05-29-2009, 11:25 | #1 |
İbrahim Karagül "Kürt Ergenekonu"
Türkiye'de ne zaman olumlu, sevindirici, ümit verici bir gelişme olsa birileri, bir yerler harekete geçer ve bu ümit bir anda derin bir üzüntüye dönüştürülür. Ne zaman bir şeyler yoluna girmeye başlasa süreci boşa çıkaracak bir olay mutlaka olur. Bu kanaati besleyen yüzlerce örnek gördük. Özellikle de “Kürt meselesi” ya da terör meselesi konusunda.
“Kürt açılımı” tartışmalarının yoğunlaştığı, hemen her kesiminde taraftar bulmaya başladığı dönemlerde çatışmaların, saldırıların ivmesi bir anda yükseliyor. Bölgeden acı haberler gelmeye başlıyor. Anadolu'nun her köşesinde evlerde ağıtlar yakılır oluyor. Bazen Dağlıca saldırısı gibi, Aktütün saldırısı gibi Türkiye'yi yasa boğan, bildiğimiz terör saldırılarının ötesinde anlamlar içeren, çokuluslu planlama işaretleri veren saldırılar gerçekleşiyor. Saldırıların, ölümlerin dışında inşa edilmeye çalışılan süreç yok ediliyor. Bu can alıcı sorun üzerine “bir şeyler yapma” iradesine sahip olanlar yıldırılıyor, toplumsal umut boşa çıkarılıyor. En önemlisi de, Türkiye kamuoyunu çözüme ikna etme yönünde alınan bütün mesafe yok oluyor. Türkiye'nin elini kolunu bağlayan, bütün enerjisini yutan, dünya ile ilişkilerini rehin alan içerideki ayrışmaları formatlayan en önemli meselesiyle ilgili çözüm isteyenler sadece konuşabiliyor, hiçbir şey yapamıyor. Çözüm istemeyenler asla konuşmuyor ama sürekli ayrışmayı derinleştiriyor ve çalışıyor. Önceki akşam Hakkari'nin Çukurca ilçesinde altı asker hayatını kaybetti. Sekiz asker yaralandı. Yine aynı bölgede bir asker daha şehit oldu. Onlarca askerin canını alan mayın saldırıları tekrar gündeme geldi. Bunu, bölgedeki operasyonlarla, çatışmaların özel şartlarıyla açıklamak elbette mümkün. Ama bütün Türkiye'den görülen manzara sadece bu değil. Aslında geçtiğimiz yıl yaşanması beklenen ancak bu yıla sarkan bir büyük bir proje var gündemde. Türkiye'nin bölgesel açılımına paralel biçimde gelişen, içerideki sorunların çözümüne yönelik bir enerji bu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün sözleriyle tartışmaya açılan “çözüm”e yönelik ciddi girişimleri haber veren, Diyarbakır'dan Trabzon'a kadar bütün Türkiye'de taraftar bulmaya başlayan, belki de ilk kez konjonktürün bu kadar müsait olduğu bir ortamda ele alınan süreç, bu tür saldırılarla engellenmek isteniyor. “Kürt sorununda iyi şeyler olacak”, “Kürt sorununda tarihi fırsat var”, “Kürt sorunu bugün çözülmezse ne zaman çözülecek”, “İster terör, ister Güneydoğu, ister Kürt meselesi deyin. Bu, Türkiye'nin en önemli meselesidir ve mutlaka halledilmelidir”, “Türkiye'de şimdi herkesin birbirini tamamladığı bir mekanizma çalışıyor; tam bir işbirliği halindeyiz. Böyle ortamlarda iyi şeyler olur, şimdi de olacak. Elimizde iyi bir fırsat var ve bu fırsatın kaçmaması gerekiyor. Hem dış meselemizde hem de bu meselede…” Bunlar Cumhurbaşkanı Gül'ün değişik ortamlarda söylediği ve yeni şeylerin habercisi olarak görülen sözler. Belki de ilk kez böylesine elverişli bir ortam oluştu. İlk kez bu çözüm yolunda böylesine bir kararlılık var. Belki ilk kez iç ve bölgesel konjonktür bu kadar uygun. İlk kez PKK'nın uluslararası etkinliği bu kadar sınırlandı. İlk kez toplumumun bütün kesimleri, kurumlar kadar sokaktaki insan ve sivil örgütleri çözüm konusunda iyimser. Hafta sonu Diyarbakır'da dolaşırken iki şey özellikle dikkatimi çekti. Biri; bölge insanının önüne gelen herkesi suçlama yanılgısı, ikincisi ise hemen herkesin “gerçekten bir çözüm olacak mı” sorusunu sormaları. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bile “genel af”ın mümkün olabileceğini söylediği bir dönemde bu saldırıları dar anlamda yorumlamıyoruz. Öyleyse, ısrarla bu duruştan geri adım atmamak gerekiyor. Türkiye'nin yakaladığı bu tarihi fırsat kaçırılmamalı. Bu ülkenin enerjisini aynı çatışmaya yoğunlaştırmak, burada heba etmek isteyenlerin çabalarını boşa çıkarmalı. Bugüne kadar bu tür sabotajları, tahrikleri, çözümü engelleyenleri hep belli çevrelerde aradık. Tek yanlı baktık. Bugün bir şeye daha bakmak gerekiyor. Çözüm isteyen bazı çevreler bir yandan da çözüme yönelik girişimleri sabote etmekle meşgul. Sadece terörün engllenmesi değil, dağdakilerin indirilmesi değil, Kürt Ergenekonu'nun da dağıtılması gerekiyor. yenişafak
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|