![]() |
#1 |
![]() Zaman 'en kıymetli hazine'dir, değerini bilelim..
Türkiye son birkaç yıldır çok "hızlı bir değişim" geçirmekte ve gelişme kaydetmektedir... Öyle ki bu temponun sürekliliği ve daha da artırılması, "20. Asır trenini" kaçırdık diye hayıflanan milletimizin "21. Asır"a daha iyi şartlarda girmiş olmasını mümkün kılacaktır... Ülkemizin; "gelişmişlik" açısından mukayese edildiğinde pek de "iç açıcı sıralarda yer almaması", kuşkusuz milletini seven herkesi derinden etkilemektedir... Sevineceğimiz husus, bu durumun değişmesi ve gelişme konusunda çok hızlı kararlar alınarak, uygulanmasıdır... Özel sektör çok "hızlı bir büyüme" ve "gelişme performansı" sergilemektedir. Bir başka deyişle, alıp başını gitmektedir... Sadece bir firma "4 milyar dolarlık ihracat" gerçekleştirebilmektedir. Üreticilerimiz, tüccarlarımız, dünyaya dağılmış, dünya ticaretinden daha fazla pay alma ve ülkesini kalkındırmanın azami gayreti içindedir... Eğitimde, düne kadar en büyük hedef "üniversite mezunu olmak"ken, bugün gençler bununla yetinmeyip, "doktora yapmak" istiyorlar... Sanat artık toplumun her kesiminin çok daha ciddiye aldığı ve bu yönde de gelişmeler kaydettiği bir olgu haline geldi.. Belediyeler birkaç yıl öncesine kadar, "atıl" ve "toplumun çok gerisinde bir yönetim anlayışı" ile idare edilirken, şimdi "çağdaş kentleşme", "sürdürülebilir kalkınma" ve "insan merkezli dinamik bir yönetim" anlayışı sergilemekte ya da bu yönde "değişim çabası" içindedirler... Ancak "negatif bakış açısını" ilke edinmiş kişilerin bütün olumlu tablolarda dahi olumsuz bir söylem içinde olmaları "bu güzellikleri değiştirecek bir sonuç" olamaz... Bütün bu dile getirdiklerimin daha hızlı olabilmesi, kalkınmanın, gelişmenin olması gereken seviyeye çıkması için herkesin ama herkesin; özellikle günümüz koşullarında "en kıymetli hazine" olan zaman kavramına ve bugün neredeyse bağımsız bir uzmanlık alanı haline gelen "zaman yönetimi" kavramına çok dikkat etmesi gerektiğine inanıyorum... Ülkemizde zaman kavramının iyi anlaşıldığı kanaatini taşımıyorum. Hala randevular, "öğleden sonra" ya da "falanca günde buluşalım" şeklinde verilmektedir... Peki ama öğleden sonra, en az 4 saatlik bir dilimi kapsıyorsa ve 4 saat 240 dakika demekse, bu nasıl bir zaman yönetimidir.? Zamanı bu denli hesapsız kullanan bir toplumun, bırakın bilgi toplu olmasını, "sanayi toplumu" olabileceğinden bahsedebilir miyiz.? Ülkemizde bir üreticinin birim zamanda ürettiği başka ülkelerdeki benzeri bir üreticiden çok daha az ise o zaman ne fiyat yönüyle ne zamanında teslim edilme yönüyle yabancılarla rekabet etme şansı olamaz... Bence her sahada gelişmenin önemli bir faktörü "zamanı çok iyi planlayan toplum" olmamıza bağlı.. Peki ama bunu nasıl sağlarız.? Yine kanaatim odur ki; Türkiye'de her kesim insan için; ev kadını iş kadını, sanayici, esnaf, bürokrat, politikacı, öğrenci, öğretmen v.b. gibi farklar gözetilmeksizin herkese "zamanı planlama ve yönetme eğitimi" verilmelidir.. Bu arada özellikle "öğretim" yerine "eğitim" kavramını kullanmış olmamada dikkat çekiyorum.. Peki ama bu eğitimi kim verecek.? Bunun için çok başlık sıralanabilir; radyolar, TV'ler, gazeteler, dergiler, örgün eğitim kurumları, yaygın eğitim kurumları, kamu kurumları, yerel yönetimler, özel sektör... Bir günün 86.400 saniye olduğunu ve geçen herhangi bir saniyenin asla ama asla geri döndürülemeyeceğini, dolayısıyla iyi kullanılmamasının çok önemli bir kayıp olduğunu herkes fark etmeli ve hayatını "zaman yönetimi" kavramı ışığında planlamalı ve yaşamalıdır.. Kitleler bu alışkanlığı kazandığı zaman, yükselerek değişen gelişen Türkiye grafiğinin daha büyük zirvelere ulaşacağına inancım sonsuzdur.. Şu çağrıda bulunuyorum; Ülkemin güzel insanları, gelin zamanı iyi kullanmayı öğrenelim, hayatımıza uygulayalım ve aynı zamanda öğrendiklerimizi de herkesle paylaşalım... İDRİS GÜLLÜCE Ak Parti 23. DÖNEM MİLLETVEKİLİ
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
güllüce, idris |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|