yüreğim;gözlerin görmediği, yürekleri kamaştıran ışığına... Bilesin Ey Yar ! Didarının nuruyla kamaşan yüreğimi hafifçe kısarak gelişini bekliyorum gönlüm yollarında, Yalnızca beklemek,yarım kalmaktır bilirsin ya, Beklemekle kalmıyor , düşüyorum çöllere senı bulmanın kaybetmenin ve yeniden bulmanın ... hülyasıyla. Ve hasretinin hararetinden değil, vuslatının özlemınden kavrulan bir yürek taşıyorum sol yanımda... Ey Yar-i Esrari! Düştüğün çölde izini bulmak adına, satır satır yazıyorum seni sadrıma... Şimdi duyun ey kalıplar zindanının sahte gardiyanları ! Sizin,sahte davanızı kanıtlamak adına zavallı çırpınışlarla uydurduğunuz,ciltler dolusu kitaba benzemez... Gönlümün sevdasının destanı! Amma tek satırında cihana sığmayacak denli ESRAR-I AŞK-I HAKİKİ saklı... ( EYAZAD ! Kuyunun asaleti içine düşene, güvenli / emin kılınmasındandır, Şimdi, senın kuyuların bana emın bir sığınak kılınmışken, Nasıl olur da senden gayrısını asil sayarım ben ?) -alıntı-
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|